Astral Beden ve Farkındalık

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Duygusal beden olarak da bilinen astral beden, hisleri, duyguları ve karakter farklılıklarını taşır. Neredeyse hiç gelişmemiş bir insanda, çevresi çok az algılanabilen astral beden, karmaşık bir şekilde her yöne hareket eden bulutsu bir madde görünümündedir. Duygulara, eğilimlere ve karakter farklılıklarına bağlı olarak, insan ne kadar gelişmişse astral bedeni de o kadar parlak ve temiz görünür. Bu durumda, bilgili biri, fizik bedene tamamen ayarlanmış astral bedeni keskin hatlarıyla görebilecektir.

Astral bedenin oval bir şekli vardır ve bedenin çevresinde, birkaç metre ötesine kadar uzanabilir. Duygulardaki her değişiklik, astral beden tarafından auraya yayılır. Bu, ilk önce çakralardan ve biraz da gözeneklerden geçer. Duygusal aura sürekli hareket halindedir. Aurada sabit, temel renkler olarak görülebilen esas ve kararlı karakter farklılıkları yanında, astral beden, tüm anlık duyguları yansıtır.

Hiç bir sübtil beden, ortalama bir insanın dünya görüşünü ve gerçekliği algılayışını astral beden kadar güçlü şekillendiremez. Astral beden, kararsız duygularımızın, bilinçli ve bilinçsiz korku ve saldırganlıklarımızın yanında yalnızlık ve terkedilmişlik duygularını, özgüven eksikliklerini ve benzerlerini de saklar. Bu titreşimler, duygusal aura ile yayılarak dış dünyaya gönderilen bilinçsiz mesajımızı oluştururlar. Bu noktada karşılıklı çekim ortaya çıkar. Dışarı gönderdiğimiz enerji titreşimleri çevremizdeki benzer titreşimleri çekerek onlarla birleşir. Demek ki, sık sık, bilinçli olarak uzak durduğumuz, kurtulmak istediğimiz ya da korktuğumuz insanlarla ve çevrelerle karşılaşıyoruz. Bu yolla, çevremiz, bilinçten bilinçaltına geçirdiğimiz bütün öğeleri bize gösteren bir ayna görevi yapar. Fakat astral bedenimizdeki kararsız duygular canlı kalmak ve çoğalmak isterler. Böylece bizi zaman zaman özgün duygusal titreşimlerin bir tekrarını oluşturmaya iterler, çünkü bu titreşimler, onlar için bir beslenme kaynağıdır.

Kişi, kendi içinde kararsız korkular taşıyorsa, bu korkuyu destekleyen koşulları çekecektir; örneğin bir kişi, içinde saldırganlık hissi taşıyorsa, tekrar tekrar, öfkelerini ve saldırganlıklarını dışa vuran insanlarla karşılaşacaktır.

Zihinsel bedenin bilinçli düşünce ve entellektüel hedeflerinin, kendi kurallarıyla işleyen astral beden üzerinde çok az etkisi vardır. Zihinsel beden, dış davranışları yönetebilir fakat bilinçaltı kalıplarını etkileyemez. Sonuç olarak, bilinçlice sevgi ve başarı için çabalayıp bilinçsizce zıt, kıskançlık frekansları ya da özgüvende eksiklikler yayıyorsa, bilinçli hedefine ulaşması engellenecektir.

Astral beden, fiziksel ölümden sonra da yaşadığı ve reenkarnasyondan sonra fizik bedenle birleştiği için, eğer duygusal sorunlar çözülmemişse, süregelen doğuşlarda var olmaya devam edecektir.Astral bedende saklanan çözülmemiş deneyimler de yeni yaşamın koşullarını geniş ölçüde belirleyecektir.

Bu konuları bir kez tamamen anladıktan sonra, kendimizi "kurban" olarak görmeye ve kendi zayıflığımız ve çaresizliğimizden diğer insan ve çevreleri sorumlu tutmaya son vermekten başka bir seçeneğimiz kalmıyor. Farkına varma, kendi içinde düşündürücü bir özgürlük derecesini temsil ediyor. Çünkü şimdi biliyoruz ki, kaderimiz büyük ölçüde kendi elimizde ve artık kendimizi değiştirerek yaşamımızı da değiştirebiliriz.

Kaynak : Chakra El Kitabı / S. Sharamon - B.J. Baginski
 
Üst