İnsanlığı Birleştiren Bilgi

mally

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ocak 2010
Mesajlar
720
Tepkime puanı
225
tekamul.jpg

Yüzyılın büyük inisiyesi Dr. Bedri Ruhselman, Ruh ve Kâinat adlı üç ciltlik eserinde, Neo-Spiritüalizm'in esasları bahsinde "tekâmül" konusunda şöyle der:

"Ruhlar madde kâinatında tekâmül ettikçe, diğer bir ifadeyle görgü ve tecrübeleriyle maddeler üzerindeki etkinlik kudretlerini kullanabilme imkânlarını genişlettikçe kendilerinde saklı olan yüksek melekeleri yavaş yavaş ve gittikçe artan bir şekilde geliştirme zemini bulur ve o oranda maddi esirlikten kurtulur."

Burada söz konusu olan "tekâmül" anlayışında, içinde bulunduğumuz üç boyutlu fizik vasata enkarne olan ruhun, dar şuurda, maddeye bağlanmış halde içinde bulunduğu durumu iyi değerlendirmemiz gerekir.

Var olan ruh ve eşyanın tek ve en yüksek gayesi TEKÂMÜL ve “Tekâmüle Hizmet”tir. Tekâmülden maksat, varlıkların şuur alanlarını genişletmesi ve bilgilenmesidir. Her maddi ortam bir tekâmül yeridir ve burada varlıklar, madde tatbikatı yapmak suretiyle şuur ve bilgilerini genişletirler. Ruhun madde evrenine girişi ve oradan çıkışı madde evreni bilgisini alıp uyguladıktan sonra gerçekleşir. Varlığın ulaşacağı her tekâmül merhalesi görecelidir, kesinlikle “son kemal noktası” yoktur. Dünya Okulu'na enkarne olan varlıkların da ilerlemeleri ve gelişmeleri çok değişik manzaralar, iniş ve çıkışlar göstermektedir. Tatbikatlar çok geniş bir alana yayılmıştır. İçinde bulunduğumuz son devrenin icabı olarak, belli bir pay içerisinde çok değişik titreşimlere imkân tanınmıştır ve hala pek çok varlık, ihtiyaçlarına uygun tesirlerle beslenmektedir. Ancak tüm bu tatbikatlar Ruhsal İdare Mekanizması'nın planlarına uygundur.

Bir uçak gemisi düşünelim. İçinde adeta bir şehir gibi geniş bir alana yayılmış çok sayıda varlık mevcuttur. Bunların her birinin gemi içinde birbirini tamamlayan değişik görevleri vardır. Bu varlıklar görevlerinin ifası sırasında çeşitli durumlar ile karşılaşabilirler. Ancak gemi önceden belirlenen hedefine doğru kararlı bir şekilde yol alır. Beşeriyet ailesi de böyledir. Ruhsal İdare Mekanizması'nın başta belirlediği, sonda tahakkuk edecektir. Bu husus kuantum anlayışta ana dalga boyunda, başta kararlaştırılanın tezahür âleminde, beşeriyetin kendi seçimleri ile yaptığı fizik vasat tecrübeleri neticesinde oluşacağı şeklinde anlaşılmalıdır.

Dünya okulunda temel olarak iki tesir kuşağı mevcuttur: Yatay tesirler, dikey tesirler. Dikey tesirler insan kalbine gelen sezgi ve tebliğlerin getirdiği öncül bilgilerdir, yatay tesirler ise insan aklı ve zekâsının geliştirdiği beşeri fenomenlerdir. Beşeriyet uzun bir süreç içerisinde madde tatbikatı yaparken ıstıraplı devreler yaşamış, tecrübelerle bilgi ve şuurunu artırmıştır. Orta Çağdan sonra beşeriyeti karanlıktan çıkarmak için ortaya çıkan Rönesans Akımı, 2. Dünya Savaşının ağır yaraları ile bir daha karşılaşılmaması için savaş sonrası kurulan Birleşmiş Milletler örneklerinde olduğu gibi. Dikey tesirler ise semboliktir. Farkındalık arttıkça varlık daha üst seviyeli bilgiye cezb olmaktadır. Tekâmülde "son"dan bahsedemeyiz. Bu okulun hiçbir dersi nihai ders değildir.

