Yeni Çağ

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
Birçok kişi "Yeni Çağ" sözcüklerini duyar ve onun ne olduğu hakkında önceden belirlenmiş, pazarın yönlendirdiği bir dizi anlayışa sahip olur. Bazılarının aklına hemen uçan daireler, uzaylılar, tarikatlar, astroloji, tarot, geçmiş yaşamlar ve medyumların kapısında kuyruğa girmiş insanlar gelir.

Bu şeylerin Yeni Çağ’ın genel tablosunda bir rol oynadığını yadsımayacağım, çünkü oynuyorlar.

Ama, size bu konuda başka perspektifler de vermek istiyorum.


Her şeyden önce, bizler kendi inancımızı vaaz etmiyoruz, bu inancı yayma heveslisi değiliz. Yeni Çağ bir din değildir, onun sizin inceleyebileceğiniz bir doktrini yoktur. O bir dünya felsefesidir.

Yeni Çağ insanlarının topladıkları bağışlarla inşa ettikleri bir merkez binası yoktur.
Aslında, o hiçbir merkezi yönetime ya da herhangi türde bir merkeze sahip değildir.
Yeni Çağ'ın bir yöneticilik programı yoktur; onun onaylanmış bir okulu, hatta Yeni Çağ öğretmenliği sertifikası veren bir kursu bile yoktur. Onun hiçbir tapınağı da yoktur.
Bizim danışmak için başvurabileceğimiz tek bir "liderimiz" de yoktur.


Bizim hiçbir kutsal şamanımız yoktur, ve geçmişte de olmamıştır.
Bizim katılabileceğimiz hiçbir şey, takipçisi olacağımız hiçbir kişi, ve inandığımız şeyi açıklayan ortak bir kitabımız yoktur! Biz düzenli toplantılar, seri TV programları vs. düzenlemeyiz. Bizim para yollayacağımız bir yer de yoktur.

Yeni Çağ felsefesi her insanın sahip olduğuna inandığımız sezgisel bir bilgiyi ortaya çıkarır ve bu bilgi içinde inanılmaz bir tekillik vardır! Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu felsefeyi anlayan binlerce insanla karşılaşırsınız. Sanki onlarda kimi en garip kavramları bile anlayan ve onları sahiplenen bir bilgelik vardır.

Yeni Çağ’ın ne olduğuna gelince:

Biz, hepimizin yaşam devrelerinden geçtiğimizi öğreten bir felsefeye sahip insanlarız.
Bu geçmiş yaşamlar anlamına gelir. Biz rastlantı ya da kaza diye bir şeyin olmadığına, ruhsal bir düzeyde yaratılmasına yardımcı olduğumuz sorunların ya da derslerin bulunduğuna inanırız.


Bu bizim yaşamımızdaki her şeyin sorumluluğunu üstlenmeye inandığımız anlamına gelir.


Bir Yeni Çağ inanırı asla bir tarikata katılmaz, asla bir liderin peşine takılıp intihar etmez ve bulunduğu durumdan ötürü başkalarını suçlamaz.
Bir Yeni Çağ inanırı, insanın içinde muazzam bir gücün bulunduğunun farkındadır.


Bu felsefe Kendi-Değerini-Bilmeyi ve korkunun ve kuşkunun nasıl aşılacağını öğretir.
Burada İnsan'ın muktedir kılınışı anahtar, ve "yaşamımızda olumlu değişimler yaratma niyeti" de mantra'mızdır.


Biz insanların şifa bulmalarına yardımcı olmak üzere onları dengelemek için enerji çalışması yaparız. Başkaları için dua ederiz, dünya barışı için meditasyon yaparız, ve ne olursa olsun birbirimizi sevmemizi sağlayacak bilgeliğe erişmek için uğraşırız.

Biz hiç kimseyi ve hiçbir şeyi yargılamayız. Biz "birbirimizi sevmenin" birbirimizin inancına hoşgörülü olmak anlamına geldiğine inanırız.

Hangi yolla olursa olsun, Tanrı'yı saf bir kalple arayışa saygı duyarız. Her şey dengede olduğunda sevinç duyarız ve ortak bir insani amaç için her dini inançtan insanla seve seve bir araya gelip dua ederiz.


Biz gezegeni değiştirecek bir katalizör olarak kendi kişisel spiritualitemizle ilgilenmeye inanırız.

