Bioenerji

yawuz

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
82
Tepkime puanı
28
Evrende herşey enerjidir. Evrendeki herşeyin özü kuant dediğimiz enerji zerrecikleridir. Gördüğümüz, algıladığımız canlı cansız herşey kuant dediğimiz enerji zerreciklerinin belli sayılarda yoğunlaşmasıdır.

Evren bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir. Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri oluşturur. Vücuda gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu, niteliğini ve kalitesini belirler.

Bizlerde belli titreşimlerin "kan-kemik-kas-sinir-doku vs." birleşimi ile organize olmuş enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlıntıda olan ve ondan beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.

Vücudu kan damarları gibi saran "nadi" dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.

Evrendeki herşeyde olduğu gibi bizimde bir manyetik alanımız vardır. Biz ona AURA diyoruz. Auramız bireysel enerjimizin evrene açılan yanıdır. Değişik katmanlardan oluşmuştur. Kadim bilgilerden, bu günkü bilimin ışığında yeniden değerlendirmelerimizle bunun 8-9 katman kadar olduğu bilgilerine ulaştık. herbiri özgün renk ve yoğunluğa, akışa sahip olan aura katmanlarının, bizim enerji kalitemize ve onu kullanabilme yeteneğimize göre(bilinçli veya bilinçsiz) bütün evreni kaplayacak bir enerjidir.
Evrendeki her şeyle irtibatımız önce auramız vasıtası ile olur. Görüntümüz, fikirlerimizden önce diğerleri bizi auramızdaki yükün niteliği ile tanır, değerlendirir. Diğer bir değişle algılar. Günlük tabirle “elektrik aldım-alamadım” veya “çekici-itici, sevimli-soğuk, pozitif-negatif” deriz. Bunun için karşılaşmamıza gerek yoktur. Çok uzatan o kişiyi düşünsek bile onun enerji alanı ile bağlantımız kurulur.

Auradaki 7 katman birbirine özel aktarımlarla bağlı çakralar vasıtası ile vücuda enerji beslemesi yapar. Kişisel enerjimizin evrene yayımı kadar; kendi titreşimine uygun olan enerjileri bu vasıta ile biyolojik bedenimize aktarır. Çark şeklinde olan bu enerji merkezlerine ÇAKRA diyoruz. Sankritçe “şakra” da denir. 7 ana “majör”çakramız vardır. Her biri ayrı frekanstadır. Titreşimde 4 devirden başlar 972 devire kadar değişir. Her biri vücudun belli bölgelerinde olup, bir sistemi “dolaşım, sindirim, genital, hormonal, sinir sistemleri vs.” bölgesindeki organların enerjisini besler kontrol eder. Biyolojik olarak sistemleri ve organizmayı harakete geçiren bu güç vücudun bir bakıma mazotu, pili gibidir. Hücrenin rejene olabilmesi için gerekli üç unsurdan biridir; "Besin-oksijen-enerji"

Çakra olması gereken çalışma ritminde değilse çok çalışan veya az çalışan bir çakra ise enerjisini beslediği sistemde veya organda sağlık sorunları oluşur. Bu enerji sistemindeki bir arazdan kaynaklanabileceği gibi bazen genetik, travmatik veya yanlış yaşam biçiminden oluşan sorunlarla çakranın ritmini bozabilir.

Çakralar fizyolojik bedenimiz kadar, ruhsal ve zihinsel enerjilerimizide besler. Çakraların düzgün sağlıklı çalışması; beden,ruh,zihin bileşkesi olan canlının tüm enerjilerinin sağlıklı çalışmasını sağlar. Düzgün çalışmayan çakra sorumlu olduğu sistemde ve organda yeterli performansı sağlayamayıpsorun yaratırken, diğer çakraların ritminide bozarak genel sorunlarda yaratır. Çakralar birbiri ile bağlantılıdır, birbirini destekler.