Tatbikatların neticeleri uç uca eklenmektedir. Ulu Önderimizin: "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir." ifadesinde tekâmülün sonsuzluğunu da çok güzel bir şekilde dile getirmektedir. Hepimizin her an ortaya çıkabilecek daha üst bir realitenin bilgisini kavrayabilmek için her türlü mevcut eski gerçeklik bilgilerini terke hazır olmamız gerekir. Bu husus bir tekâmül zorunluluğudur.

Her varlık doğmadan önce, kendi hazırladığı hayat planındaki ihtiyaçlarının peşinde koşar. Ruhsal İdari Mekanizma kendi bünyesi içindeki bütün imkânlarıyla enkarne olan her türlü varlığın ihtiyaçlarını sonuna kadar karşılar. Yani ihtiyacımıza ve hür irademizle yaptığımız seçimlere göre, epröv (görev, imtihan) dediğimiz ve içinde bulunduğumuz beşeri şuurda şoklar ve ıstıraplar tarzında algıladığımız olayları, mizansenleri yaşarız. Burada tek amaç, varlığın kendi bütünlüğünü maddi âlemde yapacağı tecrübelerle tamamlamasıdır.

Günümüzde, varlık beşeri tebligatlarla alınan göksel bilgiler ile ilgili olarak kendine sürekli şu soruyu sormaktadır: “Yukarı’dan bu bilgi niye verilmiş?" "Bu bilgi bana neyi anlatmak istiyor?" "Ben bu zamanı, mekânı neden bilmeliyim?" Bu sorular doğru olmakla birlikte, alınacak tüm cevaplar göreceli değerler içinde ve sınırlı kalmaya mahkûmdur. Çünkü beş duyu ile sınırlı bilimsel anlayış, metapsişik bir tecrübeyi açıklamakta yetersizdir. Belli bir sınırda takılıp kalmaktadır. Bu durumda, beşeri bilim bu olguyu ya "bu bizim disipline sığmıyor" anlayışıyla ya da peşinen reddetmektedir.

Herkes kendi ihtiyacına göre, Dünya Okulu'ndan faydalanır. Dünya Okulu son derslerini almaya gelmiş olan bu varlıkların, birbiriyle yarış halinde kendi yollarını açarak, tekâmül ihtiyaçlarının bir an önce tatmini için büyük imkânlar hazırlayarak nihai bir amaca doğru gitmektedir. Beşeriyet, liyakatini hak etmeye çalıştığı son noktaya yaklaşmakta ve kendi çabaları ile devre sonu imtihanını vermeye hazır hale gelmeye çalışmaktadır. Şimdiye kadar daha ferdi, daha küçük tarlalara ekip biçildi. Şimdi büyük Ziraatçılar işi tek tarlaya dönüştürüyor. 6,5 milyarlık dünya tek tarla olacak.

