Sevgi Sanılan Duygular

Amphitrite

Banlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2010
Mesajlar
350
Tepkime puanı
41
Birçok şeyi sevgi sandığımız için karmaşa yaşıyoruz. Birisine duyulan yoğun çekim, paylaşılan zevkler, özlemler, arzular... Bu özlem ve arzuların, sevgi objemiz üzerindeki yansıması, onaylanma, kabul görme, sevilme, cinsellik gibi ihtiyaçlarımızın belli bir süre birisi tarafından karşılanması... Şehvet, kıskançlık, tutku... Duygusal çıkarlar... Sevgi sanılıyor. Zaman içinde değişen, gelip giden her şeyin altında bir duygu yatar. Oysa sevgi hiçbir duygudan etkilenmez.

Gerçekten sevdiğimizde, tüm duyguları, tüm ruh hallerini yaşasak da, sevdiğimizi sevmeye ve ona saygı duymaya devam ederiz. Sevgi, öfke ve kızgınlık, utanç ve suçluluk duyguları içinde bile vardır. Hatta nefretin içinde bile sevgi vardır. Sevgi hiçbir duygunun zıddı değildir. Çünkü sevgi bir bilinç boyutudur. Kesinlikle zarar verme gücünden yoksundur. Sevgi sadece yaratmayı bilir.

Sevgi, birisine duyulan hayranlık da değildir. Çünkü hayranlık da nefret gibi bir projeksiyon, bir yansıtmadır. Kendi içimizdeki beyaz ve siyah gölgelerin yansıması. Yadsıdığımız, henüz ortaya çıkmamış boyutlarımızın başka insanlara yönlendirdiğimiz projeksiyonudur hayranlık ve nefret.

Bu tür sevgi sanılan aşklar, yani kişinin kendi gölgesini başka bir insanda görüp vurulması, kişiyi duygu çalkantılarının girdabına sokar. Kişi kendi yarattığı büyünün etkisi altındadır artık. Bu gerçek sevgi değildir. Sevgi başka insanların ruhlarıyla oynamaz. Kendi yansımasına bağımlı olmaz. Duygular ve arzular gelir ve gider. Koşullar değişir ama gerçek sevgi tüm duyguların içinde bile travmayı, aldatılmayı, boşanmayı, ayrılmayı, ölümü aşar.

Sevgi duyduğun kimseden ayrılırsın, boşanırsın ama onu sevmeye dingin bir biçimde de devam ederek onu anlarsın. Acı çeksen de, kendi onurunu koruyarak onun da onurunu korursun. Sadece ilişkinizin şekli değişir. Bir daha birbirinizi asla görmeseniz bile. Sevdiğin kişiden korksan da, hayal kırıklığına uğrasan da, öfke duysan da onu sevmeye devam edersin. Belki onunla görüşmezsin, seni kullanmasına izin vermezsin, kendini ondan sana gelebilecek zararlardan korursun ama sevmeye devam edersin. Ona zarar vermeyi bir an bile aklından geçirmezsin. Hatta mümkün olduğunca onun gelişmesi için destek olmaya bile çalışırsın. Bu satırları okurken gözünün önünde böylesine sevdiğin biri canlanıyor mu? Mesela, yaşam tarzını onaylamadığın yetişkin çocuğun? Mesela annen baban? Mesela ayrıldığın sevgilin, eşin? Eski bir dostun?

Bir çocuğun sarılmasında, bir dostun ilgi ve şefkatinde, kedine köpeğine gösterdiğin ilgide sevgi vardır. Aile üyelerinden bazılarına kızsan da onları desteklemende sevgi vardır. Burada görev ve suçluluk duygusundan kaynaklanan zoraki desteği kast etmiyorum. İçinden gelerek verdiğin destekten bahsediyorum.

Sevginin dilini bildiğinde onu, hayatında bir evcil hayvana, saksındaki bir çiçeğe karşı gösterdiğin ilgi ve bakımda bulabilirsin. Sevginin bilinci, doğa ve hayvan sevgisiyle başlar. İnsan sevgisiyle devam eder. Sevgi bilincinin pratiğinin doğa ve hayvan sevgisiyle başlaması iyidir. Çünkü onlardan kendini koruyacak bir güvensizliğin, korkuların, bir beklentin yoktur. Seni, bir insanı da böyle sevebilmeye hazırlar. Kimi insan, "İnsan severim ama hayvan sevmem" der. Sevmenin en somut ölçüsü zararsızlık ilkesidir. Yoksa sevmek ille de kucaklaşmak, birlikte olmak değildir.

Kimi insan, "Ben doğayı ve hayvanları severim ama insanları sevmem" der. Bu kişinin doğayı ve hayvanları da gerçekten sevdiğine inanamam. Evcil hayvanını, kendi yalnızlığını bir nebze olsun giderdiği için seviyordur bu kişi. Bir belediye başkanı, köpek itlafına ilişkin soru soran gazeteciye, "Ben korunmaya muhtaç çocukların, korunmaya muhtaç hayvanlardan daha öncelikli olduğuna inanıyorum. Sokak köpeklerine bakmak için para harcayacağımıza, çocuklarımız için para harcayalım" diyerek ne kadar insancıl olduğunu vurgulamaya çalışıyordu aklınca. Beyninin ve ruhunun fakirliğinin apaçık göründüğünün farkında bile olmaksızın. Bitki, hayvan, insan diye bir hiyerarşinin olduğu yerde sevgi olmaz.


Nil Gün, Duyguların Simyası, Kuraldışı - 2005
 

anatolianwil

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Ocak 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
yaşamda kin, nefret ve kötü düşünceler kuşkusuz insanların en ilkel yönüdür. oysa gözlerimizi kapatıp evreni farklı boyutlarda dinleyip içimizdeki gerçek sevgiyi bulabilsek, yanlışlıklar üzerine kurulu dünyadaki yanlışlıklara inat en gelişmiş yönümüz, sevgi ile dünyaya cevap verebiliriz. kuşkusuz yanlışlıklara karşı en doğru cevap olur. güzel bir yazı teşekkürler paylaştığınız için
 
Üst