Mayalar Neden Yok Oldu?

Samael

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Eki 2010
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Mitolojinin en unutulmaz efsaneleri
Yüzyılın başından beri bilim adamları Mayalar´ın kim olduklarını, nasıl
yaşadıklarını, ve uygarlıklarının bir anda neden yok olduğunu
araştırıyorlar. Bu garip uygarlık MS 300´lerde dünyanın en gelişmiş
uygarlığıydı ama dünyanın güneşin çevresinde 365 günde döndüğünü dahi
bilen Mayalar tarihin en kanlı kasaplarıydılar ve yemeklerini dahi yarım
bırakarak birden yok oldular. Bilim Mayalar´ın bilimi ve kültürü vardı,
onlara bu bilgiyi kim öğretmişti?

Guetamala ormanlarındaki, kan kırmızı rengindeki piramidin önünde, büyük
bir kalabalıklar saatlerdir ayakta bekliyordu. Kimse kıpırdamıyordu; tüm
gözler, piramidin doruğundaki ataların bilgileriyle dolu süslü
kafatasındaydı. Kalabalık kralın hareketlerini göremiyor fakat dinsel bir
ayin olduğunu anlayabiliyordu. Kral yanardağda oluşan keskin taşları alıp
penisini delecek ve sonra yaranın üstünü bir iple bağlayıp; kanın ağaç
kabuğundan yapılmış kaba akmasını sağlayacaktı. Daha sonra bunu alıp, bir
ateş yakacak, bu ateşten yükselen duman aracılığıyla iblisle konuşacaktı.
Ve Kral, ortaya çıktı peştemalinin altından kanlı elini göstererek,
atalarının mesajını daha öncelerde de olduğu gibi yine haykırdı; "Savaş
için hazırlanın" Kalabalık, neşe içinde tekrarladı. Artık kan dökme zamanı
başlamıştı.

Savaş, onların yaşamıydı...

Mayalar kimdi? İnanılmaz büyüklükteki piramitleri Amerika'nın ortasına
inşa eden ve sonra birdenbire terkedip kaybolan bu insanlar kimdiler?
Neden o garip dinsel kurallara inanıyorlardı? Bu sorular bugüne kadar
sayısız bilim adamının zihnini kurcaladı.150 yıl geçtikten sonra Maya'lar
daha anlaşılır olmaya başladılar. Artık, Maya'ların MS. 250-900 arasında
yaşadıklarını, dönemlerinin en gelişmiş yazı sistemini bulduklarını,
matematikle ilgilendiklerini , astrolojik takvimler oluşturduklarını ve
piramitler inşaa ettiklerini biliyoruz. Bugüne örnek olacak mimari
örnekler bulundu. İnşaatlarını, yağmur ormanlarına zarar vermemek belli
zamanlarda yapıyorlardı. Mayalar doğallığın bozulmaması için bize iyi bir
ders vermişlerdir, Güney Belize'nin orman kaplı dağlarında; yeni bulunan
dört Maya kenti gösteriyor ki; Maya'lar buralarda yaşamaktan
kaçınmışlardı, işte buraları 900'lü yıllarda yokolan Maya'ların toplumsal
yaşamları hakkında henüz çözülememiş bir çok soruya ışık
tutacaklardı. "National Geographic" yazarlarından arkeolog George
Stuart; "Her sabah uyandığımda Maya'lar hakkında ne kadar az şey
bildiğimizi düşünüyorum, bu tropik iklimde nasıl yaşadıklarının %1 ini
ancak biliyoruz" diyordu. Kısıtlı imkanlara rağmen, arkeologlar, sanat
tarihçileri, yazıt uzmanları, antropologlar, coğrafyacılar, ve dil
uzmanları yıllardır Maya'ların peşinde. Ortada, Mayamanik bir durum var;
Tennesse Üniversitesi arkeologlarından Arthur Demarest son 4 yıldır Kuzey
Guetemala'da Maya kenti Dos Pilas'ı inceliyor. Demarest´e göre ormanın
içinde kayıp kentler var; buralarda çözümlenemeyen yazıtlar bulunuyor ve
bu yazıtlar Maya'ların ani yok oluşunu açıklayabilir. Ortaya çıkan bilgi
patlaması, şiddetli tartışmalar yarattı. Herkes kimin kuramının doğru
olduğunu tartışıyor. Yine de uzmanlar bir görüş üzerinde fikir birliğine
vardılar; savaş, Maya halkının oluşmasında ve yaşamında kilit noktaydı.

