Merih'e Nasıl Kaçırıldım - Uçan Kürre

Raphael

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Tem 2010
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Konum
http://www.hiphopstreet.net
Merihenasilkacirildim.jpg


KÜTAHYA.MERİHE NASIL KAÇIRILDIM
ÖNSÖZ:bu küçük hikaye bir hayal mahsulü değildir.yaşanmış,gerçek bir hikayedir.esasen merihe seyahatle ilgili hatıralarımı okurken gerçek hikaye deyişimi her sayfayı çevirişde daha iyi anlayacaksınız.Bizim yeryüzü insanlarının teknik yapıları yıldan yıla gelişmekte ve türlü icatlarla fezanın fethine çalışılmakta olduğu malumdur.Bugün ay'a ulaşmanın bir şey ifade etmeyeceğini Merih'e ait bilgileri okumakla öğrenecek ve Dünya insanlarının uzun asırlar boyunca kendi kendileri ile boğuşmaları yüzünden Fezayı fethetme yolunda ne kadar geç kaldıklarını esefle karşılayacaksınız.Hele böyle giderse şu şeytani icatlar ve tehlikeli oyuncakların Dünya ve insanlığın mahvına sebap olacağı aşikardır.

İnsanoğlunun,herşeyden önce:Halike ve onun yüce kudretine olan inançla çalışmaya başladığı zaman,vücut bulacak mucizevi icatlar ve tekniğin başdöndürücü hızile kainatın koyunda saklı nice muhteşem dünyalara ulaşması mümkün olacaktır.

Bu,benim Toroslara tırmanışımın ilk kısa hikayesi.İçimde beni oralara çeken müthiş bir istek vardı.Tam yedi kere göller yöresine tırmanışım oldu.O sabah erkenden kalkarak hazırlığımı yaptım.Atıma atladığım gibi doğru Ramiz ağanın ağılına vardım.Oradan yaya olarak yükseklere tırmanmaya başladım.Artık o keçi, yolları ve sarp kayalıkların yabancısı değildim.Öğle üzeri göllere ulaştım.O güne kadar hava şartlarından tepeye çıkmak kısmet olmamaıştı.Ne olursa olsun tek başıma çıkmaya karar verdim.Bu azimle tepeye yakın olan gölün yanına vardığımda birden başımın üstünde kulaklarıma uğultusu akseden acayip bir makina sesi duydum.Olduğum yere mıhlanıp kaldım.Oanda başımı kaldırdığımda yuvarlak daimi dönen bir küre gördüm.Kürenin yarısı ve yere doğru olan kısmı ise çok parlaktı.Bu parlaklık sarı,mavi,pembe,beyaz renklerle hareleniyor,uzak ve yakın mesafelere göre ayarlanabiliyordu.O gün yanımda hafiflik olsun diye bir bıçak,bir tabanca içinde komanya bulunan küçük yan çantası ve ayrıca yedi metrelik ip bulunuyordu.

Ben mıhlanıp kaldığım yerde Allahın dediği olur başa gelen çekilir bakalım bu neyin nesidir diye o parlak cisimdengözümü ayıramadım.Az sonra o küre,elli adım kadar ilerde göle yakın iki kaya arasındaki bir boşluğa kondu.Fakat konarken tam alt kısmından takriben üç metre kadar ve on santim kutrunda üç kuvvetli çelik boru çıktı.bu çelik ayakların alt kısımları yerde tıtınmayı sağlayacak şekildeydi.Çelik borular üzerindeki kürenin kutru ise üç metre yakındı.kürenin bütün ışıklatı sönerek beyazımtırak bir duruma girdi.Ve öylece sessiz bir halde karşımda duruyordu.Bende tarif ettiğim bu şekle hayretle bakıyordum.Kürenin içinden beni gözledikleri muhakkaktı.İlk korku ve heyacanı bir anda atlatmıştım.Esasen Allahta korkan hiç birşeyden korkmaz inancı ile gayet mütevekkil bir vaziyette seyrediyordum.Böylece iki üç dakika geçtiğini zannediyorum.Birden o cisme karşı tebessüm etmeyi selam vermeyi daha uygun buldum.Ve elimi birkaç kere başıma doğrug*türüp indirdim.Çünkü yanımdaki silahla ona birşey yapamayacağımı derhal anladım.Hatta oradan kaçıp kurtulmama katiyyen imkan yoktu.Beni adeta büyülemişti.İşde bu durumdayken birdenbire küre,tekrar bir vınlama sesiyle çalışmaya ve o hareli renkleri neşretmiye başladı.Bir anda üzerime doğru gözlerimi kamaştırıcı bir şekilde aralıklı ışık hüzmeleri çarptı.Bu hal belki üç saniye bile sürmedi.Kendimi kaybettiğimi hatırlıyorum.

