Neden tassavvuf diye sordum

taco23

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Eyl 2010
Mesajlar
50
Tepkime puanı
6
Tasavvuf adıyla anılan İslâm'ın ruhânî boyutunun, İslam davet ve tebliği ile intişârındaki önemi ve yeri işin uzmanlarınca müsellem bir gerçektir. "Leşker-i dua" olarak anılan sufiler dervişane tavırlarıyla özellikle hem entellektüel çevrelerde, hem de halk kitleleri arasında son derece müessir olmuşlardır. Türk dünyasının özellikle Ahmed Yesevî ile başlayan İslam ve tasavvuf serüveni İbn Arâbî, Konevî, Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emreile altın çağını yaşamıştır. Yesevî kırsal bölgelerde yaşayan Orta Asya Türklüğünü İslam'la buluşturmuş, Mevlânâ ise daha çok şehirlerde yaşayan ve entellektüel insanların gönül dünyasına hitab etmiştir. Mevlânâ'nın çığlık çığlık semaya yükselen aşk feryadı ile sevgi motifi taşıyan mesajları, bugünün modern dünyasının da dikkatini ve ilgisini çekmektedir.

Bugün Amerika'da ve Batı'da, entellektüelleri İslam'la buluşturan genelde tasavvuf, özelde ise Mevlana'dır. Selefî İslam yorumu ise daha çok zencilerle Vahşi Batı'nın baskı ve zulümlerinden bunalmış çevrelerde revaç bulmaktadır. Bu itibarla biz bu yazımızda Batı'da ve Amerika'datasavvuf yoluyla İslâm'ı seçen insanları bu yönelişe sevk eden âmillere işaret etmeye çalışacağız.

Batı'da rönesans ve dinde reform hareketlerini takip eden Sanayi Devrimi'nden sonra XVIII. yüzyıldaki aydınlanma döneminde materyalizm ve rasyonalizm oldukça öne çıktı. Materyalizm ile gelişen sekülarizm, manevi hayatı; rasyonlizm ile öne çıkan pür-akılcılık ise ruh ve kalp dünyasını devre dışı bıraktı. Çünkü artık insanlık, problemlerini çözecek şeyi keşfetmişti. O da akıldı.İnsanlık dinlerin kendisine vaad ettiği cenneti akıl sayesinde dünyada bulacağını sanmıştı. Akla ve maddi hayata aşırı düşkünlük beraberinde "sekülerlerizm"denilen dinden uzaklaşma sürecini getirdi. İnsanların hayatında maneviyatın önemi azaldı. Hayat; maddi ve manevi ya da seküler ve dinigibi bölümlere ayrılmaya başladı.
Manevi hedeflerden mahrum kalan insanlar, özellikle de gençler geleneksel dinden ve dini hayattan uzaklaşmaya başladılar. Materyalist düşünce ve seküler anlayışın aşırı bir biçimde gelişip taraftar toplaması, insanların hayatlarında manevi bir boşluk meydana getirdi. Bir bakıma fiziki doyum, metafizik açlıklar doğurdu. Aç insan, nasıl önce karnını doyurmak ister ve bunu nereden, neyle, ne şekilde olması konusunda bir ayrım yapmazsa, Batı'nın metafizik açlığa tutulmuş insanı da manevi doyum için, bulduğu ile açlığını doyurmaya yeltendi. Bu arada maneviyat adına eline ne geçen herşeyi, Budizm, Hinduizm, Krişnacılık ve diğer Doğu dinlerini ayrım yapmadan açlığını gidermede kullandı. Akla verilen aşırı önemin zorladığı, ruh dünyası bunalımlı Batı insanı, maneviyat arayışına yönelerek kendisinde mânevî açlık bırakan Batı kültürünü reddetmeye başladı. Sanayileşmiş Batı toplumunun insanları, karşı kültürlere ilgiye gördi. Aslında bu bir tür yabancılaşmaydı. Önce toplumdan soyutlanmayla başlayan farklılaşma ve onu takip eden soğuma ile doruğa ulaşan ve kişinin yaşadığı toplumla arasındaki bağları koparan bir yabancılaşmaydı.
Bugün Batı'da, din değiştiren ve özellikle tasavvuf yoluyla İslam'ı seçen insanların büyük bir çoğunluğu, geleneksel dinlerinden ziyade toplumlarından soğumuş kimselerdir. Dolayısıyla dini terk ediş sebepleri yabancılaştıkları toplumun bir dininin olmayışındandır. Çünkü Batı insanı çocuklukla kendisine lazım olan din eğitimini alamamış olması sebebiyle ergenlik döneminde şartlandırılmış bir cinsel serbestlik yaşamakta, gençliğinde ve iş hayatında başkalarından soyutlanıp içine kapanmakta ve teknolojinin getirdiği çekirdek aileyi bile zorlayan çözülme yüzünden de yetişkinlik ve yaşlılık döneminde de yalnızlığa mahkum olmaktadır.

Materyalist bir hayat tarzının insanlarımanevi açlığa ittiği ve insanın duygu ve gönül dünyasını ihmal ettiği bir dönemde akla verilen aşırı önem, birtakım Batılıları maneviyata sevk etmeye başladı. İnsanlar, toplumlarının kendilerine kaybettirdiği manevi hayatı yeniden elde etmek istiyorlar. Yaratıcı kuvvetle daha bir ruhanî ilişki içinde olmayı arzuluyorlar. Bu sırada tasavvuf, Batı insanının önüne yeni ve iyi bir seçenek olarak çıkmaktadır.
Alıntıdır
 
Üst