Çocuk ve Ergenlerde Saplantılar

Elfangel

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
938
Tepkime puanı
354
Çocuk yetiştirmek gerçekten zor zanaat. Onun iyiliği için yapıldığı düşünülen bazı şeyler çocuğun ruh dünyasını olumsuz yönde etkileyebiliyor, hatta saplantılara sebep olabiliyor. Bazı aileler "çocuğumuz çok uyumlu, her sözümüzü dinliyor, sakin bir çocuk" derken aslında saplantıları olan, ilerde hayatını sürdürmede büyük sıkıntılar çekecek bireyler yetiştirebiliyorlar.
Aşağıda Prof. Dr. Mücahit Öztürk'ün bir yazısını okuyacaksınız. Biraz uzun ama yararlanabileceğiniz bir yazı... İyi pazarlar...



"Saplantı (obsesyon) kişinin isteği ve arzusu dışında gelen, kişide tedirginlik doğuran ve zihinden uzaklaştırılamayan ardı sıra tekrarlayan düşüncedir. Kişi bu düşünceleri zihninden uzaklaştırabilme amacıyla çeşitli istem dışı tekrarlayan hareketler yapabilir ki; bunlara zorlantı (kompulsiyon) adı verilir."


Saplantılar genellikle erişkin yaşın hastalığı olarak bilindiğinden çocuklarda görülmediği gibi yanlış bir kanı vardır. Oysa erişkin dönemi saplantılarının çoğu çocukluk döneminde başlar. Ancak çocukluk döneminde ilgisizlik, üzerinde durulmama ya da çocuğun belirtileri gizleme eğilimi nedeniyle gözden kaçabilir. Yapılan araştırmalarda erişkin yaşta bu hastalık tanısı konmuş kişilerin azımsanamayacak bir kısmında hastalığın yaklaşık 5-15 yaşları arası başladığı bildirilmiştir. Hastalığın temel özelliği zihinden uzaklaştırılamayan tekrarlayıcı düşünceler ve bu düşünceleri uzaklaştırma çabası ile tekrarlanan hareketlerdir. Çocuk yada genç çok anlamsız, aptalca, saçma ve kendisine yabancı gelen bu düşünceleri zihninden kovamaz. Tekrar tekrar gelen bu rahatsız edici düşünceler çocukta çok yoğun sıkıntı doğurur. Örneğin, çocuğun zihnine annesinin hasta olup öleceği ya da babasının ölmesini istediği gibi kötü düşünceler gelir.

Zihninden bir türlü uzaklaştıramadığı bu düşünceler çocukta tahmin edilemez bir sıkıntı doğurur. Örnek vermek gerekirse; dindar bir ailede yaşayan çocuğun içinden tekrar tekrar Allah’a sövmek gelebilir. Her defasında yoğun sıkıntı yaşayan çocuk tövbe tövbe diyerek ya da dua okuyarak bu kötü düşünceyi kovmaya çalışır. Düşünceler tekrarladıkça dualarını tekrarlar ve sonunda çocuk adeta bu düşüncelerin esiri olur. Devamlı dua okumaktan ya da tövbe demekten kendini alamaz.

ÇOCUĞUN SAPLANTILARI ALGILAYIŞI
Çocuk kendi iradesi dışında zihne gelen düşüncelerin ve bununla ilişkili tekrarlayan hareketlerin, anlamsız, mantıksız ve saçma olduğunun farkındadır. Örneğin masaya üç kez dokunması gerektiği ya da elinin sürekli kirli olduğu düşüncesinin ne kadar saçma olduğunu bilir. Ancak kendini, dokunmaktan ve elini yıkamaktan alıkoyamaz. Böyle davranmadığında ise yoğun ve dayanılmaz bir sıkıntı yaşar. Hiçbir mantıklı izah ve açıklama onu bu davranışından uzaklaştıramaz.

Saplantılar hayatın her alanında gözlenebilir. Çok çeşitli olabilecek bu belirtileri iyi bir gözlemci olan her ebeveyn fark eder. Özellikle ergenlik döneminde ergen, saplantıları ve zorlantıları gizlemeye çalışır. Ergen, yaptığı davranışların, tekrarların, mantıksal izahını bulma ve davranışlarına bir kılıf arama çabası içine girer. Bunun temelinde çevresindekiler tarafından eleştirilme ve alay edilme korkusu vardır. Sonunda ergen saplantılar ile örülmüş kendi dünyasında içe kapanma ve sosyal geri çekilme süreci yaşar.

