Ego-Farkındalık ve Aşk

ecrail

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Eki 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Ego


İçimizdeki en büyük düşmandır. Onun için basit olayların hiçbir önemi yoktur. Her zaman büyük oynar ve her zaman kazanır. Hedefinde her zaman basit insanlar vardır. Elinde her zaman sizin hayatınızı kötü durumu sokacak bilgiler vardır. Ondan hiçbir şey kaçmaz! Bize göre onun tanımı; sahte kişiliktir,yani kendimiz sandığımız fakat bizle alakası olmayan tamamen farklı bir varlık. Dini kitaplarda Ego yerine Şeytan ismi kullanılır. Şimdi olayı sorularla biraz daha açıklayalım...

Ego Nedir?




Her insan doğduğunda saf ve özgür olarak doğar. Fakat bulunduğu çevreye göre bazı kişilikler kazanır. Bu kişilikler aslında bizim kendi özelliğimiz değillerdir. Toplum tarafından bize dayatılan baskılarla kabul görmüş kurallardır. Fakat belli bir süre sonra biz bunları kendimize ait bir kişilikmiş gibi algılayarak tamamen kendimizle özdeşleştiririz ve ortaya kendimizin dışında oluşan farkı bir kişi oluşur. Bu kişiliğin adı Ego dur. Ego bizim kontrolümüzden her zaman çıkar çünkü onu biz yaratmadık. O toplumun bize yansıttığı olaylarla doğdu ve Farkındalığımızı kazanmadan onu yenmemiz imkansızdır. Ego bizim yerimize kararlar verir, düşünür ve ilişkiler kurar. O kadar karmaşık bir durumdur ki,biz bunun farkına varamayız ve bu olayları kendi bilincimizle yaptığımızı düşünürüz.




Örneğin;Türkiye de doğan bir çocuk,tamamen Türk Kültürünün etkisiyle kişiliğini belirler. Bu yüzden sevdiği kızın daha önceden başkasıyla öpüşmesi onun için sıkıntı yaratacak hatta ilişkisini etkileyecektir. Fakat aynı kişi Avrupada doğmuş olsaydı,bu durum ona normal gelecek ve ilişkisinde hiçbir sorun olmayacaktı. Bu örnekte anlatıldığı gibi,Ego her zaman bizim özümüz dışında ve çevrenin etkisiyle hareket eder. Ve amacı her zaman bizi zarar vermektir. Yukarıda durumla karşılaşan, ve egosunu kontrol edebilen bir insan bu olaylar karşısında her zaman mantığını kullanır ve egoya düşünme şansı vermez. Olaya ahlak açısında bakar ve mantığını kullanır fakat Egonun kurallarını uygulamaz!


Hangisi Gerçek Kişiliğiniz?
Bir masada oturuyorsunuz, karşınızda babanız,sevgiliniz ve arkadaşınız oturuyor. Yemek yiyorsunuz ve yemek sırasında sohbet ortamı oluşuyor. Şimdi kendinizi iyi inceleyiniz, 3 tane kişiliğe bürüneceksiniz ve bunlardan hiçbirisi aslında kendiniz değil! Babanızla konuştuğunuz vakit
konuşmalarınız biraz daha değişecek fakat arkadaşınızla konuşurken dahada farklı bir kişilikle konuşacaksınız ve sevgilinizle konuşurken de tamamen farklı bir kişilik daha! Peki gerçek kişiliğiniz nerede? Siz kimsiniz? Bu 3 adet sahte kişilik nasıl oluşuyor?

Kontrol Altındayız!
Egomuz bizi kontrolüne aldı ve istediği şekilde kullanıyor. Kendi özümüzü kaybettik ve sahte kişiliklerle kendimizden tamamen uzaklaştık. Şimdiki görüntümüz fiziksel olarak bizi yansıtabilir, peki ruhsal olarak o kişi kendimiz miyiz? Yoksa kültürler,alışkanlıklar ve çevrenin bize katmış olduğu özelliklerle tamamen belli bir kalıba mı girdik?


Çevrenizi izleyin,herkes kendi kişiliğinin dışında hareket ediyor. Ego herkese bulaştı ve hızlıca yayılıyor. Kimse kendisi değil ve bu durumun farkında değiller. Ego durumu gülerek izliyor ve hızlıca genişliyor. Negatif güçler dünyanın her yerinde artık bulunuyor. Ve en büyük güçleri tabi ki ego...

Onun İstediği Senaryo Oynar!
Ego kontrolü ele aldıktan sonra istediği şekilde bizi yönetebilir. Bizim bu durumu anlamamız neredeyse imkansızdır. Sürekli olarak onun istediklerini yaparız,bu yüzden hep üzüntü ve acı olur. Çünkü mutlu olmamızı istemez,sadece bizden üzüntü bekler. Bu sayede Negatif enerji dünyaya yayılır ve çevremizde etkilenir. En basit örnekle; Sevdiğimiz bir kişinin başına kötü bir olay gelirse onunla birlikte bizde üzülürüz. Yani ufak bir negatif güç,milyonlarca kişiyi etkileyebilir. Olayı örneklerle anlatalım; Sevdiğiniz bir kız var, çok havalı bir kız ve bu kızı sizin ayarlamanız pek mümkün görünmüyor. Böyle bir durumda tamamen kızın hoşuna gidebilecek olan bir kişiliğe bürünüyorsunuz ve kendimizi tamamen farklı bir şekilde tanıtarak yakınlaşmaya çalışıyorsunuz. Bu yakınlaşmayı başarıp sevgili oldunuz diyelim fakat unuttuğunuz bir nokta var. Sevginin gücü Ego dan fazladır! Ego tamamen devre dışı olur ve gerçek kişiliğiniz ortaya çıkar ve ilişkiniz hemen bozulur. Çünkü siz kız'a tamamen farklı bir kişilikle yakınlaşmıştınız fakat işin içine sevgi girdi ve Ego piyasadan çekildi. Sonra ne olur? Sizin ilişkiniz bozulur bozulmaz Ego yine devreye girer, ve sizin üzülmeniz için milyonlarca neden sayabilir. Kafanızı karıştırır, senaryolar üretir ve sizin üzülmeniz için sürekli karşınıza kanıtlar sunar. Egonun elinde eğer bir koz varsa, bilin ki o koz'u oynayacaktır.

