aile içi şiddet

cibabu

Kayıtlı Üye
Katılım
8 Ara 2009
Mesajlar
385
Tepkime puanı
169
Aile içi şiddet, ailenin bir üyesinin ailenin diğer üyelerine karşı gösterdiği her türlü saldırgan davranıştır. Aile içi şiddet yalnız kaba kuvvet kullanılmasını ifade eden bir kavram değildir. Kişiyi isteği dışında belli bir biçimde davranmaya zorlayan her türlü tutum ve davranış aile içi şiddet içinde değerlendirilmelidir. Sanıldığından çok daha yaygın olan aile içi şiddet, insanların ruh sağlığını olumsuz etkileyen bir etmendir. Çocukluk yıllarında şiddete maruz kalan çocuklar erişkin yaşamlarında bir çok ruhsal sorun yaşamaktadırlar.
Şiddetin erkek veya kadın tarafından uygulanabilirliği eşit olsa da, %70-80 oranında erkeklerin aile içi şiddet uyguladığı bilinmektedir.Araştırmalar;
psikiyatrik kişilik bozuklukları içinde yer alan ‘Antisosyal Kişilik Bozukluğu’ olan bireylerin aile içi şiddet vakalarındaki sayısının görmezden gelinemeyecek kadar çok olduğuna dikkat çekmektedir. Bu kişilik bozukluğu kendini özellikle davranış alanında göstererek insanlar arası ilişkilerde, aile ve iş yaşamında parçalanmaya neden olabilen, hastadan çok topluma huzursuzluk veren, kronik ve tedavi edilemeyen sadece kişinin uyumunun geliştirebildiği bir rahatsızlıktır. Halk dilinde psikopat olarak adlandırılan bu kişiler; sorumluluk duygusu taşımazlar, tekrarlayan cezalara rağmen davranışlarında düzelme görülmez ve isteklerinin hemen yerine getirilmesini isterler. Bu durum; kişinin kendisini yüceltmesine, menfaat teminine ve hemen doyurulmak istenen zevk gereksinimleri için diğer insanları kontrol etme çabasına yöneltmiştir. Kendi davranışlarına karşı iç görüleri yoktur, başkasının gözüyle kendilerini yargılayamazlar, mesleki uygulama ve etkinliklerde genelde başarısızdırlar. Alkol kullanım bozukluğu da en çok bu kişilerde görülür. Antisosyaller, sadakatsiz, saldırgan ve suç işleme eğilimi yüksek olan bireylerdir. Nadiren ve çok hafif vicdan azabı duyarlar. Otorite ve topluma karşı isyankar bir tavır sergilerler ve mizaç değişimleri çok anidir. Suç işlemek ve suçun büyüklüğü övünç kaynağıdır. Bu kişilerde düzen ve topluma uyum yoktur, her şeyi kendilerine göre bir şekle dönüştürme çabası belirgindir.

AİLE İÇİ ŞİDDETE TANIK OLAN ÇOCUKLAR

Aile içindeki şiddete görsel ya da işitsel olarak tanık olan çocuklara “sessiz”, “unutulmuş” ya da “görünmez” kurbanlar adı verilmektedir. Bu çocuklar son yıllarda duygusal kötüye kullanılma kategorisi içinde düşünülmektedir. Doğrudan şiddete maruz kalmasalar da, bu çocuklar diğer kötüye kullanılmış ya da ihmal edilmiş çocuklarla aynı türden belirtileri göstermektedir.

Annenin şiddet gördüğü durumlarda, çocuğun örselenmesi, annenin dövülmesi bittikten sonra da sürmektedir. Bu çocuklar, yardıma gereksinimi olan, yaralanmış, berelenmiş bir annenin bakımını üstlenmek zorunda kalmaktadırlar. Bu, yalnızca bir fiziksel bakım üstlenme durumu ya da şiddet gören annenin, yeterli annelik yeteneklerini kaybetmesinden dolayı ihmale uğrama ile sınırlı değildir. Çalışmalar göstermektedir ki, dayak yiyen kadınlarda psikiyatrik bozukluklar, en basitinden depresyon oranı yüksektir.

