Deneyim

Ajan 47

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
537
Tepkime puanı
74
Deneyim doğduğumuz andan itibaren başlar . Önce emekleriz , sonra yanlış birşey yaparız canımız yanar ve o şeyi bir daha yapmayız , emekleme yavaş yavaş yürümeye dönüşür . Çok iyi gözlemciyizdir küçükken birileri konuşur onların ne yaptığına dikkat ederiz çok dikkatli bir biçimde , onların yaptıklarını yapmaya çalışırız ve ses çıkarırız başarırız ses çıkarmayı o ses yavaş yavaş düzgün ve monoton konuşmalara dönüşür . Çok iyi gözlemciliğimiz yalnız konuşmaları dinlemek ve onları dikkatli izlemekle yetinmez . Bunun yanında yapılan hareketleri , davranışlarıda izleriz , herşeyi izleriz , belki birisi yazı yazıyordur ya da resim çiziyordur , onun yaptığını yapmaya çalışırız , önce avuç içiyle tutarız kalemi çizeriz birşeyler ve ortaya birşeyler çıkar görürüz seviniriz çok büyük birşeydir bizim için bunlar , sonra yavaş yavaş o kalem iki parmak arasına geçer , artık yazıyoruzdur . Ama yeter mi keşfedecek daha çok şey buluruz biz oynarız oynarken keşfedecek birçok şeye rastlarız kaydederiz aynı durumla karşılaşma ihtimalimiz yüksekse o hareketi tekrarlarız . Ya da gösteri olsun diye sergileriz o hareketi birileri bizi farketsin diye . Farkedilmediğimizi deneyimlediğimiz zaman daha çok hareket sergilemeye çalışırız farkedilene dek . İlkokul zamanı geldiğinde onun ne olduğunu düşünürüz , bazıları okulun kötü ve sıkıcı olduğunu söylerse ve biz gitmekte tereddüt ederiz çünkü o zamana kadar kötünün ne olduğunu öğrenmişizdir , sobanın ateşinin elimizi yakması ve bir daha sobaya yaklaşamamız gibi . Ancak biz hala emin değilizdir deneyimlemek isteriz ilkokulu . İlk gün olur gideriz . Çok iyi artık yaşamımızda yeni bir hayat vardır , oyunun dışında , evin dışında , arkadaşlarımız artar oyun dünyamız genişler ve bizde zaten bunu istiyoruzdur . Artık okulun kötü bir yer olmadığını farklı bir oyun dünyası olabileceğini düşünürüz ve bunun yanında derslerden pek hoşlanmayız . Ancak çıkış yolumuzun olmadığını orda bulunmamız gerektiğini ve disipline uymamız gerektiğini anlarız , zorunluluğu deneyimleriz , derslere bakarız önce yapamayız sonra hırs denen şey çıkar ortaya tekrar aynı emeklemek ve yürümek arasındaki dönem gibi tırmanış ve yükseliş , yapmaya başlarız çok iyi bunu başarırız ve büyük bir sevinçtir buda bizim için , aynı yürümek , konuşmak , yazmak , resim çizmek gibi ve ondan daha öte birşey olduğunu keşfederiz , zordur zoru başarmışızdır artık biz en iyisiyizdir . Dersleri anlarız , çalışmadığımızda anlamadığımızı deneyimleriz , çalışırız , en azından arkadaşlarımızdan geri kalmamak için uğraşırız . Çünkü dışlanmayı göze alamayız . Bu dönemler böyle geçer ve sürekli yeni deneyimler kazanırız . Bir dönem gelir , cinselliğin ne olduğunu öğreniriz , eğitimi verilmesede öğrenilir , aşkı öğreniriz , eğitimi verilmesede öğrenilir ve bu dönemlerde sürekli ikisini birbirine karıştırırız . Bir dönem gelir şeytan kana karışır , yani egomuz ortaya çıkar , ego denilen şeyi bilmiyoruzdur ama ilk başlarda çok tuhaf gelir içimizde birinin konuştuğunu düşünürüz , nedir bu diye sorgulamayız bile ama tuhaf gelir , ona uyarız yalan söyleriz , ona uyarız sahtekarlık yaparız , sonra bir dönem gelir dinsel öğelere merak duyarız araştırırız sorgularız ya da direk almayı bekleriz birilerinden bu bilgileri ancak alamadığımız görürsek o zaman kendimiz harekete geçeriz ve araştırırız . Ego , dinsel öğeleri kabul etmez ya da sorgular direniş gösterir adeta onlara karşı çok değişik işler ego sorgular iç ses olarak varlığını sürdürür . İşte o anda büyük bir korku sarar etrafımızı bize öğretilen din yada benzeri şeylere uymuyordur içimiz korkarız , dini öğeleri araştırırken peri , cin gibi şeylerin olduğunu öğreniriz işte o dönemde bilgisizlikten ya da deneyimsizlikten kaynaklanan bir korku belirir içimizde her yerde korkabiliriz çünkü o zamanlar çok zayıf bir bireyizdir. Egoya direnişte burada başlar iç sesin ne dediğini sorgulama , aslında o sesi başka bir iç ses sorgular ve büyük bir karmaşa oluşur . Araştırmalarımız genişledikçe sorgular arttıkça egonun ne olduğunu öğreniriz korkumuz artar . Peri ve cinlerle korkunç bilgiler anlatılabilir buda korkuyu katlar . Deneyimlerimiz çok büyüktür buralarda hatta karmaşa içindedir o yüzden nasıl sevineceğimizi bilemeyiz . Ve üzüntü , keder , korku gibi durumların dozu artar . Bunları deneyimleriz sevinmemiz gerekmi yoksa değil mi onu bile bilemeyiz . Sürekli devam eder bu sorgulama ve araştırma hayatın sonuna kadar devam eder . Deneyimlerimiz her yıl artar ve her yıl düşünce şeklimiz değişir . Kişisel gelişim böyle devam eder . Kimilerimiz duygularını kontrol eder ya onları bastırır kendini sıkar ya da güzel bir şekilde onları bırakır , kimilerimiz ise karmaşa içinde boğulmaya devam eder istemediği duyguları devam eder . Çok kötüdür bu onun için ne yapacağını bilemez halede gelebilir . Zordur hayat bu yönden ama tatlı ve zevklidirde aynı zamanda bu kutsal deneyimler sayesinde . Her sene değişiriz düşünceler ile her sene deneyimler kazanırız . Ve sona gelince en büyük deneyimi yaşarız ve onu hayatımızda bir kere deneyimleme şansımız olur ölümdür kendisi .
Not : Tüm bu deneyimlerin içerisinde bir kere deneyimlediğimiz ölümün dışında başka bir deneyim daha vardır . Zihinde yapılacak olan parlak bir atılım bu atılım gerçekleştiğinde deneyimlerimizin dozu bir hayli çok artar ve düşünce gücümüz genişler , aynı Albert Einstein gibi : “ Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam . Biri , beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem ; diğeri on iki yaşındayken tanıştığım Öklid geometrisi . Gençliğinde bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin , ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir ! ”




Ajan 47
 
Üst