Ölmeden evvel ölmek

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Ölmeden Evvel Ölmek

“Mûtu Kable En Temûtu”

“Mânevi Ölüm”

“Şuursal Şehidlik”

“Kişinin Şuur Boyutunda Kıyametinin Kopması”

“Kişinin Allah’a Rücû Etmesi”


Kendini şuur boyutunda tanımak ve yaşamak!


Ölmeden Evvel Ölme,

Var Sandığın Vehmi Benliğin Ortadan Kalkması Suretiyle

“Uyanıklığı” Temin Edecek Olan “Mânevi Ölümü Tadış”tır!

"- Yâ Gavs-ı Â'zâm. İnsan, ölümden sonra ne olacağını bilseydi, dünya hayatını sürdürmeyi temennî etmez; her an, beni öldür, diye yalvarırdı!"

Yukarıdaki beyânda geçen, "ölümden sonra" ifadesindeki "ölüm" kelimesiyle, bildiğimiz fizik ölüme işaret edilmiyor.

Burada bahsedilen "ölüm", bir hadîs-i şerîfte anlatılan ve "ölmeden önce ölün" şeklinde günümüze kadar gelmiş olan ölüm şeklidir.

Bir fizik ölüm vardır, maddî mânâda. Maddî bedenin kullanım dışı kalmasıyla birlikte, bilincin (şuur)un ruh bedenle yaşamına devam etmesi hâlidir.

Bir de mânevî ölüm vardır.

"Ölmeden önce öl!" hadîs-i şerîfi bu ölüm türünden bahsettiği gibi, şu hadîs-i şerîf dahi gene bu ölümden bahseder:

"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar!"

Eğer insan, "ölmeden" yani fizik bedenini yitirmeden evvel, benliğinin gerçekte yok oluşunu idrâk sûretiyle "ölür" ise, bundan sonraki yaşamı izah etmek mümkün değildir!

Bu sebepledir ki, insan, mânevî anlamda yani şuur boyutunda ölmek, daha doğrusu ölümü tadmak sûretiyle, uykudan uyanırsa, yakîne erer! Çokluk kabulünün getirdiği türlü sıkıntı ve azâblar onun için son bulur. Beşeriyet isminin ardındaki hakiki "VECH"i seyre başlar.


"Ne Yana Dönersen Allah'ın Vechini Görürsün"

âyeti onun için açıklığa kavuşmuş olur!

İşte bu şekilde olacakları bilse insan, elbette her an "beni öldür" diye yalvarır durur.

Demek oluyor ki, burada bahsedilen "ölüm" fizik mânâda, intihar anlamında bir ölüm değil; şuur, bilinç boyutunda, var sanılan vehmî benliğin ortadan kalkması sûretiyle "uyanıklığı" temin edecek olan mânevî "ölümü tadış"tır!


Ölmeden Evvel Ölenin

Şuur Boyutunda Kıyameti Kopar!

“Urûc”un neticesinde hâsıl olan “mi`râc” ile o kişi, İlâhi bakâ ile “BÂKİ” olur

Dışarıdan bakanlar, o “daimi namaz” ehlini kendileri gibi görürler; ama bilmezler ki O, varlıkta “Bâki olan Allah”ın yalnızca bir esmâ zuhurudur!.

İşte bu hâl, “ölmeden evvel ölerek”, şuur boyutunda kişisel kıyâmetin kopup;

“Sümme ileyna turceûn”,

“ve dahi bize döneceksiniz”

âyetinin mânâsı ortaya çıkıp; basit tâbiriyle “kişinin Allah’a rücû etmesi”dir.


Ölmeden Evvel Ölmenin Gerçekleşmesi,

Mutlak Mânâda Allah’a Teslim Olmana Bağlıdır!

Biyolojik bedenden ayrılmadan önce, algılama yetersizliğinden oluşan varsayım benliğin olmadığını idrak suretiyle boyut değiştirmektir.

"Ölmeden evvel ölmek" demek, senin şuurunda, terkibinin hükmünü ortadan kaldırarak, dilediğin isme dilediğin anda ve şanda bürünerek, o ismin mânâsı olan fiili ortaya koyman demektir.