ÇOCUK VE GENÇLERDE SAPLANTI BELİRTİLERİ

  • Kirlenmekten aşırı korkma ve sık sık kirleneceğim korkusu yaşama.
  • Sık sık ve uzun süre elini yıkama, elini yıkamaya başlayınca bunu adeta durduramama, sabunu fazla kullanma.
  • Banyodan bir türlü çıkamama, banyoda uzun süre kalma…
  • Tuvalette uzun süre kalma ve tuvalet temizliği ile aşırı ilgilenme.
  • Devamlı şekilde kendisine ya da sevdiklerine kötü bir şeyler olur, zarar gelir endişesini yaşama.
  • Allah’a, peygambere ve dinde kutsal sayılan kişi, kurum ve nesnelere kötü söz söyleme ya da onlar hakkında kötü düşünme korkusu yaşama. Bunu engellemek ve suçluluk duygusunu azaltmak için sürekli dua etme, dua benzeri sözler mırıldanma.
  • Aşırı düzen ve tertibe uyma, eşyalarda simetri arama. Örneğin; masanın üzerindeki kitapların hepsinin masa kenarına simetrik durması için gayret gösterme. Perdelerin kırışık durmasından rahatsız olma.
  • İdrar, dışkı ve sperm gibi vücuttan atılan maddelerin temizliği ile aşırı ilgilenme ve yoğun bulaşma endişesi yaşama.
  • Bazı nesnelere dokunmaktan kendini alamama.
  • Kapı, pencere, tüp gaz ya da sobayı tekrar tekrar kontrol etme. Örneğin; biraz önce kilitlediği kapıyı acaba açık mı kaldı endişesiyle tekrar tekrar kontrol etme.
  • Bazı rakamların kendisine şans ya da şansızlık getirdiğine inanma ve hayatını bu rakama göre düzenleme: Örneğin; 7 sayısını uğursuz sayan birinin ayın 7. günü evden dışarı çıkmaması ya da 5 sayısını uğurlu sayan birinin bazı hareketleri 5 kez tekrarlaması gibi.
  • Devamlı içinden sayı sayma, bir sözü ya da şarkıyı tekrarlama.
  • Kendisinde ölümcül bir hastalık olduğu düşüncesini zihninden atamama.
  • Herhangi bir ibadeti yaparken vesveseli olma. Örneğin; abdestim olmadı yada bozuldu diye tekrar tekrar abdest alma.
  • Yasak, günah ve ahlak dışı sayılan cinsel düşüncelerin devamlı zihni meşgul etmesi ve bu cinsel düşünceleri eyleme dökme endişesini yaşama.
  • Kendine yada başkalarına zarar verme endişesi yaşama.
  • Ortada belirgin bir tehlike olmaksızın kendisine yada sevdiği birine zarar gelir endişesiyle aşırı önlemler alma. Örneğin; zarar gelir düşüncesiyle annesinin evin dışına çıkmasına izin vermeme, gittiği her yerde onun peşinden ayrılmama.
  • Yazarken konuşurken yada bazı hareketleri yaparken bir tören havası içinde belli kurallara fazlaca uyma çabası içinde olma. Kirlilikten ve kirlenmeden uzak kalma çabası ile kendine göre bazı davranış şekilleri geliştirme: Örneğin; ellerinin kirleneceği düşüncesiyle tokalaşmaktan kaçınma ya da kapı kolunu, musluğu dirseğiyle açmaya çalışma gibi.
Özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar saplantılarını gizleme eğilimindedirler. Erişkin yaşta aynı belirtiler ile doktora başvuran hastalarla yapılan araştırmalarda, ergenlik döneminde de benzer belirtileri olanların bunları en yakınlarından bile gizledikleri öğrenilmiştir. Ergen, utanma, ayıplanma ve hor görülme endişesiyle saplantılarını açıklayamaz. Tekrar tekrar yaptığı hareketleri ise büyük çaba göstererek engellemeye çalışır yada bu hareketleri yapmak için kimsenin olmadığı yerleri tercih eder. Bu gizleme çabası zamanla gencin toplum içine çıkmasını, arkadaşları ile beraber olmasını engelleyecek bir durum doğurabilir. Kendini engelleyemeyen çocuğun utanma duygusu ile toplum içine çıkamaması, içine kapanmasına neden olur. Bu sosyal geri çekilme, okul başarısı ve arkadaş ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Saplantı ve zorlantıları arasında ezilen çocukta başka ruhsal sorunlar da ortaya çıkabilir. Belirtilerin artması ile genç artık zorlantılarını gizleyemez. Önce ailesi ve yakın arkadaşları tarafından durum anlaşılır. Özellikle ardı arkası kesilmeyen tekrarlar hemen dikkat çeker. Lavabonun başından ayrılamayan, banyodan çıkamayan yada eşyalarını düzenlemek için saatler harcayan ve tekrar tekrar dolabını düzenleyen bir genci, ilgili bir ailenin fark etmemesi mümkün değildir.