Kuyruk sokumunun biraz üstünde bulunan özel bir enereji olan KUNDALİNİ yaş ve bilinç düzeyimizle uyanan potansiyel bir gücümüzdür. Her ne kadar özel tekniklerle “suni” harekete geçirebilsede!!! Esas uyanması bilinç kalitesine bağlıdır. En doğru ve sağlıklı olanı ruhsal gelişimle uyanıp, her bir şakra bilincini belli aşamalarla kateden seyri tasvip etmekte, diğer popüler kültürün getirisi, teknik çalışmaların bilinçsiz uygulamalarını son derece sağlıksız bulmaktayız. 5000 voltluk bir enerjiye sahip kundalininin kontrol edilemeyişi ciddi ruh, zihin, beden sağlığında sorunlar yaratır. Unutmayalım ki akıl hastalarının hepsinin kundalinileri kontrolsüz akar. Vücut elektriğini yükselten “ani şok, heyecan, korku veya aşırı ibadet, zikir” gibidurumlarda kundalinin ani uyanması ile yaşadıklarımız çok küçük nüanslardır. Zor anlarımızda, adrenalinimiz yükselince harekete geçebilen bu enerji bize artı güç veren hazinemizdir. Bilinçli enerji çalışmaları ile, kişisel gelişimimizle onu kontrol altına alabiliriz, yerinde gerekli kullanımda değerlendiririz.

Bioenerji, yaşam enerjimizdir. Vücudumuzda belli bir birim derecesinde, belli bir akış ritminde ve denge halinde olan bir sistemdir. Onun olması gereken düzeyde oluşu; beden, ruh ve zihin sağlığımızın dengede oluşudur. Bu denge bozulursa ruhsal, fiziksel, düşünsel sağlık sorunları yaşarız.

Vücudumuzda majör (ana) çakralardan başka 28 tane minör (ikincil) çakra, tsobo, marma ve el ayak refleks noktaları vardır. Bunlar daha çok enerjiyi tetiklemek için kullanılır. Düzensiz çalışan çakraları harekete geçiren noktalardır. Ayrıca şu ana kadarki tespitlerimizle 88.000 özel noktayı tanıyoruz. Bu da bize vücudumuzun son derece duyarlı büyük bir anten olduğunu gösterir.

Çakralar iç salgı bezlerinin üzerindedir. Yoğunlaşmış enerji bölgesi olan çakralar düzgün performansla çalışması yedi önemli salgı bezinin düzgün hormon salgılaması demektir. Sağlığımızı koruyan, güçlendiren bu işlemin devamını sağlamak için önce enerjileri, evrensel enerjiyi, yaşam enerjisini, beden, ruh, zihin enerjilermizi ve vücudumuzdaki bu sistemi tanımamız gerekir. Onu korumayı, güçlendirmeyi, bozulunca yeniden düzenlemeyi öğrenmek kadar, bozulma sebeplerini de bilmek gerekir.

ENERJİ SİSTEMİMİZ NEDEN BOZULUR
Bizler doğal varlıklarız. Doğada yaşamak üzere programlanıp yaratıldık. Doğamıza uygun olmayan yaşam tarzı en önemli sebeptir.

*sentetik giysiler, eşyalar
*elektro manyetik araçlar
*topraktan uzak olmak
*hava kirliliği
*hormonlu ve genetiği değişmiş yiyecekler
*çok durgun veya çok hareketli yaşam
*ani şok ve üzüntüler
*çevresel faktörler (yaşam alanımızın konumu ve çevremizdekiler)[/COLOR]
*olumsuz duygu ve düşünceler
***STRES!!!!

