HİÇ'e dair düşünceler

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
HİÇ kavramını anlamak veya anlatmak için,öncelikle dünyasal şablonları bir kenara bırakmak,
''yeni bir şeyler ögrenmek için eski bildiklerini unutmak gerekir'' vecizesine kulak vermek gerekmektedir.
Kozmos ile senkronize olamadıktan sonra,Kozmik boyuta atıf yapmadıktan sonra her türlü düşünce,felsefe,ekol,idealler,hırslar ve nefsani ataklar -Heva/Heves- dairesinda hapsolup bogulmaktadır.

Kozmos,hatasızdır...
hatta, hata diye bir kavrama bu sonsuzlukta yer yoktur.
Sahibinden gelir bu hatasızlık...
eserinden degil.
Hata, bakış açımızda,deger yargımızda,ölçütlerimizdedir.Hatayı-yanlışı biz isnat ederiz.

Zihin,sevgi ve sezginin esas oldugunu fark ettik,
Zincirlerinden/koşullamalarından kurtulmuş bir zihnin,karşılıksız-çıkarsız sınırsız bir sevginin ,en derinden akıp gelen vicdanla bezeli bir sezginin temel oldugunu,yolcunun esas azığı oldugunu idrak ettik.

Her türlü koşulun,ne kadar zorlu olursa olsun muhteşem bir deneyime ve tekamüle yol açtıgını,-sınanmaların aslında rahmet olduğunu sezdik.
Anladık ki,sezgi kapıları açılmış bir zihin zamanı ve mekanı, yırtmaktadır.
Zihin O'na en çok benzeyen noktamızdır.
O'nun ilmindeki kapsama küllisi ile,bizlerin zihin ile kavrama cüz'isi arasındaki baglantıyı ve ipleri gördük.

Farkettik ki,alemde de,alemlerde de TEK BİR İrade mevcuttur.
O,İrade-i İlahi'den,O El Evvel ve El Ahir'den başka birşey yoktur.
Peki....nerededir bu El Evvel ve Ahir Olan?

Aradık,aradık...
yine aradık...
Anladık ki,O'nu bildigimiz manada göremeyecegiz.
O'nu ancak eşidi müşahade edebilir ki,bu da mümkün degildir.
Zira O,TEK'tir.
Aslında,bu imkansızlıgında bir rahmet oldugunu fark ettik.
Hz.Muhammed as.ın:
'''O'nun hicabı nurdur,eger nurunu açsa idi mahlukat yanardı''' ifadeleri ile tesbit ettik.

Bu hal içinde mahzun ve susuz kaldık.
Ancak,susuzlugumuzu giderecek damlaları O'nun kozmostaki ve dünyadaki (mecazen) parmak izlerinde bulduk.
Sanat eseri bizi Sanatkar'ına götürdü.
O'nun imzalarından damlayanlarla susuzlugumuzu bir nebze de olsa giderebildik.

Er Rahman sıfatı ile esirgendigimizi,Er Rahim sıfatı ile bağışlandıgımızı,
Anne rahminden daha sıcak bir şefkatle sarmalanmış oldığumuzu hissedince,
Utandık...
sıkıldık.
-Biz bu şevkate layıkmıyız ki-diye ezildik.

Sonludan soyunmadan,sonsuza varılamayacagını,en son çıkaracagımız elbisenin beden/vücut olduğunu....
Ancak bu son elbisenin ise terziye veya çamaşırhaneye degil;toprağa gidecegini anladık,bu hal üzre ölüme de tebessüm edebildik.

Aynanın yansıttığı ışığında,sırlı ve parlak yüzünün de''BİR'' olduğunu,
Bu aynanın,ne kadar mahlukat varsa o kadar parçaya ayrılmış olduğunu hissettik.
Bu bilgi ile Dünya imtihanı Komisyonu üyelerine ve başkanına da(?)tebessüm ettik.

Maddeyi soyduk,ötesine geçtik.
Madde-hücre-molekül....geçtik gittik.
Atom...Atomaltına girdik,Nötron,proton,elektron,
Parçacık,Foton...geçtik gittik.Nötrinoya vardık.
Ahhadiyet Nurlarının O'ndan aktıgını keşfettik.
Nur'un siyah rengine şaşırdık önce,sonra...
Peygamberin sancağını ve Kabenin örtüsünü hatırlayarak,tebessüm ettik.

