Ruh ve beden arasında bir köprü epifiz

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
97
İnsanın maddî ile mânevî varlığı arasındaki bütünlüğün, tevhid hakikatine uygun bir çerçevede yorumlanması, zaman zaman ilmî ve felsefî yaklaşımlarca problemli bulunmuştur. Bazı bilim adamları, insanın materyalist ve pozitivist zeminde, biyolojik boyutuyla ele alınıp, ruhuna ait bütün görüntülerinin inkâr edilebileceği veya sadece madde ile açıklanabileceği düşüncesindedir. Bunların tam zıt ucunda yer alanlar ise; dini ve mânevîyatı koruma adına her şeyi mânâya ve ruha bağlarken, Allah’ın icraatına birer perde olarak yaratılmış maddeyi, sebepleri, eşyanın hakikatini ve mekanizmaları bütünüyle reddetme gibi bir duruma düşme tehlikesindedirler.
Bu durumda birinci husus; ifrat ve tefrite düşmeden, insan bedeni ile ruhunun birbirine temas ve tesir noktalarının iyi tespit edilmesi, fizyolojik ve biyo-kimyevî mekanizmaların -sebep olsalar bile- birer hakikatlerinin olduğunun bilinmesidir. İkinci önemli husus ise; fizyolojik ve biyo-kimyevî süreçlerin, imtihan sırrı gereği Allah’ın ilim ve kudretine birer perde olduğunun aslâ unutulmamasıdır. “İnsan denen meçhul”ün; ruh, nefis ve beden üçlüsünün, karşılıklı münasebet içinde gerçekleşen bir sistem olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Ayrıca bilimlerdeki parçalanmışlık ve uzmanlığın parçacı bakışı sebebiyle, insanın ilâhî tecellilere mazhar aşkın boyutunun göz ardı edildiği bilinmelidir.
Ruhun biyolojik mekanizmaları kullanmasında irtibat noktası olarak iş gören organların başında, beynimize yerleştirilmiş olan epifiz bezi gelir. Evrimciler tarafından “sürüngen atalarımızdan kalan körelmiş bir organ” olarak tarif edilen bu küçük organcığın ne kadar mükemmel vazifeler gördüğü son 30 yıl içinde anlaşılabilmiştir. Sürüngenlerde ve kuşlarda epifiz bezi, başın tam ortasında, derinin hemen altında bulunduğundan, güneş ışınlarının tesirine çok daha açıktır. Bu konumu araştırıldığında; epifiz bezinin güneş ışığının yoğunluğuna bağlı olarak sürüngenlerde gündüz ve gece biyo-ritimlerinin düzenlenmesinde rol oynadığı görülecektir. İki gözün arasında bulunduğu için epifize üçüncü göz de denmektedir. İnsan dışındaki memeli ve omurgalılarda ışık alıcısı olarak iş gören bu yapı, biyolojik saatin ana merkezi olarak hazırlanmıştır.
İlk defa Descartes tarafından ruh ile bedenin irtibat noktası olarak tarif edilen epifizin, ruh-zihin-beden üçlüsünden oluşan insan alt sistemlerinin kavşak noktasını oluşturduğu, hormonların kontrol edilmesinde vazifelendirilmiş komutan mesabesinde bir salgı bezi olduğu hususundaki deliller giderek artmaktadır. Günümüzde kritik bir içsalgı bezi olarak kabul edilen epifizden salınan melatonin, pinolin ve dimetiltriptamin (DMT) gibi nöro-hormonlar üzerinde yoğun araştırmalar yapılmaktadır. DMT; insanda mistik zevk ve halleri, metafizikî âleme geçişi tetikler. Meselâ, çeşitli bitkilerin tohum ve meyvelerindeki DMT molekülü, yiyecek veya içecek olarak vücuda alındığında, epifizden salgılanan fıtrî DMT molekülüne benzer tesirlere yol açar. Pinolinin yapı bakımından benzeri, ... tohumlarında bulunan harmin ve harmalindir. Epifiz bezinden salgılanan DMT ve 5-MeO-DMT isimli moleküllerin aynısı başka bitkilerde de bulunur. Nispeten fazla DMT ihtiva eden bitkilere, Phalaris aruninacea, Psychotria spp., Phalaris spp., Acacia spp., Arundo donax, Desmanthus illinoiensis, örnek verilebilir. Bilhassa Phalaris aruninacea isimli otsu bitki, DMT ve türevleri bakımından çok zengindir.
