Beyin Dalgalarının Gizemi / Titreşim Frekansları

mally

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ocak 2010
Mesajlar
720
Tepkime puanı
225
Beyin Dalgalarının Gizemi

beyin.jpg

Bütün dünyanın Secret yasasını konuştuğu son günlerde TİTREŞİM kelimesi günlük yaşamımızda çok fazla yer almaya başladı.

Çekim yasası var mı yok mu tartışmasını bir tarafa bırakıp, evrendeki her şeyin
titreşerek bir arada duran parçacıklardan oluştuğu gerçeğini kabul etmeye
sanırım kimsenin itirazı olamaz.

İnanan ya da inanmayan herkesin bir arada yaşadığı bu evren, sayılamaz
titreşimlerle bir şeyleri bir şeylere çekiyor ya da itiyor! Galiba tartışılması
gereken çekim yasası değil, titreşim yasası.

Katı ve cansız cisimlerde maddenin özelliklerini de belirleyen titreşim, canlı
organizmaların tümünde çok daha karmaşık ve çoğunlukla da gizemli pek çok şeyin sebebidir.

Özellikle insan beyninin üzerindeki çalışmalarda keşfedilmesi gereken gerçek
secret lar hala sayılamayacak kadar çok.

Beyin titreşimlerinin tespiti ilk defa Richard Caton tarafından 1875 yılında
yapıldı. Bugüne kadar geçen yüz kırk yıla rağmen bu konuda hala sırlarını
çözemediğimiz beyin, değişik dalga boylarında titreşiyor.

Taşıdığımız bir sürü duygunun ve ruh halimizin beynimizde titreşimsel bir
karşılığı olduğunu öğrenmek ise yıllarımızı aldı.

"Ona aşık oldum galiba, gördüğümde her yerim tir tir titriyor."
"O kadar sinirlendim ki onu parçalamak istedim!"
"Duyduklarım beni o kadar rahatlattı ki, bir denizde yüzüyor gibiydim." "Öğrendiğim bu bilgi kafamda pek çok soru oluşturdu."
"Karşıma çıkacak sonuçtan o kadar korkuyorum ki kalbim yerinden çıkacak."

Yukarıdaki cümlelerin içinde saklı duyguların her birinde beynimiz, ayrı dalga
boyunda frekanslarda titreşimler yayıyor. İsimlendirilen her dalga boyunun
salınımı, duygu değişimleri sırasında frekansını değiştiriyor.

BEYİN DÖRT ANA DALGA BOYUNDA TİTREŞİYOR

Alpha -Tetha- Beta- Delta, adlı dört ana dalganın hangisinde hangi duyguda ve
durumda olduğumuz artık rahatlıkla tespit edilebiliyor.

ALPHA

7.5 ; 12 Hz arasında değişen alpha dalgaları; rahatlığın, farkındalığın,
sakin ve huzurlu kavrayışın, uykunun ilk evrelerinin dalgaları olarak
tanımlanıyor. Sakin ve huzurlu olunan ama asla uyuşukluk yaşanmayan, dünyayı ve gerçekleri algılamada en uygun titreşimlerin olduğu bu dalga boyu, dünyamızın da ölçülen frekansıyla aynı. Dünyanın manyetik frekansına; Shumann frekansı deniyor ve 7,8 ile 8 arasında tanımlanıyor. (Fakat son yıllarda bilim adamları Shumann frekansının epeyce yükseldiğini ifade ediyor.)

Gözler kapanıp derin nefes alındığında ve dış dünyadan alınan mental etkiler
azaldığında Alpha boyutuna geçiyoruz. Alpha dalgalarındayken yaptığımız işlerde başarımız artıyor. Derin uyku ya da endişe ve korku halinde bu dalga hiç
görülmüyor. Meditasyon, yoga, reiki gibi çalışmalar esnasında beynimiz Alpha boyutundadır.

Zihin açık ve uykunun derinliğine dalmadan önceki geçiş koridorunda hissettiğimiz o duyguların yaşattığı huzur, ilginç bir şekilde dünyanın
titreşimiyle aynı dalga boyunda.