Ölmeden evvel ölmek” olayının gerçekleşmesi, mutlak mânâda Allah`a teslim olmana bağlıdır!. Daha doğrusu, Allah`a teslim olduğunu fark etmene bağlıdır.

“Ölmeden evvel ölünüz!”

“Biyolojik bedenden ayrılmadan önce, algılama yetersizliğinden oluşan varsayım benliğinizin olmadığını idrak suretiyle boyut değiştiriniz”!.

Niye?...

Çünkü, “ölmeden önce ölmek” hâlini yaşayamadığın takdirde, biyolojik bedenden mikrodalga bedene geçişle problem çözülmez!. Bu geçiş senin “nefs”ini yani hakikatını tanımana yeterli olmaz!. Hattâ, bunun gerçekleşmesi olanaksız olarak, sâbitler yapını!.

Çünkü, mikrodalga beynin ancak dünyadaki çalışan beyninin kapasitesine sahiptir!

Eğer insan, "ölmeden" yani fizik bedenini yitirmeden evvel, benliğinin gerçekte yok oluşunu idrâk sûretiyle "ölür" ise, bundan sonraki yaşamı izah etmek mümkün değildir!.

Bu sebepledir ki, insan, mânevî anlamda yani şuur boyutunda ölmek, daha doğrusu ölümü tadmak sûretiyle, uykudan uyanırsa, yakîne erer!.. Çokluk kabulünün getirdiği türlü sıkıntı ve azaplar onun için son bulur. Beşeriyet isminin ardındaki hakiki "VECH"i seyre başlar.

“Ölmeden evvel ölmek” denen iş kolay değildir!.

Ancak, “Ölmeden önce öldükten” sonra, “nefs”ini tanıyabilirsin!.


Ölmeden Evvel Ölmek Suretiyle Boyut Değiştiremediğin Takdirde,

“Uyku” Hâlin Kıyamete Kadar Devam Eder!

Hz. Rasûlullah Aleyhisselâm onu da şöyle açıklıyor:

"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar!"

Şimdi lütfen bu cümleye iyi dikkat edin...

Bu cümlede sınırlama, istisna yok!.

Bir cümleyi okuduğumuz, ya da duyduğumuz zaman, önce kafamızdan şunu geçireceği;:

Bu cümle bir sınırlama getirmiş mi, getirmemiş mi?.

"İnsanlar uykudadır." diyor!.

Beyazlar, zenciler, Araplar, Türkler gibi ırk ayırımı yapmıyor. Nerede, hangi ortamda, ne yaşamda, ne millette, ne kavimde olursa olsun, bütün insanlar uykudadır!. Ancak, uyanma hükmünü neye bağlıyor?.

Rasûlullah Aleyhisselâm’ın açıklamasının devamı da şöyle:

"...Ölünce uyanırlar"!.

Ayrıca bu konuyla ilgili şu açıklaması da var:

"Ölmeden evvel ölünüz", ki uykudan uyanmış olasınız.

İki türlü ölüm var:

Birincisi, fiziki ölüm!. Yani, senin iraden dışı olarak, beyin faaliyetinin durması sonucu beden, bu bedene bağlı olan her şeyin üzerinde ki tasarrufunun kesilmesi.

Ölüm nedir?

Ölüm, tadılacak bir olaydır!.

"Küllü nefsin zâlikatül mevt".

"Her nefis ölümü tadacaktır" diyor Kur`ân.

Yani, "nefs"`in "ölmesi" diye bir şey yoktur! "nefs"in "ölümü tadması" olayı var!

Senin o "nefs"im dediğin yapının "ölüp yokolması" diye bir şey kesinlikle sözkonusu değil!

Dolayısıyla, bu "nefs" ölmüyor; ölüm denen olayı yaşayarak, tadarak yeni bir boyuta geçiyor!.

Beden ise kullanılmaz hale gelerek çözülüyor!.

Beden kullanım dışı kaldığı zaman bedendeyken sahip olduğun huylar da ortadan kalkıyor mu?

Hayır!.


Bilinç yani şuur, biyolojik bedendeyken hangi huyları ve değer yargılarını benimsedi ise onlarla yaşamına devam ediyor... Biyolojik bedeni olmasa da! Mkrodalga bedeni ve beyniyle!

