Tasavvuf ve Aşk

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
TASAVVUF ve ASK

Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır,
Gül-i güzâr olup hâr olmamaktır.

Bâr, yük demek… Bâr-ı girân , ağır yük demek… Bârgir , yük taşıyan demek… Beygir olmuş zamanla ; yük taşıyan at demek…
Tasavvuf dost olmaktır ama, kimseye yük olmamaktır. Bilakis herkese iyilik yapmaktır. Gül-i gülzâr olup, gül bahçesinin gülü olup, hâr olmamaktır, diken olmamaktır.


Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni.

“Her şey O’dur ” ve aynı zamanda “Hiç bir şey O” değil.
eğer yalnızca “Herşey O” diye düşünürseniz bu panteizme çıkar,
yok eğer “hiçbir şey O değil” diye düşünürseniz bu da klasik dini anlayışların (kelam vb.) yorum biçimdir ki Tanrı’yı alıp insanın çok ama çok uzağında düşünmek ve dahi anlamamak demek.

bunların ikisini bir araya getirirseniz, yani hem “herşey O’dur ” hem de “hiçbirşey O değildir” birlikte düşünebilir ve anlarsanız o zaman tasavvufi bir anlayış geliştirmiş olursunuz.
(tabii şu gerçeği unutmadan ; “herşeyin O” oluşu “hiç birşeyin O” olmayışında daha baskındır,
hani rahmetinin gazabını geçmesi var ya işte bunun gibi)
Bu da tasavvufun diyalektiğidir. Zaten tasavvuf özü gereği zıt olanları birleştiren bir anlayıştır ve bu yolda Musa ile Firavun aynı kadehten şarap içerler.

Çünkü AŞK birleştirici bir gerçekliktir ve tasavvuf AŞK’a giden yolun adıdır veya başka bir ifade ile AŞK’ın dinidir.
Eflatun da delirir, İbn Sina da,
Aşk bir şıkırdattı mı aklın zincirlerini. (Rumi)
İbn Arabi Futuhat ismli eserinde şunları söyler ;
” Hiç kimse Yaratan’ından başkasını sevmez; ama O Zeynep, Suat, Hind, Leyla, bu dünya, para, makam ve dünyada sevilen herşeye duyulan sevgi dolayısıyla ondan perdelenir (hicap paradoksu). Şairler sözlerini tüm bu varlıklar üstüne tüketirler; ama onlar bilmezler. Arifler, şekillerin perdesi arkasında gizli Allah hakkında bir dize, bir muamma, bir kaside, bir aşk şiiri asla işitmezler”
yine buna benzer bir şekilde Rumi Fihi Ma Fih s.35 de şunları söyler;
İnsanların anne, baba, dostlar, gökler, yer, bahçeler, saraylar, bilgiler, işler, yiyecek, içecek vb. çeşitli şeylere karşı duyduğu umut, arzu ve tutkularının hepsi Tanrı’ya karşı duyulan arzulardır ve bütün bunlar perdelerdir.
İnsanlar bu dünyadan göçüp Ezeli-Ebedi Padişah’ı bu perdeler olmaksızın görünce, tüm bunların birer perde ve örtüden ibaret bulunduğunu ve arzularının nesnesinin gerçekte o Tek Şey olduğunu bilirler. Onların tüm güçlükleri halledilir, kalplerindeki tüm sorular ve müşkülatlar cevaplandırılır ve herşeyi yüz yüze apaçık görürler.
Özetle herşeyin başı da sonuda AŞK’dır.
Sokratesin felsefesi ile tasavvuf felsefesi arasında da büyük benzerlik bulunmaktadır. Sokrates de aşk konusunda şunları söylemiştir: “Aşk insan ruhunun ilahi güzelliğe duyduğu açlıktır. Aşk, yalnız güzelliği bulmayı değil aynı zamanda onu yaratmaya ve devama iştahlıdır. Fani vücutta ebediyetin tohumlarını yetiştirmeye iştahlıdır. Bunun için iki cins birbirini sevmektedir. Kendilerini tekrar yaratmak ve böylece zamanı ebediyete kadar uzatmak isterler. İşte bunun için ebeveyn çocuklarını severler. Sevişen ana babanın ruhları yalnız çocukları vücuda getirmez. Bunlar aynı zamanda ebedi güzellik arzusunun arayıcılarını ve haleflerini de vücuda getirirler(Yarkın, 1969:16).