Maya kentleri yaşamak için değil miydi?

Maya'ların spordan dine kadar her konuda işkence ve kurban törenleri
düzenliyorlardı. Meksikalı Antropolojist Carlos Navarette "Bu, Mayayla
ilgilenenleri şok edecek bir iddiadır" diyor. Klasik Maya Kültürü'nün
oluşmaya başladığı MS 250´den sonraki yüz yıllarda, küçük çatışmalardan,
büyük savaşlara dönüşen kabile çekişmeleri, görkemli kentlerin hayalet
kasabalara dönüşmesine neden oldu. İlk batılı araştırmacılar olan Stephens
ve Latherwood, büyüleyici diye tanımladıkları Copan, Palenque, Uxmal ve
diğerleri hakkında kitaplar yazmaya başladılar. Stephens'in yazdığı
başarılı kitaptan sonra onu, Catherwood ve diğer yazarlar takip etti.
Sonraki yarım yüzyılda Popol Vuh (Mayaları anlatan kutsal kitap) ve
"Relacion de las Cosas de Yucatan" adlı kitaplar yayımlandı. 16. yüzyıldan
sonra piskopos Diego de Landa, Maya kültürüne karşı İspanyol zaferlerini
anlatan bir kitap yazmıştı. 1890'larda ise, İngiliz araştırmacı Alfred
Maudslay değişik kaynaklardan derleyerek, Maya kentlerinin
mimarisini anlatan bir kataloğu oluşturdu. Tüm bilgiler, 19. Yüzyıl
bilginlerini hiyeroglif yazılarını yorumlamaya, Mayaların tarihini yeniden
incelemeye ve bu toplumun neden yok olduğunu araştırmaya itti. 20.
yüzyılın ilk yarısında daha çok kazılar ve kataloglar yapıldı ama hala
ortaya ciddi bir şey çıkmamıştı. 1950'lerde Carnegie Enstütüsü'nden J.
Eric Thompson ve Slyvanus Morley, bölgeyi incelemeye aldılar onlara göre
bulunan kentler, yaşamak için değil dinsel ayinler için yapılmıştı.
Yazıtlarda astronomi ve takvim çalışmaları yer alıyor fakat tarihi
olaylar, çiftçilik yöntemleri ve tarımdan bahsedilmiyordu. Böylece bu
mekanların sadece özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı
kanıtlanıyordu. Morley ve Thompson; Mayaların yok oluşlarına ait bilgileri
antik kentlerden elde edemeyeceklerini düşünüyorlardı. Çağdaş bilginler
ise, daha iddialı ve umutludur ama modern teknoloji gibi bir de
avantajları var; radyo karbon testi gibi... Dos Pilos'ta çalışan Arthur
Demarest MS.
761'den önce ve sonra olarak Mayaların tarihçesini iki bölüme ayırdı.
761'den önce savaşlar düzenliydi; kabileleri tek bir yönetim altında
toplamak için yapılırdı. Ama 761'den sonra savaşlar; kabile üstünlüğüne ve
malların yağmalanmasına dayanmaya başladı. O yıl, Dos Pilos Kralı
kabilelere dur demek için savaş açtı ama Tamarindito'da yakalanarak kurban
edildi. Demarest'e göre; bu dönemden sonra ortaya çıkan soylu kanun
yapıcıları, çıkar uğruna birbirlerini yemeye başladılar ve güçleri çok
arttı. Böylece sivil iç savaş başladı; işte bu da Mayaların sonu oldu ve
buna benzer olaylar başka bölgelerde de yaşandı.

Susuzluk ve nüfus patlaması kuramları;

Florida Üniversitesi arkeologlarından Arlene ve Diana Chase'e göre
Belize'de yaptıkları araştırmaların sonucunda, kabile savaşları Mayaların
sonunu hazırlamıştı. Bu iki arkeolog, kazılarda binalar üzerinde hasarlar
tespit etmişler ve gömülmemiş bir çocuk iskeletiyle, silahlar bulmuşlardı.
Bir çok uzman yok oluşun nedenini savaşlara bağlarken, başkaları bunun tüm
hikaye olmadığını düşünüyorlar. Diğer neden; yağmur ormanının ekolojik
dengesindeki ani bir bozukluk olabilirdi. Arizona Üniversitesi arkeoloğu
Patrick Culbert; "Yeraltı çalışmalarından anladığımıza göre, neredeyse
orman tamamen yok olmuş" diyordu.Su sıkıntısı, yok oluşlarında rol oynamış
olabilirdi. Cincinnati Üniversitesi arkeologlarından Vernon Searborugh
ise,