Egonun En Büyük Hazinesi

“Acı,pişmanlık,nefret ve intikam! Bu duyguları sana kim öğretti? Baksana arkana, o gülen adam kim! Sırı duymadın mı? Halen mi değişen Bir şey yok... Gözünü kapat ve o içindeki adama ondan akıllı olduğunu söyle. Sana daha da fazlasınımı gönderiyor? Gülmeye devam et; Çünkü yenilen birisi asla gülmez! Sadece farkındayım, yıkılmadım der!” ECRAİL

Ego boş durmaz, onun için boşa geçen zaman yoktur. Sürekli olarak bizim üzülmemizi bekler. Bu yüzden en yüzük hazinesi pişmanlıklardır. Geçmişte olmuş biten olayları her zaman aklımıza gelmesini sağlar ve bizim olaylar karşısındaki tepkimizi bekler. Eğer üzülmezsek dahada ileri gider, kanıtlar sunar ve olaylarla desteklemeye çalışır. Onun başarısı bizim pişmanlık duymamız olacaktır. Bunun için her şeyi yapar. Hiç olmadık yerde aklımıza bir şey getirir ve uzaktan sırıtarak bizi izler. Oyuna geliriz fakat farkına varamayız. O kadar etkilidir ki, onun düşüncelerini kendi düşüncemiz sanarız ve onun düşünceleriyle hayatımıza yön veririz. Senaryoyu o yazar. Onun kuralları işler ve mutlu olmamız onun keyfine kalmıştır. Bazı durumlarda yaşadığımız mutluluk ise Vezire çıkacak olan piyonun, feda ettiği fili yerken duyulan mutluluk dan farkı yoktur..


Düşünelim geçmişimizi; O kadar büyük acılar var ki, her gün bunları düşünerek bile hayatımızı bitirebiliriz. Ama faydası ne? Bize ne çıkar sağlayacak? Hiçbir faydası yok. Sadece üzüntü ve hayal kırıklıkları. Peki biz ne diye geçmişi düşünüyoruz ki? İşte Ego burada bize bir gülücük gönderiyor. O bizim mutlu olmamızı istemiyor! O bizim geçmişten üzüntü duymamızı bu sayede beynimizi tamamen ele geçirmek istiyor. Zayıf ve çaresiz bir insan her zaman kolay teslim olur. Ego bu durumu biliyor. Geçmişi sürekli kullanıyor. Fakat biz, geçmişten üzüntü duymayı bırakırsak ve geçmişteki olayların bize hayat tecrübesi kazandırdığına ve bazı şeylerimi anlamamız da fayda sağladığını düşünürsek işte o zaman Ego kontrolü kaybedecektir. Çünkü siz artık özünüze dönüyorsunuz ve mantığınız devreye giriyor. Geçmişteki olaylara üzülerek fayda sağlayamıyazağınızı gördünüz. Mantığınız Egoyu bastırıyor. Ve içinizde bir rahatlama ve huzur hissediyorsunuz. Kendimizi üzmenin hiçbir mantığı olmadığını biliyorsunuz. Yaşam kısa, dünyada o kadar çok üzülecek şey var ki! Fakat bizim bu kadar zamanımız yok. Bizim amacımız geleceğe şekil vermek ve daha iyi bir yaşam için hazırlanmak. Ancak bu şekilde bir şeyleri düzenleyebiliyoruz. Farkına varın! Ego size gülüyor! Yem olmak istiyorsanız, bu sizin seçiminizde...

Bazen düşünüyoruz;Hayatın Amacı nedir? Niçin yaşıyoruz, biz niçin varız, öldükten sonra ne olacak? İşte tüm bu sorularının cevaplarını bu kitapda keşfetmenin olgunluğuna ulaşacağınızı düşünüyorum. Sadece olaylara dışarıdan bakın, ve mantığınızı kullanın. Emin olun başaracaksınız.


Tüm olayı baştan özetleyelim. Ego denilen bir varlık var ve bu varlık aslında bizden beslenen, fakat bize alakası olmayan bir varlık. O varlıkla, kendimizi sürekli karıştırıyoruz. Yani o kişiyi kendimiz sanıyoruz çünkü toplumdayken sürekli o varlığa bürünerek hareket ediyoruz, bu yüzden kendi özümüze bir türlü ulaşamıyoruz. Çevrenin etkisiyle o varlık sürekli güçleniyor. Maddi çıkarlar, kişisel faydalar gibi durumlar la o varlığa sürekli kapılarımızı açıyoruz. O kadar kontrolü sağlıyor ki, kendimizi o sanıyoruz. Dünyadaki herkes Egoya sürekli başvurduğundan herkes kendi özünden uzaklaşıyor. Ve toplumda sahte kişilikler meydana geliyor. Bu varlıklar ülkeleri yönetiyor, öğretmenlikler yapıyor hatta dini liderlikler yapıyorlar. Böyle bir toplumda barış ve huzur beklemek saçmalık olur. Saten göründüğü gibi huzur ve barış saten yok...