Gözümü açtığım zaman o yedi göl ve tırmanmak istediğim ve o güne kadar üzerina çıkamadığım Demirkazık tepesi altımda gözüküyordu.Fakat yüzümde bir maske,üzerim de şeffaf bir elbise bulunuyordu.Elbisenin pantolan kısmı ayak bileklerime kadar iniyordu.Ayakkabılarım,kayalara iyi tutunsun die giydiğim alt lastik fotindi.Onlarında üzerine amyant gibi beyaz yumuşak patik şeklinde bir cisim geçirilmiş ve ayak bileğimin dört parmak üzerinde büzgeçlenmşti.Ellerimde de aynı beya cisimden bir eldiven bulunuyor,bu eldiven dirseklerime yakın yerde büzgeçleniyordu.Kendimi şöyle bir yokladığımda üzerimden hiç birşeyin alınmadığını hissettim.

Az sonra Türkiye denizleri ve dağlarıyla pek uzak kaldı.Sonra kıtalar ve okyanuslar göründü.Nihayet altımda masmavi bi yuvarlak belirdi.Anladımki bu bizim Dünya.Bir müddet geçince o da bir yıldızdan farksız oldu.müthiş çok müthiş bir hızla fezanın sonsuzluğu içinde kayıyordum.Artık dünyayı unutmuş gidiyor,bu gidişle son derece haz duyuyordum.Gökler yükseldikçe renk değiştiriyordu.İşde bu temaşa zevki içindeyken yavaş yavaş önümde bir hayal belirdi.Birkaç saniye içinde bu hayal tebessüm eden bir insandan başkası değildi.

Lakin banim başıın iki misline yakın kafası,büyük kulakları,yuvarlak ve kafaya nazaran küçük bir burun,çok ince dudaklı bir ağız.İçeriye girmiş parlak altın sarısı küçük gözler.Beyaz pembe renkte sıhhat ifade eden bir yüz.Boy bir buçuk metreden biraz fazlaydı.Kravatsız bir ceket,aynı renk dar pantolon giymiş olan bu insan iki metre kadar ilerimde durdu.Çehresinde benden çekinme diyen bir ifade ve tebessüm vardı.

İki elini yanlardan alnınag*türüp parmak uçlarını alnının üst kısmına değdirerek biraz eğilmek suretiyle selam verdi.Bende aynı selamı taklit ettim.O dönüp gitti.Aynı yerde ikinci bir kimse karşıma çıktı bu biraz daha uzun boylu olup birincisine hemen hemen benziyordu.o da tebessümle bakıp aynı selamı verdi.Ben yine mukabelede bulundum.o da dönüp kayboldu,orada bir üçüncü bir şahıs göründüAz sonra bulunduğum zeminle birlikte 180 derece kadar döndüm.Tanışmış olduğum üç adamın yanına vardım. Anladımki bu küçücük hava gemisinde 4 kişiden fazla değiliz.

İçinde bulunduğumuz kürede öyle karma karışık cihazlar yoktu.kürenin çevresinde beş adet ayrı şekillerde saat biçiminde aletler vardı.Bu aletler yuvarlak,kare,dikdötgen ,altıgen ve Türk bayrağındaki yıldız biçimindeydi.Hepside ayrı ayrı renklerde ışık veriyor,üzerinde ibreler ve acayip yazılar bilhassa eski uygarcaya benziyordu.