Tikal'deki kazısında gelişmiş kanalizasyon sistemleri buldu. Yılın 4 ayı
yağmurlu bir bölgede yaşayan bu insanların ani bir susuzluğa uğramaları
gerçekten yok oluş nedeni olabilirdi. Bir başka neden nüfus patlaması
olabilir, yirmi kentten toplanan verilerden anlaşıldığına göre km kareye
200 insan düşüyordu. Culbert'e göre; endüstrisi olmayan bir toplumda nüfus
bir sorun olabilir. Araştırmacılar, kazılarda, iyi gelişmemiş çocuk
iskeletleri buldular, bu da yetersiz beslenmenin göstergesiydi. Yine
Culbert, böyle karmaşık ve kalabalık bir toplumun çöküş nedeninin; savaş,
çılgın bir kral, açlık ya da susuzluk olabileceğini düşünüyor ve ekliyor
"Böyle bir toplumun çöküşü için milyonlarca neden söylenebilir." .

Takvimi ve diş dolgusunu bilen insanlar;

Bu çöküşten çıkarılacak ders nedir? Birçok uzman, çevreci mesajlar
veriyorlar; Culbert; "Nüfus patlaması, ekolojik rengeyi bozdu ve
milyonlarca insan öldü." diyor. National Geographic dergisi yazarı George
Stuart; bu fikre katılıyor ve bu bilgilerin günümüz dünyasının sorunlarını
yeterince çözemese bile önemli uyarılarda bulunduğunu düşünüyor. Ona göre
en önemli mesaj, yağmur ormanlarını kesmemek ama diğerleri bundan pek emin
değil. Hiyeroglif uzmanı Stephen Houston de, Mayalardan daha pek çok ders
alınacağı düşüncesinde; "Çok farklı bir toplumdular ve onları bir arada
tutan çok başka bir şeydi". Arkeologlar, Mayaların gerçekten farklı bir
toplum olduğunu, onların günlük yaşamlarından çıkarıyorlar. Mezarlarda
bulunanlar, gömütler, alelade evlerin mimarisi ve bulunan duvar resimleri;
ortalama bir Maya gününün nasıl geçtiğini bizlere gösteriyor. 5-7 kişiden
oluşan tipik bir Maya ailesi kahvaltıda sıcak çukulata, yeterince zengin
değillerse haşlanmış mısır ve şeker kamışı
yiyorlardı ve "atole"denilen bir içki içiyorlardı. Genelde evler tek
odalı ve çamur sıvalıydı. Büyük olasılıkla gün içinde mısır, bezelye,
tavşan ve hindi yiyorlardı. Hasat mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken,
kadınlar evde yemek pişiriyorlardı. Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor
ve evin reisi küçük bir dini ayinle atalara dua ediyordu. Zamanlarını
sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşa ediyorlardı.
Genelde düğün törenlerine ve kutlamalara katılıp, astrolojik ve takvimsel
çalışmalara katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top
oyunları düzenliyordu. Kaybedenler piramide asılıyor ya da kurban
ediliyordu.

Çiftçiler bu günler için yemek hazırlayıp, standlar açıyorlardı.
Mayalar´ın gelişmiş bir estetik anlayışı vardı. Yale Üniversitesi
antropoloğu Michael Coe "Mayalar" adlı kitabında; "Aileler çocuklarının
burunlarına onların gücünü artırıcı süsler takarlardı" diye yazıyor.
Mayalar aynı zamanda bebeklerin iskeletlerine şekil vermek amacıyla onları
sararlar ve koni şeklinde bir şapka takarlardı. Belki de günümüzün beşik
ve kundak alışkanlığı onlardan miras kalmıştır. Bazı araştırmacılar, bu
şekildeki kafataslarının bu alışkanlığın sonucu olduğunu ileri sürüyorlar.
Mayalar dişlerini bazen "T" şeklinde bazen de delerek doldururlardı
(anestezi yapıp yapmadıkları kesin değil). Dişlerini çoğunlukla değerli
taşlarla en çok da yeşimle kaplarlardı. Coe'ya göre; genç erkekler
evlenene kadar kendilerini siyaha boyuyorlar daha sonra ise değişik
dövmelerle süsleniyorlardı. Bu bilgiler sadece bulunan nesnelerden değil
geride bıraktıkları hiyerogliflerden de öğrenildi.

