Palanque

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
96
palenquex.jpg
Palenque Mezar Taşında Bulunan Tuhaf Çizimler

1952 yılında Meksikalı arkeolog Alberto Ruz, Meksika'da Chiapas bölgesinde bulunan "Palenque Yazıtları Tapınağı" içinde bir yeraltı mezarı keşfetti. Tapınağın girişindeki 620 yazıtı deşifre eden bilim adamlarına göre burası Kral Pakal'ın mezarı olmalıydı. Sembollere göre Palenque'de doğmuş, 12 yaşında Maya İmparatorluğu'nun başına geçmiş ve 80 yaşında ölene dek 65 sene boyunca görevinin başında olmuştu.

Mezarının en ilginç tarafı üzerindeki kapak taşıydı. Lahit, 5 ton ağırlığında, 3.80 m. uzunluğunda, 2,20 m. genişliğinde ve 25 cm. kalınlığındaki bir taşla örtülmüştü ve bu taşın üzerinde de son derece enteresan bir oyma vardı.

Şeklin ortasında, gövdesinin üst bölümü motosiklet yarışçısı gibi eğilmiş bir insan görülmekteydi ve tıpkı rokete benzeyen bir araç kullanıyorlardı. Araç ön bölümünde ince bir uzantı meydana getiriyor, biraz aşağıya inince kenarları çentikleniyor ve en altına doğru daha da genişleyerek, alevler püskürten bir roket biçimini alıyordu. Büzülmüş adam, elleriyle ne olduğu anlaşılmayan birtakım kontrol kollarını yönetiyor, sol ayağıyla da pedalımsı bir şeye basıyordu. Giyimi çok düzgündü ve kafasındaki başlıkla tıpkı bir antik çağ astronotuna benziyordu.

Bu rölyef kabartma, milattan sonra 690 yılı civarına tarihlendirilmişti. Bu dönemde henüz hiçbir hava taşıtı yoktu; Rölyef üstündeki yazıtı inceleyen ilk arkeologlara göre, mezar Kral Pakal'a aitti ve üzerine resmedilmiş insan da Kral Pakal'ın ta kendisiydi. Ancak yapılan daha dikkatli incelemeler, öne sürülen tezlere çok farklı bir boyut kazandırdı.

Kalıntılar üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyordu ki:

İskelet Kral Pakal'a ait olamazdı. Pakal 80 yaşında ölmüştü, oysa buradaki kalıntı 40-50 yaşlarındaki bir adama aitti.

Bu iskelet aynı zamanda kısa boylu, ufak tefek yapılı Mayaların soyundan gelen hiç kimseye de ait olamazdı, çünkü lahitin içinden çıkan iskelet 1,70 m. boyundaydı.

Şehirde lahit kapağındaki rölyef kabartmaya son derece benzer başka taş oymaları ve yazıtlar bulunmuştu ve buradaki figürler aynı Palenque Taşı'ndaki adama benziyordu ve aygıtlarla dolu bir çeşit roketi ya da kapsülü kumanda ediyorlardı.

Palenque Taşı'nı mekanik ve mühendislik açıdan analiz edenlerden biri olan Charles William Johnson şöyle diyor:

Burada bizim yaptığımız; içinde bir figürün otururken görüldüğü aracın hareket ve basit mekanik kuralları açısından bir analizini yapmaktı. Araç parçalarının, oymanın kendisinde de belirtilen yönler doğrultusunda döndürülebileceğini gösterdik. Bu şekilde, araç kendine ait bir mantık kazanıyor; ki burada onu resmedenin bir uzay aracına oldukça benzeyen bir cisim çizdiğini görüyoruz. Yaptığımız çalışmalar neticesinde, aracın kalkış ve uçuş pozisyonlarını gösterdik. Ortaya çıkan çizimler, en azından bugün atmosferimiz dışına bir yolculuk olarak bildiğimiz bir durumu son derece açık bir biçimde ortaya koyuyor. Oysa, bildiğimiz kadarıyla Mayalar böyle bir yeteneğe ya da teknolojiye sahip değillerdi. Aslına bakılırsa, elimizde hiçbir antik uygarlığın böylesi bir yeteneğe sahip olduğuna dair bir ipucu yok. O halde, Palenque Taşı evrenin farklı bir köşesinden gelmiş başka varlıklar tarafından yapılan olağandışı bir ziyaretin kaydını temsil ediyor olabilir. Taş üzerine geçirilen bu kayıt, bir hürmet ifadesi olabilir. Ancak önemli olan bir şey varsa, o da kadim kültürler boyunca olayların diğer çağlara kalmasını sağlamak için taşlara kayıt edildiğidir.

palenque3.gif


Mayaların taşı oyma biçimleri, yaptıkları sanat eserlerinde ifade edilen astronomiye, matematiğe, geometriye, mineralbilime bağlı engin ve kesin bilgileri yönünden son derece karakteristiktir. Bilimsel bilgilerini sanat eserlerine aktarmalarındaki kesinlik, böylesi başarım standartlarını nasıl elde ettikleri hakkında hala merak uyandırıyor.