Sonrada her üçü önce mavi ardından sarı haplardan ikişer adet yuttular.Biraz durduktan sonra da birer adet beyz hap aldılar banada önümdeki hapları göstererek al dedler.bende mavi ve sarı haplardan arka arkaya birer tane yuttum.bilhare bir adette beya hap aldım.İlk mavi hap hafif tuzlu ikinzi sarı hap ise gayet lezzetli azotlu bir besini andırıyordu.üçüncü beyaz hap ise çok güzel ve muzu ihtiva eden bir kokusu olup oldukça tatlı idi.Bu son hapı alınca içimde fevkalade bir ferahlık duymaya başladım.Artık yemek faslı bitmişti.Beni hücreye kapatmalarının bir sebebi olmalıydı..Bunuda anlamakta gecikmedim.Baktımki bu adamların dokundukları yerde beyaz parlak izler hasıl oluyor.Işık şeklindeki bu beyazlıklar biraz sonra kayboluyordu.

Bu beyazlığın radyo aktivite olduğu şüphesizdi.Adamlar bizim dünya insanlarına nazaran radyo aktivite neşrediyordu.Her şeyleri otomatikti.Kendilerinden olmayanları radyo aktiv tesirden korumasını biliyorlardı.Ben hücre içinde konuşulanları duymuyordum.Zaten çok fazla konuşmuyolardı.

Yemekten sonra tatlı bir müzik sesi başlamıştı.bu ses hücrenin kubbe kısmından hafif hafif duyuluyordu.Nihayet beni hücreye kapatan şahıs elini maskeye alarak giy diye işaret yaptı.Bende maskeyi alıp başıma geçirdim ve fermuarını çektim.Buna rağmen yanıma gelip iyi takıp takmadığımı kontrol etti.Mütakiben bir düğmeya basarak beni hücreden çıkardı.Hatda o hücrede ortadan kalktı.şimdi müziği daha iyi duyuyordum müzik birazda bizim mevleni müzüğine benziyordu.Bir müddet geçince şef,ZETÜBİYER diye seslendi.Her üçüde vazifelerinin başına geçti artık benimle meşgul olmuyorlardı.Yukarda karşımıza gelen tarafda yeşil sarı renkte bi küre göründü.yarım saat geçmemiştiki küre büyüdü büyüdü ..küççük hava taşıtımız inişe geçti ve yavaş yavaş alçalmaya başladı.Ben bu sarı ve yeşilliklerin ağaç ve küçük bitkiler olduğunu gördüm.Biraz sonrada yeşillikler oratasın da ve ağaçların arasın da en yükseği beş katı geçmeyen binalar gözüme ilişti.Burası bir şehirdi.Biz bu evlerin çok geniş taraçalarından birine konduk.Beni derhal indirmek için hazırlığa başladılar.O nda taraça üzerinde misafiri bulunduğum bu yeni dünyanın kadınlı erkekli insanlardan büyük bir topluluğun hayretle etrafımı sardığını ve tecessüsle beni seyrettiklerini gördüm.Boyum onlarınkinden çok çok uzundu.Büyük bir dikkatle onları seyrediyordum.Sonra yanıma yol arkadaşlarım geldi onları iyice tanıyordum.Beni alarak biraz ötede bir kabineye girdik oradan döne döne çabucak aşağıya indik bulunduğumuz yerin bir ilim merkezi olduğu göze çarpıyordu.Beni bir odaya koydular az sonra orta boylu yaşlı bir şahıs içeri girdi halinden büyük bir alim olduğu anlaşılıyordu.Orda bulunanlar ona hürmet gösteriyorlardı herkes gözünün içine bakıyordu yol arkadaşım olan şef,hemen onun yanına yaklaştı gayet hürmetkar bir selam verdi şef beni gösterdi.ben ayakta duruyordum derhak selam verdim.Bu büyük bilgin benimle tanışır tanışmaz döndü ve oradakilere ANTUBİ KURİYEN dedi.İçlerinden biri yanına yaklaşarak NUHARİYEN diye cevap verdi.Bu esnada karşımda bulunan duvardaki şema ve acaip şekiller gözüme ilişti.O taraf a yaklaşarak tetkike başladım.Bunların içinde renkli iaşretler krokiler ve kainattaki başka dünyalara ait en ince teferruatına kadar işlenmiş resim ve haritalar vardı Merihteki harita dünyamızdan mevcut haritalardan çok mükemmel bir şekilde hazırlanmıştı.Kıtalar,okyanuslar,iç denizler,göl ve nehirler,dağlar ormanlık ve çöllük alanlar kuzy ve güney kutuplarındaki tokdağan karlar bölgesi denen buz çölleri olmak üzere her tarafı en ince tefferuatına kadar belirtilmişti..Tablonun en üstünde ZETÜBİYERE AİT(MERİH YILDIZI DEDİĞİMİZ ONLARIN DİLİ İLE ZETÜBİYER) ait bir şekil merihlilerin ilim ve teknikte ne derece ilerlediklerinin ve kendi dünyalarına cennete çevirmek suretiyle her tarafından faydalandıklarını pek mükemmel surette göstermekteydi.