ENERJİMİZİ NELER KORUR VE GÜÇLENDİRİR
*Doğal yaşam
*olumlu duygu ve düşünceyi yaşam modeli yapmak
*kristaller ve mineral taşlar
*renk terapileri
*çevre ve mekan düzenlemesi
*sağlıklı beslenme ve spor
*İlk şart kesinlikle sağlıklı ve güçlü enerji sistemi olmasıdır. Hiçbir fiziksel, ruhsal, zihinsel sorunu olmamalıdır. Kendi olumsuz titreşimleri algılamayı ve aktarımcılığı durdurur.
* Konuyu temelinden, prensip ve dinamiğinden kavrayabilecek iyi eğitimli olmalıdır.
*Pratik ve uygulamalar da tecrübe sahibi olmalıdır.
*Duyu ötesi algılamaları "duru görü" güçlü olmalıdır.
*Terapi sırasında her türlü dış algılamaya karşı kapalı olabilmeli, hastadan başka hiçbir şeyle etkileşimde olmama yetisini kullanabilmelidir.
*Vücut enerjisinin her bölümün "her çakranın, her sistemin, kemik, kan, doku titreşimlerin ayırdına varabilecek agılama düzeyinde olup,olumsuz titreşimlerin farkına varabilmelidir.
*Onunla rezone olup, olması gereken titreşim düzeyine\ngetirebilecek aktarımcı olabilmelidir.
*Her bir çakraya, lokal sorunlu bölgeye ait enerjiyi tespit edip o bölgeye o tür enerjiyi çekebilecek kadar geniş kapsamlı "KANAL OLABİLMELİDİR"
*Hastadan sağaltma yoluyla kendi bedenini çektiği olumsuz kirli enerjiyi en kısa sürede boşaltabilmelidir.
*İlk şart kesinlikle sağlıklı ve güçlü enerji sistemi olmasıdır. Hiçbir fiziksel, ruhsal, zihinsel sorunu olmamalıdır. Kendi olumsuz titreşimleri algılamayı ve aktarımcılığı durdurur.
*Konuyu temelinden, prensip ve dinamiğinden kavrayabilecek iyi eğitimli olmalıdır.
*Pratik ve uygulamalar da tecrübe sahibi olmalıdır.
*Duyu ötesi algılamaları "duru görü" güçlü olmalıdır.
*Terapi sırasında her türlü dış algılamaya karşı kapalı olabilmeli, hastadan başka hiçbir şeyle etkileşimde olmama yetisini kullanabilmelidir.
*Bazı bölgelerde "kronik veya aşırı tembel"kanal olunup aktarılan enerji canlanma için yetersiz kalabilir. O durumda kendi enerjisinden aktarım yaparak bir "AŞILAMA" yapabilmelidir.
*Terapi boyunca kendi enerjisi güçlü olduğu için, güçlü bir kanal olmadan baka devreye sadece burada girebilir. Zaman kısıtlıdır. "En fazla 5 dakika"
*Terapi boyunca sürekli kendi enerjisini kullanmak hem hastaya, hem kendine büyük zarar verir.
*Yabancı enerji daima sistemi bozar.
*Yüklenim ve aktarımda buna çok dikkat gerekir.


--------------------
Bioenerji Terapisi Kimlere Uygulanır?
Doğumdan son nefese kadar her canlı yararlanabilir. Sonradan bozulan her sistem için faydalıdır. Doğuştan bozukluklar için sadece rahatlık, kolaylık verir. O yapıyı değiştiremez. Çok ilerlemiş,"kronikleşmiş" sorunlarda iyileşme nispeti düşer. Biraz daha yaşam kalitesi artar.

Tavsiye edilen; erken müdahaledir. Hatta sorun olmadan herkesin enerji sistemini kontrol ettirip, aksaklıkları büyümeden dengelenmesini sağlamalı ve bu dengenin devamı, daha da gelişip güçlenmesi için gerekli olanı öğrenmesi uygulaması önemle tavsiye edilir. Bioenerji; sağlık bozulunca başvurulacak son kapı (çare) değildir. Koruyuculuk adına ilk kapı olması en idealdir.

Uygulayıcının hastanın bilinç düzeyine göre konuyu doğru aydınlattıktan sonra terapiye geçmesi lazımdır. Keramet, mucize eller, hikmet gibi hurafe ile işlenen bilinçsiz gösteriler, sadece şovda kalır. Geçici psikolojik rahatlama olur. Kalıcı sonuç için uygulama yapılan konuya dahil edilmelidir.

Uygulayıcı (terapist) sadece bilinçli bir aktarıcıdır. Yaptığı tek şey; hastanın enerji elektrik sistemini yeniden olması gereken düzeye getirmektir. Bir bakıma "AKORD" etmektir. Enerji sistemindeki aksaklık , sorun halledilince her canlıda var olan bioregüler güç vücudu yeniler, sistemler güçlenir. Daima sorunu vücut kendini kendi iyileştirir.

Bioenerji uzmanının hastalıkla hiç işi olmaz. Hastalık onun için o bölgedeki enerji sorununun niteliğidir.Bağlantı meridyenleri,çakra ve auradaki sorun ve denge ile ilgilenir. Aksaklığı yaratan enerji sorununu halleder. Ağrıyı, hastalığı aldım, temizledim diyen terapist, ya kendisi de sadece oradaki negatif blokajı aldığını rahatlama sağladığını bilmiyor, ya da karşısındakini kandırıyordur.

Unutmayalım ki enerji sistemi düzgün, güçlü çalışan kişinin bütün sistemleri düzgün çalışacaktır. Hastalık bedenle sorunun savaşıdır. Galip gelen kazanr. İnsan ya hastadır ya sağlıklı, ya galiptir ya mağlup.

