Tarihöncesi Çağlarda Tıp

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
19. ve 20. yüzyıllardaki araştırmaların yanı sıra, paleontoloji ve antropolojinin sunduğu kanıtlar ışığında inceleme yapıldığında, tıbbın kökenlerinin büyüye ve dini pratiklere uzandığı ortaya çıkmaktadır.

Prehistorik dönemdeki insanların yaş ortalaması, kemik verilerine dayanarak 30-40 yaş arasındaydı. Tüm çalışmalarda gösterildiğine göre erkekler kadınlara göre daha uzun süre yaşıyorlardı. Bunun nedeni kadınlara hamilelik ve doğum olaylarının getirdiği yüktür. Bunun yanı sıra erkek çocuklar büyüyünce avcı olacaklarından kız çocuklarına göre daha iyi besleniyorlardı.

Peki insanlar hastalıklarını ne zaman tedavi etmeye başladılar? Aslında hayvanlar da yaralanmış olan yerlerini yalayarak bir tür tedavi işleminden geçirirler. Buna ek olarak kusturucu otlar yemeleri çok ilginç bir örnektir. Plinus’un dediğine göre bazı hasta hipopotamlar bilinçli olarak sık sazlık alanlara girerlerdi. Sert kamışlar ayaklarında çizikler açar ve böylece bir cins kanatma işlemi meydana gelirdi (daha sonraki dönemlerde sıkça uygulanacak olan bir tedavi yöntemi olan, kan alma yönteminin bir gözlem sonucunda ortaya çıkmış olduğunu düşünebiliriz).

Belki de tarih öncesi insanlar, açıklanabilir olan ve olmayan arasında bir ayrım yaparak işe başlamışlardı. Bir yanda diğer insanlarla ve hayvanlarla yapılan savaşlar sonucunda meydana gelen yaraların verdiği zararlar vardı ki bunların nedenleri belli olduğu için tedavileri göreceli olarak kolaydı. Ama diğer yanda, görünürde anlaşılır hiçbir nedeni olmayan ve birden bire ortaya çıkıp insan sağlığını ve yaşamını tehdit eden hastalıklar vardır. (Günümüzde bulunan fosil kalıntıları üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, artrit, tüberküloz gibi hastalıklara ait izlere rastlanılmıştır.) Dolayısıyla hastalıklardan ve ölümden korkan insan, yaşamın
doğasını incelemeye başladı.

Prehistorik zamanda bir sağaltım kültü gelişmiş miydi? Fransa’da Trois’teki Freres mağarasında ayakta duran ve dans eden bir maskeli adam acaba iyileştirici ilk şamanlardan birisi olabilir mi? Diğer bir Paleolitik parçada bir ren geyiği hamile bir kadına doğru adım atmaktadır. Bu bir cins tıbbi ilişki midir? Tüm bu soruların net yanıtını belki bulamayız. Ancak bugünün benzer primitif toplumları ile kıyaslayacak olursak bazı benzerlikler kurmamız mümkün olacaktır.

Çevresindeki insanların bilinmeyen birtakım güçlerin etkisi altına girdiğini gören tarih öncesi insan, hastalık ve ölüm gibi acıya yol açan bilinmezliklerin kötü ruhların işi olduğuna inanmaya başlar. Diğer yandan, yaşamdaki güzellikleri yapan iyi ruhların olduğunu da düşünür. Acının ve ölümün yanı sıra; fırtına, karanlık, aysız geceler gibi kendisini korkutan, açıklayamadığı olayların nedenini, ölülerin ya da avda öldürülen hayvanların kızgın ruhlarına bağlar ve onları da kötü ruhlarla ilişkilendirir. Kendisi için doğaüstü olan bu olayları, tapınma ve adak yoluyla yatıştırmaya çalışır. Zamanla ortaya, yıldızları ve kötü ruhları yatıştırmanın yollarını bildiğini, zehirleri ve şifalı otları tanıdığı iddia eden büyücüler çıkar. Böylece, bu içgüdüsel ve deneysel uygulamalardan bir “magic medicine” büyü – tıp alanı doğar.

Öyle görünüyor ki, tıpkı bugünün ilkel topluluklarında olduğu gibi, o dönemlerde de doktor ve din adamının işlevi aynı idi. Fransa’da, Les Trois Freres adı verilen bir mağarada bulunan, yaklaşık 17000 – 20000 yıl öncesine ait bir kaya kabartması, kafasına korkunç bir geyik maskesi takmış bir doktoru göstermektedir. Bu doktor herhangi bir çağdaki ilkel bir topluluğun büyücü modelini temsil etmektedir. O dönemlerde, hastalığa yol açan ruhu korkutmak için hayvan maskeleri takılırdı. Aynı zamanda bu şekilde hastanın, ilaçlar ve birtakım teatral ayinler yoluyla büyülere inanması amaçlanırdı.

Neolitik çağda (yaklaşık M.Ö. 10000-7000) insanlar besin toplayıcılığından tarıma geçtiler. Acaba tıbbi olan bitkileri de yetiştirmişler miydi? Bu tam bilinmemektedir. Ancak neolitik insanın basit cerrahi işlemler için aletler ürettiği bilinmektedir. Kafatasında açılan delikler büyülü-tıbbi bir amaç, kötü ruhları kafatasından artmak gibi bir amaç taşımış olabilir.