Memelilerde ve insanda, epifizden salgılatılan melatonin, uyku için gözlerin kapanmasını tetikleyen hâdiselerin düzenlenmesinde rol alır. Epifiz, geceleyin veya karanlıkta aktif hale geçer. Epifiz bezinin aktivasyonu, ışık vasıtasıyla düzenlenir. Gözün ışığa hassas olan retina tabakası ile hipotalamus arasında bir sinir bağlantısı vardır. Gözden giren ışık ve karanlık hakkındaki bilgiler, hipotalamusun suprakiazmatik çekirdek denen bölgesine taşınır. Buradan da, hususî bir sinir bağlantısıyla ışık ve karanlık seviyeleri hakkındaki elektrikî mesajlar epifize ulaşır. Bu mesajların değerlendirilmesinden sonra melatonin sentezi düzenlenir. Ayrıca retinada da melatonin ve pinolin üreten hücrelerin varlığına dair tespitler vardır.
Epifiz ve hipofiz bezi, böbreklerden sonra kan dolaşımının ve damarlaşmanın en yoğun olduğu organlardır. Böbrek üstü, hipofiz, tiroid ve paratiroid bezleri, aktif veya stres altında ise, epifizden melatonin salınarak, vücudu uykuya sevk eder. Sonuçta bu organların sakinleşmesi sağlanır. Araştırmalar göstermiştir ki, epifiz bezinin aktivasyonunu sağlayan faaliyetlere önem verilirse, yaşlanma, kanser, bunama, stres ve hipertansiyona karşı fıtrî bir korunma sağlanmaktadır. Melatonin ve pinolin, şuursuz birer molekül olmalarına rağmen, emr-i ilâhî ile immün ve sinir sisteminin düzenlenmesinde rol almaktadır. Antioksidan, antistres ve antikanser hususiyetlerle donatılan bu moleküller, kişinin kuvvet ve enerjisini yeniden toplamasına, tiroid hormonlarının salınması için uyarılmasına, yaşlanmanın geciktirilmesine, parkinson ve alzheimer hastalıklarından korunmaya vesile nörohormonlardır.
Epifiz bezine, uyku düzenlenmesi ile ilgili mekanizmalarda rol verilmesinin yanında, insanın geceleyin metafizik dünyaya daha açık hâle gelmesinde de vazife verildiği gösterilmiştir. Gündüz veya ışıkta, epifiz bezi aktivitesi oldukça düşüktür. Dolayısıyla insan bedeni, mânevî âlemlere açıklık noktasından tam olması gereken seviyede değildir. İnsanın ışığa ve gün uzunluğuna bağlı biyolojik ritimlerini düzenlemede iş gören epifizden salınan nörohormonlar, insanın biyolojik sistemini ışık yokluğunda (geceleyin), mânevî âlemlerle irtibata açık hâle dönüştürür. Işıkta (gündüz) ise, maddî dünyaya daha çok açık hale getirir. Bu çerçevede “gündüzün çalışma, gecenin de istirahat için hazırlandığını” belirten âyet çok mânâlıdır.
Epifizin, gece saat üç civarında maksimum aktiviteye ulaşmasıyla insanın mânâ âlemlerine açıklık ve yatkınlık kazanması arasında enteresan bir paralellik bulunmuştur. Bu açıdan geceler ve seher vakitleri, ruh-zihin-beden sisteminde, ruhun bedenin tesirinde daha az kaldığı ve seyahatinin daha kolay olduğu zaman dilimleridir. Bediüzzaman’ın: “Âlem-i şehâdet (görünen, maddî âlem), âlem-i gayb (görünmeyen, mânevî âlemler) üstünde tenteneli bir perdedir.” ifadesi de, bu noktada oldukça mânâlıdır.