Çocuklarında saplantı ve zorlantı belirtileri gören anne ve babalar önce şaşırır, çocuklarının sorularına ve tekrarlayan hareketlerine bir anlam veremezler. Her şey yolunda gidiyor derken çocuklarının anlamsız, mantıksız ve yersiz söz ve hareketleri aileyi çok kaygılandırır. Bir kısım anne ve babalar çocuğun bunları kasten yaptığı fikrine kapılır ve çocuğun tekrarlayan hareketlerini engelleme çabasına girerler. Bu engellemeler ceza uygulamaya ve hatta dayağa kadar varabilir. Örneğin, tekrar tekrar uzun süre ellerini yıkayan bir çocuk ailesi tarafından fazla su ve sabun harcıyorsun diyerek engellenmeye çalışılır ya da cezalandırılır. El yıkamaları bir türlü durduramayan çocuk bu yasaklama ve cezalarla bir kat fazla sıkıntı yaşamaya başlar. Bazı anne ve babalar çocuklarının tekrarlayan hareketlerini alay konusu ederler. Çocuğun hareketlerine gülme ve isim takma gibi davranışlar zaten utanma duygusu yaşayan çocuğun sıkıntısını ve gerginliğini daha da artırır.

Saplantı ve zorlantı belirtileri çocuğun ev, okul ve sosyal hayatında belirgin işlev kayıplarına neden olabilir. Hastalığın başlangıç döneminde çocuk ve genç belirtileri gizleme çabası içine girdiğinden sosyal ortamlardan ziyade ev içinde belirtiler görülür. Bu durum çocuğun ders ve sosyal faaliyetlerdeki başarısını düşürür. Bazı ağır seyreden durumlarda saplantılarla geçen sürenin fazlalığı nedeniyle çocuk başka işlere yoğunlaşamaz. Çocuğun bütün hayatını tekrarlar kaplamıştır.

Hayat içindeki ritüeller bu çocukların işlevselliğini azaltan önemli faktörlerdendir. Örneğin, sabah kalktığında banyodan çıkamayan bir çocuğun okuluna zamanında yetişebilmesi mümkün olmaz. Yemeğe başlarken ve yemek sırasında çocuğun ritüelleri yeterince beslenmesini engeller nitelikte olabilir. Bütün bu olup bitenler bazen ebeveyn tarafından çocuğun sorumsuzluğu, tembelliği, şımarıklığı ya da ilgi çekme isteği gibi nedenlerle açıklanmaya çalışılır. Gerçeği görmeyi engelleyen bu yakıştırmalar erken tedavi şansını da ortadan kaldırır.

Saplantı bozukluğu olan çocuklarda bunun yanı sıra depresyon, anneden ayrılma bunaltısı, tik bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve öğrenme sorunları görülebilir.