TETHA

Frekansları 4 ile 8 arasında değişiyor ve stresin hiç olmadığı, derin iç
dünyamızda olduğumuz dalga boyu olarak tanımlanıyor.
Öğrenmenin en yüksek boyutuna geçmeden önce bu dalgada yaşıyoruz ve derin uykudan uyanırken açılan algılarımızın yaşattığı bir durumu temsil ediyor.
Alacakaranlık boyutu ismi de kullanılıyor bu dalga boyu için. Yani aydınlanmadan
önceki karanlık.

Çok usta meditasyoncuların derin meditasyon halindeyken bu dalga boyunda olduğu tespit edilmiş. Derin düşünüş ve sezgisel kuvvetin en canlandığı bu frekansta sanatsal yeteneklerin zirveye çıktığı düşünülüyor. Özellikle ressam ve
müzisyenlerin sanatsal üretimleri esnasında beyinlerinde Tetha boyutunun en
yüksek, Alpha frekansının en düşük seviyede olduğu biliniyor. ( yani 7 ile 8
arası) Onların kendi içe dönüşlerinden bize hediyelerle geri dönmeleri ne
güzel.

Yapılan bazı araştırmalara göre şifacıların Tetha bandında uzun süreli ve
kontrollü olarak kalmayı başarmaları nedeniyle şifa yeteneklerinin geliştiği
ortaya çıkmış.

BETA

13- 30 Hz arasında olduğu biliniyor ve uyanış frekansı olarak tanımlanıyor.
Aktif öğrenme, uyanık olma, her şeyiyle hayatı yaşama, dinamizm, konsantrasyon, problem çözme hallerimizde içinde bulunduğumuz dalga boyu olduğu için yaşamı temsil ediyor. Çok yükseldiğinde stres, gerginlik, öfke gibi negatif uç duygulara varabiliyor.

DELTA

0 ; 4 frekansında bulunan dalga boyudur ve derin uyku ve dış dünyadan kopuş
boyutudur. Bilinçsiz bir huzur halini yansıtır. Beynin en az çalıştığı döneme
aittir ve bu dönemde büyüme hormonu salgısı artar. Çocuklarda fiziksel büyümeyi, yetişkinlerde ise güzelleşmeyi ve dinç kalmayı sağlar.

Bu dört ana dalga boyunun dışında son yıllarda tespiti yapılan Gama frekansı, 40 Hz;in üzerinde tanımlanıyor. Üst benlik bağlantı çalışmaları sırasında
üretildiği ve Hindu Monkların meditasyonları sırasında ölçümlendiği biliniyor.
(Hinduizmde kendini mabede adamış kişilere Monk denir.)


BEYİN DALGALARI KONROL EDİLİP DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?

Beyin dalgaları, duygu ve ruh durumuna göre kendiliğinden değişirmiş gibi
görünse de o titreşimleri bilinçli ve istediğimiz yönde kontrol edip
değiştirebileceğimiz ve kendimizi istediğimiz duygu frekansına çekmeyi
başarabileceğimiz gibi bir gerçek de mevcut. Bunu nasıl yapabileceğimiz aslında
yine kendi titreşimlerimizin içinde saklı bir bilgi. Sadece o frekansı
duyabilmeyi ve ayırt etmeyi başaracak bilime ve bilgeliğe ulaşmanın zamanını
kendimizde yakalayabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Çoğu zaman farklı Hz;lerde pek çok titreşimin içinde kayboluyoruz.
Özellikle de 30 Hz civarında dolaşıyor tüm dünya. Yani şiddet, savaş, bencillik
ve paylaşımsızlık frekansında.

Günlük hayatımızda genellikle küçücük şeylere takılıp, öfkeleniyor, hırslanıyor,
kıskanıyor, geriliyor, üzülüyoruz. Sevgi, sadakat, şefkat, minnet, huzur, neşe
gibi duygulara az kulak veriyoruz nedense.

