Kimedir Kulluğun, Hayalindekine mi?

güneşinkızı

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
56
Tepkime puanı
13
Kimedir Kulluğun, Hayalindekine mi?
Her birim var oluşu ile kuldur. Var saydığı varlığı O’nun esma özelliklerinin her an açığa çıkışıdır. Birim bu açığa çıkışa muhtaçtır.

Rububiyetim benim terkbim. Yani, sonsuz potansiyeli, genetik verilerim, astrolojik etkilerim, öğrendiklerim, kaydettiklerimle sınırlayışım ve bu sınırlı varlığımla heran açığa çıkarışım. Adeta ışığın üzerine yansıdığı film perdesi gibi. Oyun belli, karakter belli....Kapasitesi belli.!..

Ben heran özümden film perdeme projekte olan ışığa muhtacım. Her an kulluğumu yerine getiririm. Rabbime kulluğumu...Bunun farkındalığı olsa da olmasa da ...

Beytim ise kalbim yani şuur boyutum. Mutlak BEN. Kozmik bilinç. Beyt’in Rabbi bu kozmik bilinci yani Orjin BEN i heran açığa çıkaran , sonsuz sınırsız potansiyeli içinde barındıran aynı zamanda da sonsuz ve sınırsız tanımlamasından dahi münezzeh nokta. Tüm evrenin varlığını aldığı ama benim de özümde olan noktam.

Felya'budu Rabbe hazelBeyt; Bu Beyt'in Rabbine (tevhid ehli olarak) kulluk etsinler! ( Kureyş-3 )
Birim varlığımın terkibine göre amaçları, arzuları,küçük hesapları , geleceğe projekte ettiği beklentileri ve elde ettikleri vardır.

Sınırlı düşünceler, beklentiler, sahiplenmeler beraberinde kaybetme korkusu, kaygı ve üzüntü taşır. Arzu ve sıkıntı yanyana olmak zorundadır. Her mananın zıttıyla var olması gibi...

Salt manalarınızı alt frekansa indirger, arzu, istek, beklenti olarak açığa çıkarırsanız akabinde gelişecek ve ağzınızda acı tat bırakacak zıt manalara da razı olmalısınız.

Olmuş olaylar, gelen veriler veritabanımızı aslında hafızamızı oluşturuyor. Geçmiş geleceğimize yön veriyor.
Bilinçaltınız çoğu kez bilincinizden önce gelen verileri tarıyor, gereklilikleri belirliyor ve öncelikli olanları bilince yansıtıyor. Bu arada duygu merkezlerinizle de karşılıklı çalışıyor. Daha biz farkında olmadan veritabanımız duygularımızı, davranış şeklimizi ve yeni kayıtlarımızı belirliyor. Kumanda merkezi bilinçaltı biz de onun robotlarıyız sanki.

Kulluğumuzu veritabanımıza ve veritabanımızın yaratttığı hayal dünyasına yapıyoruz haberimiz yok...

Kendi irademizden bahsediyoruz. Toplumun şartlanmaları, dışardan gelen veriler, yaşananlar bir program oluşturuyor. Beyin bilgisayarında arka planda sürekli çalışan bir programın yönetiminde bilinç sahnesine yansıyan düşünceler, duygular, tepkiler silsilesiyiz. Kimin iradesi ? Beşduyunun ve oluşturduğu evrenin bizi programlamasından başka birşey değil irade dediğimiz...Sanal programın kısıtlı yetileri. Tabi olunan. Benim kimliğim, iradem, hayatım dedirten...

Oysa Beyt’ in Rabbi’ne kulluk eden daha doğrusu kulluğunu farkeden kişi ne yapar ?

Bilinçaltının ve zihninin farkına varır. Dolayısıyla sahte benliğinin ve hayal dünyasının. Buna karşılık kendisini heran açığa çıkaran potansiyelin özünde olduğunu bilir.. Beklentinin, sahiplenmelerin mevcut kayıtlarının kendinde açığa çıkacak potansiyeli sınırladığını da farketmiştir artık

Sahte benliğinin farkında olanda bunu bilen aslında Orjin Ben’ in kendisidir. Ben bu sahte benlik değilim farkındalığı bizi Orjin Ben’ in seyrine geçirir. Uzaklarda erişilecek bir nokta değildir Orjin Ben . Bizim bakışımızda , ne olmadığımızın farkındalığındadır. Ben bu birim varlık değilim diyendir. Birim varlık, hayalden ibaret bu sanal yapı değilim demekten korkmayın ve emin olun ki Beyt’in Rabbine kulluğunuzun farkında olun.

Beyt’in Rabbi...

Açığa çıkan herşeyin hayal hükmünde olduğu, birimin ihata edemeyeceği Hakikat noktası...Aslında perdeli birim varlıkta da olsa, hakikatini bilen de olsa her açığa çıkanın varlığının muhtaç olduğu kaynak....

Orjin Ben olduğunu bilenin kulluğu Beyt’ in Rabbinedir bana göre..

