Antik Yunanda Bitkisel İlaçlarla Tedavi

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
Yunanlar, Sümerliler gibi bir zamanlar gerçekten yaşamış olan hekimleri Tanrılaştırmışlardır. Onların ilk büyük tanrısı Askulapius’tur. Aesculapius, tanrı Apollon ve bakire Coronis’ten, Epidaurus’ta doğmuştur ve yaklaşık M.Ö. 1250 yılında yaşamıştır. Sanatını kentaur chiron’dan öğrenmiştir. Kendisi ve oğulları Machaon ve Podalirius, Homer’in eserinde (Iliad, ii, 731) bahsedilmektedir.

Bazılarına göre Aesculapius Mısırdaki Memfis’in yerlisidir. Ve Mısırdaki tıp bilgisini Yunanistan’a taşımıştır. Ancak Yunanistan’da tıbbı kuranlar Aesculapius rahipleri ile değil sıradan normal hekimlerin gayreti ile kurulmuştur. Bu hekimlere “Asclepiade” denilmiştir. Asclepiadae’ler köy köy, kasaba kasaba dolaşıp hastaları iyi etmeye çalışmışlardır. Bu kişiler arasında bir kadın da vardır. Augeias’ın kızı Agamede ve karısı Mulius dünya üzerinde yetişen bitkilerin iyileştirici gücünü bilmek konusunda uzmandılar. Homer tarafından da bahsedilmiştir. Homer aynı zamanda Mısır kraliçesi Polydamna’dan da bahsetmektedir. Bu kişi Helen’e bir drog içirmiştir. Muhtemelen haşhaş içeren bu drog acıyı gidermekte ve kızgınlığı engellemektedir.

Yunan Tıp ekolünün kurucularının büyük bir kısmının Mısır tıp okuluyla yakın ilişkileri vardır. Miletli Tales, Samos’lu Pisagor, Koslu Hipokrat eğitimlerinin bir kısmını Mısırdan almışlardır. Modern tıbbın oluşumunda çok etkili olmuş olan Hipokrat 17. Kuşaktan Aesculapius’un torunudur ve o ilaçlarla büyüyü ve doğa üstünü birbirinden ayırmaya çalışmıştır.

Yunan hekimler, kök sökücüler (rhizotomoi) tarafından yıllar boyu toplanan bitkisel drogları kullanmaktaydı. Bunlar, bitki ve kökleri tıpta olduğu kadar büyücülükte de kullanmak için toplamışlar ve bir müddet sonra bunların etkileri hakkında zengin bilgi sahibi olmuşlardı. Toplama işleminin uygun zamanlarda, geceleri veya Ay’ın belli evresinde yapılması gerektiğine inanmışlardı. Bu işlem ayrıca, büyülü şarkılar eşliğinde gerçekleştirilmekte ve oldukça tehlikeli addedilebilmekteydi. Bir tarihçinin pek yerinde olarak ifade ettiği gibi, ot toplamak veya kök sökmek, uyuyan kaplanın sırtından tüylerini koparmaya benzemekteydi. Bu işlem yalnızca uygun önlemler alındığında tehlikesizdi. Hekimin görevi, bu bilgiyi devralmak ve uygun dozu belirleyerek doğru uygulanmasını sağlamaktı.

Tüm bunlardan ayrı olarak bitkilerin nasıl ve ne zaman toplanacağına ilişkin bazı fikirler de mevcuttu. Bu fikirlerin birçoğu doğaüstü durumlarla ilişkiliydi. Bazı düşüncelere göre bazı bitkiler sadece sol el ile toplanmalıydı.
Diğerlerine göre:
“Bitkiyi koparırken arkana bakma; bu bitkinin tıbbi değerini düşürür”
“Rüzgarın yönünü iyi hesapla, bitkiden sana gelebilecek zehirli bir rüzgarı engelle”
“Şakayık toplarken ağaçkakana dikkat et” gibi
Bu garip adetler bitkilerin birbirlerine karıştırılması sırasında da devam etmektedir. Pek çok Yunan eczacısı karışımlar hazırlarken maksimum verim elde etmek için bitkileri dördüncü parmakla karıştırmakta ısrar etmiştir. Bu parmağın direk kalple ilişkili olan bir damarı bulundurduğuna inanılmıştır. Bu düşünce bu parmağın köklü bir gelenek olarak evlilik yüzüğünü taşıyan parmak olarak kabul edilmesiyle ilişkili olabilir.