Çocuk, içinde bulunduğu ortamın havasındaki bu çökkünlük duygularını içselleştirecektir. Ayrıca çökkün bir anneden psikolojik olarak ayrılmak ve bireyleşmek, çocuk için iki ayrı zorluk taşır. Birincisi, yeterli doyuma ulaşamayan çocuk, tam olarak ne beklediğini bilemeden anneye yapışır. İkincisi, çökkün bir anneyi kendi haline bırakıp da kendi yoluna gidemez, suçluluk duyar. Suçluluk duygusunun kaynaklarından biri, yeterli doyumu sağlamayarak çocuğu engelleyen anneye yönelik saldırganlıktır. Çocuğun, örselenmiş durumdaki anneye duyduğu saldırganlığı üstlenebilmesi çok zordur. Bu nedenle, çocuk yaşına ve gelişimine göre, bölerek, yadsıyarak, bastırarak ya da başka savunmalar aracılığıyla saldırganlığından kurtulmaya çalışacaktır. Ancak bunun bedeli büyüktür. Çünkü yaşam içinde, haklarımızı koruyabilmek, kendimizi ifade edebilmek, girişken olabilmek, bizim için önemli kişilerle eşit ilişkiler kurabilmek için hepimizin bir miktar sağlıklı saldırganlığa gereksinimimiz vardır. Aile içi şiddetin “sessiz” tanığı olan böyle bir çocuk, annesine annelik yapmak gereksinimi duyar. Rollerin değiştiği bu çarpık ilişki, özerkliği sınırlandıran sağlıksız bir ilişkidir. İçselleştirilen bu ilişki biçimi, gelecekteki kötüye kullanılma ilişkilerindeki bağımlılığın temellerinden birini oluşturacaktır.

Babayla ilişki

Her çocuk babasını olumlu anlamda güçlü biri olarak görmek ve o şekilde özdeşim yapmak gereksinimi içindedir. Oysa şiddet uygulayan baba, çocuğun dünyasında güven ve sevgi kaynağı değil; korku kaynağı, öfke kaynağı, tutarsız, güvenilmez biri haline gelir. Anneye destek olan değil, onu aşağılayan, hor gören biridir. Çocuk için bir diğer güçlük, şiddet uygulayan baba imgesi ile ailenin bakımını üstlenen, çocuğa sevgi duyan baba imgesi arasındaki gidiş gelişlere, değişimlere uyum sağlama güçlüğüdür.

Aile içi şiddete maruz kalanlar, aşağıda kurum ve kuruluşlardan yardım alabilirler:
İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri
Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı
Sağlık Kuruluşları
Polis Merkezleri, Jandarma Karakolları
Cumhuriyet Savcılığı
Belediyelerin Kadın Danışma Merkezleri
Baroların Kadın Danışma Merkezleri ve Adli Yardım Kuruluşları
Kadın Sivil Toplum Kuruluşları

Çeşitli kaynaklardan derleme

Bu konu ile ilgili bende birkaç cümle söylemek istiyorum.Maalesef toplumumuzda aile içi şiddet çok yaygın olarak görülmekte.En basitinden kendi çevremde tanık olduğum pek çok örnek var bu konuda.Eşinden dayak yiyen,sözlü tacize uğrayan,sindirilmeye çalışılan,çevresinden izole edilen,küçümsenen hatta eşi tarafından sözlü ve fiili tecavüze uğrayan.Ve yine maalesef ki bu konunun çözümünde o kadar aciz bir durumdayız ki; aile içi şiddetten dolayı yaşamını yitiren kadınlarımız ve çocuklarımız var.
Aile içi şiddeti yaşayan kişiler bunu kimseyle paylaşamıyorlar çünkü; utanıyorlar.Oysa ki utanmaları gerekenler onlar değilken.Ya da paylaştıkları takdirde çevreleri tarafından yargılanabiliyor hatta suçlu bile bulunabiliyorlar.
Aile içi şiddete maruz kalan kadınlar çekip gidemiyor çünkü; toplumun baskısı var ya da maddi yetersizlik söz konusu.Sonuç olarak bir sineye çekiş zorunlu olarak.Yanlarında kimse yok onlara tam destek olabilecek.
Sonuç olarak; kızını dövmeyen dizini döver,kocanın evinden sadece kefenin çıkar.... gibi söylemler oldukça birşeyin değişeceğini de sanmıyorum üzülerek. :(

http://www.youtube.com/watch?v=-7j_mBPHCOU
 
Üst