Egoyu Kullanma Sanatı

Egoyu kullanmak,bu dünyada Cenneti yaşamak için en büyük güçtür. Fakat egoyu nasıl kullanacağız? İşte burası çok önemli. Öncelikle şunu çok iyi biliyoruz ki; Sinirlenmek Egonun kozlarından biriydi fakat biz eğer Egomuzu yönetebilirsek bunda fayda sağlayabiliriz. Üniversitesi sınavına hazırlanan birisi eğer hırs yapıp sürekli ders çalışırsa elbet de başarısını artıracaktır. Veya İş yerinde belli mevkilere gelmek isteyen birisi bu durumu kullanarak başarı sağlayabilir. Ama hiç olmadık yerde sinirlenen birisi elbet de Egonun kontrolü altına girecektir. Burada önemli olan Egonun nerede ve ne zaman kullanacağımızı bilmektir. Eğer Egoyu başarı için kullanabilirsek , bize çok fayda sağlayabilir. Egoyu hayatımızın birçok bölümünde kullanabiliriz. Fakat kontrolü Egoya teslim etmeden bunu yapmalıyız aksi takdirde tamamen Egonun kontrolü altına gireriz. Burada en zor olan, hangi kişiliğimizin Ego olup olmadığını bilmektir. Yani bir olay karşısında sergilediğimiz davranışlar, bizim gerçek kişiliğimiz mi? Yoksa Egonun bizim üzerimizdeki hakimiyeti mi? İşte bu ince çizgiyi anlamak en zor olan taraftır. Çünkü yıllarca Egomuzla beraber yaşadık. O bizim yerimize düşündü, kararlar aldı ve onu kendimiz sandık. Şimdi ise Egoyla kendimiz arasında farkı çözmeye çalışıyoruz. Bu durumda Ego bizi yanıltmak için daha çok devreye girecektir. Aklımızı karıştıracak ve gerçek düşüncelerimizi saklayacaktır. Çünkü o özümüze dönmemizi istemiyor. O hakimiyet kurmak istiyor, tüm kontrolü ele geçirmek istiyor. Şimdi biz köleyiz, o kral konumunda. O ne derse onu yapıyoruz, çünkü onu kendimiz sanıyoruz. Fakat onun kim olduğunu anladığımızda sadece onu başarı için kullanacağız. Yani işimize geldiği gibi onu ortaya çıkarıp sonra tekrardan ondan uzaklaşacağız.


Çok sinirli olduğunuz bir zamanda aynanın karşısına geçin. Kendinizi izleyin, acaba o kişi siz misiniz? Dikkatli baktığınızda Egoyu göreceksiniz. O kişinin sizle alakası yok, o tamamen beyninize sızmış olan sahte bir kişilik. Sizin sinirlendirmek için gerekli olan yapıyı hazırlamış ve sizi sinirlendirmeyi başarmış. O durumda kendinize bakarak gülün, ve seni tanıyorum Ego diye seslenin. Egoya durumun farkında olduğunuzu söyleyin. Sizden uzaklaşacaktır. Onun amacı sizi sinirlendirip, üzüntü duymanızı beklemekti. Fakat meydan okumayla karşılaştı. Eğer siz onun farkıydaysanız, onun sizi yenecek kadar gücü yoktur. Hemen ortadan kaybolacaktır. O zaman mantığınız devreye girecek ve boştan yere sinirlendiğinizi anlayacaksınız.


Egonun boş durmayacağını daha önceden de söylemiştik ve siz bu yazıları okuduğunuz için dahada gücünü artıracaktır çünkü Egoyu tanıdınız ve kolay kolay beni kimse üzemez diye düşünmeye başladınız bile. Yazının etkisini içinizde hissediyorsunuz ve Ego yavaş yavaş sizden çekilmeye başladı. Ama halen son kozlarını oynamadı! İşte bu süreç en tehlikeli durumdur. Artık Ego sizin hayatını kötüleştirmek için daha da çalışacaktır. Eğer bu sınavı verebilirseniz, tüm kontrol sizde olacak sadece gerekli olan durumlarda Egoyu kullanacaksınız.


Düşüncelerinizi izleyin ve size hangi görüntüleri izlettirdiğine dikkat edin. Durup dururken aklınızdan sürekli bir şeyler geçiyor ve aslında bunları siz düşünmüyorsunuz. Fakat size bunları gösterten kim? Siz düşünmediğiniz halde nasıl oluyor da bu görüntüler oluşuyor? Cevap Ego da saklı...


Ego sürekli olarak size görüntüler sunuyor ve beyninizi test ediyor. Oluşan görüntülere verdiğiniz tepkiyi hesap ediyor ve görüntüyü sürekli aklınıza getirmek için hafızasına alıyor. Ve bunları yaparken sizin beyninizi kullanıyor! Söyle düşünün; Geçmişte yaşanan bir olay var, sizin çok üzülmüş olduğunuz bir olay, fakat hiçbir neden yokken birden o olayı hatırlıyorsunuz ve üzülüyorsunuz. İşte Ego bu yüzden sürekli olarak beyninizde düşünceleri dolandırıyor. Çünkü siz o görüntüler içinden canınızı sıkacak olan sahneyi görüp üzülüyorsunuz. Ego bu sayede amacına ulaşmış oluyor. Bu kadar basit bir durum. Bizim yapmamız gereken sadece Egonun kazanmasını engellemek ve bu sayede ömür boyu mutlu olacağız. İlk başlarda zor olabilir. Başkasının ağladığını gülmek kolay Bir şey değil fakat bizde basit insanlar değiliz. Diğer insanlar hasta, bunu başaramayabilirler veya bu yazılanlar saçma gelebilir. Çünkü onların Egosu onların böyle düşünmesini istemiyor, onlar tamamen Egonun kontrolü altında yaşamlarını sürdürmeye mahkumlar. Fakat halen Ego bizi teslim alamadı. Ona meydan okumaya başladık. Egonun bizi teslim aldığını düşündüğümüz zamanlar da bile ona durumdan haberdar olduğumuzu söylemeye başladık. Düşünün bir kere, düşman sizin sınırlarınıza gizlice girmeye çalışıyor fakat siz düşmana durumun farkında olduğunuzu söylüyorsunuz. Düşman tedirgin olacak ve o planını değiştirmek zorunda kalacaktır ve her defasında düşmana bu şekilde uyarılar verirseniz düşman teslim olmak zorunda kalacaktır. Hayat da bu şekildedir. Ego her zaman yaşantınızda olacaktır. Onu tamamen silmek imkansızdır. Çünkü Ego olmadan yaşamak imkansızdır. Fakat onu nerede kullanacağımızı bilmek bizim için çok büyük avantaj sağlayacaktır. Egodan nasıl kurtulacağımız Farkındalık da ayrıntılı olarak anlatılacaktır.

