Okültizmde Mikrokozmos Ya Da İnsan

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Okültizm, köken olarak occultus; yani gizli sözcüğünden gelmektedir. Türkçe’deki karşılığı Gizli Bilimler’dir. Gizli Bilimler terimi ile anlaşılması gereken, bugünkü pozitif ve deneysel bilimlerin dışında kalan, yüzyıllardır var aolan ve insanı metafizik yönüyle algılayıp, doğadaki ve insandaki fizik ötesi yönleri kullanan uygulamalardır. Bunların içine Astroloji, Simya, Büyü, Fal, Kehanet ve diğerleri girer.

Hepimizin içinde, gizli ilimler diye adlandırdığımız bu okült bilgileri öğrenmeye, sırlarını keşfetmeye karşı dayanılmaz bir merak vardır. Hatta birçok kişi bu bilgileri günlük yaşamına uygulamak istemektedir. Bu talepten ötürü de, bu bilgileri verebileceğini ya da kullandırabileceğini iddia eden birçok şarlatan türemiştir.

Okültizmle uğraşan kişi baştan bazı prensipleri kabul etmek zorundadır. Bunlar ruhun varlığı, Tanrı’nın varlığı gibi prensiplerdir. Okült uygulamalar, bilmeyen biri için bir anlam ifade etmeyeceği gibi, az bilen için de büyük tehlike göstermektedir. Bu yüzden okült uygulamalar bir üstat önderliğinde olmak zorundadır ve bu uygulamalar konuyu az bilen ya da bilgiyi iyi yönde kullanması gerektiği yönünde eğitim almamış bir kişi içinse büyük bir silah olabilir. Bu nedenle okültizm ezoteriktir, yani ancak belli bir eğitimden geçerek o bilgileri almaya hak kazanmış olan kişilere verilebilir ve bu bilginin aktarımı da özel bir dille ve sembollerle olur. Sembollerle verilmesinin bir başka sebebi ise kişinin kendi seviyesine göre bilgiyi edinmesi, kaldırabileceği kadar bilgiye sahip olması içindir. Bu semboller ve benzetmeler de ezoterik öğretinin yoluna girmemiş olanlar tarafından anlaşılmadığı gibi bazen de yanlış anlamalara elverişlidir. Okültizmle uğraşmak isteyen kişi önce kendi içini temiz tutmalı ve bu bilgiyi almaya hak kazandığını göstermelidir.

Okültist, evreni ve insanı inceler. Bunları oluşturan unsurları ve yasaları tesbit etmeye çalışır. Yola çıkış noktası kendisidir. İnceler, düşünür, uygular ve senteze varır. Okültizm, pek çok uzmanlık konusunu bilmeyi gerektirir. Araştırdığı konuların, örneğin astroloji, maji yani büyü, simya gibi hepsini araştırır ve üzerinde çalışır. Ancak, bir okültist adayına bilgiler, ön bilgiler ve zorlu testlerden sonra anlatılır.

Geçmiş zamanların büyük düşünürleri, fikirlerini mükemmelleştirmek için, dünyada doğmuş büyük uygarlıklardan ve özellikle de Eski Mısır gizemlerinden yararlanmışlardır. Bu antik çağ uygarlıklarında bilim, başlıca iki ana kısma ayrılırdı :

1-Fiillere dayanan maddi kısım,
2-Prensiplere dayanan fikri kısım.

Bu ikisi arasında birinden diğerine geçiş niteliğinde sayılan kısımda kanunlara dayanırdı. Bu uygarlıklardaki düşünce sisteminde, her bilimin bir fizik, bir metafizik ve bir de matematik kısmı vardı ve bu üç unsura sahip olan bilim gerçek bilimdi. Batı dünyasının Orta Çağ gizemciliği boyunca süregelmiş ağır tempolu zihinsel gelişimi, çözümü, her problemi bu üç cepheden inceleyen eski sentezlere başvurmakta buldu.
On beşinci ve on altıncı yüzyıllarda bir kısım bilim merkezleri ve okullar çalışmaların fizik tarafına yöneldiler. Çünkü bu yol onlara göre daha kullanışlı ve daha az yorucuydu. Böylece, insanlığa ait bilimlerin kollarında ayrılıklar baş gösterdi. Zamanla, gerçek çalışmaların ve yüksek bilgilerin tümü, Okült Bilimler adı altında karanlığa itildi. Okült Bilimler, müspet yani pozitif olarak adlandırılan tüm bilimlerin gerçek prensiplerini ve bütün felsefesini kendinde saklamaktadır ve pozitif bilim denen ve gerçek bilimin sadece kırıntıları olan bilim zaman gelecek kendini bütünleme ihtiyacı duyacak ve o zaman çareyi okült ve ezoterik bilimlerde aramak zorunda kalacaktır.

