Bilinç Konusuna Fiziksel Yaklaşımlar: Holonomic Beyin Teorisi, Karl Pribram

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Karl Pribram, kuantum fizikçisi David Bohm’la işbirliği içinde geliştirdiği Holonomik Beyin Teorisi ile bilinen bir sinir cerrahı. 1919 Viyana doğumlu, Stanford Üniversitesi Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Bölümü profesörü.

Pribram, bilgilerin beyinde nerede ve nasıl saklandığı konusunda çalışırken yaygın olarak inanılan, bilgilerin beynin belli bölgelerinde saklandığı görüşünün deneylerle doğrulanamadığını görmüş, holograma rastlayınca da Bohm’la birlikte bu teoriyi geliştirmiş. Beyin deneyleriyle ilgili detaylı bilgiler “Languages of the Brain” isimli kitabında bulunabilir. Teori özet olarak beynin holograma benzer bir şekilde, kuantum matematiksel prensiplerine ve dalga karakteristiklerine uygun olarak çalıştığını söylüyor. Pribram özellikle bu uygunluğun modeli alıp beyne uygulama yoluyla değil, beyin üzerinde yapılan çalışmaların sonuçlarının karşılaştırılması sonucunda ortaya çıktığını vurguluyor. Yani koşullanmış olarak bakıp da bu sonuca varmadık demek istiyor.

Pribram beyin hücrelerinin ilişkilerinin matematiksel tanımlamalarının kuantum olaylarının matematiksel tanımına çok benzer olduğunu görmüş. Aynı zamanda ruhsal deneyimler ve kuantum fiziğinin tanımlamaları arasında da paralellik olduğunu söylüyor (bütünsellik, farklı boyutlar, zaman mekan kavramları v.b.). Dolayısıyla psikolojik süreçler ve sinir sisteminin işleyişinin kuantum fiziği kurallarına göre açıklanabileceği ispatlanırsa ruhsal olaylar da fenomen olmaktan çıkıp bilimsel olarak açıklanabilir hale gelmiş olacak diyor.

Bu noktada biraz hologramlardan bahsetmek faydalı olur. Nedir, nasıl oluşturulur, özellikleri nelerdir?

Hologram:

Hologramın Keşfi: Denis Gabor elektron mikroskobunun çözünürlüğünü arttırmaya çalışırken hologram teorisini geliştirmiş. Holo:whole, bütün gramma: mesaj, tüm mesaj. Işık kaynakları yetersiz olduğu için belli bir süre teori olarak kalmış. Laserin keşfiyle hologram üretmek mümkün olmuş. İlk hologram 1967 yılında yapılmış, daha sonra 3 boyutlular çıkmış ama sadece lazerle görüntülenebilir haldelermiş. Sonradan normal ışıkla da görülebilen hologramlar yapılmış.

Hologramların Temel Özellikleri:

-Hologramlar çıplak gözle bakıldığında anlamsız desenler gibi gözüken ama bir ışın verildiğinde üç boyutlu görüntüler oluşturan filmler gibi düşünülebilir. Bir yazıda şöyle tarif ediliyordu hologram: “Hologram'ın fotoğraftan en büyük farkı, hologram plakasına cisimlerin görüntüsünün değil, o görüntünün elde edilmesi için gerekli bilgilerin kayıt edilmiş olmasıdır.”

Örneğin bir fotoğraf çekilirken lensler odaklanmadığı ya da aradan kaldırıldığı zaman oluşan bulanık görüntü holograma bir örnek olarak gösteriliyor. Aslında görüntü orada mevcut ancak tekrar odaklanması gerekli. Pribram duyu organlarını parçaları maddeleştiren, somutlaştıran, birleştiren lenslere benzetiyor. Lensleri çıkardığımızda dağılmış bir görüntü elde ettiğimizi söylüyor.

- Hologramın en temel özelliği parçalara bölünse dahi parçalardan bütünün görüntüsünün elde edilmesi. Yani bir elma hologramını birçok parçaya böldüğümüzde her bir parça yine bütün elma hologramını bize veriyor, normal fotoğraflar gibi tek bir parçayı değil. Pribram beynin büyük bir kısmı alındığında bile anıların kaybolmamasını beynin bu şekilde çalışmasına, yani bilgilerin beynin tümüne yayılmış olarak saklanmasına bağlıyor.

- Hologramlar çok yüksek veri saklama kapasitesine sahipler. Bu konuda çeşitli şirketlerin ortak kurdukları HVD Alliance isimli bir konsorsiyum faliyet gösteriyor. Planlanan HVD Holographic Versatile Disc’in 3.9 terabyte=6000xCD kapasiteye, 1 GB/sn=40xDVD transfer hızına sahip olacağı söyleniyor. Pribram bu kapasite özelliğinden yola çıkarak beyinde inanılmaz boyutlarda bilginin saklanabiliyor olmasına da açıklama getirilebileceğini düşünüyor.

Hologram fikri sadece beyinle sınırlı değil. Fizikçi David Bohm evrenin, tek ve dev bir hologram olduğunu, yani gördüğümüzü zannettiğimiz şeyin aslında bir hayal olduğunu ve ortada ayrı ayrı parçalar değil, bir bütünlüğün olduğunu söylüyor. Bir nevi beyin ve evren için aynı teori geliştirilmiş diyebiliriz. Bu da tabi ki çok ilginç sonuçlar çıkartılabilecek birşey. Çünkü hologramlar üç boyutlu ve gerçek gibi görünen görüntüler vermelerine rağmen bu görüntüler gerçek değil, arkalarında yatan başka bir gerçeklik var. Bir röpörtajında bu konuda şöyle diyor Pribram:

“Holonomic beyin teorisinin temel prensiplerinden birisi, deneyimlediğimiz şey ve bunu yayan başka bir süreç veya tabaka (order) (David Bohm’un ilişkili, saklı (implicate, enfolded) tabaka dediği) arasında bir ilişki olması.”

Dediğim gibi Holografik Evren denince ilk akla gelen görünenin hayal olduğu, gerçek olmadığı tabi ama Pribram bunu şöyle görüyor:

“Bu tanımlama, görünen dünyanın yanlış olduğu anlamına gelmez; orada bir gerçeklik seviyesinde nesnelerin bulunmadığını göstermez. Bunun anlamı şudur: Bu gerçekliğin arasından geçip, evrene holografik bir sistemle bakacak olursanız, başka bir görüntüye ulaşır, farklı realiteye varırsınız. Ve bu diğer gerçeklik şimdiye dek bilimsel olarak açıklanamayan şeyleri-paranormal fenomenleri, eşzamanlılığı, olayların sanki anlamlı gibi görünen karşılaşmalarını-açıklayabilir.”

-Şunu da söylemek lazım ki bulduğum bilgilerden anladığım bu konunun henüz birçok bilimadamı tarafından kabul edilmediği ancak deneylerle birçok önermesinin doğrulandığı. Zaten Bohm'un kendisi de tüm evreni açıklayabilecek tek bir kuram olamayacağını düşünüyormuş ancak kendi kuramının ilerideki gelişmelerle ispatlanabileceği konusunda da umutluymuş.

Alıntı
 
Üst