Yemek odasına vardığımızda güzel tabaklar içinde hazırlanmış muz elma ve turunçgil cinsinden meyveleri ikram etti.ve iyi istiharetler manasına gelen VAHİ ANTU diyerek ayrıldı.O gün o dairede 5 saat isrirahat ettim.sonra yanıma ZAANİ KUAN VE NATİYEN adında üç yol arkadaşım geldiler.Şef zaani maskeli elbisesinin cebinden bir harita çıkardı.Deniz aşırı bir geziye çıkacağımızı bildirdi.Böylece dört kişi bir tek vasıtamızla merih üzerinde gezintiye çıktık.

Merih(ZETÜBİYER) de kaldığım sürece misafir olduğum dairedeki tabloları tetkikte ve gerekse gezi esnasın da edindiğim intibalar,şunlardan ibarettir:

Merih tabloda bir küre olarak kösterilmekte,orta kısımda ise büyük bir enerji merkezi bulunmaktadır.ENERJİ MERKEZİNDEN İTİBAREN MERİHİN KUTUPLARINA DOĞRU AYRI AYRI KABLO HATLARI ÇEKİLMİŞTİR.merihte soğuk iklim kuşağı yoktur zaten hava gemisi ile gezerken görüldüğü üzere orada 4 tane birbirinden farklı büyüklükte iç deniz ve 2 tanede büyük dış deniz mevcut oluıp karalar dünyamıza nispetle daha derli topludur.Denizlerin kapşladığı alan dünyamıza nispetle karalardan pek fazla değildir.Denizleri maviden ziyade yeşil renktedir.sıcak denizlerin dibinde bitkilerin yetiştiği anlaşılmaktatdır.Şu kanaatteyim ki:zetübiyerde bizim dünyamızda mevcut ne daimi yaz mevsiminin hüküm sürdüğü sıcak kuşak ne dört mevsimin hüküm sürdüğü orta kuşak ve ne de davamlı kış mevsimi şeklinde geçen soğuk iklim kuşağı yoktur.Bununla beraber bizim dünyamızda alize die isimlendirilen rüzgarlar gündüzleri hafif geceleri ise güneşin batmış olması ve ortalığın serinlemiş olması ile gündüze nazaran biraz hızlı esmektedirler. Bu sebepledirki ZETÜBİYERE geceleri daha çok yağmur yağmaktadır.(kainatda ayni galaksi dahilinde bulunan merih dünyasında,bütün canlıların yaşaması için elzem olan güneş,hava ve su küreyi arza nazaran farklı değildir)

Seyahatten sonra soyunmak ve biraz diblenmek ihtiyacı hissettim.İşde o zaman eşim ve çocuğuma ait müşterek bir fotoğrafı akşamdan yatağımın yanına bırakmış olduğumu ve oradan almadığımı farkettim.yol arkadaşım ise ailemize ait o resmin karşısına geçmiş ağlıyordu.beni dünyadan ve sevdiklerimden ayırdıkları için vicdan azabı duyuyordu.ben odaya girdiğimde resmi eline aldı müsade isteyerek dışarı çıkı .BENDE İÇERİ GEÇTİĞİMDE meyvelerin olduğu masaya doğru yaklaştım bu meyvaler bizim dünyadakilere benzesede onlardan nefis ve büyük idiler.yemek faslı bitince yarım saat kadar önce ayrılan merihli arkadaşım elinde yine aileme ait resimle yanıma geldi .o zaman bu meyvelerin nerede yetiştiğini neredn temi,n ettiklerini sordum :bulunduğumuz salondaki bir feza haritasında bizim dünyanın güneşe nazaran aksi istikametinde küçük bir küreyi işaret ederek buradan temin ediyoruz dedi.o dünyada bitkiden başka insan ve hayvan olmadığını zira o küre insanlarının aırlarca evvel merihten de teknik de üstün olması fakat şeytani icatlarla hem kendilerinin hem diğer mahlukatın neillerinin yok olmasına sebebiyet verdiklerini işaretlerle izah etti.ve ondan sonra elindeki resmi göstererek bunlara kavuşavaksın dedi.