Resmi öğretinin yanı sıra daima bir gizli öğreti de nesilden nesile inisiye topluluklar tarafından birbirlerine aktarıldı. Mabetlerin en gizli bölümlerinde saklı tutulan bu sentez bilim Okültizm, gerçeklerini kendi bünyesinde bulunduruyor ve prensipleri saklamaya yarayan işaretler ve hiyerogliflerle ifade ediliyordu. Okültizm, müspet bilimlerin yerini alıcı değil, tamamlayıcıdır. Büyük sayıda fenomenin teori ve pratiğine sahiptir. Kabala uygulamaları, maji, simya ve astroloji bu çalışmaların başlıcalarıdır.
Okült çalışmalarda eski geleneklerin öğrenilmesi ve öğretilmesi esastır. Bu gelenek ve bilgiler başlıca üç esasa dayanmaktadır. Bunlar; Tek Tanrı fikri, Tekrardoğuş ve Tekamüldür.
Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir :
Ölüm ötesinde ve berisinde ne vardır?
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır?
Bunun için makul bir ölçü varmıdır?
Kendi kendimizi ıslah edebilirmiyiz?
Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?
Ölüm ötesi alemlerin yasaları nelerdir?
Okültizm bu soruların en doğru ve en kesin cevaplarını verdiğini asla iddia etmez. Bu bir çalışma aracıdır, bir vasıtadır ve eğer hoca öğrencilerine mutlak gerçeği yakaladıklarını söylüyorsa, bu sadece kibir mahsulü boş bir aldatmacadır. Okültizm, genelde içimizde doğan bazı soruların çözümünü gösterir.Elde edilen sonuçlar, daima yoğun ve derinlemesine bir deney ve gözlemin sonucu olmalıdır ve bunların mutlak gerçeğin ta kendisi olduğu hiçbir zaman iddia edilmemelidir. Bu aşamada, okültizmi iki aşamada ele alabiliriz;
Geleneklerin temelini oluşturan değişmez kısım ve Okültistin, tamamen kendi özel araştırma ve yorumlarına dayanan kişisel kısım.
Değişmez kısmı da üç ana noktada inceleyebiliriz;
1-Evrenin tüm planlarında mevcut fiilin esası olan Üçlü Birlik Kanunu’nun varlığı
2-Görünen ve görünmeyen evrenin tüm kısımlarını birbirine sıkıca bağlayan ilişkilerin varlığı
3-Görünür alemin ikiz kopyası olan ve varlığın başlıca temelini teşkil eden görünmez alemin varlığı. Bu kısımda, evrende mevcut görünmez varlıklar, doğadaki ve insandaki okült güçler ve astral alem ile ilgili ezoterik bilgiler ele alınmaktadır.
Okültizmin üç ana esası ise şöyledir;
1-Tanrı ilkeler koymuştur.
2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlahi İlkeler dahilinde meydana gelir.
3-İnsan doğadaki olaylarla İlahi İlkeler arasındaki orantıları yani sayıları tanımaya çalışarak yasaları araştırır.