Orjin Ben olduğunu bilen her yaptığı işi sadece yapar. Birsonraki güne yatırım olsun diye değil. Şöyle olsun böyle olsun diye değil. Sahiplenmez. Yapması gerekeni yapar, dönüşü her an yeniden noktasınadır. Ayrı bir varlığı yoktur ki sahiplensin...

Olan olduğu gibidir. Kendi yaşantısı ve yaptıkları da olduğu gibidir. Geçmişin kontrolünde geleceğin zincirlerinde değildir. Geçmişten alınacak ders varsa da bu farkındalıkla öğrenilir. Yoksa tüm hatalar geçmişin tekrarından ibarettir. Farkındaysanız hatayı bir kez yaparsınız. Hadi duygusal bir varlıksınız ikinci kez yaparsınız. Ama üçüncü de artık ders alınmış, o kayda ait defter kapanmıştır.

Yeni tetiklemeler çağrışımlar zihne getirse de eski kaydı, farkında olan bilinç bunu yakalar ve hükmü altına girmez. O nedenle geçmişe ait bir kayıt zihninize yani bilincinize düştüğünde dikkatinizi ondan çekin der bazı bilgeler.

Burada amaç nöronlar arası yeni sinaptik bağlantılar oluşturmamak ya da mevcut bağlantıları güçlendirmemektir.

İlim ve ibadet adı altındaki çalışmalar bu nedenle çok önemlidir. Beyni yeniden programlamak ve bu ilim doğrultusunda hareket edebilmek için...

Geçmiş ve gelecek yanılgısından kurtulmak gerekir. Sebepler ve sonuçlar birime aittir. Bir sonraki gün de birim varlığa aittir. Çünkü alemler tek bir AN da sadece yaratılmıştır. Tüm kareler kozmik bilinçte vardır. Bu kareleri zaman sıralamasına sokan, mekanlaştıran bizim zihnimizdir.

Zihin sahnesinden yaşam sahneleri geçmiş ve gelecek nehri şeklinde akar gider. Okyanus olduğunu farkeden bu nehre kapılmaz. Nehirlerden bir nehrin sakin seyrindedir...

Terkipsel yapısını, kayıtlarını, beklentilerini gözardı eden yapıda, AN da kalabilen yapıda heran yeni şandaki sonsuz potansiyelin kudreti açığa çıkmaya başlayacaktır. Her an yeni ! şanda olana ait değildir eski kayıtlar. Kayıtlar sanaldır. Işığı bulanıklaştıran toz zerrecikleridir. Kimisinde ise zift gibidir. Ama Hakikatin karşısında hiçbir sanal oluşum var olamayacaktır

İşte böyle bir yapı fil suresinde kabesinden ebabil kuşlarını birimsel yapısının üzerine göndermiş, kudretinin farkına varmıştır. Bu kudretin kaynağının artık tam da özünde olduğunu, birimsel yapısının bir hayalden ibaret olduğunu bilmektedir. Sahte olan gerçeğin önünde dağılmış gitmiştir. 3-) Ve ersele aleyhim tayren ebabiyl; İrsâl etti üzerlerine tayrân ebabil'i (Ebabil kuşları). 5-) Fecealehüm keasfin me'kûl; Nihayet onları yenmiş ekin yaprağı gibi kıldı.

O her an yeni şanda demek yine ötelere atmaktır. Kendimiz nasıl her an yeni şanda olabiliriz bunu düşünüp bulmak zorundayız. Bu nasıl bir kudrettir merak etmek, istemek durumundayız. Şu anki şartlarda en gerçek istek sanırım Hakikati yaşamaya duyulan istektir.

Bu kudret evrenleri yaratmıştır. Tüm evren insanın beynindedir. Tüm galaksiler. Alt frekans perdesi kalktığında açığa çıkan kuvveler zerre küllün aynasıdır gerçeğince tüm evreni etkileyecektir.

Bilincinizden geçen emin olduğunuz , araya vehminizi sokmadığınız bir istek OL! hükmünce olacaktır. Tüm evren bu açığa çıkışa hizmet edecektir. İşte bu hizmet ülfet ve hürmete mazhar olmaktır benim görüşümce...

Kureyşliler tüccarmış. Kendi ayakları üzerinde de dururlarmış.

Kendini o güne kadar edindiğin kayıtların, yapabilirliklerin, yetersizliklerin, kendi hakkındaki düşüncelerin ile sınırlamak yerine, özündeki sonsuz potansiyelin , noktanın farkına var ki o Beyt’ in Rabbidir.

Bu farkındalık, her an bu potansiyelden açığa çıkışı bilmen ve buna şüphesiz iman ile yaşaman kendi ayakların üzerinde durman ve kendinin de şaşıracağı kuvveleri açığa çıkarmandır.

Kureyşliler uluslararası çalışırlarmış. Değişik zıt kültürlere açıklarmış.