[/LEFT]
Farkındalık


Bu yazıyı okurken, birden durun ve kendinizi düşünün. Şu anda ne yapıyorsunuz? Bu yazıyı mı okuyorsunuz? Aslında tam olarak bu yazıyı okumuyorsunuz, aklınızdan binlerce düşünce geçiyor ve tam olarak yazıya kendinizi veremiyorsunuz. Beyniniz sadece bu yazı için çalışamıyor çünkü halen egonuz devrede ve kitap okumanın farkındalığını yakalayamıyorsunuz. Bu yüzden öncelikle beyninizi boşaltmaya çalışın, sadece kitabı okumayı düşünün. Egoyu devre dışı bırakın, ona durumların farkında olduğunuzu içinizden söyleyin. Daha sonra kitabı okumaya yönelin.


Farkındalık; Yaptığınız olay dışında, hiçbir şey düşünmemektir. Yani, yemek yiyorsanız sadece yemek yemeyi düşününün. Su içiyorsanız sadece su içmenin tadını alın. Sevgilinizle beraberseniz sadece bu mutluluğa odaklanın. Basit gibi mi görünüyor? Dünya üzerinde bunu yapabilen insan sayısı %1'in bile altında. Çünkü Ego son sürat çalışıyor.


Daha önceki yazılarımda Egonun tanımını yapmıştım ve onun ne kadar güçlü olduğunu defalarca dile getirdim. Bu seferde Farkındalık konusun da Ego karşımıza çıkacak. Ego sadece durup dururken bizi üzmekle yetinmeyecek aynı zaman da mutlu zamanlarımızda da karşımıza çıkarak. O anki mutluluğumuzu görmemizi engelleyecek fakat biz bu durumların farkına varabilirsek işte o zaman Farkındalığımızı kazanacağız. Farkındalığı başaran İnsanlar arasında Mevlana, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Nietzsche, Einstein gibi çok büyük insanlar var. Bunların dışında binlerce insan var. Fakat bu sayı dünya nüfusunun çok altında. Farkındalığı anlatırken özlü sözlere, hikayelere ve büyük düşünürlerin yazılarını da yer vereceğim. Şunu unutmayın ki her şey zihinde bitiyor. Bu dünya da iyi veya kötü diye birşey yok. İyiyi ve kötüyü biz belirliyoruz. Bizim için iyi olan başkası için kötü olabilir. Her şey zihnimizin yorumu. Ve her düşüncemiz dünyaya bir enerji yayıyor. Hayatımızı biz şekillendiriyoruz. Mutlu olmamız bizim elimizde, egoyu yenmemiz bizim elimizde. Sadece durumların farkına varabilmeliyiz...

Oyun


Yolda yürürken karşınızdan gelen birisi size omuz atıyor. Ve arkanızı dönüp ona baktığınızda sizin ona söyleyeceğiniz kelimeleri beklermiş gibi durduğunu görüyorsunuz. Yani size rahatsız etmek istiyor, siz ona ne söylerseniz söyleyin kesin yanınıza gelip dövüşmek için uğraşacaktır. İşte Ego burada devreye girecektir. Hemen sizi sinirlendirecek ve o durumda dövüşmeniz için gerekli her türlü ortamı hazırlayacaktır. Fakat siz arkanızı dönüp, “kardeş pardon” deyip geçerseniz işte o zaman Ego uzaklaşacaktır. Çünkü Ego sizden dövüşmenizi bekliyordu. Fakat siz sanki suç sizdeymiş gibi arkanızı dönüp Pardon dediniz. Karşıdaki kişinin sizin hakkında ne düşündüğünün hiçbir önemi yok. Sizi korkak olarak görebilir veya sizle dalgada geçebilir. Bunun hiçbir önemi yok. O kişi hasta, o kişinin kurtuluşu yok fakat siz gelişiyorsunuz. O kişi sizi asla anlayacak durumu gelemeyecektir. İsteseydiniz size omuz atan kişiyi dövebilirdiniz de! Ama bunu yapmadınız, sadece Pardon deyip geçtiniz. Bununla ilgili bir hikayeyi anlatalım;


Dünyaca ünlü Boksör Muhammed Ali, sahilde yürüyüş yaptığı sırada dikkatini bir bayan çekiyor. Bayanın etrafında toplanan 3-4 kişi, kadını rahatsız ediyor. Bayan çaresiz şekilde hiçbir yere kıpırdayamıyor. Boksör; kadının yanına gelip bir sorun olup olmadığını soruyor. Kadının çevresindeki erkekler bir sorun olmadığını ve Muhammed Aliye gitmesini söylüyorlar. Muhammed Ali çok rahat bir şekilde 3-4 kişiyi dövebileceğini biliyor. Dünya şampiyonu olmasından 2 ay sonra gerçekleşiyor bu olay ve halen formunda olduğunu biliyor. Karşısındakiler onun Muhammed Ali olduğunu bilseler saten muhabbete bile girmeden uzaklaşacaklar fakat farkında değiller. Peki ne mi yapıyor Muhammed Ali? Veya siz olsanız ne yapardınız? Büyük ihtimalle 3-4 kişiyi orada paketleyip hakkettikleri dersi verirdik diye düşünüyorsunuzdur fakat Muhammed Ali öyle yapmadı. Kadının etrafındaki erkeklerden birini yanına çağırıp, kimliğini gösterdi. Kimliği gören kişi, özür dileyerek diğer arkadaşlarıyla beraber uzaklaştı. İşte Ego bu oyunda da kazanamadı. Farkındalığı kazanmak hem kendimiz için hemde toplum için büyük bir şans. Büyük bir onur. Böyle büyük bir olgunluğa erişmek elbet de kolay olmayacaktır.

