Einstein'in beyni

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
97
Beyninin paryetal lobunun normal insanların beyinlerine göre daha geniş olduğundan başka elle tutulur bir şey bulunamadı. İşin kötüsü, geçmişte Einstein’ın beynini inceleyen bilim adamları da bundan farklı bir sonuca ulaşmamamışlardı, dolayısıyla bu cephede yeni bir şey yok.

Bu seferki girişim, Florida Devlet Üniversitesi’nde antropolojist Dean Falk tarafından yapıldığını öğreniyoruz. Eski incelemelerin aksine, bu sefer Einstein’in beynine ulaşma imkanı yokmuş (anlaşılan artık her isteyene, açın şunu, bir bakacağım diyene göstermiyorlar). Bu yüzden, Dean Falk hanım, fosiller üzerinde uygulanan bir araştırma tekniğini Einstein’in beyni üzerinde de denemeye karar vermiş ve ölümünden sonra çekilen Einstein’in beyninin fotoğraflarını çalışmasında temel veriler olarak kullanmış.
Einstein'in beyninin 1955 yılından beri vücudundan ayrı saklandığı ancak 1978 yılında açıklandı.

Yazımızın bu heyecanlı bölümünde, aniden hikayeyi durduruyor ve okuyucuyu geçmişe götürüyoruz. Çok değişik bir yazım tekniği, siz denemeyin sakın.
Pişmiş tavuğun başına gelmeyenler Albert Einstein’in başına (daha doğrusu beyninin başına) mı geldi?

Einstein'ın vesikalık fotoğrafı

Albert Einstein 1955 yılında New Jersey’deki Princeton Hastanesi’nde hayata gözlerini yumduğunda, Thomas Harvey adındaki hastanede çalışan bir patolog Einstein’in beynini yerinden çıkardı, üzerinde bazı ölçümler yaptı ve bir kavanozun içinde saklamaya aldı. Harvey’in bir meslektaşı ise aynı tarihlerde beynin büyük bir bölümünü 240 tane domeste küplerine benzer küçük parçaya böldü ve mikroskop saydamlarına yerleştirdi. Bu parçalar birçok bilim adamına araştırma için zaman zaman gönderilse de, bugüne kadar konu hakkında yayınlanan bilimsel makale sayısı bir kaç taneyi geçmiş değil.
Harvey, mesleki kariyeri boyunca ABD içerisinde oradan oraya tayin (!) oldukça kavanozu da yanında taşıdı ve en sonunda biraz dağılmış olan beyni (bu tanımlamaya kendim de çok güldüm yazarken) 1998 yılında halen bulunduğu Princeton Üniversitesi Tıp Merkezi‘ne verdi. Kendisi de 2007 yılında hakkın rahmetine kavuştu.
Back to the future!
Şimdi o günden bugüne yapılan araştırmaları ışık hızıyla geçip, son yapılan araştırmanın hikayesini anlatmaya devam edelim. Ne demiştik? Einstein’in beyninin çoğu parçası oraya buraya dağılmış olduğu için, Falk fotoğraflara yöneldi ve bir antropolog gözüyle Einstein’in beynini incelemeye başladı. Çalışmanın sonucunda temel bulgu olarak, Albert Einstein’in beyninin “birtakım simetrik ve asimetrik özelliklerin çok az rastlanan bir karışımını” gösterdiğini yazdı ve bu durum ona göre Einstein’ın dehasının oluşumunda katkıda bulunmuş olabilirdi.
Herşeyden önce, belirttiğimiz gibi beynin paryetal lobları normalden oldukça genişti ve bu bölümün üzerinde yer alan kanallar ile kabartılar tuhaf şekillere sahipti. Falk’a göre bu ayrıntılar önem arz ediyor olabilir, çünkü paryetal loblar beyinde rakamlara dayalı işlemlerin yapıldığı bölge olmakla kalmaz, aynı zamanda vücudun çeşitli kısımlarından gelen duyulara ilişkin algıların birleştirildiği bölüm olma özelliğini de taşır. Bu bilgilerin ışığında, Falk, Einstein’ın beyninde görülen bu değişik özelliklerin Einstein’ın daha ziyade duyusal uyarıcıların etkisiyle düşünmeye olan eğiliminin kaynağı olabileceğini belirtiyor. Örneğin Einstein’in düşünme biçiminin, kelimeler yerine görsel duyulara dayandığını ve sebebinin beynin bu yapısı olabileceğini ifade ediyor.
Falk, araştırması sırasında ayrıca sağ motor korteksin dışına doğru çıkan küçük bir topuza benzeyen bir yapı farketmiş. Sağ motor korteks, sol elin parmaklarını kontrol eden bölüm. Falk’ın farkettiği topuzumsu çıkıntının benzerleri bazı durumlarda, çocuk yaşlarından beri bir yaylı çalgı çalan ve sağ ellerini kullanan müzisyenlerin beyinlerinde de görülebiliyor. Bu ilginç bir durum, çünkü Einstein’in çocukluğundan bağlayarak hayatının son dönemlerine dek, keman çalmaya son derece istekli ve arzulu olduğu biliniyor. Falk, söz konusu parçayı görmenin kendisini eğlendirdiğini söylemiş, zira bu parça pekala Einstein’in müzikal yeteneği ile ilgili olabilirmiş. Müzikal yetenek ile matematik yeteneği arasındaki bağlantı ise, elbette ki, yıllardır bilinen bilişsel bir olgu.
internet
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
268
Keşke günümüzde de böyle düşünürler olsa..
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Vardır elbette, emin olun vardır ve değerlendiriliyorlardır. En azından duyunca bile beyin uçuklatan veya kan donduran çalışmalarda kuvvetle ihtimal böyle insanlar değerlendiriliyor.
 
Üst