İşte, "nefs" yani bilinç, biyolojik bedenli yaşamında bunları benimsediği; ve ölümle boyut değiştirerek bunlardan kurtulamayacağı için; "ölmeden evvel ölmek" çaresini getiriyor Hazreti Muhammed aleyhisselâm!..

Zira, normal ölümle ölürse kişi; o halinin sonuçlarını yaşamaktan başka yapabileceği bir şey yok ölüm sonrasında!.

"Uyku" nedir?.

"Uyku", kişinin bilinçli olarak yaşamını yönlendirememesi halidir!.

Bilinçli davranışlar ortaya koyamaması hâlidir. Çevresini, bilincini ve ilmini dilediği gibi değerlendirememe hâlidir uyku!.

Eğer dünyada yaşarken "NEFS"ini tanıyamamışsan; bilincinin gerçek boyutunun değerlerini elde edememişsen; uyku hâli, kıyâmete kadar sürer...

Kıyâmetten sonra da ebede kadar, sonsuza kadar uyku hâli, gaflet hâli, yani hakikati kavrayamama hâli devam eder!

Sonuç, kişideki kendini şu birim olarak görme, hissetme hâli, onun uykuda oluşunun açık ispatıdır!.

Bu hâldeyken boyut değiştirirse kişi, ölümden sonra kıyâmete kadar; ve daha sonraki sonsuz yaşamda dahi kişi, kendini bir birim olarak hissetme hali olan uykulu yaşamına devam edecektir. Yani, "Hakikat"i bilemeden, hissedemeden, yaşayamadan, yaşamını sürdürecek.

"Ölmeden evvel ölünüz!."

"Biyolojik bedenden ayrılmadan önce, algılama yetersizliğinden oluşan varsayım benliğinizin olmadığını idrâk sûretiyle boyut değiştiriniz"!.

Niye?...

Çünkü, "ölmeden önce ölmek" halini yaşayamadığın takdirde, biyolojik bedenden mikrodalga bedene geçişle problem çözülmez!.. Bu geçiş senin "nefs"ini yani hakikatını tanımana yeterli olmaz!... Hattâ, bunun gerçekleşmesi olanaksız olarak, sâbitler yapını!.

Çünkü, mikrodalga beynin ancak dünyadaki çalışan beyninin kapasitesine sahiptir!..



Ölmeden Evvel Ölmediğin Takdirde

Tüm Algıladıkların “Rüya” Hükmündedir!

“Uyku" hâliyle bahsedilen husus;

"İnsanlar uykudadır"

hadîs-i şerîfinde bahsedilen mânâdaki bir uykudur!. Yani, bedenî mânâda "uyku" değil; "şuurî" mânâda "uyku"dan sözedilmektedir bu beyanda!.

Neydi bu "uyku" hâli?..

Eğer bir kişi kendini sadece bu et - kemik beden olarak var sanıyor, âlemi de beş duyuyla algıladıklarından ibaret olarak kabulleniyor ise; kendisinin, beden ve ruhun ötesinde "şuur"dan ibaret bir bilinç varlık olduğundan haberdar bile değilse, o kişi hiç uyumadan daima ayakta dolaşsa dahi "uyku" hâlindedir. Ve tüm algıladıkları da "rüya" hükmündedir. "Ölmedikçe" de uyanamaz!.

Uykuda olan, kendi hayalindeki dünyasının görüntüleriyle yani rüyalarla ömrünü tüketir gider.

Uykudan uyanmak için ilk yapılması gereken şey, düşünce dünyanı beş duyu kaydından kurtarmaktır.

Gördüğün kadar düşünmek yerine; düşünebildiğin kadarını görebilmektir amaç!.

Hayvanat gördükleri kadar yaşar, ötesini düşünemez. İnsan ise gözünün gördüklerinin ardına düşünerek erebilir.

Öyle ise, "ben neyim, nasıl varım; varolan her şeyin ardındaki güç nedir?" gibi sorularla düşünmeye başlamalı ve daha da derinliğine gidilerek, bütün ve varlığın aslı ve orijini tanınmaya başlamadır.


Ancak “Ölmeden Evvel Öldükten” Sonra

Nefsini Tanıyabilirsin!

"Ölmeden evvel ölmek" denen iş kolay değildir!.