Terapist ya savaş öncesi takviye verir hazırlar, ya da savaş sırası tamir"akord" ederve destek verir, yardımcıdır. Savaş hasta ile sorun arasında birebirdir.

Onun için hastanın konuya dahil olması çok önemlidir. İnanmadan gelen ön yargılı, şüpheli kişilere yapılan uğraşı baştan yanlıştır. Terapist ne kadar verici ise o da o kadar alıcı olmalıdır. Bu da titreşimlerin direnç göstermeden olaya dahil olmasıdır. İnanmayan vücut aura kalkanı kurar. Terapist frekans uyumu ve rezone olmayı başaramaz.

İnanıp güvenmediğiniz doktordan ve ilaçtan; doğru müdahale görsek bile fayda göremeyiz. Kaldı ki enerji terapilerinde bu en önemli konudur.

Bazen olaya inanır, terapiste güvenemeyiz. Bu durumda size sıcak, samimi gelen terapisti seçin. Bu güvenmediğiniz terapistten daha az yetenekli, donanımlı olsa bile sizin için daha uygun olanıdır.
alıntı
 

yawuz

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
82
Tepkime puanı
28
"Biyoenerji Gücü" ve Evren,'in Ahenk Armonisi..
Biyoenerji, bütün canlılarda, özellikle insanda var olan canlılık ve şifa verici özelliklere sahip olan bir enerji türü... Özellikle, "alternatif tedavi yöntemleri" başlığı altında işlenen Doğu Ekolünde geçerli. Ne var ki, her geçen gün artan teknolojik gelişmelerle ve yoğun yaşam temposu ile haşır-neşir olan Batıda ve A.B.D. gibi gelişmiş ülkelerde, ilgi çekmeye, araştırma konusu yapılmaya ve kullanılmaya başlanalı uzun seneler oluyor.