"Birden beyin kanallarım açıldı..."

Maya yazıtları, çeşit ilgi alanları oluşturdu. Güney Alabama Üniversitesi
sanat öğretmeni Linda Schele eski yazıtlar konusunda birdenbire ortaya
çıkan ilginç bir örnektir. 1970 yılında Meksika ziyaretinde, Palenk
konferansında Schele; 7. Yüzyıl başlarından 8 Yüzyıl sonlarına kadar
yaşayan yasa yapıcıların kanunlarını 2.5 saat süren bir konuşmada açıkladı
ve bunlar doğruydu. Bu nasıl olmuştu? Çünkü Schele bir amatördü;
Profesyoneller kabartmaların açıklamasının bir çeşit içgüdüye ve sezgiye
bağlı olduğunu söylüyorlar. Verilen yazı sistemine uyularak çözülmüş
olabileceğini de ekliyorlar. Linda Schele; "Aydınlanma dakikaları
kariyerimin dönüm noktasıydı. Birden beyin kanallarım açıldıve herşey
yerli yerine oturdu" diye anlatıyor. Bu olaydan sonra, bir çeşit dil çözüm
devrimi başladı. Bölge genç tarihi yazıt uzmanları ile doldu. 34 yaşındaki
Stephen Houston ile 28 yaşındaki David Stuart'da bunlara dahildi.
Kariyerlerine çok küçük yaşlarda başlamışlardı. Maya arkeoloğu George
Stuart'ın oğlu ilk Maya gezintisini 3 yaşındayken yapmıştı ve1984'de 18
yaşındayken çözdüğü bir Maya grafiğiyle, Mac Arthur Derneği tarafından en
genç yazı çözücüsü ve dahi ilan edildi. Stuart'ın sonraki projesi şimdiye
kadar çözülmüş tüm Maya yazıtlarını inceleyen bir katalog yapmak.
Neredeyse yüzyıllık bir çalışma bu ve genç Stuart; "Bu çalışma benden
sonra da aranan bir kaynak olacak" diyor.

Bir uygarlığın umutsuzluğu ;

Bir çok örnekte görüldüğü gibi kabartmalarda propaganda da var; düşünün,
Körfez Savaşı'ını anlamak için Saddam'ın konuşmalarının duvarlara
yazıldığını... Arlen Chase; Mayalar´ın politik ve sosyal yaşamlarını
çözmek için bu yazıtları okumanın yeterli olduğunu, arkeolojinin bunların
sağlamak için gerekli olduğunu ifade ediyor. Houston ise, yazıtların
propaganda ile dolu olduğunu ama yine de bir toplumu anlamak için yararlı
olduğunu söylüyor. Maya yazıtlarını deşifre etme üzerindeki tartışmalar
sürüyor, ve hiçbir zaman nihai çözüm bulunmayacak. Çünkü yeni bulgular
farklı bakış açıları getiriyor. Chase'in araştırmalarına dayanarak
söylenebilir ki, Mayalar orta sınıf bir toplumdular. Mezar kazıları, yaşam
tarzlarının, bilimsel yönleri kadar gelişmediğini gösteriyor. Kimyasal
toprak araştırmaları, iskelet incelemeleri bize onların hastalıklarını,
tarım yöntemlerini hatta iklim koşullarını bile gösteriyor. Birçok
araştırmacı ve bilim adamı hala Mayalar´ın yokoluş gizeminin
peşinde. David Freidel, Mayalar´ın tarihte eşine az rastlanan bir
umutsuzluğa düşmüş oldukları görüşünde; ona göre, geçmişe bakıldığında
Mayalar´ın ulaştığı bilimsel ve toplumsal düzeyin nedeni, hayalgücü ve
reel eylemin dışındadır çünkü onlar yaşamı anlamlı kılmak istiyorlardı.
Mayalar´ın birden yokoluş nedeni veya nedenleri hala bilinmiyor, dev bir
uygarlık nasıl ve neden kayboldu? Uxmal´da yarısı yenmiş yemek tabakları
hala durmaktadır; kimden ya da neden kaçtılar ve en önemlisi şu anda
onların kalıntıları nerede?

