Medyumların iç yüzü ve öteki dünyadan gelenler

berksu07

Kayıtlı Üye
Katılım
16 May 2010
Mesajlar
166
Tepkime puanı
71
Medyumluk özel bir yetenektir, hiç kimse sonradan belli bir eğitimle medyum olamaz. Üstelik kendilerine medyum adını takan insanların hemen hemen % 99’u sahtekardır. Bu geniş araştırmada gerçek medyumları okurken, bildiklerinizle karıştırmamanız gerektiğini de öğreneceksiniz. Aynı anda anda bilimin karşısında yer alan, dünyanın en ünlü medyumlarının yaptıklarını okuyacaksınız.
Kuşkucuların en sevdikleri uğraş medyumların foyalarını ortaya çıkarmaktır, aslında medyumların sahtekarlıkları, hileleri ve şarlatanlıkları öylesine çoktur ki, bazen inananlar dahi işin içinden çıkamazlar. Bazı medyumlar ise zihin avcısıdırlar, telkin yöntemleriyle inançlıları avlarlar ve kullanırlar. Gerçekte bu tür medyumların yetenekleri yoktur, tüm amaçları belli hileleri kullanarak ticari amaçlara ulaşmaktır. Gerçek medyumların öylesine abartılı ticari amaçlara yöneldikleri pek görülmez, daha çok istenen veya sorulanın aksine verdikleri ezoterik, felsefi ve bazen de akademik bilgilerle dikkat çekerler ama bunları değerlendirmek, sınıflandırmak ve saçmalıklardan arındırmak ayrı bir uzmanlık işidir. Ruhçuluk araştırmacılarının genel amacı, medyumların belirsiz ve saptırılmış veya çarpıtılmış iddialarını kurnaz bir müşteri tavrıyla ayıklayabilmek ve az da olsa bazen oluşabilecek kitlesel hipnoz olgusunu yakalayabilmektir. Buna karşın literatür incelendiğinde görülür ki, benzer testler yapılarak doğal olayların, çoğu zaman doğadışı tanımlandıkları görülmüş, zeki medyumların geçmişte ve günümüzde kalıcı etkiler ve izler bıraktıkları ve bu şekilde de tarafsız gözlemcileri dahi atlattıkları görülmüştür.


Gerçeklerden kaçılamıyor

Saygın bir gazeteci olan John G. Fuller, araştırdığı olayların can alıcı noktasının daima dışarda kaldığına dikkat çekerken;
“Deneylerde çok ikna edici gözüken nokta, yaşamın ebediliğinin rasyonel bir sonuç olduğu ve olası ilişkinin varlığıydı. Bu koşullanma tarafsızlığı bozuyor ve gözlemci inançla, inançsızlık arasında sıkışıp kalıyordu. Bir diğer sorun ise söylenenlerin sıkıcı ve bıktırıcı yığınlar halinde hızla birikmesiydi; bir matematik veya kimya çalışmasında gereken özenin ve titizliğin zaman gözetmeksizin ortaya konması elzemdi...”
Fuller, İngiltere Kilisesi adına özel araştırmalar yaparken, yıllarca İngiltere’nin en tanınmış medyumları ile beraber oldu. Sonuçta Kilise’nin baskılarına rağmen, açıkladığı sonuç şaşırtıcıydı; Fuller 1939’da bitirdiği raporunun sonunda şöyle diyordu;Ruhsal ilişkiler hipotezi tam olarak gözlenip, araştırıldığında bazı olayların doğmamış ruhlardan kaynaklandığı veya en azından birisinin böyle olduğu söylenebilir."Klise açısından çok tehlikeli olan bu rapor, 1979 yılında serbest bırakılıncaya kadar, “Çok Özel ve Gizli” damgasını yiyerek Lambeth Sarayı’nda 40 yıl saklandı. Batı dünyasında gerçek medyumların toplumdan kaçındıkları, tanınmak istemedikleri, para almadıkları ve aktivitelerini çevrelerinde yaşayan birkaç kişiyle paylaştıkları görülmektedir. Spiritüalizm literatürü bu tür insanların kendi kendilerine bastırdıkları kitaplarla doludur, anlatılanlar çevreleri tarafından onaylanmış ve süregelmiştir. Ticari amacı olmayan bu kişisel yayınların aslında bir misyon kimliği altında ortaya konulduğu görülür veya bir ruhsal celse ortamının kuşkulu ortamının yerine, bilinmeyen birinin yazdığı kitabın sayfaları getirilmektedir. Birçok ünlü ve inatçı medyum ise, kişisel çalışmalarını yıllarca saklamakta ve belgelerin ilk elde kalması yolunu seçmektedirler. Burada medyumun psikolojik yapısı rol oynar, ya yazdıklarını yayınlamanın dünya çapında çok fazla önem taşımadığının bilinçindedir, ya da oluşturduğu gizemden hoşlanmaktadır; buradaki inancında samimi olabilir ve bu şekilde seçilmişliğini vurgular. Tabii aynı anda, yakın çevresindekiler de seçilmişlik giysisine ister istemez bürünürler.