Ülkemizde de son zamanlarda yaygınlaşmaya başlayan alternatif tedavi yöntemleri denince akla hemen akupunktur ve bitkisel tedavi geliyor. Oysa konu, sadece bu ikisiyle sınırlı değil… Akupunktur ve bitkisel tedavi kadar yaygın olmayan, alternatif tedavi ve şifa yöntemlerinden birisi de, Biyoenerji… Bu teknikle, günlük streslerden, bel-boyun fıtığına, kireçlenmelere kadar uzanan bir tedavi sıralaması var. Belki pek çok kişinin, hâlâ itibar etmediği bu yöntemin bilimsel yönleri mevcut ve azımsanmayacak kadar şifa bulan insanlar var .
Ancak, Biyoenerji sadece tedavi amaçlı kullanılan bir metot değil. İşin uzmanlarına göre, Mistik ve Prapsikolojik konuların sahasına giren, "özel" bir yöntem!.. Kendisiyle bu konuda sohbet ettiğimiz Dr.İlyas Memedov "Bunun böyle olduğunu anlatmak için, TV çekimi sırasında, bana gösterilen bulutu yok ettim!" diyor..
İstanbul’da bulunan, "Alternatif Tedavi Merkezlerinin" en önemlilerinden biri, Azerbaycanlı Tıp Doktoru ve Biyoeneri uzmanı İlyas Memedov ile meslektaşı Nilgün Gökçe’nin birlikte kurdukları Şifa Sağlık Hizmetleri...
İlyas Memedov, bu alanda tanınan, araştırmaları olan, binlerce kişiyi şifaya kavuşturan, kitaplar yazan bir isim. Geçen ay, bir televizyon programında şifa verdiği seansların yanında, gözler önünde kocaman bir bulutu, Biyoenerji gücünü kullanarak yok etmesi ile tekrar gündeme geldi.
"Hemen herkeste mevcut olan, sıkıntı–stresten ve buna bağlı rahatsızlıklardan kurtulmada başvurulabilecek bir güç" diye basit anlamda tanımlanan Biyoenerji gücünü kullanmak, sanıldığı kadar kolay değil..
Dr. Memedov’a göre, Biyoenerji Gücünü kullanarak kendisine ve başkasına yardım edebilecek kişinin birtakım “Özel vasıfları” olması gerekiyor. Biyoenerji Gücünü kullabilen her insan, belki Dr. İlyas Memedov gibi, bulutları yok edemiyor ama, günlük stresten ve rahatsızlıklardan bu yolla kurtulabiliyor!.. Ancak, Memedov’a göre, bu gücün kişide ortaya çıkabilmesi için 81 gün sürecek, "Özel bir egzersiz"in tatbiki şart. Bu egzersizlerle, düşünce - beden ikilisinin uyumu sağlanıyor.
Biyoenerji Gücü nedir? Ve nasıl kullanılabilir?..
Evet, bu sorunun cevabını almak için biz de, Dr. Memedov’un kapısını çaldık.
Muayenehanesinde, gazeteci, mimar, hukukçu… Kısacası her daldan elit tabaka insanların hiç eksik olmadığı İlyas Memedov, "Uyuyan Dünya" dediği Biyoenerji ile ilgili olarak şu bilgileri verdi:
"Evren’de her şey birbiriyle bağlantılı ve ilintilidir ve Ahenk Armonisi bir bütünlük içinde çalışmaktadır. Evrendeki genel kanunlar bizim hayatımızı etkilediği gibi, biz de belli noktalarda evreni etkileyip, olayların akışına yön verebiliriz. Bu, tıpkı, vücuda batan küçük bir dikenin, tüm vücutta etkisinin hissedilmesi gibi bir prensiple çalışmaktadır. Yani, bizler evren ile bütünsel bir iletişime sahibiz.
Ancak, burada çok önemli ve dikkât edilmesi gereken bir nokta vardır; Evrendeki galaksiler, yıldızlar, karadelikler ve gezegenlerde genel evren yasaları geçerli olduğu halde, dünya üzerinde yaşayan organizmalarda, dünyasal yasalar geçerli olmaktadır. Dünyanın manyetik çekim alanı ve atmosferik yapısından dolayı, boyutumuzda Genel Evren Kanunları’nın çok dar skaladaki bir şekli ortaya çıkarak, yaşayan organizmaları kısıtlamakta; onların Genel Evren Yasası ile iletişimine ve uyumuna engel olmaktadır. Bu da, özellikle mükemmel bir beyin ve düşünce gücüne sahip olan insanı, adeta uyurgezer hale sokmuş, sahip olduğu hipnoz, telepati, telekinezi, manyetizma, yüksek sezgi, geleceği ve düşünceyi okuma gibi üstün özelliklerini törpülemiştir. Hal böyle olunca da, sonsuz imkânlar içinde, fakat bunu kullanamayan bir durumda olduğumuz ortaya çıkıyor.
Evren’in Genel Kanunları geniştir; ardında sonsuzluk-sınırsızlık ölçüleri vardır. Dünya kuralları kısıtlıdır ve bize, korku, sinir, ağrı, yorgunluk, et, kemik gibi negatif özellikleri, yaşamın gerçek kuralları gibi sunar. Oysa, bizi asıl mutlu edecek olan değerler, akıl, şuur, hissiyat, enerji, telepatik iletişim, ömrü uzun ve pozitif hale getirmek gibi, Genel Evren Kanunları’dır. Ki, ben buna "Evrenin Ahenk Armonisi" demekteyim..