Ego ve Aşk

Ey Gâfil! Sen kendi şehvetine Aşk adını koymuşsun,
Şu halinle o namusu ekberi soymuşsun, Aşkın asıl mânâsının altını
oymuşsun, Bir bilebilsen küstahlığa nasıl doymuşsun. (Hz. Mevlana - Mesnevi )


Aşk sevginin en üst aşamasıdır. Şunu unutmamalıyız ki; Birden karşımıza çıkan bir kıza duyulan his asla aşk değildir. Aşk'ın manası çok büyüktür. Aşk bir bedende 2 kişi olma isteğidir. Bu da imkansızdır! Acı verir ve yanlış kişilerle yaşanıyorsa Egonun kontrolüne girer. Bu yüzden öncelikle kendimizi tanımamız gerekiyor. Ancak o zaman gerçek sevgiye ulaşabiliriz. Hayalimizde bir kadın varsa o kadını arayın! Bulduğunuz kadını,hayalinizdeki kadına benzetme durumunda Ego sizin peşinizi bırakmayacaktır. Ne istiyorsanız önce beyninizde kurun. Sonra; ben bu kadını bulacağım diyerek kendinizi şartlayın. Bulamayağınızı düşünmek çok tehlikelidir! Çünkü evrene bir düşünce atarsanız her zaman evren o düşünceyi gerçekleştirmek için çalışır. Bu konuya “ÇEKİM YASASI”
adlı başlıkta değineceğiz. Burada asıl anlatılmak istenen, neyi istediğimizi bilmektir. Tesellilerle mutluluk olmaz. Hayalinizdekine ulaşma arzusu ve o kişiyi bulma isteğiniz sizi o kişiye götürecektir.


Unutmayın ki; Hayalinizdeki kişiyi bulmak demek, özelliklerini belirlediğiniz kişiye kavuşmak demek değildir! Hayalinizdeki kişiye giderken, gerçek sevgiyi bulduğunuz kişi, sizin gerçek hayalinizdir. Çünkü; Ego sizin hayallerinize sıklıkla karışır ve mükemmeli hedefler. Oysa mükemmellik imkansızdır. Bu yüzden sizin karşınızı o beklenen kişiyi çıkarmaz ve olmadık kişileri mükemmel göstererek sizi yanıltır. Mevlananın sözünü yukarıda belirtmiştik; Bu sözde dediği gibi yanlış kişilerle yaşanan aşk'lar yüzünden Aşk'ı kötülemek hata olur. Çünkü aşk çok büyük bir sevgi akışıdır.

Sevgi ve Engeller

Mutlu bir ilişki için sadece birbirlerini seven çiftler olması yetersiz kalacaktır. Kadın ve Erkeğin geçmişi, gelecek beklentileri ve davranışları ilişkinin akışını değiştirebilir.


“Erkek; kadından güzel bir geçmiş ister. Kadın ise güzel bir gelecek bekler”


Kadının iyi bir gelecek beklentisi İmkan durumunda olmasına rağmen, Erkeğin kadından güzel bir geçmiş istemesi değiştirilemez şartları barındırabilir. Bu durumu Kültür ve Ahlak açısından değerlendirmenin ve bir mantıkla sonuca varmanın hiçbir önemi olmayacaktır. Çünkü hiçbir mantık Sevgiyi azaltmaz! Kadının geçmişte yaşadığı ilişkiler ve bu ilişkilerden ortaya çıkan sorunlar her zaman Erkek açısından sorun olabileceği gibi gelecek açısından da bazı durumları değiştirebilir. Geçmişi silip atmak için Farkındalığı kazanmak önemlidir. Konuyla alakalı bir öyküyü paylaşalım;


Para karşılığı erkeklere satılan bir kadın Hacı Bektaş Dergahının kapısını çalar. Çaresiz haldedir. Kapı açılır;
-Söyle kadın, ne istersin?
Çaresizim Erenler, 30 yaşıma geldim halen sokaklardayım. Erkeklere satıldım. Kimse benle evlenmez. Herkes beni kötüler.
-Kadın, Tövbe ettin mi?
Tövbeliyim Erenler, bana helal olacak Kocamdan başkasına tövbeliyim


Daha sonra Erenler, kadını Dergaha alır. Daha sonra Dergah da evlenmek istediğini söyleyen öğrencilerinden birisini yanına çağırır;


-Bu kadın senin helalindir, evlenmek istermisin?
Ya Erenler siz bana bu kadınımı layık gördünüz?
-Bu kadınla evlenecek kadar adam olamadın mı?

Adam Olmak

Adam olmak Farkındalık ister. Erenlerin dediği gibi; Öyle bir kadınla evlenebilmek için öncelikle kadının geçmişinin önemsiz olduğunu bilmek gerekir, bu durumda Ego sürekli olarak geçmişi hatırlatacağı için Farkındalığı kazanmak şarttır. Farkındalığı kazanmamış kişiler, kadının geçmişte cinsel ilişki yaşadığını öğrenirse tüm ilişkilerini koparırlar. Bu tür kişilerde affetme yoktur. Çünkü Egoları buna izin vermez. Nefret,sinir ve intikam alma duyguları sürekli olarak çalışır. Herkes bu durumu kaldıramayabilir. Sonuç olarak kişi; bir kez evlenmek ister ve evleneceği kişiye sadece kendisinin sahip olma isteği doğal bir hakkıdır. Bu yüzden Adam Olma durumuna gelememiş kişilere kızmak hata olur.


Günümüzde diziler,sinemalar ve toplumda sürekli olarak gösterilen kişilerin Ahlak yapıları üzerinden oluşturulan Genel Ahlak Kuralları, sadece bizde görmek istedikleri kurallardır. Onların, Basına ve Televizyona hakim olmaları, bizim Ahlak yapımızı istedikleri şekle sokma yetkisini vermektedir. Çünkü herkes Egonun kontrolündedir ve bu durumu anlayacak zekaları başkalarının elindedir.


“Ahlak çoğunluğun kabul ettiği ortak kurallardır” Friedrich Nietzsche


Televizyonlarda örnek aldığı sanatçının öpüştüğünü gören bir genç, bunu normal bir şey olarak algılayacak ve uygulamak isteyecektir. Çünkü Nietzsche'nin dediği gibi; Ahlak Kurallarını çoğunluk belirler. Avrupada; çoğunluk öpüşmeyi normal bir durum olarak algıladığı için, doğru bir davranış olarak nitelendirilebilir ve ahlak açısından da sonra derece ahlaklı olarak görülebilir. Fakat gerçek nedir?


