Maymun Tuzağı

N_efertiti

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Eyl 2010
Mesajlar
228
Tepkime puanı
79
Yaş
38




Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir,
yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması
olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiç bir şey yoktur. Onu sadece onun
kendi bağımlılığınım gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür Bizi tuzağa düşürülen ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak dolayısıyla özgür olmaktır.

Kaynak: İnternet
 

Elfangel

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
938
Tepkime puanı
354
Bu güzel hikayenin devamı niteliğinde bir yazı...

Ben, maymuna benzer yanımız olarak sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmiyor oluşumuz olduğunu düşünüyorum:

Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak,

Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 20–30 kat büyük evlere sahip olmak,

Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir kösesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak,

Okumadığımız kitaplara sahip olmak,

Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,

Bize günde 3–5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak,

Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakin bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak,

Bize hiç bir faydası olmayan ama her fırsatta hava atabileceğimiz büyük yerde tanıdıklara sahip olmak,

Faizi, getirisi zarara uğramasın diye kıyıp harcanamasa bile bol sıfırlı bir banka defterine sahip olmak,

Dünyalarına ve güzelliklerine katılamadığımız, asla yeterli vakit ayıramadığımız basarîli ve diğerlerininkinden daha güzel çocuklara sahip olmak,

Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol takımı taraftarlığına sahip olmak,

Sağlığımıza, düzenimize, beynimize korkunç zararlar verse bile envai çeşit içkilerin bulunduğu gösterişli, dekoratif bir mini bara sahip olmak,

Oturmadığımız koltuk takımları,

İzlemediğimiz dev ekran televizyonlar,

Kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha neler nelere sahip olmak...

Ya da sahip olduğumuzu sanmak.

Maymun gibi avucumuzda tuttuğunuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?

Aslında maymunun yapması gereken şey, tatlıyı almaktan vazgeçmektir. Yani tatlıyı bırakarak, elini düz tutmak ve yarıktan geçmesini sağlayacak duruma getirmektir. Ancak maymunun aklı tatlıda olduğundan ve hırsı galip geldiğinden dolayı tatlıdan vazgeçmez, ama avcıya yakalanmaktan da kurtulamaz. Burada maymunu tutsak hale getiren şey, tutsak olduğu duygularıdır.

Bu bağlamda konuyu ele alacak olursak, insanın istidatlarına uygun bir şekilde yükselmesini engelleyen şeylerin, onun için birer maymun tuzağı olduğunu söyleyebiliriz. Evet, birçok insanı görüyoruz. Aslında çok zekiler, çok yetenekliler ve çok güzel meziyetlere sahipler. Ancak onlar bunları, tutsak duygularının esirleri haline getirerek, gelişip serpilmelerini ve hedefledikleri noktalara ulaşmalarını engelleyecek ve atıl hale getirecek değerler şeklinde tutsaklaştırıyorlar.


Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz. Ah bunu bir anlayabilsek...

Alıntı....
 
Üst