Okültizmde Mikrokozmos Ya Da İnsan

İnsanın nasıl bir varlık olduğu, onu meydana getiren unsurların neler olduğu tüm okültist ekollerin yani kabalistlerin, hermetistlerin, teozofların, spiritlerin, manyetizörlerin ve diğerlerinin başlıca araştırma alanlarını oluşturmuştur. Çağlar boyunca tüm gerçek inisiyatik öğrenim merkezleri bu konuyu çok yönlü olarak incelemişler ve Yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki yukarıdakine benzer ana prensibinden hareketle, benzetmeler yoluyla, insan vasıtasıyla doğayı ve Tanrı’yı, doğa vasıtasıyla insanı ve Tanrı’yı anlamaya ve kavramaya çalışmışlardır.

Okültistlere göre insan varlığı üç temel unsurdan meydana gelmiştir :

Fizik Beden : Her şeye katlanıcı bir yapıdadır.
Astral Beden : Bedendeki her şeyi canlandırır ve hareket ettirir. İki kutbu vardır.
Ruh : Tüm varlığı yönetir.

Astral bedene okült terminolojide, yoğrulabilir, istenen şekle sokulabilir ve aracı olma özelliklerinden dolayı plastik aracı denir. Bu plastik aracı çift kutupludur. Bundan ötürü, ruh varlığını hesaba katmaksızın, insanda üç organik prensip görmekteyiz : Katlanan yani taşıyıcı, maruz kalıcı, canlandıran ve hareket ettiren. Bunlar sırasıyla fizik beden, astral beden ve psişik bedendir. Üçü de idare edici ve şuurlu bir prensip tarafından biraraya getirilmiş ve aynı hizmete koşulmuşlardır. O şuurlu prensip de, ruhtur yani ruh varlığı, organik üçlemeyi bir ünite halinde biraraya getirir. Bu, okültizmde üç unsurun birlik oluşturması yani Trinite esasına iyi bir örnektir. Ezoterik öğretinin değişmez temelini bu üç prensip doktrini oluşturur.
Fizik beden, bedenlenmiş insan varlığını meydana getiren tüm elemanları taşır ve etki merkezi karındadır.

Astral beden, bedenlenmiş insan varlığını meydana getiren tüm elemanları canlandırır ve etki merkezi göğüstedir. İnsan varlığını beden olarak meydana getiren değişik yapıdaki unsurları biraraya getirip bir bütün halinde tutan prensiptir.

Psişik beden, ruh varlığına bağlı olanlar hariç, bedenlenmiş insan varlığını meydana getiren tüm elemanları harekete geçirir ve etki merkezi başın arka-alt kısmıdır.

Ruh varlığı, bu üç prensibi de bünyesinde birleştirir, sentez yapar, zeka ile aydınlatılmış olarak ve İlahi İrade Kanunlarından yararlanarak tüm organizmayı yönetir. Ruhun destek noktası maddi beyinin içindedir. Ruh varlığı bedenin ne içinde ne de dışındadır. O fizik bedeni aracı vasıtaları kullanarak endüksiyon yoluyla yönetmektedir.

Eski devirlerde yaşamış inisiyeler, insanın yapısını meydana getiren unsurları biraraya getirerek Sfenks sembolü ile ifade etmişlerdir. Bu ifade insanı meydana getiren unsurların yanı sıra, aynı zamanda dünya ortamında tezahür etmekte olan başlıca mizaçlarını da anlatır. Eskiler, insanları mizaçlarına göre üç sınıfa ayırırlar.

Çalışma Adamı : Bu tamamen bedensel faaliyete yönelik insan tipidir. Yaşamını, vücudunu ağır işlere koşarak kazanan kişiler bu bölümde ele alınabilir. Sfenksdeki sığır, bunun sembolüdür. Bu ayrıca, bir insanın fiziksel güçlerini de temsil etmektedir.

Cesaret Adamı : Bu, cesur, mücadeleci ve kavgacı insan tipidir. Didişken tabiatlı ve mücadelenin her türlüsüne eğilimli olan, bunu seven mizaçta insanlar kastedilir. Sfenksdeki aslan, bunun sembolüdür. Bu, aynı zamanda insanın duygusal yapısını, moral güçlerini de temsil eder.

