Modern Yaşamın Yeni Duyguları

BeLiaL

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 Kas 2010
Mesajlar
443
Tepkime puanı
78
Konum
Eskişehir
İş
öğrenci
Ertan Yurderi

Çağımızın altı temel duygusunu sayabilir misiniz desem bu konuda bir görüş birliğine varacağımızı zannetmiyorum… Çünkü bu konuda herkesin farklı düşünceleri olabilir…

Ancak ruhbilimciler altı temel duygu konusunda ortak bir görüşte birleşmişler: Neşe, Üzüntü, Öfke, Korku, Şaşkınlık ve Tiksinti.

Listeyi oluşturan bu Büyük Altılı, gerçekten de dünyanın neresinde olursanız olun insanların yüzlerine aynı biçimde yansıyan duyguları içerir…

İnsanların bir tür olarak yaşamlarını sürdürmelerinde önemli bir rol oynayan bu duygular, yarım yüzyılı aşkın bir süre boyunca yoğun araştırmalara konu olmuşlardır…

Atalarımız, düşmanlarından kaçmak ya da onların üstesinden gelmek için korku ve öfkeye, hastalıklardan kaçınmak için tiksinmeye gerek duyarlardı…

Fakat, zaman artık çok değişti. Şimdi daha başka duyguların öne çıktığı, çok daha incelikli bir dünyada yaşamaya başladık… Hırs, utanç, sıkıntı, gerginlik, kıskançlık ve sevgi, modern çağı simgeleyen duygular olabilir.

Tüm bunlara rağmen günümüzde giderek önem kazanan çok daha garip duygular da var…

Bu yazıda sizlere, 6 temel duygumuza yeni katılan modern çağın 5 duygusundan bahsetmek istiyorum… Bunlar sırasıyla; Yüceltme, İlgi, Şükran, Gurur ve Kafa Karışıklığı duygularıdır.

YÜCELTME (Moral Verici Duygu)
Virginia Üniversitesi’nden Jonathan Heidt’ın adını koyduğu Yüceltme duygusu, görünüşte evrensel bir duygu gibi görülüyor.

Ancak bu duygunun yaşamımızı sürdürmeye yarayan en temel duygular arasında yer alabilmesi için bir amaç içermesi, gelişmemizi sağlayacak edimleri devinime geçirmesi gerekiyor.

O halde, yüceltme ne işe yarıyor?

J. Heidt, önceleri bu duygunun bizleri daha soylu, ya da daha yüce gönüllü kıldığına inanıyordu. Ancak denekleri iki gruba ayırıp birine Ophrah dizisinden yüceltici bir sahne, ötekine de Seinfeld dizisinden yüceltici olmayan bir sahne izlettiği ve ardından onlara bir yabancıya yardım etme şansı tanıdığı araştırması sonucunda, her iki grup arasında herhangi bir fark göremedi.

Bunun üzerine, yüceltilen insanların bu deneyimlerini dile getirirken sıklıkla sözünü ettikleri tıkanma duygusunun oksitosin hormonuyla ilintili olabileceğini düşündü. Öğrencisi Jennifer Silvers’ın oksitosinin emziren annelerde süt akışını sağladığı görüşünden yola çıkan Heidt, bu kez aynı kayıtları emziren annelere izletti.

Sonuçta Ophrah izleyen annelerin, Seinfeld izleyenlere kıyasla, sütünde bir artış olduğu ve bebeklerini beslemeye ve kucaklamaya daha uzun zaman ayırdıkları görüldü. Oksitosin, insanların yabancılara yardım etmelerini sağlamak yerine, dokunma, kucaklaşma ve karşılıklı güven duygusu yaratma gibi arzuları körüklüyordu.
Görülen şu ki, yüceltmenin bir fizyolojik bir de güdüleyici etkisi var. Ancak, Büyük Altılı’nın tersine, yüze yansıyan belli bir göstergesi yok. Yüceltme aynı zamanda oldukça ender tanık olunan bir duygu. Kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterse de, insanlar genelde bu duyguyu haftada bir kereden daha az yaşıyor. Heidt, yücelte duygusunun güven yaratma amacıyla kullanılabilmesi durumunda günümüz dünyasında kişisel ilişkilerin güçlenmesine ya da onarılmasına katkıda bulunabileceğine dikkat çekiyor…

İLGİ (Merak Uyandırıcı Duygu)
İlgi, korku ya da neşeye kıyasla insanın yüzünden çok daha güçlükle okunan bir duygu olmasına karşın, yine de kendine özgü bir yüz ifadesine sahip. İlginin de görünürde bir amacı var. Kuzey Carolina Üniversitesi ruhbilim uzmanlarından Paul Silvia bu duygunun insanlarda öğrenmeyi – para ya da başarı sağlamaktan çok, salt bilgi sahibi olmak amacıyla öğrenmeyi - körüklediğine inanıyor. Bu da ilginin neden günümüzde saygınlık kazandığı konusuna bir açıklık getirebilir. Bu durum alışkın olmadığımız deneyimlerle birlikte ortaya çıkan korku ve kaygı karşısında dengeleyici bir unsur olarak değerlendirilebilir.

İlgiden yoksunluk insanlarda genellikle sinir bozucu bir etki yaratan yeniliklerden ya da karmaşık koşullardan kaçınmamıza neden olur.

Silvia, bu durumun evrimsel tarih açısından ele alındığında son derece mantıklı olduğuna, ancak günümüz dünyasında entelektüel gelişmeyi önleyeceğinden feci sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor.

İlginin daha farklı bir konuma oturtulması gerektiğini savunan bir başka görüş de, bu duygu sonucunda işlerin ters de gidebileceği olasılığı.

Kimi ruhbilimcilerin temel duyguyu tanımlarken kullandıkları bir ölçüt, o duyguyla bağlantılı sapmaların ya da olumsuzlukların olmasıdır.

Örneğin, aşırdı düzeyde korku duyma panik ya da süreğen kaygıya neden olabilir. Benzer biçimde, aşırı ilgi de yinelemeli, tüketici ve zorlayıcı davranışlara yol açabilir.

O halde, ilginin duygular kümesindeki konumu nedir? Doğuştan meraklı yaratıklar olan insanlar günlük yaşamlarında sürekli ilgi duyarlar ve ilgi duydukları konulara epey zaman harcayıp, bunlar üzerinde kafa yorarlar. Yalnızca bu durum bile ilginin duygular arasında önemli bir yere sahip olmasını gerektirebilir. Ancak Silvia’ya göre, ilginin gerçek gücü, bizleri coşkulu ve çılgın yaşamlarımıza bağlı tutma yeteneğidir.
 
Üst