İnsanlık olarak, küresellik, birlik ve beraberlik şuuru içinde bu çok yüksek enerjiye uyumlu olalım. Evham ve korku sevgi enerjisinin beşeriyet içinde dönüşümüne engel olmaktadır. Bilgi her devirde icap ve ihtiyaca uygun verilmektedir. Her devrede zaman akışı ve tesir alışverişi farklıdır. Beşer, fizik bedeni ve kullanabildiği oranda beş duyusu vasıtasıyla çevresini tanımaktadır. Dolayısıyla, dışarıda gördüğümüz hızlı değişimi kendi içimizde de yakalamak gerekmektedir. Şu anda en büyük ihtiyaç "zamana ayak uydurmak"tır. Ortamın içinde mevcut en üst seviyeli bilgiye sahip olmak için çaba göstermemiz zorunludur. "Zaman/Mekân" baskısını kaldırarak onun üzerindeki hâkimiyetimizi arttırmalıyız, Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmek sözünü böyle anlamamız daha doğru olur. Tatbik edilemeyen bilgi üzerimizde yük olarak kalır. Fazlalıkları terk etmek ve yeni olana yer açmak gerekmektedir.
Kozmik yasa gereği, tesir ne kadar kabalaşırsa kalitesi o kadar düşer, titreşimleri azalır fakat yaygınlaşır. Aksine, yüksek seviyeli ve titreşimli tesirin yayılma oranı o derece düşüktür. O halde, her insan kendi özel eğitim şeklini yaratabilmek suretiyle dar ama güçlü bir tesir altında kendi bilgisini hızla arttırma çabasına girmelidir. Bu durumda ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor: "İnsanlığın son devrede gelişim hızı artmıştır. Hızlı bir ruhsal ve şuursal seviye yükselmesi görüyoruz ve artık bunu beyan ederek ortaya koyacak “Temel Bilgi”ye ihtiyacımız vardır. Değişime doğru meydana gelen bütün algılar, bütün hareketler ve bütün eylemler, netice itibarıyla beşeriyetin içinde bulunduğu realitenin epey üstlerinde bulunan ve onun daha üst bir realiteye geçişini sağlayacak bir bilginin, yine insanlığa verilmesi, insanlığa sunulması içindir."


Esas özgürlük iç özgürlüğümüzdür.

Kendi özümüzün kendini ifade edebilmesi özgür kılar bizi. Kendimizi tanıma çalışması yapmamız bu açıdan da gerekli ve önemlidir. Yoksa gerçek özgürlük beşeri mutluluklar yaşamak, istediğimizi istediğimiz anda yapabilmemiz demek değildir. Tüm bilge insanların temel hareketi bilgi vasıtasıyla özgürleşmek ve bilgi vasıtasıyla özgürleştirmektir. Bilgi dayatılmadan ortaya konur. Varlıklar bu bilgiden ihtiyaçları nispetinde faydalanırlar. A denir, B alınır. Kimin hangi bilgiye o anda ihtiyacı olduğunu biz anlayamayabiliriz. Bilgi özden öze naklolunmaktadır.

Nedir Bu Özgürleştiren Bilgi?

Madde Dünyasının madde ötesine eksiksiz şekilde, çok doğal bir biçimde akışını sağlayan, madde ötesinin de maddeye olan etkilerini yönlendiren yasaların bilgisidir. Ruhsal planların Bilgi Çağı’ndan maksadı, özgürleştiren bilginin çağıdır, yoksa teknoloji vs. değil. Onlar sadece bir araçtır. Sadıklar Planı Tebliğleri doğru bilgiyi şu şekilde tarif ediyor:

"Bir bilgi her ne neviden olursa olsun beşerin içyapısını, zihniyetini, ahlak seviyesini, Allah'a hizmet etmek arzusu ile doldurmuyorsa, o bilgi yanlış, o bilgi hiç olmazsa kısır bilgidir. Allah'a hizmet etmek arzusu, şuurun berraklığı ve vicdanın nezaheti ile tebarüz eder."

İnsanlığı birleştiren bilgi Ruhsal İdare Merkezi'nin en üst noktasından verilen bilgidir. Dünya kelamına dönüşmüştür. Cenin halinden doğum haline geçeceği yol ve zamanı tamamlamaya çalışıyor. Bir havaalanı misali zeminin hazırlanması gerekmektedir. Zihnimizi temiz tutarak; sevgiyi, pozitif düşünceyi öğrenmeye çalışarak, kendimizi tanıma çabası içinde, tevilden sakınarak bütünlüğü sezmeye çalışmalıyız. Devre sonunun tüm ıstırabı zemin hazırlığından dolayıdır. Yüce Bilgi sürekli ışımakta ve bu rahmetten liyakatine göre herkes yararlanmaktadır. Birleşik İnsanlık Realitesi son hedeftir.
Yüce Bilgi'ye giden istikamette hepimizin yolu açık olsun.


Adnan Ersoy


-- ALINTIDIR --
 
Üst