Nirvana'ya Ulaşmak

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
Budizm, son yıllarda Batı'nın özellikle de Hollywood yıldızlarının rağbet ettiği dini-felsefi bir öğreti. Ölümü, bilginin sona ermesi olarak yorumlayan Buda'ya göre, ruh bedenden bedene göç ederek tüm arzularından kurtuluyor ve nirvanaya ulaşıyor. Her ne kadar Budizm'de Allah inancı yoksa da bazı İslam bilginlerine göre, Buda, Kuran'da da işaret edilen bir uyarıcı.


Hint inanç ve düşünce sistemlerini oluşturan üç önemli akımlardan biri de Budizm. (Diğerleri Brahmanizm ve Hinduizm). M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Siddharta Gautama (doğumu İ.Ö. 563-ölümü İ.Ö. 483) tarafından kurulan Budizm, mabedsiz, ibadetsiz, dini bir ahlak ve düşünce sistemini içeriyor. Bu dünyanın kötü olduğu esasına dayandığı için "kurtuluş" fikri üzerinde duran Budizm, kurtuluşun manevi arınma ile olacağını kabul ediyor. Buda'nın amacı, kaderciliğe karşı sorumluluğu, taassuba karşı hoşgörüyü, kötümserliğe karşı ümidi getirerek insanları acılardan, hırslardan ve bencillikten kurtarmaktı. Budizm, başlangıçta yalnızca ahlaki düşüncelerle, düzenli ve disiplinli bir yaşam anlayışı ile sınırlanmıştı.


Buda'nın öğretilerinde, Hinduizm'den farklı olarak cin, şeytan, ibadet, tören, dua, kurban ve adaktan bahsedilmez. Çünkü, Budizm'in doğduğu dönemde Hindistan, her biri birer yoga önderine bağlı, küçük dinsel topluluklarla doluydu ve Brahman ayinlerinin ve adak törenlerinin dışa dönük kuralcılığı artık çoğu kimseyi doyurmuyordu. Buda, dünyadan değil, onun zevklerinden el çekmeyi tavsiye ederek, Hindu dininin koyu tutuculuğunu ve inzivacılığını yumşatmaya çalıştı.


Buda'nın ölümünden sonra Budizm, Hinâyâna ve Mahâyâna olarak iki kola ayrıldı. Hinâyâna yani eski Budizm, bireyleri bu dünyanın sıkıntı ve ızdıraplarından kurtarmayı amaçlar. Yani, önce bireyin yazgısını ve kurtuluşunu dikkate alır. Buna göre, acı çekmekten kurtulmanın tek yolu, yaşamdan el etek çekerek Nirvana'ya ulaşmakla elde edilebilecek ahlak yetkinliğidir. Buna karşın Mahâyâna adı verilen yeni Budizm, bireyden çok tüm insanlığı, yani bütünü dikkate alır. Bu anlayışa göre, büyük borç, gerçekte tüm insanlığa hizmet ettikten sonra ödenmiş olacaktır. Bireyin sadece kendisini kurtarmasının hiçbir önemi yoktur.


Budizm M.Ö. 1. yüzyılda girdiği Çin'de büyük ilgi ile karşılaştı. Çinli din adamları Buda'yı tanrılaştırdılar. Çin imparatorunu da tanrının bir tasviri olarak gösterdiler. Buda'nın tekrar geleceğini ve bir altın devir yaşatacağını telkin ettiler.


Nirvanaya ulaşmak


"Kurtuluş" meselesi, Hint düşünce hayatının en önemli unsurlarından biridir. Ruh, cismani aleme kendi suçu yüzünden girer ve çeşitli bedenlerde dolaşır durur. Ta ki, kendisini tatmin edemeyeceğini anlayana kadar. Böylece saf cevherini tekrar elde etmeye başlar. Son amaç, nirvanaya varmaktır. Diğer Asya dinleri gibi Budizm'in de kabul ettiği "karman" adı verilen öğretiye göre, herkesin şimdiki yaşamındaki davranışlarının sonucu, sonraki yaşamında ortaya çıkıyor. Budizm, ruhların bedenden bedene geçtiği inancını paylaşıyor. İnsan ruhu ölümle birlikte yok oluyor. Ama ölünün "karman"ı yaşıyor ve bir ana rahminde bir "vicnana"ya (ruhun yeni bir bedene göç eden bölümü) yani ruh göçü çemberinden kurtularak arzuların tümüyle söndüğü "nirvana"ya (insana acı çekme, yanılsamayla bilgisizlikten kurtaran ve bu dünyadaki tüm isteklerin silinmesiyle gerçekleşen durum) erişiyor.


Budizme göre, insanın bu dünyada duyduğu acının sebebi arzularıdır. Kalıcı olmama, cevhersizlik ve acı çekme, varoluşun üç esasıdır. İşte, bunları bilmemek insana acı verir. Hayatta gerçek mutluluk, huzur yoktur ve acı, hayatın her tarafında temelli, kaçınılmaz bir olaydır.