Hastalık nedeni olarak önceleri psikolojik etkenlerin varlığı ön planda düşünülürken son yıllarda daha çok biyolojik mekanizmalar üzerinde durulmaktadır. Saplantı-zorlantı bozukluğunun biyolojik nedenleri üzerinde yapılan araştırmalar, beyinde bazı biokimyasal maddelerin metabolizmasındaki anormallikleri ortaya koymuştur. Tedavide kullanılan ilaçlar bu maddeler üzerindeki düzenleyici etkileri ile yararlı olmaktadır. Son zamanlarda ilaç tedavilerinden elde edilen yüz güldürücü sonuçlar hastalığın biyolojik nedenleri üzerinde daha fazla durulmasını sağlamıştır. Yapılan aile araştırmalarında hastalığın birinci derece akrabalarda sık görülmesi genetik geçişin de önemli olduğu görüşünün ortaya atılmasına neden olmuştur. Ancak aşırı titiz, kuralcı ve temizliğe önem veren kişilik yapısının çevresel tutumlara ve öğrenmeye bağlı olabileceği de düşünülmektedir.
Temizliğe aşırı önem veren, titiz ve kuralların çok keskin olduğu ailelerde yetişen çocuklarda bu aile yapısına uygun kişilik gelişecektir. Çocukların temiz, düzenli ve kibar olmaları elbette istenen özelliklerdir. Ancak anne babanın çocuğumuzu eğitiyoruz bahanesiyle sergiledikleri hoşgörüsüz, katı ve aşırıya giden tavırlar çocuğun kişilik gelişiminde sorun oluşturur.

Evin temizliği ve düzeni bozuluyor diyerek çocuğuna adeta nefes aldırmayan, her yaptığı hareketi engellemeye çalışan, oyuncaklarını dağıtmasına, eşyalarla ilgilenmesine izin vermeyen anneler hiç de az değildir. Sabah anne uykudan kalkar kalkmaz temizliğe başlar ve elinde bir toz bezi bütün gün temizliğe devam eder. Böyle bir evde çocuğun rahat hareket edebilmesi mümkün değildir. Çocuğun her yaptığı hareket annenin gözüne batar. Bu tutum karşısında çocuk ya olduğundan daha fazla dağınık ve pis olurr ki bu bir anlamda anneyi protesto etmektir ya da anneyle çatışmaya girip onun sevgisini kaybetme endişesiyle uyum göstermeye çalışır. Aslında bu uyum kabullenilmiş ve doğal bir davranış değildir. Amaç anneyle çatışmaya girmekten kaçmakdır. Anne çocuğundaki uyumdan çok memnundur. Devamlı överek ve beğendiğini göstererek çocuğun hareketlerini teşvik eder. Çocuk bir anlamda sindirilmiş ve böylece annenin evde kurduğu düzene uyması sağlanmıştır. Böyle çocuklarda ileri yaşlarda çeşitli saplantıların oluşma riski vardır. Kendilerinin de saplantıları olan anne babaların çocuklarına yardım edebilmeleri için öncelikle kendilerinin psikiyatrik yardım almaları gerekir.

Çocuğunda saplantı benzeri düşünce ve zorlantı benzeri tekrarlayan hareketleri fark eden anne ve babalar her şeyden önce çocuklarını suçlayıcı yaklaşımlardan uzak durmalıdırlar. Çocuk tekrarların verdiği sıkıntı ile uğraşırken buna bir de anne babanı eleştiri ve suçlamaları eklenirse sıkıntı bir kat daha artacak ve belirtiler çoğalarak devam edecektir. Anlayışlı davranmak ve çocuğun sıkıntısını paylaşmak gerekir. Ceza ve yasaklamalarla saplantıları önlemeye çalışmak çocuğa verilecek en büyük zarardır. Uzun sürebilecek tedavi sürecinde ailenin en önemli katkısı çocuğun tedaviye devamını sağlamak yönünde destek olmak ve anlayışlı bir tutum sergilemektir.

Saplantıların tedavisinde davranışçı psikoterapi yöntemlerinden ve ilaçlardan yararlanılmaktadır. Bu iki tedavi birlikte de uygulanabilmektedir. İlaç tedavilerinden alınan sonuçlar yüz güldürücüdür.

SAPLANTILI ÇOCUĞA YAKLAŞIM
Anne ve babalar çocuğun tekrarlayan hareket ve sorular karşısında çaresiz kalır ve mantıksız buldukları bu davranışlar nedeniyle çocuğu suçlamaya kalkarlar. Saplantıların kıskacı altında bulunan çocuk böyle bir tutumla karşılaşınca daha da sıkıntılı anlar yaşar. Kendi elinde olmayan ve çözemediği bir sorun nedeniyle suçlanmaktadır. Aslında sıkıntıyı kendisi yaşamakta ve çözümünü de istemektedir. Suçlama ve eleştiriye tahammülü yoktur.
 
Üst