Meksika'daki tur rehberleri bir öykü anlatırlar. Bir turist, korku içinde
piramitlere bakar ve rehbere dönüp; "Bu binaların hepsi çok güzel, fakat
tüm insanlar nereye gitti?" der. Rehber kafasını alaycı bir şekilde
sallayarak cevap verir; "Şu anda bir Maya ile konuşuyorsun, bizler hala
buradayız hiç bir zaman burayı terk etmedik. Yaşanan karmaşa,Maya
bilmecesinin kalbindedir. Bilim adamları binlerce yıl öncesindeki Maya
İmparatorluğu´nu araştırırlarken bugün Guatemala çevresinde 1.200.000,
Belize çevresinde ise, 5.000.000 Maya insanı yaşıyor. Etnik olarak, onlar
dünyanın en gelişkin imparatorluğunu, Orta Amerika'da kurmuş insanların
soyundan geliyorlar. Maya kalıntılarını gezmeye gelen birçok turist Orta
Amerika'da eski Mayaların torunlarının yaşadığını öğrenseler şoka
girerlerdi. Yüzyıllardır olagelen kültür etkilenmesinden sonra Orta
Amerika'da Mayaların torunları yeni bir kültür yaratarak yaşamlarını
sürdürüyorlar. Orta Amerika'da yaşayan Mayaların torunları şimdi sadece
gelen ziyaretçiler için atalarının kıyafetlerini giyiyorlar. 1992´de
Orta Amerika'nın yerlileri olan Maya halkına karşı Meksika devleti
tarafından zulmedildi, yapılanlar, insan haklarına aykırıydı.1990'daki
toprak kavgasında 11 kişi, bundan iki yıl önce de Maya halkından 100 kişi
yakalanmış ve işkence edilmişti. 30 saat boyunca hiç bir tıbbi müdahale
olmadan aç bırakıldılar ve Mayalar, 140.000 Guetamalalıyı öldürecek
gerilla savaşına başladılar. Hükümet onların köylerini yaktı.16.yy'da
İspanyol istilası sırasında birçok yerli, dini inançlarından
uzaklaştırılmışlardı. Kabartmalar yıkılmış, dini inançlarına ait olan
herşey misyonerler tarafından harap edilmişti. Yeni koloniler kurmak için
köle gibi çalıştırıldılar. 400 yıl boyunca İspanyollar tarafından
ezildikten sonra Meksikalılar tarafından işgale uğradılar ve hala
öyleler... Bugün Meksika Hükümeti, insan hakları adına Mayalara eşit şans
tanıyacaklarını açıklamasına rağmen; Mayalar hala sosyo ekonomik sıranın
en
altındalar. Chipas'ta 9 tane yerli dili konuşuluyor ve Meksikalılar
azınlıklara rağmen iktidarı ellerinde tutuyorlar. Ne yazık ki, yerli
nüfusu ülke potansiyelinin çok üzerinde. Ayrıca yerlilerin % 70'i su
sıkıntısı çekiyor. Bu kötü koşullarda birçok Maya insanı modern yaşam
şartlarını reddederek eski alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Dağlarda
yaşayan Mayalar, 4000 yıl önceki ataları gibi yaşıyorlar...


Bence bunların olması gerekiyordu. Çünkü maya medeniyeti çok bilgeydi ve dünyanın ve evrenin sırlarını çözebilirlerdi. Ve Tanrı'da bunun olmasını istemiyordu ve sonuçta bu....
 

DreamDuality

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
1,067
Tepkime puanı
150
Güzel bir paylaşım olmuş.
Bu konuda pek çok teori var.
Bana en yakın teori; kurbanlarını su kannalrına attıklarından dolayı zehirlendikleri yönündeki dir.
Bİr bakıma bilinç seviyesi bu kadar yüksek bir topluluğun böyle kolayca yeryüzünden gelip geçmesi de pek mantıklı değil.
Belki de yok olmamışlardır; kimbilir.
 

yalnizs

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ara 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
bu insanlar yemeklerini yarım bırakarak ortadan kayboldular, hala bu yarım bırakılmış yemekler görülebiliyor. dolayısı ile sudan zehirlenme pek mümkün değil. iskeletlerdeki gelişme bozuklukları, açlık belirtileri de ani kayboluşu açıklamıyor. ancak çok korkup kaçmalarına neden olan birşey olmalı bence
 
Üst