Buda, doğa ve ruhsal olayları açıklarken beş unsurun karışımına dikkat çeker. Bunlar maddiyat, duygular, algılar, zihni şekillenmeler ve farkında olmaktır. Doğu düşüncesinde, özellikle Hindistan'daki dini felsefi inançlarla Budizm arasında doktrin bakımımdan esas farklardan biri de, ezeli-ebedi, değişmeyen bir ruh bulunmadığıdır. Budizm'de belli başlı dört hakikat ile beş ahlaki unsur vardır. Hakikatler şöyle sıralanır:


1. Varlığın zorunlu sonucu, üç şekilde (hastalık, ihtiyarlık ve ölüm) tecelli eden elemdir.

2. Elemin sebebi arzu ve ihtiraslardır.
3. Arzu ve ihtiraslardan doğan elem, son bulabilir. Bunun çaresi, arzu ve ihtirasları kontrol altına almaktır.
4. Nirvanaya ermek için ahlaki yol, mutlak feragattir.

Nirvananın ne olduğu pek açık olmamakla birlikte nirvanada keder olmadığı, arzu ve isteklerin insanı rahatsız etmediği, tekrar tekrar doğup ölmenin sona erdiği, 'ben'liği insanın kendisinden attığı bir fikir anlaşılır. İşte bu hikmetin en yüksek derecesi, huzur ve sükundur yani nirvanadır.


Bir budisti nirvanaya kavuşturacak diğer beş ahlaki esas ise şudur: Çalmamak yani hırsızlık yapmamak, başkasının kadınına el sürmemek, yalan söylememek, içki içmemek, hiçbir canlıyı öldürmemek. Yine Budist sisteme göre varlıkta; toprak, su, hava, ateş, esir ve bilgi olmak üzere altı unsur vardır. Bilgi, sonsuz ve ışıklı bir nurdur. Bilgisizlik, elemin kaynaklarından biridir. Buda'ya göre ölüm, bilginin son bulmasından ibarettir.


Buda kimdi?


Siddharta Gautama'nın, Sanskrit dilinde adı, Buddha'dır. "Uyanan" ya da "aydınlanan" anlamına gelen "buda" sözcüğü, özel bir ad değil, örneğin "mesih" gibi bir unvandır. Budacılık'ta, geçmişte olduğu gibi gelecekte de sayısız "buda"nın ortaya çıkabileceğine inanılır; ama tarihin tanıdığı tek "buda" Gautama Buda'dır. Siddharta Gautama, bugünkü Nepal ile Hindistan arasında hüküm süren Sayka kralının oğluydu. Dolayısıyla askeri ve yönetici sınıf olan Kshatriya ailesine mensuptu. Ancak daha sonra Hindistan'da köklü ve saygın bir kurum olan kast (sınıf) sistemine karşı çıkarak insanlar arasında eşitliği savundu.


16 yaşında kuzeniyle evlendi; 29 yaşında yaşamının dönüm noktasına erişti. Onu etkileyen, yaşlılık, hastalık, ölüm gibi insan acıları karşısında ruhunu hala koruyan bir keşiş oldu. Oğlunun doğduğu gece evinden ayrılarak kendisine doğrunun yolunu gösterecek öğretmenleri aramaya koyuldu. Yaklaşık altı yıl boyunca aşırı bir perhiz uyguladı. Ama sonunda bu yolun, aradığına ulaştıramayacağını anladı. Bu yüzden sağlığı için gerekli besinleri almaya başlayınca, o ana kadar yanında bulunan beş keşiş hayalkırıklığına uğrayarak onu terketti.


Bundan sonra tek başına kalan Gautama, bir hintinciri ağacının altında oturarak "aydınlanmaya" ulaşana kadar oradan kalkmadı. Dört hafta sonra gene bir hintinciri ağacının altında otururken ulaştığı doruğu başkalarına da aktarmaya karar verdi. İlk vaazının özü şöyleydi:


"Evinden ve ailesinden ayrılarak diyar diyar dolaşmaya çıkan kimse, nefsini kayırmak ya da nefsine eziyet etmek gibi iki uç davranıştan uzak durmalı. 'Doğruyu Bulan Kişi' yani 'Buda', bu iki uçtan kaçındığı için aydınlığa, bilgiye, uyanışa, nirvanaya ulaştıran orta yolu bulmuş olur."


Budizm ateist bir din mi?