Zihin Adamı : Bu, düşünen, hayal kuran insan tipidir. İmajinasyon melekesini kullanan sanatçılar, düşünürler, bilim adamları bu bölüme girerler. Sfenksdeki kartal, bunun sembolüdür. Bu sembol, aynı zamanda bir insandaki zihin gücünü de temsil etmektedir.
O devrin inisiyelerinin bu üç unsuru birer hayvanla ifade etmeleri boşuna değildir. Çünkü bunlar bedene ilişkin özelliklerdir ve kontrol edilmeye, insanın ilahi özü tarafından yönetilmeye muhtaçtırlar. Bunlar bizde yaşamakta olan üç hayvan olarak ele alınmaktadır. İnsan dünya yaşamı boyunca bunları yönetebilecek, kontrol edebilecek kadar gelişirse, Sfenks sembolünde var olan o insan başı ya da melek ile temsil edilmiş ruh varlığı bu üç hayvanı, bu üç unsuru o denli yönetebiliyor, kontrol edebiliyor demektir. Bu, o kişinin gelişiminin bir ölçüsü ve aynı zamanda nefsin kontrolü demektir. Bedensel, duygusal ve zihinsel faaliyete olabildiğince hakimiyet, bunların çalışmasına olabildiğince şuurluluk kazandırmak hedeflenir. Bu, kendini tanıma çalışmasıdır. Fiziksel, duygusal ve zihinsel hayatımız ne denli şuurlandırılırsa, ruh varlığı ya da ilahi öz de bu beden üzerinde o denli etkili demektir ki bu, yüksek tesirleri alabilmek, olup biteni daha seyyal açılardan sezip kavrayabilmek bakımından inisiyatik çalışmalarda aranan başlıca prensiptir.
Sfenks aynı zamanda insan hayatının dört safhasını da temsil eder; çocukluk, gençlik, olgunluk, ihtiyarlık. Bedensel faaliyete, cesarete ve atılganlığa, zihinsel faaliyete ve bu üçünün sentezine yönelindiği dönemleri sembolize eder.

Astral Plan Ve Ruhsal Yöneticiler

Okült çalışmalar yapan kişiler, incelemelerinin ilk safhalarını geçirdikten sonra; Tanrı’yı, evreni ve insanı tanımada sezgisel veya ilhamlara dayalı bir bilgi edinme tarzının gerekliliğini kavramışlardır. Bu nedenle, inisiyasyonlarda en önemli aşamalardan biri öğrencinin astral alem ya da aracı alemle olan irtibatının artırılmasıdır. Tek Tanrı fikri, tekamül ve tekrar doğuş ilkeleri üzerine kurulu bu öğreti sistemlerinin kökü Mu uygarlığına kadar uzanmaktadır.
Eski inisiyasyonlarda özellikle Mısır’da astral planda şuurlu tecrübeler yapabilme seviyesine ulaşmayan öğrencinin ezoterik öğretinin ruhuna eremeyeceği çok iyi bilindiğinden, durugörü, duruişiti ya da transa girebilme yeteneği bulunmayan kişiler, inisiyasyona kabul edilmezlerdi. Çünkü görünen alemin, görünmez alemin bir tezahürü olduğu ilkesinden hareketle, inisiyasyonda belli bir oruç süresi geçirildikten sonraki aşama, astral seyahat yapabilmeyi gerektiriyordu.

Sonraki çağlarda, yapılan okült araştırmalar, kişileri ister istemez maji yani büyü biliminin eşiğine getirmiştir. Astral alemin yasalarını kavrayan ve bunları şuurlu biçimde yönlendirebilme yöntemlerini bilen majisyen, fizik planda meydana getirmek istediği etkinin türüne göre iki kısımda ele alınabilir; ak ve kara majisyen. Okült yeteneklerini insanlığın tekamülüne hizmet amacıyla inisiyatik bir terbiye içerisinde iyi yolda kullanmış kişilere ak majisyen denebilir. Öte yandan egoist tatminler peşinde bu uygulamaları yapanlar da kara majisyen olarak nitelendirilebilir.

Okültistler, yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki de yukarıdakine benzer prensibinden hareketle evreni de bir insan gibi kabul ederler ve onu da fizik plan, astral plan ve ruhsal plan olarak üç ana kısımda ele alırlar.
 
Üst