BEN ŞUNA KANİDİM Kİ:Merihlilerin dünyamızı keşfedişleri üzerinden henüz fazla bir zaman geçmememişi.onların bizim dünya insanlarının dil ve yazılarını öğrenmek istediklerini düşündüm.

Merih dediğimiz dünya merihlilerindir Merihliler üzerinde yaşadıkları o alemi kendilerine ram etmiş bulunmaktadırlar.Merihliler isteseler bizim küreyi arzımız gibi birçok dünyaları fethedebilirler.Onlar o kadar iyi biliyorumki dünyamız bir felakete uğrasa ellerinden geldiği kadar bizleri kurtarmak için yıldırım hızıyla bize ulaşacaklardır.Çünkü daima bizi kontrol ediyorlar.ŞUNU KATİYETLE SÖYLEYEBİLİRİMKİ :üç tarafı denizlerle çevrili türkiyenin mutlu insanları ve ishak seslerinin arşa yükseldiği ülkeler halkı bir gün göklerden gelen bu insanlarla karşılaşırlarsa hiç korkmasınlar.

Ben bulunduğum o dada otururken içeriye natiyen girdi ve feza haritasını çıkararak küreyi arza doğru işaretle harekete hazır olduğumuzu bildirdi.Bilgin önde olmak üzere birlikte üst kata çıktık orda binlerce merihli toplanmıştı.içlerinde kadınlar ve çocuklar vardı.Birden bulunduğumuz terasın üst kısmı kapandı koltuğa oturmam için işaret ettiler Az sonra karşımda büyük bir cam ekran hasıl oldu.

Tıpkı televizyon gibi çok daha muazzam şekilde filme alınmış dekor ve manzarayla karşılaştım.Birde baktım ki büyük ekranda kendimi,zetrübiyerde dolaştığım yerleri ve benimle birlikte bulunanları seyrettim.Bu bittikten sonra feza da başka bir dünyayı daha gösterdiler bu ikinci dünyanın da merih gibi ilerlemiş fakat hunhar ruhlu insanlar olduğunu yaptıkları şu savaşla anladım:eek: hunhar ruhlu insanlar merihin 12 bölgesini birden taaruza geçtikleri ve fezadan büyük bir süratle yaklaştıklarını gördüm.Buna rağmen merihlilerin ani bir süratle bu taaruz haberini nasıl almışlarsa derhal onların üzerine saldırdıklarını ve fezada müthiş bir savaşa tutuşduklarını onları kendi dünyalarına kadar sürdüklerini ,bununlada yetinmeyip o dünyayaı büyük kuvvetlerle ve hava gemileri ile inişler yaparak işgal ettiklerini dehşetle seyrettim.

O MUAZZAM TELEVİZYON DA 2 DÜNYA ARASINDAKİ SAVAŞ HALİ SONA ERİNCE MERİHLE BİZİM DÜNYAMIZI YANYANA GÖSTERDİLER.BU ŞEKİLDE KÜREYİ ARZA DOSTLUKLARINI BİLDİRMİŞ OLDULAR.ve ayrılma vakti gelmişti maskelerimizin yüz kısımları şeffaf cama benzediğinden birbirimizi çok iyi görebiliyorduk,tam yukarı çıkacağım esnada eliimle allahaısmarladık işareti yaptım onlarda büyük kalabalık halinde gayet hoş bir sesle ULAHULA ULAHULA DİYE BAĞRIŞTILAR.Zetübiyerdeno medeni alemden çok uzaklaşmıştım.

16 temmuz 1951 yılının ikindi vakti dünya atmosferine yaklaştık.önce mavi bir küre sonra yer ve denizlerin ortaya çıktığı kendi dünyamızın tam üstündeydik.

