Doğum

cibabu

Kayıtlı Üye
Katılım
8 Ara 2009
Mesajlar
385
Tepkime puanı
169
Çocuk rahimden çıktığında bu, onun yaşamının en büyük şokudur. Ölüm bile bu kadar büyük bir şok olmayacaktır, çünkü ölüm, hiçbir uyarı olmaksızın gelecektir. Ölüm büyük ihtimalle o bilinçsizken gelecektir. Ama o annenin rahminden çıkarken bilinçlidir. Onun dokuz aylık uzun uykusu, huzurlu uykusu bozulur. Ve sonra sen onu annesine bağlayan bağı kesersin. Onu annesi ile birleştiren bağı kestiğin an korku dolu bir birey yaratmışsındır. Doğru olan şey bu değildir; ancak, bugüne kadar yapılan şey budur. Çocuk anneden daha yavaşça, aşamalı olarak uzaklaştırılmalıdır. Bu, şok olmamalıdır ve bu ayarlanabilir. Bilimsel bir ayarlama yapmak mümkündür. Odada göz alıcı parlaklıkta ışıklar olmamalıdır, çünkü çocuk dokuz ay süresince tam bir karanlıkta yaşamıştır ve ışığı hiç görmemiş, çok hassas gözleri vardır. Ve senin tüm hastanelerinde göz alıcı ışıklar, floresan ışıklar vardır ve çocuk ansızın ışıkla karşılaşır...

Zayıf gözlere sahip çoğu insan bu yüzden muzdarip oluyor; sonradan gözlük kullanmak zorunda kalıyorlar. Hiçbir hayvanın buna ihtiyacı yoktur. Sen hiç gözlükleri ile gazete okuyan bir hayvan gördün mü? Onların gözleri tüm hayatları boyunca, ölüm anına dek mükem- meldir. Sadece insan... Ve başlangıcı ta en başındadır.

Hayır, çocuk karanlıkta ya da çok yumuşak bir ışıkta, belki mum ışığında doğmalıdır. Karanlık en iyisi olacaktır ama şayet biraz ışık ihtiyacı varsa, o zaman mumlar bu işi görecektir. Ve doktorlar şu ana kadar ne yapmaktadırlar? Çocuğun yeni gerçekliğe alışması için azıcık bir zaman dahi vermiyorlar. Onların çocuğu buyur edişleri çok çirkindir. Elleriyle çocuğu ayaklarından baş aşağı tutup, poposunu tokatlıyorlar. Bu aptal merasimin ardındaki fikir, çocuğun nefes almasına yardım edeceğini düşünmeleridir, çünkü annesinin rahminde kendi kendine nefes almıyordu; onun için annesi nefes alıyor, onun için yiyor, onun için her şeyi yapıyordu. Dünyaya baş aşağı asılırken popona bir tokat yiyerek buyur edilmek çok iyi bir başlangıç değildir. Ama doktorun acelesi vardır, aksi takdirde çocuk kendi kendine nefes almaya başlayacaktır; onu annenin karnına, göbeğinin üstüne bırakmaları gerekir. Birleştiren bağ kesilmeden önce o, annenin göbeğinde bırakılmalıdır. O, göbeğin içindeydi, altındaydı; artık o dışarıda. Bu o kadar büyük bir değişiklik değil; anne oradadır, anneye dokunabilir, anneyi hissedebilir. O titreşimi biliyor. O mükemmel bir şekilde bunun kendi evi olduğunun farkındadır. O dışarı çıkmıştır ama bu onun evidir. Bırak annesiyle biraz daha birlikte olsun, böylelikle o anneye dışardan alışabilir; onu içerden biliyor. Ve onu bağlayan bağı, kendi başına nefes almaya başlayana kadar kesme. şimdi ne yapılıyor? Bağı kesiyoruz ve çocuğa tokat atıyoruz ki nefes almak zorunda kalsın. Ama bu onu zorlamaktır, bu vahşicedir ve kesinlikle bilim dışıdır ve doğal değildir. Bırak ilk olarak o kendiliğinden nefes alsın. Bu, birkaç dakika alacaktır. O kadar acele etme. Bu bir insanın tüm hayatı ile ilgili bir meseledir. Sigaranı iki ya da üç dakika sonra içebilirsin, sevgiline birkaç dakika sonra tatlı sözler fısıldayabilirsin. Bunun kimseye bir zararı olma- yacak. Bu acele nedir? Ona üç dakika veremez misin? Bir çocuğun bundan daha fazlasına ihtiyacı yoktur. Sadece onu kendi başına bırak, üç dakika içinde nefes almaya başlayacaktır. Nefes almaya başladığında, kendi kendine yaşayabileceğine güvenmeye başlar. O zaman bağı kesebilirsin, şimdi bu gereksizdir; bu, çocuğu şoka sokacak. Sonra en önemli şey: Onu bir battaniyeye sarıp yatağa koyma. Hayır, dokuz ay boyunca o battaniyesiz, çıplak, yastıksız, yatak çarşafı olmadan, bir yatak olmadan kalmıştı; böylesi bir değişikliği o kadar çabuk yapma. Onun, annesinin karnındakiyle aynı çözeltiye sahip suyla dolu bir küvete ihtiyacı var: Bu tam olarak okyanus suyudur; aynı miktarda tuz, aynı miktarda kimyasallar, tam olarak aynısı. Bu, hayatın okyanusta başladığının diğer bir kanıtı olmalı. O hala okyanus suyunun içinde gerçekleşiyor. Bu yüzden bir kadın hamile kaldığında tuzlu şeyler yemeye başlar, çünkü rahim tuzu emmeye devam eder; çocuk okyanuslarda var olan tuzlu suyun aynısına ihtiyaç duyar.

Yani küçük bir küvette aynı suyu hazırla ve bırak çocuk küvette uzansın ve son derece güzel bir şekilde karşılandığını hissedecektir. Onun alışkın olduğu durum budur. Japonya'da bir Zen rahibi muazzam bir deney yapmıştır: Üç aylık bir çocuğun yüzmesine yardım etmiştir. Yavaş yavaş aşağı doğru iniyor. İlk önce o, dokuz aylık çocuklarla denedi, sonra altı aylık çocuklarla, şimdi ise üç aylık çocuklarla. Ve ben ona diyorum ki sen hala çok uzaklardasın. Henüz doğmuş bir bebek bile yüzmeye muktedirdir, çünkü o annesinin karnında yüzmekteydi. O yüzden çocuğa bir şans ver, annenin rahmine benzesin.

OSHO
 

zsyd

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Mar 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Çok güzel ve de etkileyici .İmzasını atan kişide ortada zaten bu yüzden yazı bitimindeki etkisine şaşırmamak lazım.Paylaşım için teşekkürler :)
 
Üst