Gerçeği görmek için Ego dan kurtulmamız lazım. Herkes öpüşüyor diye bunu normal Birşeymiş gibi görmek, çoğunluğa ayak uydurmaktır. Eğer o mantıkla gidersek hiçbir sonuca varamayız. Ahlaksal bozukluklar oluşur ve sevgi tamamen biter. Eğer bir kişi, güzel bir aile ortamı ve mutlu bir evlilik istiyorsa o şekilde Ahlakını oluşturacak ve kendi ahlakına uygun kişiyi belirleyecektir. Sevgili zamiri altında yapıldığı için, yaşadığı cinselliğin gayet normal olduğu düşünün bir zihniyet çok büyük bir yanılgıya düşmektedir. Çünkü; o mantıkla gittiği sürece, sürekli olarak onla sevgili olmak isteyen binlerce kişiyi bulabilir. Saten aradığı da böyle bir birliktelik ise sorun olmayacaktır. Fakat böyle bir birliktelik yaşayıp, aynı zaman da güzel bir aile ortamı istemek hem kendisi için, hemde karşısındaki kişi için zor olacaktır. Eğer bir kadın; Sevgili olarak gördüğü kişiyle cinsel birliktelik kurarsa nasıl olur da karşıdakinin sevgisini anlayabilir? Erkek kadını elde etmek için her türlü yalana başvurabilir. Aynı zamanda cinsel birlikteliği yaşadığı erkekte soru işaretler şu şekilde oluşacaktır;


-Sevgiliyiz diye benle bir şeyler yaşadı, ilk sevgilisi ben değilim ki!
-Evlilik de bu şekilde olacak, ilk gece heyecanı kalmadı!
-Sevgili olduktan sonra her kadınla yatılır, bunu anladım!


Kadınlar bu durumu anlayacak kadar zekaya mı sahip değiller mi? Yoksa işlerine mi gelmiyor... Kadından kadına değişeceği için hepsini aynı kefeye koymak hata olur.


Erkeklerin genel sıkıntısı, sevdikleri kızın daha önceden yaşadığı ilişkileridir. O kişiyle neler yaşadığı bilinsin veya bilinmesin her zaman Acabalara yer olacaktır. Egonun en iyi çalışacağı alan işte burasıdır. Milyonlarca düşünceyi aklınıza sokar ve her zaman size bu durumu hatırlatır. Farkındalığı kazanamıyan birisi için büyük acıdır.




“Eline,beline,diline sahip ol” Hacı Bektaş Veli


Geçmişte yaşanan ilişkiler her zaman geleceği etkileyecektir. Erkek; Kadınının ilk öpenin, kendisi olduğunu bilmek ister. Tüm erkeklerin kadınlardan tek istedikleri aslında budur. Kadınların daha önceden sevgilileri olabilir, bu durum gayet normaldir. Her kadın ilk sevgilisiyle evlenecek diye Bir şey yoktur fakat cinsel bir tecrübe yaşanacaksa o kişi evleneceği kişi olmalıdır. Kadınları bu durumu anlaması ve kendilerine hakim olması çok mu zordur? Bazı şeylerin evleneceği adama saklaması mantıksız mıdır? Bu durumlar kadının kendi seçimindedir. İstedikleri gibi yaşama haklarına sahiptirler. Fakat gerçekler ortadadır. İyi bir aile ortamının olması ve erkeğin kadına sonsuz güveni için bazı durumlar şarttır. Geçmişte hatalar yapmış ve hatasını kabul eden kadınlar da vardır. Bu kadınlar için zor olan taraf, hatalarını affedecek olgunluğa ulaşmış bir erkeği bulmaktır.


“Erkekler yapıyor Bir şey yok! Kadınlar yapınca laf oluyor “


Yukarıdaki söz klasik kadın sözüdür. Büyük ihtimalle Egonun kontrolünde ağızdan çıkmış bir laftır. Çünkü kadın ile erkek arasındaki ahlaksal durumu anlayacak zekaya sahip olmayan birisi tarafından söylendiği kesindir. Kadın; Toplumun yapı taşıdır. Çocuklar ahlak'ı öncelikle anneden öğrenir. Eğer kadın ile erkek arasındaki eşitliği, Ahlaksak olarak görmek isteyen kadınlar var ise dilediği şekilde bu eşitliği uygulamaya çalışabilirler. Fakat şunu unutmamaları lazımdır; Bu kadınlar adam gibi erkek bulamazlar sadece çapkın erkeklerin anılarını süsleyen kısa öykülerden ibaretlerdir. İçki sofralarına meze, fantaziler'e görsellik olmak dan daha öteye gidemezler!

En ufak hataların tüm geleceğimizi etkilediği ortadadır. Bizim bir anlık davranışımız veya eğlence diye tabir ettiğimiz olaylar farklı düşünenler tarafından ahlak açıcından sınava tabi tutulabilir. Kızların, bu bakımdan kendilerini şansız hissetmeleri saçmadır. Aslında onlara saçma gelen tek nokta, herkesle yatıp kalkamadıklarıdır. Erkeğin herkesle yatıp kalkabilmesi ve kızların böyle yaptığı vakit kötülenmesi, onlar için şansızlık olarak algılanıyorsa saten böyle düşünen bir kızdan ahlak beklemek hata olur. Bu düşüncedeki bir kız'a göre, çaktırmadan yapılan her türlü ilişki gayet normaldir.


Yazılardaki sitemlerin nedeni “Basit Kızlar” dır. Herkes yukarıda ki eleştirdiğimiz hatalara düşebilir. Kimse hatasız değildir. Fakat bu hatalar düzelse bile sorunların devam edeceği ortadadır. Ahlak çok hassas bir konudur. Çünkü; Kültüre,din'e ve dil'e göre değişimler gösterebilir. Sizi siz olduğunuz için kabul eden bir erkek bulmak çok zor olacaktır. Bu yüzden hayatınız boyunca yalan söyleyecek ve gerçek kişiliğinizi yansıtamayacaksınız. Egonuz ile sevgiliniz arasında bir ilişki olacak ve siz o ilişkinin arkasında kalacaksınız. Hatalarım vardı fakat değiştim bile diyecemeyeceksiniz. Çünkü hatalarınızı kaldırabilecek kişi sadece farkındalığını kazanmış bir erkek olacaktır. Sizi Sizsiniz diye seven ve tüm hatalarınıza gülüp geçen o büyük insan.