Ancak, "Ölmeden önce öldükten" sonra, "nefs"ini tanıyabilirsin!.

"Ölmeden önce ölmek", denilen olayın ilmel yakini, daha önceki sohbetlerimizde geçtiği üzere, "Mülhime" denilen "nefs" mertebesinde; "nefs"in, ilham alır durumda kendini tanımaya başlamasının sonucunda oluşan teslimiyetin getirdiği hâldir.

Ve ondan sonra "ölmeden ölmek" denilen hâlin "ilmel yakîni" oluşur. Ondan sonra "Mutmainne" denilen, tatmine ulaşmış, yani, işin hakikatını yaşamakla tatmine ulaşmış "nefs" olur ki, onun adı "Veli"dir..

"kişi ölümü tadınca kıyâmeti kopar"

hükmünce; kıyâmet ahvalini anlatan Zelzele sûresi, kişinin kıyâmeti olan ölüm halini burada şöyle anlatıyor kabuledilebilir.

1. Beden, sinir sistemindeki bioelektrik gücün kesilmesiyle şiddetli bir sarsıntı ile sarsılıp, tükenişe gittiğinde;

2. Beden içindeki gizli ağırlık noktası olan RUH’u yâni halogramik dalga bedeni serbest bırakıp dışarıya saldığında;

3. Kendinde hiç bir değişiklik olmaksızın, bedeninde olan bu değişikliği hissedip, görüp, yaşayıp, kendini RUH bedeniyle tanımaya başlayan insan büyük bir hayret, şaşkınlık ve telâş içinde buna ne oluyor dediğinde.

4-5. Rabbinin vahyi sonucu olarak beden, bütün özelliklerini ve çalışma sistemini, hâlini ve âkıbetini, kişinin kendisiyle neler yapabileceğini ve artık kendisi olmaksızın, neler elde etmekten mahrum kalacağını, bedenli yaşamın kendisi için geçmişte ne kadar büyük bir nimet olduğunu açıklar lisanı hâl ile.

6. İşte ölümü tadış anı olan o bedenleri terk anını yaşayan insanlar, tüm yaptıklarının ve neticelerinin görülmesi için yeni bir bedenle bâ’s olarak, biolojik bedenlerinden çıkarak kişisel kıyâmetlerini yaşarlar.

7. Kim zerre ağırlığında bile olsa yâni en önemsiz gördüğü düşünce ve fiillerinin sonucu olan hayrı, kitaplarında yazılı olarak ve eserlerini karşılarında görürler.

8. Kim zerre kadar kötü bir düşünce ya da fiil gerçekleştirmişse, bunu da kitabında ve kendi beyin dalgalarından forme olmuş biçimde karşılarında görürler!.

Evet, bu açıklamaya çalıştığımız husus, kişinin, bildiğimiz fizik - biolojik yapısıyla ilgili olan kıyâmetiyle, alakalı olan husus idi. Şimdi de bazı kişilerde gerçekleşen "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK" diye tanımlanan başka bir bâtınî anlam ile “Zelzele sûresi”ndeki manâyı yorumlamaya çalışalım.

1. Mevcûdat şiddetli bir sarsıntı ile sarsılıp basiretinde dağılmaya başladığında. Varlığın aslının, orijininin, Hakk’ın esmâsı olduğunu müşahede ederek; bu hakikatin ortaya çıkması sonucu, zahir görüntü basiretinde parçalanıp yokolmaya yüz tuttuğunda.

2. Mevcûdatın özündeki Hakkın varlığı, yâni, o mevcûdâtı var gösteren Allah isimlerinin manâları, sırları batınken zâhir olmaya başladığında;

3.Ve insan, tüm mevcûdatta var sandığı varlıkların bir serâp gibi yokolup, Hakk’ın varlığı yanında bunların yok hükmünde olduğunu müşahede etmeye başladığında büyük bir hayret ve şaşkınlık içinde, buna ne oluyor böyle ki, her şey yokolup, “sadece Allah vechi Bâki kalıyor” dediğinde.

4.Mevcûdât, kendisindeki bütün esmâ manâlarını o basireti açılmış kişiye açıklamaya başlar. Her bir birimin hangi Allah isminin manâsını açığa çıkarmak üzere varolmuş olduğunu haber verir. Ve anlar ki böylece insan, gayrı bildiği, hep O’nun esmâsının eseri imiş!..