Birden torosların aladağ silsilesi göründü.feza gemimiz ses çıkartarak yere inmeye başladı.üç kuvvetli çelik aya dışarı fırladı.kendimi derhal yere sarkıtmak suretiyle yere atladım.benden sonra şefle bir arkadaşı indi başımdaki maskeyi çıkardım.Bu sırada iki merihli yardım ederek kol ve ayklarımdaki büzgeçleri çıkardılar.

Geminin şefi olan zaani cebinden güvercin yumurtasına benzer biraz büyük açık mavi renkte yuvarlak bir cisim çıkardı.Mütakiben bir dünya haritası çıkartarak yere serdi Harita plastik bir cisimden yapılmılşa benziyordu ve dünyanın her yeri kolayca tanına biliyordu .Haritanın şeffafiyetiyle okyanusların dibindeki cisimler aynen su altında duruyorlarmış gibiydi.Cisim çıplak gözle bakıldığında hiç bir ışın belli olmuyırdu fakat haritadaki çizgilerden o cismin görünmez ışınlar neşrettiği anlaşılmaktaydı.ŞEF ZAANİ yaptığı işaretle biz bu ışınlar vasıtasıyla sizn dünyanızın her yerini çabucak kestirebiliyoruz demek istemişti.ancak bu küçücük bu cismin içinde ne olduğu meçhuldu bunu ancak kendileri biliyorlardı.

Daha sonra onlar gemiye çıktılar ve kendilerince verdikleri selamı verdiler .gemi ordan uzaklaşmam için bir müddet çalıştırılmadı .derhal 50 adım koşarak tepenin altındaki büyük kayanın yanında durdum.O vakit gemi evvala madeni istinat ayaklarını bir anda içeri çekerek çalışmaya başladı.önce kısa mesafeli hareli ışıklar yandı.Bilahere açık mavi bir renk alarak aniden havaland.Gözle takip edilemeyecek çok müthiş bir süratle fezanın sonsuzluğu içinde kayboldu.

Saatime baktığım da 17.30 u gösteriyordu.akşam saat 20. de ağıla vardım.O tarihlerde J.KUMANDANI İDİM.GÖREVİM İCABIs*ks*k belirsi gün ve saatlerde köy ve kırlarda vakit geçirirdim bu gaybuyetim beni tanıyanlar taraından daima makul karşılanırdı

Artık merih yıldızına yaptığım seyahat hatıralarımı yazma zamanımın geldiğine kani oldum .yakınlarımın ve beni tanıyanların,merih,merihe gidip dönüşüme inanmayacakları ve hakkımda bir takım yersiz isnatlarda bulunacakları endişesi vardı.bu sebeplerden dolayı başımdan geçenleri kimseye bahsetmedim.

İŞDE,MERİH YILDIZINA AİT SEYAHAT HATIRALARIMI,GEÇ DE OLSA,İNSANLIĞA FAYDALI OLUR GAYESİ İLE AÇIKLAMIŞ BULUNUYORUM.


Alıntıdır.
 

xalpx

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Kas 2010
Mesajlar
205
Tepkime puanı
18
eğer gerçekten doğruysa bu yazılanlar kainatta bizi karşılıksız seven varlıkların olduğunu bilmek çok güzel :)
 

Kadoramas

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Eki 2010
Mesajlar
122
Tepkime puanı
12
Konum
İzmir
Bu kitabin konusu bir ufo araştırma ve inceleme kurumunun forumunda da açıldı.O sitedeki uzmanlar kitabi incelediler ve gerçek olabileceğini söylediler.
 

focus

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Nis 2010
Mesajlar
414
Tepkime puanı
26
şu uzaylılar bir bana gelip destek olmadılar, ya nerde bunlar, tamamen güzel bir hayal o kadar,
:)

böyle dostluklarım olsa sırtım yere gelmez.
 

TheDarkPower

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Kas 2010
Mesajlar
231
Tepkime puanı
13
Ben boyle yakindan tanismadim ama onlarin o hizli uzay araclarindan bir tanesini daha once gordum(Kocaeli-gebze icerisinde ve gokyuzunde)
Bu hikaye de cok etkileyici.Acaba diyorum birgun tamamen ortaya cikacaklar midir...
Eger boyle dost canlisi iseler keske ciksalar da dunyaya baris'i getirseler.
Iyi forumlar...
 
Üst