“Erkeklerin ahlaksal bozuklukları,çapkınlık kitaplarında Helal Olsun sloganlarıyla okunurken, Kadınların ahlaksal bozukları Oruspulaşma adı altında kayıtlara geçer” Ecrail


Erkeklerin zihniyeti her zaman cinselliğe çalıştığı için, sevgiden önce her zaman fizik önemlidir. Kız beğenilir, daha sonra Egodan fayda sağlanarak Kızın Aradığı kişiliğe bürünülür.


Egoyu Kullanarak Kızlarla Yatmak: Kızın özellikleri, nelerden hoşlandığı, ne tür kişilere ilgi gösterdiği tespit edilir daha sonra onun istediği özelliklere bürünen erkek, hedefi için yeni yollar aramaya başlar. Kadının bunu anlaması çok zordur. Çünkü karşıdakini aradığı erkek sanar ve ona sınırsız yetki verir. Erkek de bu durumu kullanarak Kadınla cinsel tecrübe yaşar. Daha sonra erkek bir sonuca varır.


Test Sonucu:Basit Kadın.


Aslında bu tür erkekler çok faydalıdır. Çünkü; basit kadınları çok iyi ortaya çıkarırlar. O kadınlara göre şu söz önemlidir “Yaptım, çünkü aşık oldum” Peki kime aşık oldun? Aşık olmak yatıp kalkmayı gerektirir? Bu yazılar, bu kadınları sinirlendirecek ve teselli olarak bu yazıların saçma olduğunu düşüneceklerdir çünkü Egoları onlara bunları fısıldamaktadır.


Basit Kadın! Sen aslında en yüce kadınsın. Eğer hatanı anladıysan ve hepsini pişmanlık olarak görüyorsan işte o vakit sen, eli öpülecek kadınsın. Hatalarını affetmeyen, seni geçmişle sorgulayan zihniyet elbet de sana mutluluk veremez. Senin aradığın olgun erkek, ancak geçmişini bilen ve bunu kabul etmiş bir erkekle olacaktır. Sen artık Basit Kadın değilsin! Basit Kadın pişmanlık duymaz ve bu durumları modernleşme adı altında yapar. Fakat sen hatalarını görmüş, olgunlaşmış ve pişmanlıklarla dolusun. En büyük mutluluk senin hakkındır. Yüce Kadın; Senin de en büyük düşmanın basit kadınlar olmalıdır. Onlar toplumun düşmanı, egonun kozlarıdır!


Bu yazılarının amacı; kızlara gerçekleri anlatmaktır. Yazı ağır bir dille yazılmıştır, doğrudur! Fakat bu yazıyı eleştirenler sadece Basit kadınlar olacaktır. Hatalarını anlayan veya bu hatalara hiç bulaşmamış kadınlar için bilgi verici bir yazı olduğunu düşünmekteyim. Erkek beyninin sadece sekse çalıştığı ve bu yolda Egoyu bile kullandığını anlatmaya çalıştım. Sizin tüm hayatınızı ufak seks tecrübeleriyle, Basit veya Zor kadın olarak değerlendirdiklerinden bahsetdim. Çok ufak bir hatanın geçmişinizi değiştirdiğini anlamışsınızdır. Toplumda farkındalığını kazanmış insan sayısı %1 nin altındadır. Hayat sizin elinizde. İstediğiniz şekilde yön verebilirsiniz. Ama şunu unutmayınız ki; hatalarınızı affetseler bile vicdanlar hesap sorar... Dikkat edin. Bu hayat sizin mi? Yoksa sizinle yürüyenlerin mi?
Alıntı Değildir!
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Mutsuzluklar EGO yoluyla gelir...



Bir Zen üstadı sokak boyunca yürürken bir adam koşarak gelmiş ve sert bir şekilde ona vurmuş. Üstat yere düşmüş. Ayağa kalkmış ve önceden yürüdüğü yönde, geriye bile dönüp bakmadan tekrar yürümeye başlamış. Yanında bir öğrencisi varmış. Şoka uğramış. "Bu adam da kim? Bu nedir? Böyle birileri yaşıyorken, herhangi birisi gelip sizi öldürebilir. Ve siz adamın kim olduğunu, bunu neden yaptığını merak edip dönüp bakmadınız bile" demiş. Üstat da, "Bu onun sorunu, benim değil" demiş.



Siz aydınlanmış birisiyle çatışabilirsiniz, ama bu sizin sorununuzdur, onun değil. Ve bu çatışmada incinirseniz o da sizin kendi sorununuzdur. O sizi incitemez. Bu bir duvarı yumruklamak gibidir canınız yanacaktır ama duvar değildir sizi inciten.



Ego sürekli problem peşinde koşar. Neden? Çünkü kimse size ilgi göstermezse, ego acıkmış hisseder. O ilgi ile yaşar. Dolayısıyla, birisi size kızgın ve sizinle kavga ediyorsa, bu bile iyidir, çünkü en azından ilgisi üzerinizdedir. Eğer birisi severse, iyidir. Eğer kimse sizi sevmiyorsa, o zaman kızgınlık bile iyi olacaktır. En azında ilgi üzerinizde olacaktır. Fakat, kimse size hiç bir ilgi göstermezse, kimse sizin önemli birisi olduğunuzu düşünmezse, o zaman egonuzu nasıl besleyeceksiniz? Diğerlerinin ilgisine ihtiyaç vardır.



Milyonlarca şekilde insanların ilgisini çekersiniz; belli bir tarzda giyinirsiniz, güzel görünmeye çalışırsınız, çok kibar olursunuz, roller edinirsiniz, değişirsiniz. Ne tür koşulların geçerli olduğunu sezinlediğinizde, hemen insanların size ilgi göstereceği yönde değişiverirsiniz. Bu çok derinden bir dilenciliktir Gerçek bir dilenci ilgi arayan ve talep eden kişidir. Ve gerçek imparator da kendi içinde yaşayandır; onun kendi merkezi vardır, başka kimseye bağımlı değildir.