5.Ki bütün bunlar rabbinden vahiy ile meydana gelir. Rububiyet mertebesinin hükümleri tüm mevcûdâtta vahiy yollu aşikâr olur. Ve kişi bunu da farkeder!..

6. İşte bu ölmeden önce ölmüş insanlar, daha önce neleri nasıl yapmış olduklarını apaçık görecekler ve bunların altındaki sırları da farketmeye başlayacaklardır.

7. Kimden zerre kadar hayırlı bir fiil meydana geldiyse onu ve dolayısıyla neticesini görecek.

8. Kimden de zerre kadar şer meydana geldiyse onu da tesbit edecektir.

Elbette bunun da derinliğinde daha başka manâlar mevcut ki, bunlara simdilik deyinmeyelim..


_alinti_
 

ipekböcegi

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Mar 2011
Mesajlar
30
Tepkime puanı
3
teşekkür ederim sayın la edri ilgilendigim konullardan hangi kaynak söylerseniz sevinirim

ilgilendiginiz için teşekkür ederim yazınızdan alıntı yapıp cevap vermeyi henüz ögrenemedim.evet tasavvufla ilgileniyorum merak degil daha fazlası
 

rüyagezgini

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Nis 2014
Mesajlar
149
Tepkime puanı
27
Teşekkür ederim syn La-edri ,

Darısı cümlemizin başına , denge ve uyum hep yanımızda olsun , sevgi ve ışıkla sevgiler.

Güncelleme.
 

karanlık yolcu

Banlı Kullanıcı
Katılım
27 Mar 2014
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
yazı uzun olduğu için okuyamadım ama bende hep ölümü merak ediyorum öteki taraf nasıl orada hayat nasıl insanlar nasıl yaşıyor . ölmeyi ölümü çok merak ediyorum sırf bu yüzden bile kendimi öldürebilirim .. bu gidişle de yapacağım gibi ..
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
yazı uzun olduğu için okuyamadım ama bende hep ölümü merak ediyorum öteki taraf nasıl orada hayat nasıl insanlar nasıl yaşıyor . ölmeyi ölümü çok merak ediyorum sırf bu yüzden bile kendimi öldürebilirim .. bu gidişle de yapacağım gibi ..

Acele etmeyin :)
Ölüm mecburen vuku bulacak bir olaydir, garanti olanin pesine düsmek iyi degildir, tam aksine size sunulan zamani adiniza en guzel sekilde degerlendirmek gerekir, yukaridaki bilgiler zaten bu dünyadan ayrilmadan ölüm olgusunu tatmaktan bahsediyor. Zaten ayette her nefs ölecek demiyor, her nefs ölümü tadacak diyor, tavsiye edilen olay sudur, birde dünya hayatini ölümü tadipda yasamak, muhakkaki cok farkli bir farkindalik seviyesi bu.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Var zannetiginiz benliginizin hakikatine ererek,kendini bilen rabbini bilir hukmu ile.Daha acik ve net bir ifadeyle nefsinize cihat ederek.
Nefsi bertaraf etmektir ona ölümü tattirmak ölümü tatmis bir nefs(ego) benlik ve varlik iddasi bulunamaz zira yoklugunu tatmistir kendinede sahid olmustur..
 

kıvep

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
1,516
Tepkime puanı
30
Mevlanın bir sözü, ölmeden önce ölünüz. Hep astral seyahatla bağdaştırmışımdır, yazı aydınlatıcıydı teşekkürler
 

aşk1

Banlı Kullanıcı
Katılım
31 May 2010
Mesajlar
852
Tepkime puanı
20
Ah nerde manevi olum. Insanlar yuzunden ne mumkun bu. Kendimize gelecegiz iyi olacagizda manevi olum yaşayacagiz :(
 

hopefull06

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2014
Mesajlar
283
Tepkime puanı
17
Bunu dileyen herkesin tadabilmesi dileğiyle. . Emeğinize sağlık La-edri. .
 

acid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
397
Ölmeden önce Ölmek durumunun başka Ekol, sistem ya da inançlarda nasıl anlatıldığı hakkında da bilgi verebilir ya da kaynak önerebilir misiniz La-Edri?
 
Üst