Düşüncelerimizin bütün bu çeşitliliğine göre beynimizden ve hücrelerimizden
değişik frekanslarda yayılan titreşimlerle tüm vücudumuzun etrafında bir enerji
alanı oluşuyor. Bu enerji alanı anlık değişimlerle, ruh ve vücut sağlımızı
yansıtıyor gözle görünmese de. Son yıllarda alternatif tıp alanı altında kabul
edilen enerji dengeleme yöntemlerini kullanarak tedavi sağlama tekniklerinin
sayısı epeyce arttı ve gitgide bilimsel olarak desteklenmeye başlandı.

Tedaviye yardımcı olduğu iddia edilen meditasyon ve Reiki, NLP çalışmaları artık
bilimsel tedavilerin yanında yardımcı olarak yer almaya başladı.

Amerika'da pek çok hastanede bu konuda ciddi ve resmi uygulamalar
yapılıyor, kemoterapi birimlerinin yanı başında Reiki uzmanlarının da bölümleri
açıldı, hemşireler ve doktorlar hızla Reiki öğreniyorlar.

Türkiye bu tür çalışmalarda biraz tutucu tavır sergilese de beyin dalgalarının
kontrol edilmesi ve değiştirilmesi için reiki ve meditasyondan daha bilimsel bir
yöntem olan Neurofeedback yöntemini kullanarak stres, Down sendromu, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, otizm, kişilik bozuklukları gibi hastalıkları tedavi
etmeye çalışan merkezler ve hastaneler açılmaya başlandı.

Meditasyon, Yoga, Reiki, Neurofeedback adı ne olursa olsun bütün bu yöntem ve tekniklerin peşinde olduğu tek bir amaç var:

Beyin dalgalarını istenilen frekansa çekebilmek ve uygun dalga boyunun
titreşimsel ışınımını yakalayarak DNA üzerinde pozitif değişiklik
yaratabilmek.


Nesrin Dabağlar



-- ALINTIDIR --
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Yukarıdaki güzel paylaşıma ilaveten,

Titreşim ve İlişkilerimizi Nasıl Etkilediği Gerçeği


Herkes bir frekansa, yani titreşime sahiptir. Yani DNA’nın salınım oranı. Bu titreşim 50 ile 150 Ghz arasında gezinir. Rezonans yüzünden, frekans son derece önemlidir. Bir titreşime (frekans) sahipsiniz ve yakın titreşimdeki diğer insanlarla, yerlerle, zamanla, olaylarla rezonansa girersiniz. Bu durum sizin diğerleriyle olan ilişkilerinizi nasıl etkiler?


İki insan, aynı ya da birbirine yakın frekansta iseler ancak ortak bir şeylere sahip olur ya da yan yana gelebilirler.


Bunu kavramak o kadar önemli ki, son cümleyi tekrar okuyup üzerinde düşünmenizi isterim. Bunun dış görünüş, kültürel geçmiş, eğitim, deri rengi, mali durum, ülke, ilgi vs ile en ufak bir ilgisi yoktur.


İki insan ancak aynı frekansa sahipse, yan yana gelir ve birlikte olurlar.
Örneğin, bir restorana girdiğinizde, belli bir masada insanların birlikte oturduğunu görürseniz, onların hepsinin yakın frekanslarda olduklarını fark edersiniz. Bu yüzden arkadaşlar yan yana gelirler. Yine bu yüzden arkadaşlar ve eşler birbirlerinden ayrılırlar. Aralarından birinin frekansı yükselir; diğeri aynı kalırsa, ikinci kişi diğerinin hologramından düşer. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, diğerinin frekans aralığının dışına düştüğünden bağlantı kuramazlar. Hiç düşündünüz mü, okuldan bazı arkadaşlarınız artık arkadaşınız değildir ve onlarla hiç bir bağlantınız yoktur? Çünkü frekansınız değişmiştir ve literal anlamda onları “göremiyorsunuzdur” artık.