Beyaz Saray’ın medyumu Lincoln’dü
Chsal ilişkilerini bireysel yayınlarla ortaya koyanlar arasında çok ünlü isimler dikkat çeker. 1943’de II. Büyük Savaş’da İngiliz Hava Kuvvetleri’ni yöneten Mareşal Lord Dowding ile İngiliz bilim adamı Sir Oliver Lodge’un yazdıkları kitaplar bu türdendir. Amerikan İç Savaşı sırasında Başkan Abraham Lincoln, Beyaz Saray’da ruhsal celseler düzenlerken, yine II. Büyük Savaş sırasında Sir Winston Churchill’in en yakın dostlarından birisi ünlü bir medyumdu. Kraliçe Victoria, yıllar boyunca John Brown adlı bir trans medyumu aracılığı ile ölmüş kocasıyla ilişki kurmaya çalıştı; amacı çocuklarıyla kocasının iletişimini sağlamaktı. Günümüz İngiltere Sarayı’nın Ana Kraliçe’si yıllardan bire medyum Lillian Bailey aracılığı ile son Kral VI. George ile ilişki kurma çabasındadır. En ilginci ise, gazeteci Arthur Findlay’a göre Vatican’da da uzun yıllardan beri ruhsal seansların yapıldığıdır. Ölü insanların ve ölü hayvanların görünmeleri, levitasyon olayları, yoktan varolan cisimler yanı aporlar ve iletilen özel bilgiler tamamiyle sahte değildirler, aralarında onaylanmış ve sahteliği asla kanıtlanmamış birçok olay bulunmaktadır ve bunlar fizik medyumluğun tartışılmaz kanıtları olarak kabul edilirler. Ve bu yetenek başka alanlarda da etkin ve yetkin olmaktadır. ABD’de bulunan Pink Panther Society ile İngiltere’deki Gwen Byrne Örgütü kayıp çocukları araştıran iki önemli uluslararası kuruluştur. Kuşkucu bir kadın olan Gwen’in ve ekibinin önünde kayıp olan ve ölü ilan edilen 9 yaşındaki bir çocuğun görüntüsü yapılan 100 seansın sonucunda ortaya çıkmış ve medyum tarafından nasıl kaçırılıp, öldürüldüğü anlatılmıştı ve olayın araştırmasında herşeyin yüzdeyüz doğru olduğu anlaşıldı. Ama bu büyüleyici olay yeterli olmaz çünkü medyumlarla, araştırmacılar arasındaki işbirliği çoğu zaman yanıltıcı psiko-riskler taşımakta ve aşırı duyarlılıklara neden olmaktadır. Bu ise istenilen birşey değildir; Öte yandan konuşulduğunda en önemli şey medyumluk kariyerinin ve yetisinin düzeyini koruyabilmektir. Burada ego ve arzular medyumun yeteneğini azaltabilir ve geleneksel olarak düzeyini yitiren medyumun gelişmemiş veya az gelişmiş ilkel ruhlar düzeyine düştüğüne ve sadece onlarla ilişki kurduğuna inanılır. İşte yanıltıcılık riski burada başlar. Gerçekte yetenekleri tartışılamayan ve yaptıklarına açıklama getirilemeyen aynı zamanda da her tür gözlemci ve kuşkucu tarafından defalarca test edilen medyumların sayısı bilindiği kadarıyla çok azdır ve ancak birkaçı örnek olabilir.
 
Üst