Büyücüler insanları hasta edecek ya da iyileştirecek büyüler yaparlar, kötü talihi ve hastalığı uzakta tutacak tılsımlar geliştirirlerdi. Bu tür yaşamsal sırların koruyucuları olarak büyücüler zamanla ayrı bir sınıf oluşturmaya başladılar.

Bugün olduğu Prehistorik dönemde de insanlar bazı içgüdüsel davranışlara sahiptiler. Acımış olan yerin üzerine elimizi koymak veya sürterek ortaya çıkan ısı ile acısını almak, ya da çok ısınmış olan bir dokumuzu soğuk suya sokmak, böcek ısırığı veya bir şey batan yerimizi emmek tedavi yöntemlerinin tümüyle içgüdüsel kökenleridir. Ancak yine de tarih öncesi zamanlarda insanların kendilerini bilinçli olarak tedavi etmiş olduklarına dair herhangi bir kayıt yoktur. Kırık kemikler, açık yaralar kendi haline bırakıldıkları zamanlarda dahi kendiliğinden iyileşebilmektedir.

İspanya’daki kayaya kazınmış olan bir resimde karnında bir fetüs taşıyan bir hamile kadını göstermektedir. Bu durum prehistorik insanların çok basitte olsa anatomik bazı bilgilerinin olduğunu göstermektedir.

Bugün yaptıkları ayinler bize şarlatanlık gibi görünebilir ama sahip oldukları bilgi, doğanın, özellikle de bitki ve hayvan zehirlerinin incelenmesine dayandığı için, yaptıkları işler modern tıp adına bir anlam taşımaktadır. Örneğin, uyku ilacı olarak skopolamin içeren adamotu ve yılan sokmasına karşı panzehir kullanımı çok belirsiz ve uzak bir geçmişe kadar gider. Bu da bize tıp bilimindeki iki önemli gelişmeyi haber verir: yatıştırıcılar ve aşı.

Canlıların kafatasını ilk defa cerrahi aletleriyle delenler büyücüler olmuştur. Dünyanın çeşitli yerlerinde bulunmuş pek çok kafatası üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, delinen yerin çevresinin keskinliğini kaybettiğini, kemik dokularında zamanla iyileşmeler olduğu hastaların bu ameliyatlardan sağ çıktıkları anlaşılıyor. Delme noktalarından anlaşıldığına göre bu işlem, baş ağrısı ya da sara hastalığını hafifletmek gibi belirli amaçlar için uygulanıyordu. Belki de onların düşünüşlerine göre, kişiye acı çektiren kötü bir ruhtu. Buna karşılık, muhtemelen ameliyat hem bir ayinin parçası hem de bir tedavi yöntemiydi. Kuşkusuz, tarih öncesi cerrahların bazıları büyük teknik yetilere sahiptiler. Kullandıkları aletler, taşların keskinleştirilmiş kenarları ve çakmaktaşlarıydı. Bu aletler iltihap temizleme, kan akıtma ve delme işlemlerinde kullanılıyorlardı.

Tıp ve din tarihi, kişinin kötü güçlere karşı savunulmasını amaçladıkları için her zaman bağlantılı olmuşlardır. Din, ilk uygarlıklarda daha net biçim almaya başlayınca tıp da yavaş yavaş tapınaklarda gelişmiştir.

Kaynak: Bir arkadaşımın eşinin çeşitli tıp tarihi kitaplarından derlediği çalışmasından alıntı.
 

darksense

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Eyl 2010
Mesajlar
187
Tepkime puanı
48
Canlıların kafatasını ilk defa cerrahi aletleriyle delenler büyücüler olmuştur. Dünyanın çeşitli yerlerinde bulunmuş pek çok kafatası üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, delinen yerin çevresinin keskinliğini kaybettiğini, kemik dokularında zamanla iyileşmeler olduğu hastaların bu ameliyatlardan sağ çıktıkları anlaşılıyor. Delme noktalarından anlaşıldığına göre bu işlem, baş ağrısı ya da sara hastalığını hafifletmek gibi belirli amaçlar için uygulanıyordu. Belki de onların düşünüşlerine göre, kişiye acı çektiren kötü bir ruhtu. Buna karşılık, muhtemelen ameliyat hem bir ayinin parçası hem de bir tedavi yöntemiydi. Kuşkusuz, tarih öncesi cerrahların bazıları büyük teknik yetilere sahiptiler. Kullandıkları aletler, taşların keskinleştirilmiş kenarları ve çakmaktaşlarıydı. Bu aletler iltihap temizleme, kan akıtma ve delme işlemlerinde kullanılıyorlardı.

Tıp ve din tarihi, kişinin kötü güçlere karşı savunulmasını amaçladıkları için her zaman bağlantılı olmuşlardır. Din, ilk uygarlıklarda daha net biçim almaya başlayınca tıp da yavaş yavaş tapınaklarda gelişmiştir.
çalışmasından alıntı.

Belki Hala Duyanlarınız Vardir. Ninelerimizden Dedelerimizden.
Başları Ağrıyınca Ellerine bir jilet alıp kafa derilerinde küçük bir kesik atarak baş ağrılarından kurtulduklarını söylerler.
Eskiden Bir Çok Yöntem Var. Bizim Şu Anda Okuduğumuz ve İlginç Olarak Nitelendirdiğimiz. Görünen Oki İnsanlar Başı Sıkıştıklarında Herşeye Çare Bulabiliyorlar.

Paylaşım Gerçekten Çok Güzel İçlerinde Günümüze Kadar Uzanan ve Uygulanan Bilgilerin Bulunması Çok Güzel
 
Üst