Bizler gerçeği, şimdiki kitlesel bilincimizin odaklandığı bir alt boyutta var olan frekans bantlarının titreşimlerinin alt frekanslarının içinde olan kolektif kitlelerin düşünce formları şekliyle algılayabiliyoruz. Yani örneğin DNA sarmallarınızın 5 tanesi aktive olmuşsa ve bilinçliliğiniz beşinci boyuttaysa düşünce formlarının 4. Boyuttaki gibi yoğun (katı) olduğunu görürsünüz. Bu yüzden farklı insanlar, yaşamı bütünüyle birbirlerinden farklı algılarlar. Bilinç ve DNA aktivasyon düzeyi farklılıkları yüzünden…


Düşünün bakalım dışarıdaki gerçekten tuhaf kombinasyon oluşturan çiftleri, asla yan yana gelmelerini hayal bile edemeyeceğiniz insanlar birliktedirler. :)

Birliktedirler çünkü aynı frekanstadırlar. Konuya frekans açısından bakarsanız kendinizin de neden artık bir takım insanlarla birlikte olmadığınızı görürsünüz ve ilişki “yürümüyorsa” kendinizi kötü hissetmek zorunda kalmazsınız. Eğer frekansları uyumlu değilse 2 kişi yan yana duramaz. Aynı şekilde eğer rezone olmadığınız bir çevrede çalışıyorsanız, orada fazla kalamazsınız. Gerçekten de o çevre ve oradaki insanlarla aynı titreşimde salınmadığınızı hissedersiniz ve sonunda sizin oradan ayrılmanızı gerektirecek bir olay vuku bulur. Eğer titreşim yasalarından haberdar değilseniz, bu hoş olmayan ve sıkıcı bir durum gibi gözükebilir.


Yine, ailenin bir araya geldiği Noel ya da benzeri tatillerde bu frekans konusu gerçekten de çok hissedilir bir hale gelir. :)


Çoğu kişinin birlikte rezonansa giremediği kardeşleri ya da aile üyeleri vardır. Ve olan şey, bu durumun frekansla ilgili olduğundan haberdar olmayan anne-baba, büyükbaba-büyükanne gibi diğer aile fertlerinin “aileyi bir arada tutabilmek için” herkesi “geçinmeye” zorlamasıdır. Bu yüzden bir çok dram vardır ailelerde, frekans ve bilinçlilik hallerindeki düzey farklılığı yüzünden. Belirli bir ailede enkarne oldunuz diye, otomatik olarak tüm aile fertleriyle aynı titreşim seviyesinde olmanıza olanak yoktur. Zaten genellikle, eski yaşamlarımızdaki azılı düşmanlarımız bu hayatta aynı ailede doğmayı seçerek, bizim annemiz, babamız ya da kardeşimiz olurlar. Bu son derece sık rastlanan bir durumdur. Bunu yapmalarının sebebi, nefreti iyileştirmek ve kişinin kendi bilgeliğini kazanarak ruhsal anlamda tekamülü içindir.


Bir durum, Her şeyi yönetenin frekans olduğunu gerçekten kanıtlıyor, genellikle danışanlarımdan bir tanesiyle ilk görüşme için iletişime geçmeye çalışırken oluyor bu. Eğer danışanımın frekansı bana uyuyorsa internet’ten hemen bağlanıyorum ve harika bir iletişime geçiyoruz. Eğer frekans uymuyorsa mutlaka teknik ya da internetle ilgili bir “sorun” oluyor – ki aslında titreşimimiz uymuyor. Sonra yaptığım bir iki terapiden sonra, bizi iletişime geçmekten alıkoyan blokajları kaldırıp ona titreşimini yükseltmesi için yardım ediyorum, bu işlem biter bitmez herhangi bir sorun olmadan internet üzerinden bağlanabiliyoruz.


Peki, titreşimimizi nasıl yükseltebiliriz?
3 temel yol var:

1) Enerji çalışmalarına katılın

Titreşiminizi düşüren enerji blokajlarını, ailenizden miras kalan karmik damgalarınızı kaldırmak, ruhunuzdan ve ruh düzeyinden daha yüksek frekans çekmeniz ve tutmanızı sağlayacak uykudaki DNA’yı aktive etmek için enerji çalışmalarına katılın. Bu çalışmalar aura temizliği, karma çalışmaları ile birlikte başlayabilir. Ve DNA aktivasyonları kendi üzerinizde nasıl çalışacağınızla ilgili genişlemiş bir bilgiyle birlikte devam edebilir.