Köken olarak Yunanlı hekimler bitkileri kendileri topluyor ve karışımları kendileri yapıyorlardı. Ancak bitkisel ilaç ticareti tüm dünyada yaygınlaşmaya başladığında ticaret hammadde toplayıcıları ve onları karıştırmakla görevli eczacılar arasında bölüşülmüş oldu. Bu durumda hekimler kendi asli görevlerine dönmek zorunda kaldılar.

Aşağıda belirtilenler antik dönemde yaygın olarak kullanılan bitkilerden bazılarıdır:

Hint Yağı Bitkisi (Ricinus communis): Bitki zehirlidir ancak yoğun ve kalın yağı güçlü bir laksatif (bağırsak gevşeticisi) ve pürgatiftir (bağırsak temizleyicisi).
Doz: akşamları bir ila iki çay kaşığı

Rezene (Foeniculum vulgare):
Maydanozgiller ailesinin bir üyesi olan rezenenin sapları besin olarak yenirken tohumları stomaşik (midevi) ve karminatiftir (bağırsak gazlarını giderici). Karaciğer hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olduğu için çok yararlıdır. Aynı zamanda tadının güzel olması nedeniyle diğer karaciğerle ilgili bitkisel karışımların acılığını azaltmak için bu karışımlara eklenir.
Doz: bir kap suda 1 çay kaşığı.

Keten tohumu (Linum usitatissimum):
Bağırsak gevşetici, öksürük kesici ve balgam söktürücü olarak kullanılmıştır. Yanıklarda lapa yapımında kullanılmıştır.

Şeytanotu (Ferula asafoetida):
Köklerinden bir zamk elde edilir. Spazm çözücü, balgam söktürücü ve bağırsak gazlarını giderici etkisi vardır. Histeriyi çözmekte, besin alerjisinde ve adet öncesi sıkıntıları gidermekte kullanılmıştır.
Doz: günde iki ila üç kez 0.3 ila 1 gram.

Ardıç (Juniperus communis):
Meyveleri idrar söktürücü, antiseptik, bağırsak gazlarını giderici ve iltihap engelleyicidir. Kronik sistit, sırt ağrısı ve romatizmada kullanılır.
Doz: bir çay kaşığı dolusu ezilmiş meyveler kaynamış bir bardak suyun içerisine konur. Soğuyana kadar beklenir. Günde üç kez alınır.

Safran (Crocus sativus):
Bu yumrulu bitkinin dişi organlarından boya elde edilebildiği gibi bağırsak gazlarını giderici, kan dolaşımını artırıcı etkilerinden de yararlanılır.

Kaynak: Bir arkadaşımın eşinin çeşitli tıp tarihi kitaplarından derlediği çalışmasından alıntı.
 

darksense

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Eyl 2010
Mesajlar
187
Tepkime puanı
48
Şifa verdiğine canı gönülden inandığım, bir çok bitkinin yararını görmüş bir insan olarak, Allah keşfedendenlerden razı olsun.
Belki yeri değildir ama paylaşmak istedim.
Aktarlarda rahatlıkla bulabileceğiniz,halk arasında açlık otu olarak bilinen bir bitki, laksatif özelliği vardır ve bağırsak tıkanıklığını gidermenizde yardımcı olur. Sabah akşam kaynatıp bir çay bardağı içmeniz yeterli (en fazla 1 hafta süre ile)

Ve Boşnak bir aileden öğrendiğim, saçlara iyi gelen mucizevi bir bitki,ısırgan otu.
Söylediklerine göre, onlar da ninelerinden, dedelerinden, atalarından öğrenmişler.

40 gün boyunca sıcak suda bekletilmiş ısırgan otunu, akşamları banyodan sonra en son olarak başınıza döküp çıkıyorsunuz. Denedim ve mükemmel yararları var.
Sanılanın aksine saçda koku yapmıyor,en son hangi şampuanı yada kremi kullandıysanız onun kokusu devam ediyor.

Bilgi paylaşımı için elinize sağlık.
 
Üst