Yola devam...indik,indik...ve,ne gördük?
Boşluk....HİÇ....nasıl HİÇ?
Alimlerin görenleri diyorlar ki:
Bir elektron,herhangi bir elektronu bulamayacagı bir bölgede manyetik bir çekim kuvveti hisseder.
Ne demektir bu?
Ne çekiyor ola ki?
Burası,''Sıfır nokta enerjisi''ne varılan yerdir.

Diyorlar ki alimler:
Eger uzayı mutlak sıfır noktasına kadar sogutabilsek,mutlak boşluga (HİÇ) ulaşırız....da;
Burada hiç te bekledigimiz bir boşluk bulamazdık.
Peki,ne bulurduk orada?
Elektromanyetik alanlarla dolu,hiç durmadan çırpınan-dalgalanan bir dalga yüzeyi bulurduk.
Bir...Bir Okyanus misali...Sonsuz bir Okyanus.
Çalkalanıp dalğalanan bu Okyanusun köpüklerinden ise;madde ve anti amdde yaratıldığını görürdük.

Ve,Alimler devamla diyorlar ki:
Boşluk dedigimiz şey boş degildir,muazzam fizik olaylarının oldugu yerdir.
Boşluk,tüm varlığı oluşturan daha esaslı ve temel bir sonsuz imkanlar potansiyelidir.
Olmamış olan,Olacak olan ve Olmuş olan her ne ise,hepsi bu potansiyeller sonsuzlugunda gizlenmiştir.
Buradan südur etmiştir veya edecektir.

Binlerce yıl önce Kadim alimlerde zaten bunu diyorlardı...
Tüm kadim geleneklerde hep...
başlangıçta bir Kaos veya Okyanustan söz edilir.
Sümerde ABZU....
Eski Mısırda MAAT....
hepsi bunu ifade ederler.
Eski Türk yaratılış destanıda şöyle başlar:
Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti.
Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu....

Eski Mısır rahipleri,Atomaltı boşluga bakabilmiş ve HİÇ'ligi görebilmişlerdi.
Bunu tarif edecek kelimeyi de bulmuşlardı:
ATUM.....
Varlık ve yokluk arasındaki 3.koşul...varı ve yoğu,hem oluşturan,hem ayıran ve hem de birleştiren güç.
Varlık Olmayan veya HİÇ.

Mor Kaftan giyerek 7 katlı zigguratlara çıkan Kalde rahipleri de bu fenomene İLU(Ulu Olan) dediler.
Ve...akan zaman içinde degişik adlar aldı...
İlu...İlani...Bel İlani...El...Eli....Elohim..İlah.....El İlah/Allah cc.

Hz.İsa as. O'na Eli dedi...
Hz.Muhammed as. ise Allah cc. olarak tanıttı.
Neticede bütün güzel isimler O'nun degil mi?
Ne dediginiz degil,neyi kasd ettiginiz önemlidir.
Bu kasıt ta nerede oluşur?
Zihinde.

Yoksa....bildikki,O'nu ifade etmeye çalıştığımız anda,rakam ve harflere sıgdırmaya çalıştıgımız anda tüm büyü bozuluyor.
Sınırsız Olan'ı sınırlamaya çaılşmak beyhudedir.
Bilinemez,anlaşılamaz,kavranamaz,nitelendirilemez,
Alemlerden müstagni/Beri Olan bir yapı önünde durdugumuzu hissettik.
O'nun hem herşey,hem de HİÇ bir şey oldugunu sezdik.
Kelimeler kifayetsizleşti...
kavramlar belirsizleşip kayboldu.
Sükut etmenin fazileti hissi uyandı.
Bu kanaat hasıl oldu.
Aklın ve kelimelerin bittigi yerde,her türlü türlü deger/kıyasın silindigi noktada....
Bu perdenin arkasında ne var?
Dalgalı sonsuz imkanlar Okyanusunun ötesinde ne var?
Bu sorunun cevabının '''HİÇ''' oldugu kanaatimizi ifade ederek son verelim.
 
Üst