Mevlana’ya göre en güzel varlık Tanrı’dır. O, mutlak güzeldir, güzeller güzelidir, Onun güzelliği beşerin güzelliğine benzemez.
Aslında kaynağının Tanrıdan olmasından dolayı bütün varlıklar güzeldir. Güzel olan Tanrıdan güzel eserler çıkmıştır. İnsanlar da öyle. Çünkü hiçbir insan diğerine tam olarak benzemez, bu sebeple her insan bir başka güzeldir.
Mevlana’ya göre aşk bir bilgi edinme yöntemidir. İnsan ancak Tanrı’ya aşkla ulaşabilir.

“Dünyada aşk gibi bir üstad, bir mürşit ve insanı doğru yola ulaştıran bir kimse yoktur. (Eflaki I, 408)
En güzel olan Tanrı’nın aşkından başka ne varsa; can çekişmededir, hatta şeker yemek bile olsa. (Mesnevi I:3686) Demek ki, dünyadaki bütün aşklar gelip geçicidir, ancak Tanrı aşkı kalıcıdır.
“Tanrı sevgisi bilimle elde edilir. Bilimden nasibi olmayanlar ve bilimi rehber edinmeyenler bu sevgiden uzaktır. Ona göre gerçek sevginin bilim ve akılla ilişkisi vardır. Bunlar yoksa sevgi de yoktur. Gerçekten de akıl hastaları için akıl da sevgi de yoktur.
Nerede olursan ol, ne halde bulunursan bulun; sevmeye, aşık olmaya çalış. Sevgi mülkün, ülken oldu mu, boyuna aşık olursun. Yani, bilimin, bilginin peşinden koşar, bilinmeyeni çözmeye çalışırsın.

Sen aşık olmadıysan, sevgi nedir, bilmiyorsan;
Yürü git, ot otla; eşeksin sen. (Mektuplar:95)
Aşksız yaşama ki, ölü olmayasın;
Aşkla öl ki diri olasın. (Mektuplar:36)

Aşk, büyükler için bal, çocuklar için süttür.
Aşk her gemiyi batıran istiap fazlası son yüktür. (Mesnevi VI: 4032)
Aşk olmasaydı, varlık neden olurdu, ekmek nasıl olur da gelir, senin vücuduna
katılırdı? (Mesnevi V:2012)
Şunu bilesin ki müslüman değildir aşık,
Aşk mezhebinde ne küfür, ne iman,
Ne ten var, ne akıl var,
ne gönül ne de can,
aşıktan sayılmaz böyle olmayan.

-alinti-
 

güneşinkızı

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
56
Tepkime puanı
13
Sen aşık olmadıysan, sevgi nedir, bilmiyorsan;
Yürü git, ot otla; eşeksin sen. (Mektuplar:95)

Aşksız yaşama ki, ölü olmayasın;
Aşkla öl ki diri olasın

emeğine saglık arkadaşım
 

serfiraz

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Nis 2011
Mesajlar
264
Tepkime puanı
34
Dünyada aşk gibi bir üstad, bir mürşit ve insanı doğru yola ulaştıran bir kimse yoktur. (Eflaki I, 408)
En güzel olan Tanrı’nın aşkından başka ne varsa; can çekişmededir, hatta şeker yemek bile olsa. (Mesnevi I:3686) Demek ki, dünyadaki bütün aşklar gelip geçicidir, ancak Tanrı aşkı kalıcıdır.

“Tanrı sevgisi bilimle elde edilir. Bilimden nasibi olmayanlar ve bilimi rehber edinmeyenler bu sevgiden uzaktır. Ona göre gerçek sevginin bilim ve akılla ilişkisi vardır. Bunlar yoksa sevgi de yoktur. Gerçekten de akıl hastaları için akıl da sevgi de yoktur.
Nerede olursan ol, ne halde bulunursan bulun; sevmeye, aşık olmaya çalış. Sevgi mülkün, ülken oldu mu, boyuna aşık olursun. Yani, bilimin, bilginin peşinden koşar, bilinmeyeni çözmeye çalışırsın.

ne kadar güzel ve hayatın anlamına dair aydınlatıcı sözler.paylaşım için teşekkürler
 
Üst