Biz işimizin başkalarını değiştirmek olduğuna inanmayız.
Her birey buna kendisi karar verecektir.

Biz insanların kendi başlarına büyük Spiritüel kararlar verecek kadar güçlendirildiklerine inanırız.

Büyük binalar ya da kısıtlayıcı doktrinler olmadan, olan her şey için hücresel düzeyde sorumluluğa sahip olduğumuza inanırız.

Biz ayrıca insanlığın geleceğinin Kıyamet Günü olarak tarif edilenden, ya da Nostradamus un felaket kehanetlerinden çok farklı olacağına inanıyoruz.


Biz, bugün dünyada görmekte olduğunuz şeyin, başkalarının korkuya dayalı senaryolarına kıyasla, bizim olacağını söylediğimiz şeye çok daha yakın olduğuna inanıyoruz.

Siz ölümden sonra yaşam olduğuna inanıyor musunuz?

(1998 yılında Time dergisinde yayınlanan bir makaleye göre) dünya nüfusunun % 85'i buna inanmaktadır.

Biz de inanıyoruz. Bu, dünyanın büyük çoğunluğunun insanların ölümsüz olduğuna inanması anlamına gelir. Biz ayrıca bu ölümsüz varlığın gerçekten tanrısal bir varlık olduğuna da inanıyoruz...


3. bin yılın başında "Bilgi Çağı" deyince, artık 20 yy. başındaki 'bilgi' ve 'Bilim' kavramlarından daha farklı şeyler düşünülmeye başlandı. Yeni Çağın Bilim'i artık materyalist, determinist, ve mekanistik olmaktan daha çok; spritüel, holistik ve mistik bir anlayışa büründü.

Büyük ölçüde Kuantum fiziği ve izafiyet teorisinin katkıları ile sağlanan bu değişim, diğer bilim dallarında da görülen buna benzer gelişmelerle de desteklenmek suretiyle tüm dünyada geçerlik kazandı. Şimdilerde zaman ve uzay (mekan) kavramlarına bakış, neden sonuç ilişkisinin kavranışı, madde ve enerji anlayışlarının değerlendirilmesi çok farklı bir hal aldı.

Tam değişimi 1950 lerde başlayan bu yeni bilimsel anlayış, insanın evreni ve kendisini algılayışını ve inançlarını derinden sarsmış, onları yeni temellere
göre oluşan değişik bir anlayışa sürüklemiştir. Fakat burada kast edilen "bilgi" yalnızca kültürel yada teknolojik anlamda değil, insanını iç gelişimini sağlayan değiştirici güce sahip, tüm sınırlandırmaların ötesinde özgürleştirici bir bilgidir.


Evrendeki tekliği ve birliği kavramaya yönelik olan bu anlayış biçimi, ruhsal kökenli bilgilerden, modern bilimsel yaklaşımlara, kadim ezoterik öğretilerden modern çağın psişik yaşam uygulamalarına dek uzanan çok geniş bir bilgi birikiminin sonucunda şekillenmiş esnek ve yenilenmeye açık, anonim bir dünya görüşü halinde kendisini dışa vurmaktadır.


Yeni Çağ 21.yy daki dünya insanlık realitesinin toplu olarak büyük ve köklü değişimler yaşayacağı bir çağ olma özelliği taşıdığını ispatlamıştır.


Değişim ve gelişimin sürekliliğini sağlayan şey tartışmasız olarak bilgidir. Yani insanı değiştiren ve geliştiren bilgidir. Bilgiler yenilenmedikçe anlayış ve zihniyetlerin değişmeyeceği bilinmelidir. Bu nedenle Yeni Çağ'a Bilgi Çağı'da denmektedir.


İçinde yaşadığımız kaçınılmaz değişim süreci, en tutucu insanlar tarafından bile görmezlikten gelinemez bir boyuta ulaşmıştır.


Bu gün insanlık toplumsal, ekonomik, zihinsel, duygusal ve ruhsal yönlerden baskı altında.


Sağlığımız ve bağışıklık sistemimiz oldukça istikrarsız bir denge içersinde ve karşı karşıya bulunduğumuz rahatsızlıklar bizi, yaşamın amacı ve yönü hakkında her şeyi köklü biçimde değerlendirmeye zorluyor.


Yaşam bizden kim değil ne olduğumuzu fark etmemizi ve keşfettiğimiz farkındalığımızla kendisine anlam katmamızı beklemektedir.

_alıntı_

 
Üst