Olayların kayıtları taşlara herkes görsün diye oyulmuştu; sadece kendi nesillerinden olanların değil, gelecek nesillerin de görmesi için. Aslında, yaptığımız incelemelerden gördüğümüz üzere, bilginin bu şekilde kayıt edilmesinde onun öğrenilmesine izin vermek ve anlaşılmazlığını göstermek maksadı vardır. Aslına bakılırsa bilgi saklı değildi; o heykellere ve mimariye bu şekilde kilitlenir ve kodlanırdı. Bu öyle bir doğrulukla yapılır ki, onu inceleyen herhangi biri mantığını anlayacaktır. Bilgi herkes içindir; herkesin görmesi için oradadır. Bu, onun bakanlar için, onu görmek isteyenler için orada olduğu anlamına gelir.. Atalarımızın, herkesin üzerinde düşünmesi ve ondan bir şeyler öğrenmesi amacıyla yaptıkları ve bugüne dek ayakta kalabilmiş eserlerini tasarlama yöntemleri budur.
internet
 

zenithmx

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Haz 2010
Mesajlar
268
Tepkime puanı
17
Konum
Sidre
aslında bir çok insan sadece bizim içinde bulunduğumuz dönemi teknolojide son gelinen nokta olarak görüyor. ben böyle olduğunu düşünmüyorum. binlerce yıl öncede tıpkı bizim gibi uzun süreli nesli devam eden kavimlerin belkide bizden daha fazla teknoloji ve tıp konusunda ilerlemiş olabileceklerine ihtimal veriyorum. Unutmayalım ki kaç bin yıl önce yaşamış olurlarsa olsun onlarda insandı ve zeka olarak bizden hiç bir farkları yoktu.

Günümüz insanlarının geçmiş tarihte yaşayanları ilkel görmesinin en büyük sebebi olarak araştırmasını yapabildiğimiz son gelen kavimlerin birçoğunun helak olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Tabi bu benim düşüncem. Onlarda helak olmadan bizler kadar nesilleri ve araştırmaları devam etseydi kimbilir şu anda ne tür bir teknolojiye sahip olurduk. sadece teknoloji olarak değil bilim sanat ve tıp konusunda da aynı şeyler geçerli olurdu. En doğrusunu Allah bilir.
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
BATILILARA GÖRE; UZAYLILAR VE İNSANLARIN GEÇMİŞTEKİ OLABİLECEK İLİŞKİLERİNİN OLASI BİLİMSEL KANITLARI








Dünyadaki milyonlarca kişi uzaylı astronotların bizi ziyaret ettiği inancını paylaşıyor. Hatta ilkel insanların uzaylılarla çiftleşmiş olabileceklerini söylüyorlar. Teori ilk defa “Tanrıların Arabaları” adlı kitabın yazarı Eric Von Daniken tarafında ortaya atılmış ve dünya çapında büyük tartışmalara yol açmıştır. Dünyanın her yanında tuhaf ve esrarengiz yapılar başka bir dünyadan gelen varlıklar için tasarlanmış olabilir mi? Peru’daki Nazca Çizgileri, Teotihuakan, Mısır Piramitleri… Peru’daki Nazca Çizgileri, bazıları bunları yukarıdan birilerinin gösterdiğini, kimileri çizdikleri işaretlerle uzaylıları beklediklerini gösterdiğini, kimileride insanların o çizgileri takip ederek tören yaptığını söylüyor. Teotihuakan, bu bölgenin uzaylılar için iniş pisti olduğu düşüncesi hala sürüyor. Antik astronot teorisi ve mağarada bulunan şaşırtıcı kafatası yıldız çocuk, insan ve dünya dışı varlığın çocuğu olabilir mi? kimi araştırmacılar Yıldız çocuğun tamamen dünyamıza ait olduğunu düşünmüyorlar. Kimileri ise yıldız çocukta bir tuhaflık görmüyor. Ve DNA’sı araştırılan yıldız çocuğun annesi bir insan ama babanın ne olduğu bilinemiyor. Çin’de yaşayan Dropa denilen ilginç insanlar. İddiaya göre Dropa, dünyada yaşamını sürdürmüş uzaylı bir grup. Çin-Tibet sınırında bir mağarada bulunan bir yazıt ne denildiği anlaşılana kadar ilgi görmüyordu. Ama yazı anlaşıldıktan sonra, dünyaya zorunlu inen uzaylılar olduğu anlaşıldı. Uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğini söyleyen antik metinler. Ampulü Edison’dan önce uzaylıların keşfettiği ve insanlara öğrettiği söyleniyor. Mısır tapınağının derinliklerindeki bir resim bu fikri düşündürüyor. Oysa piramidin derinliklerinde zifiri karanlık ortamda, piramidin duvarlarına bu şekilleri nasıl çizdikleri bilinmiyor. İçerde çok az yağ ve is bulunduğuna göre o ortamı nasıl aydınlattılar cevaplayamıyoruz. Uzayın sonsuzluğunda dünya dışı varlıklar olabilir. Ama bu buraya gelmediler ya da gelmeyecekler demek değil…

Alıntı
 

Similar Threads

A
Cevaplar
0
Görüntüleme
2K
angeldream
A
Üst