2) Zihin bedenini kontrol eden egzersizler

Sadece koşulsuz sevgi, neşe, mutluluk, minnettarlık gibi güç veren duygusal yüksek frekanslı düşünceler içinde olarak zihin bedeninizi kontrolünüz altına alın.
Korku, anksiyete, umutsuzluk ve depresyon gibi durumlardan uzak durun. Bu durumların tümü düşük frekans taşıdığından, size düşük frekanstaki insan ve durumları çekerler.


3) Mediyasyon / Yoga yapın

Mümkün olduğunca meditasyon, yoga ya da diğer teknikler yoluyla, teta, delta dalgaları gibi derin zihin hallerine girin. Bu gibi derin haller, sizin Tanrı kimliğinize ve kuantum fiziğinde “gözlemci” denen duruma en yakın olduğunuz, düşünce tezahüründe, enerji dalgalarının uzay / zaman atom-altı parçacıklarının içinde çöktüğü anlardır.


Umarım bu yazıyla rezonansa girmiş ve titreşimin yaşamımızın her halinde nasıl etkili olduğunu fark etmişsinizdir.



Alıntı
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Ben her halimle başarılıyım' 'Sağlığım her geçen an iyiyiye gidiyor' -Beyin dalgamız günlük yaşam boyunca BETA frekansında çalışır.
Uyku esnasında TETHA frekansına iner. -ALFA frekansı ise Beta ve Tetha frekansı arasında yer alır. Nasıl Alfa frekansı içinde olabilirize gelince; En kolay yolu, bedeni kasmak sonra gevşetmek ve bu esnada nefes alıp vermek. Nefesimizi kasma ve gevşetme ile bir ahenk içinde yapmaya özen göstermek hızlı sonuç almanıza yardımcı olur. Uykuya yakın bir hale geldiğiniz an Alfa frekansınızın devreye girdiği andır. Bu hal içinde iken -uyku hali- etrafınızdaki herşeyin farkındasınızdır. Bu sırada biliçli zihnin titreşimleri aşağı ivme kazanır ve bilinç altı yüzeye çıkar. Bu hal içerisinde iken olumlama cümleleri tekrarlanarak olmak istediğiniz süreci başlatabilirsiniz. Bilinç altına yerleşmiş kalıplaşmış bizde var olan potansiyeli ortaya çıkarmamızı engeleyen her blokaj cümle davranış vs her şeyi kaldırıp yerine olumlama cümleleri ve imgelemeler ile değiştirebiliriz.

Yukarıda iki örnek verdiğim başarı ve sağlık ile ilgili olumlama cümleri gibi cümleler beynin
ALFA frekansı sırasında iken yapılırsa sonuç hızlı olacaktır. İmgeleme yolu ile de olmak istediğiniz yer, kariyer, eş, çocuk, statü, hal, kişi gibi biliç altında olmasınına engel olan, yerleşmiş kalıpları silebilir ve yerlerine imgelediğimiz yeninikleri ALFA düzeyinde iken yerleştirebiliriz. Biliçaltımız önceleri buna karşı çıkabilir ama sürekli imgeleme bu hal içerisinde iken uygulanırsa etkili olacaktır. Çünkü, biliçaltı gerçekte gördüğü ile zihne oluşturulan imgelemeleri ayırt edemez. O yüzden, ne kadar çok imgelersek biliçaltımız bunu gerçek sanacaktır ve değişim başlayacaktır. Kısa bir şeklide anlatmaya çalıştığım ALFA düzeyindeki beyin frekansı içinde iken neler yapabilieceğimizi görmenizi istedim. O yüzden yatmadan önce aklınızdan geçirdiklerinize, düşüncelerinize dikkat etmenizi salık veririm. Hele hele bu düşünceler her gece aynı oluyorsa değişmesini istediğiniz halde hala birşeyler değişmiyor ise, sağlığınıza hala kavuşamıyorsanız, bir türlü başarıya ulaşamıyorsanız altında bu yatıyor demektir.
Alıntı
 
Üst