Buddha bodhi ağacının altında oturuyor; o an dünya yok oluverse, Budha için bir şey fark edecek midir? Hiçbir şey. Hiçbir şey fark etmemiş olacaktır. Tüm dünya kaybolsa bir fark yaratmayacak çünkü o merkezine ulaşmıştır.



Ya siz; şayet eşiniz kaçar, sizi boşar, başka birisine giderse tamamıyla dağılırsınız - çünkü o size ilgi gösteriyordu, özen gösteriyor, seviyor, etrafınızda dolaşıyor, sizin kendinizi birisi olarak hissetmenize yardım ediyordu. Tüm imparatorluğunuz kayboldu, siz dağılıverdiniz. İntihar etmeyi bile düşünmeye başlarsınız. Neden? Neden karınız sizi terk edince intihar edesiniz? ? Neden kocanız sizi terk edince intihar edesiniz? Çünkü kendinize ait bir merkeziniz yok. Karınız size merkezi veriyordu; kocanız size merkezi veriyordu.



İnsanlar bu şekilde varolurlar. Böylelikle insanlar başkalarına bağımlı hale gelir. O çok derinden bir köleliktir. Ego bir köle olmak zorundadır... O başkalarına bağımlıdır. Ve sadece egosu olmayan kişi ilk defa olarak efendidir; artık o bir köle değildir. Bunu anlamaya çalışın. Ve egoyu kendi içinizde aramaya başlayın, başkalarında değil, bu sizin işiniz değildir.



Kendinizin ne zaman mutsuz hissedecek olursanız hemen gözlerinizi kapayın bu mutsuzluğun nereden gelmekte olduğunu bulmaya çalışın ve her seferinde göreceksiniz ki, sahte merkeziniz başka biriyle çatışmakta. Siz bir şey umdunuz ve gerçekleşmedi. Siz bir şey beklediniz ve tam tersi oldu - egonuz sarsıldı, mutsuzsunuz. Yalnızca bakın; ne zaman mutsuz olursanız, neden olduğunu bulmaya çalışın.



Sebepler sizin dışınızda değil. Temel neden içinizdedir ama siz her zaman dışarı bakarsınız, her zaman sorarsınız: Beni kim mutsuz ediyor? Benim kızgınlığımın sebebi kim? Beni kim hayata küstürüyor? Ve dışarı bakarsanız göremezsiniz. Sadece gözlerinizi kapayın ve her seferinde içe bakın. Tüm mutsuzluğunuzun, kızgınlığınızın, can sıkıntınızın kaynağı sizde, egonuzda gizli. Ve kaynağı bulursanız, onun ötesine geçmeniz kolaylaşacaktır. Eğer sizin başınıza dert açan şeyin kendi egonuz olduğunu görebilirseniz, ondan kurtulmayı tercih edersiniz çünkü hiç kimse mutsuzluğunun kaynağını anlayacak olduktan sonra onu taşıyamaz. Ve şunu unutmayın ki, egodan vazgeçmeniz için bir neden yoktur.



Ondan vazgeçemezsiniz. Ondan kurtulmaya çalışırsanız, "Alçak gönüllü oldum" diyen, daha zor fark edilen türden bir egonuz olacaktır. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Bu kendini gizleyen bir egodur ama ölü değildir. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Alçak gönüllü olmayı kimse deneyemez, ve kimse kendi çabasıyla alçak gönüllülüğü yaratamaz, asla! Ego ortadan kaybolunca, alçak gönüllülük size gelir. O yaratılan bir şey değildir. O gerçek merkezin gölgesidir. Ve gerçekten alçak gönüllü bir adam ne alçak gönüllüdür ne de bencil. O sadece basittir. Hatta alçak gönüllü olduğunun bile farkında değildir. Eğer alçak gönüllü olduğunuzun farkındaysanız, orada ego vardır. Alçak gönüllü kimselere bakın. Kendilerinin gerçekten alçak gönüllü olduğunu düşünen milyonlarca insan vardır. Yerlere kadar eğilirler, ama izleyin onları en sofistike egoistlerdir onlar. Artık onların besinlerinin kaynağı alçak gönüllüktür. "Ben alçak gönüllüyüm" derler ve sonra da size bakıp sizin onları takdir etmenizi beklerler. Sizin onlara "Sen gerçekten alçak gönüllüsün" demenizi isterler. "Aslında sen dünyanın en alçak gönüllü kişisisin; hiç kimse senin kadar alçak gönüllü değil". Sonra da yüzlerine gelen gülümsemeye bakın. Ego nedir? Ego "Kimse benim gibi değil" diyen bir hiyerarşidir. Alçak gönüllülükle kendisini besleyebilir. "Kimse benim gibi değil, ben en alçak gönüllü kişiyim."



Zamanın birinde: Sabahleyin hava henüz aydınlanmamışken fakir bir dilenci caminin birinde dua etmekteydi. Kutsal bir gündü ve o dua edip şöyle diyordu, "Ben bir hiçim. Ben fakirlerin en fakiriyim, günahkârların en büyüğüyüm" Birden. bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunu fark etti. Adam ülkenin imparatoruydu ve bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunun farkında değildi - karanlıktı ve imparator da, "Ben bir hiçim. Kimse değilim. Sadece kapındaki bir dilenciyim" diyordu. Başka birisinin daha aynı şeyleri söylediğini duyduğunda imparator dedi ki, "Durun! Beni geçmeye çalışan da kim? Sen kimsin? Bir imparator 'bir hiç olduğunu' söylerken, onun önünde aynı şeyi söylemeye nasıl cesaret edersin?"



İşte ego böyle çalışır. Çok zor fark edilir. Onun çalışması çok kurnazca ve derindendir, çok çok uyanık olmalısınız, ancak o zaman onu görebilirsiniz. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Yalnızca tüm mutsuzlukların, acıların ego yoluyla geldiğini görmeye çalışın. (OSHO)
 
Üst