Dünya, üzerinde yaşayan insanlara, kendi negatif kurallarını aktarırken, Evren kendi kurallarını işletmek ister. Dünya’nın, kendisinin de tabi olduğu, ama çok kısıtlı bir şekilde ortaya çıkan Evren’in Ahenk Armonisi’nin genişliği, bizde de mevcuttur. Bu görüş, her şeyin birbiriyle iletişim için de olması ile açıklanan genel,yaygın bir kuraldır. Ancak, insanın dünyasal olan kısıtlılıktan kurtulup Evrensel olana ulaşması, elbette durup dururken oluşmaz. Bunun için insanın kendi bünyesinde olan özellikleri ve güçleri vardır.
İşte, insanın sahip olduğu bu üstün özelliklerden birisi de Biyoenerji’dir.
Biyoenerji’nin tanımı; yaşama ve varolma enerjisi demektir. İnsan vücudunda devamlı dolaşım halinde bulunan Biyoenerji, bu dolaşımda kan damarlarını ve Sinir Sistemini kullanmaktadır. Vücut herhangi bir fiziksel ve zihinsel rahatsızlıkla karşılaştığı zaman, o bölgedeki Biyoenerji dengesi bozulmaktadır. Bu bölgeye, dışarıdan Biyoenerji yönlendirilerek, oradaki rahatsızlık giderilebilmektedir. İşte, Biyoenerji ile yapılan tedavinin temeli, buna dayanmaktadır. Bunu, çok kaba bir misalle radyo veya tv dalgalarına benzetebiliriz. Evet, bütün radyo ve TV’lerde ses/görüntü dalgası mevcut. Ancak, çeşitli etkenlerle, bu dalgalar zayıflayıp, ses/görüntü bozulunca, gerekli ayarlamaları yaparak, düzeltme cihetine gidebiliyoruz. Burada da işin mantığı, tıpkı bu misaldeki gibidir.
Ancak, Biyoenerji seansı uygulanacak olan kişinin de, buna hazır olup kendini açması gerekmektedir. Algılarını,Biyoenerji uzmanına kapatan birisine, uzman asla yardımcı olamaz. Burada da, sistem, aynen açık veya kapalı olan bir cep telefonuna benzer. Kapalı olan cep telefononu, istediğiniz kadar arayın, ona ulaşamazsınız!..
Peki, herkes Biyoenerji ile tedavi yapabilir mi? Bu enerji herkeste mevcut olmasıne karşın, hayır!.. Bana sorarsanız, Biyoenerji ile tedaviyi, bu enerjinin varlığına ve mahiyetine inanan, onu yönlendirebilen, yüksek insani meziyetlere ve tefekkür gücüne sahip, maneviyatı maddiyattan üstün tutan ve bütün bunların yanında, Tıp ilmini, insan Psikolojisini/Fizyolojisini iyi bilen kişi gerçekleştirebilir.
Biyoenerjiyi açığa çıkarma ve tedavi çalışmaları,her şeyden önce derin konsantrasyon ve kasların gevşetilmesine dayanır. Bununla birlikte,bütün yoğunluğu elde toplayarak, istenildiği zaman ellerin sıcaklaşmasını veya soğuklaşmasını sağlamak gerekir.Çünkü,bazı arazlar sıcaklık,bazı arazlar da soğukluk ile tedavi edilir.Bunun esası,klasik Çin Tıbb’ındaki Yin ve Yang anlatımına dayanıyor.Yin ve Yang,insan ve evrenin ana yapısını oluşturan İki güç/enerji kaynağıdır..
İnsanlık, dünya kanunlarının kısıtlayıcı etkisinden kurtulabildiği ölçüde Evren Kanunlarına yaklaşabilecektir. Bunun sonucunda, yaşamlarına Evren Kanunlarını uygulayarak gerçeğe yönelebilirler.
Evrenin ve insanın sırlarını bulabilmek için, çok uzak alemlere gitmeye gerek yoktur. Evrensel Ahenk Armonisiyle, en küçük zerrede bile, soruların cevaplarını bulmak mümkündür. Zira, Evren hayatın makro kitabı ise, insan da aynı hayatın mikro kitabıdır.Dolayısıyla Evren’in Kanunları,bizim dışımızda değil,bizi kuşatarak çalışmaktadır. Kısacası,insanın kendindeki ve evrendeki oluşların farkına varabilmesi için,dünyanın negatif kanunlarından kurtulup,Evren’in Ahenk Armonisini doğru anlaması gerekiyor.Tabi,bunun için,beynimizi çalıştırmak zorundayız.
İnsanda mevcut olan üstün özellikler, görünür yanı itibariyle,tamamen Beyin Gücü’ne dayanmaktadır. İnsanların çoğu,beyninin % 8’ini ancak kullanabilmektedir. Beynin kapasitesi ise, Biyoenerji, Meditasyon yolları,Yoga,Telepati,Psikoknezi, gibi düşünsel yollarla,pozitif kanallı artırılabilmektedir. Evren Ahenk Armonisi, bütün armonileri kapsadığı gibi, insan beyni de, tüm armonileri kapsamaktadır. Beynin Pozitif yollu, yani derin düşünce ile kapasitesinin artırılması, İnsan’ın bunun farkına varmasına, ana hedefine ulaşmasına vesile olacaktır. Farkına varıp, beyin ve düşünce gücünü kullanabildiği zaman, Evrendeki olaylara etki edip, akışını değiştirme gücüne de sahiptir. Bu, bir rahatsızlığı Biyoenerji ile tedavi etmek de olabilir; binlerce kilometre ötedeki bulutu yok etmek de!”..


alıntıdır...
 
Üst