Bilinçaltı dediğimiz veritabanın en büyük sınırlayıcın. Adı Allah ilmi de olsa tutunduğun her bilgi kozanda evcilik oyunundan başka birşey değil. Şeriat kozasından çıkamamış müslümanı kınarken kendimize tasavvuf kozası ördüğümüzü farkedelim. Yeniye, yeni bilgilere, uluslararası ! bilgilere ne kadar açığız acaba bir düşünelim. Kendi doğrularımıza mı tutunuyoruz , zıt gibi görünenlere de açıkmıyız sorgulayalım...

Kureyşliler yaz-kış seferlerine çıkarlarmış...

Bu çabalar, okumalar, araştırmalar yaz-kış seferleridir. Yazın güneşin yardımı ile sefer kolaydır. Hakikati hissettiğiniz, özünüzden gelen hissedişler motivasyondur.. Yeni idrakler yaşatır.

Ama bazen güneşin gücü azalır. Bu potansiyelden gelen üst manaların enerjisini hissedemeyiz. Adeta tard edilmiş hissederiz. . Aslında gerçekte farkı yoktur.

Her iki durumda da sen varlığının hakikatinin farkında ol. Emin ol. Gerçekte ne gecenin farkı vardır gündüzden, ne yazın kıştan. Güneş her zamanki yerindedir. Yaz - kış dünyaya göre!! dir. İnişlerin çıkışların da sana göre! dir.

Hakikat hep aynı noktandandadır. Noktana göre ise hepsi aynıdır.

Yeterki Hakikat güneşinin aynı noktadan dünyanı aydınlattığından emin ol. Daha güzeli noktandan dünyayı seyret...Seyredemediğinde de seyredememenin teslimiyetini ve kulluğunu farket...

Ülfet ve Mazhariyet için Beyt’in Rabbine yönelmen gerekiyor..

Yönelişin kendinden kendine olursa bu potansiyele güvenirsen, varlığının sadece bir açığa çıkış olduğunu bilirsen ve birim varlığını gözardı edersen kulluğunu farkedersin. Bu birim varlığın kaydında olmadığını bilir, kendini de hiçbir açığa çıkışınla kayıtlamazsan, bir önceki günü ve anı orada bırakırsan, yönelimin, tek gerçek hedefin, güvendiğin, inandığın o sonsuz potansiyeldeki noktan olursa güvende ve emin olursun.

O noktan evrenlerin çıkış noktasıdır. O nokta olduğunu gerçekten bilmen en üst frekansta olman demektir Bu da evrenin sana hizmet etmesi demektir. Beklentisiz olmana rağmen...

Beklentisiz kul herkesi sever. Beklentisi olmayan, çıkarı olmayanda karşıdaki ile ayrıklık biter. Sevgi kalır. Açığa çıkardığı sadece sevgi ve muhabbet olur. Sevgi en üst frekanstır bana göre. Bu frekans evrenindeki her birimi yani frekans grubunu dönüştürecek, kendisine yöneltecek, mazhar ve ülfeti açığa çıkaracak bir frekanstır
Ummadığın kişilerden sevgi, yöneliş görürsün. Kendinde hangi frekansı açığa çıkarırsan o frekansa uyumlu kişileri kendine çekersin. Aynı frekanstaki iki kişi rezonansa girer. Bunun da adı, sevgidir, muhabbettir, ülfettir, dayanışmadır benim düşünceme göre...

Özetle...

Noktaydın.

El an noktasın...

B harfi ile başladın seyre Besmele oldun,
Fatiha oldun bedenini yarattın
Sonra da noktana dönüş duana başladın
Aslında hala noktasın, hayalindedir var saydığın birim varlığın
Bunu farkedersen iyyakenabudu dersin Beyt’in Rabbine
Ve ne hüzün vardır ne korku bunu diyebilene
Bazen kendini uzak düşmüş mü sanırsın ?
Güneşini göremez üşür müsün ?
Bilmez misin güneş hep orda !
Dünya var oldukça iklimi de olacak iki gözüm !
Ama sen iklimlerinle de güzelsin
Bilirsen Rabbine kulluğunu her halini seversin
Çünkü bu haller beniM demezsin

Uzak yakın, gece gündüz, yaz kış yaşarsın amma
Gerçekte ne uzaklık var ne yakınlık
Uzaklık yakınlık için iki nokta gerekir bilmez misin.
Her halinle noktanın aynandaki yansımasısın
Ne ayna değişir ne aksetmek istenen
Ya aynasındır ya akseden
Aslında ikisi birden
Diyeceğim o dur ki gönül gözüm,
Aslında,
Beyt’ in Rabbinedir kulluğun her halinle
Bunu bilsen de bilmesen de...

Kendini var etsen de etmesen de...
Kureyş suresinin bana düşündürdükleri bunlardı
Gerçek kulluğun ne olduğunu farketmek ve yaşamak dileğiyle...
Selam ve sevgiler.alıntı
 

[XTR] Similar Threads

Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
937
Üye silindi 56746
Ü
Cevaplar
3
Görüntüleme
3K
Üye silindi 56746
Ü
Üst