Bir yaratıcının varolmadığına inanan Buda'ya göre, kötülük ve acının varoluşu bir yaratıcıya duyulan inancın önünde aşılmaz bir engel oluşturur. Nirvananın bir tür hiçlik biçiminde anlaşılması, Budizm'in, çoğu zaman ateist bir din olarak tanımlanmasına yolaçmıştır. Çünkü Budizm'de İslamiyet, Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta olduğu gibi evreni irade ile yaratan bir Allah kavramı yoktur. Budacılar bu tür bir nitelemeden özellikle kaçınmıştır. Çünkü Buda, nirvananın kavranamaz, tasvir edilemez, anlaşılamaz, nitelenemez olduğunu özellikle belirtmiştir. Ama nirvanaya ulaşmanın yok olmak değil, sonsuza ve ölümsüze ulaşmak anlamına geldiğini de aynı ölçüde vurgulamıştır.


Budizm, İslamiyet'te, genellikle batıl (boş inanç) bir din olarak kabul edilir. Buna göre, Buda, yine batıl ve müşrik (Allah'a ortak koşan) bir din olan Brahmanizm'de bazı değişiklikler yaparak yeni bir mezhep ortaya çıkarmıştır.


Kuran'daki Tin suresi Buda'ya mı işaret ediyor?


İslam araştırmacıları arasında Buda'yı farklı şekilde değerlendirenler de var. Bunlardan biri, İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. Prof. Dr. Öztürk, "Kuran'daki İslam" adlı kitabında Kuran'ın 95. suresi olan Tin suresi'nin Buda'ya işaret edebileceğini söylüyor. Çünkü Tin suresinin ilk üç ayeti "İncir ve zeytine, sina dağına, emin beldeye" yemin ederek başlıyor. Yukarıda Buda'nın hayatını verirken "aydınlanmaya ulaşana kadar" hintinciri ağacının altında kaldığını belirtmiştik. İşte Prof. Dr. Öztürk, bu ayetlere dikkat çekerek şu yorumu yapıyor:


"Tin, incir demektir. Surenin ilk ayetinde kendisine yemin edilen bu 'tin'in bilinen yemiş manasında incir veya incir yetişen bir bölgenin adı veya bu adla anılan apayrı bir toprak parçası veya incir ağacı olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Bazılarına göre buradaki tin, incir ağacı demektir ve işaret ettiği anlam ise Buda'ya ilhamın geldiği ağaçtır. Eğer böyle ise Kuran-ı Kerim, Buda'nın, altında ilham aldığı ağaca yeminle bir suresini açarak onun şanını yüceltmiş oluyor. Bunda şaşılacak bir yön de yoktur. Çünkü Buda ve benzeri büyük insanların peygamber olmaları, Kuran'ın yaklaşımı açısından bakıldığında kuvvetli bir ihtimaldir. Buda, Kuran'ın 'adı anılmayan resuller' dediği kadro içinden bir Hak eri olabilir."


Batılının Budizm'e ilgisi neden arttı?


Amerikalıların ve Avrupalıların son yıllarda Budizm'e olan ilgisinin arttığını biliyoruz. Bu ilgiye tanık olmamızda özellikle Hollywood artistlerinin büyük rolü var. Örnek olarak da Richard Gere'i ve onun Buda öğretisini konu alan filmlerini gösterebiliriz. Peki, bu ilginin temelinde ne yatıyor? Bir kralın oğlu olan Buda ile Batılı'nın ortak noktası ne?


Bu soruların cevaplarını Dr. Ali Şeriati'nin "Dinler Tarihi" adlı kitabında bulmak mümkün. Şeriati'ye göre, ortaklığın temelinde "refah" yatıyor. Çünkü Buda, bir kralın oğluyken yani refah bir hayat sürerken aydınlanma yolunu tercih etti. Günümüzde refahın temsilcisi ise Batı; devamını, Dr. Ali Şeriati'den aktaralım:


"Refah, insan hayatını anlamsız ve abesleştirmekte. Artık hiçbir şeyde heyecan, ümit, beklenti ve gelecek bırakmamakta. İç aleme yönelme ise, insanı maddi hayata karşı isyan ettiriyor. Buda, böyle bir insanı yansıtır. O, kendi hayatının cennetine karşı isyan etmektedir. Bugünkü Batı insanının ulaştığı da budur. Tümüyle maddi olan, kendisine hiç maneviyat, refah ve salt yararlanma düzenine karşı isyan etmektedir. Kaderi, sadece maddi hayat ve tüketimin üstünlüğü esasına göre, hayatını cennet yapmak isteyen insanın kaderidir ve sonunda vardığı yer, boşluk, isyan ve tüketimci hayatın tahrip edilmesidir. Bugünkü Batı'nın ve Buda'nın kaderi de budur. Bu yüzden Buda, bugünkü Batı'da bütün peygamberlerden daha çok ilgi görmektedir. Amerikalı ve Avrupalı gençlik seli, Hint tarafına doğru başaşağı akmaktadır."


Kaynak:alıntıdır.
 

Similar Threads

Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
863
Üye silindi 76175
Ü
Üst