Gecenin sonuna doğru kişi uyandığında, epifiz, maksimum seviyede aktiftir. Burada enterasan olan husus, insanın mistik ve ruhanî tecrübelere hazırlanmasında sebep olarak epifizden salgılanan pinolin, DMT, 5-MeO-DMT gibi moleküllerin, imtihan sırrından dolayı insanın uykusunu getiren melatonin ile eş zamanlı salgılanmalarıdır. Bu yüzden bedenin ruhanî âlemlere açık hâle gelmesinde iş gören bu moleküller vasıtasıyla hazırlanan alt yapıyı kullanabilmek için kişinin uykusunu yenebilmesi gerekmektedir. İnsan erken yatarsa gecenin üçte birlik diliminden sonra kolayca kalkabilir ve bedeninin mânevîyâta açık olduğu bir saatte ibadet yapma şansı elde edebilir. Böylece maddî hayatın dar kalıplarından çıkıp, kalb ve ruhun hayat derecelerinde yaşaması da kolaylaşır. Peygamberimiz’in (sas), yatsı namazını vaktinde kılıp uykuya çekilmesi, gecenin ilerleyen vakitlerinde kalkıp ibadet etmesi ve ümmetine de bunu tavsiye etmesi durumu, bedende epifize gördürülen roller açısından incelendiğinde, O’nun (sas), emir ve tavsiyelerinin insan tabiatıyla tam bir âhenk içinde olduğu görülecektir.
Madde ile mânâ arasında köprü görevi gören bu moleküller ve tesirleri arasında, sebep-netice münasebetinden ziyade, iktiran diyebileceğimiz iki şeyin bir arada gerçekleşmesi (eşzamanlılığı) söz konusudur. Açarsak, epifiz hormonları kişinin biyolojik sisteminin mânâ âlemlerinde seyahate veya oradan gelecek esintileri almaya hazır hâle gelmesinde, imtihan sırrı gereği, bir sebep olarak kullanılmaktadır. Diğer yandan kişinin metafizik âlemlerle münasebete hazır hâle gelmesi, iki yanı keskin bir kılıç gibidir. Kişi bu durumda tevbe, istiğfar, dua ve ibadetlerle, kendini meşgul etmezse, habis ruhların, şeytanların ve cinlerin müdahalesine açık hâle de gelebilir.
DMT molekülünün, ruhanî âlemlerle irtibata ve metafizikî hâlleri bedende hissetmeye vesile olduğu dikkate alınırsa, cinlerin ve ruhanîlerin de insan bedeni üzerindeki tesirlerini ortaya koymada, Allah’ın icraatına bir perde olarak benzer nörohormonların sentezini veya salgılanmasını kullandıkları söylenebilir. Nitekim, Amazon yerlilerinin dinî âyinlerinde kullandıkları “Ayahuasca” isimli içecekte, .... bitkisinin tohumlarındaki harmin ve harmalin ile insanda mistik zevkler ve halleri tetikleyen DMT molekülü bulunur. DMT, hem epifizden salgılanır, hem de çeşitli bitkilerin tohum ve meyveleri alındığında vücutta tesirlerini gösterir. Bunları içen kişiler, ruhanî âlemlerle iletişime geçmektedir. Başka birileri, insanın bu biyolojik yatkınlığını kullanarak, zihinleri kontrol edebilir, idrâk ve şuur seviyelerini değiştirebilir. Meselâ kişiye, 1 gram ..... tohumu çiğnetilirse veya bunun tütsüsü o kişiye yapılırsa, serotonini parçalayan monoamin oksidaz enzimi engellenir. Böylelikle serotoninin parçalanması durdurulurken, DMT sentezi uyarılır. Kişi trans haline geçer.
Epifizin işleyişine tesir eden faktörler, anormal gündüz-gece ritimleri (uçakla kıtalararası seyahatte olduğu gibi), ışık şiddeti ve süresi, radyasyon, manyetik alanlar, beslenme bozuklukları, günlük stres seviyeleri ve sıcaklıktır. Ayrıca deniz seviyesinden yüksekliğe bağlı olarak epifiz aktivite seviyesinde de dikkate değer farklılıklar tespit edilmiştir. Deniz seviyesinde en düşük, dağların zirvesinde en yüksek seviyeye çıkan epifizin bu özelliğini en çok bazı ibadethanelerin ve inziva yerlerinin seçilişinde görmekteyiz. Peygamber Efendimiz’in (sas) dağda bulunan Hira Mağarası’nda inzivaya çekilmesi, eski Hristiyan manastırlarının yüksek dağlarda yapılması ve birçok evliyanın dağlık bölgelerde yetişmesinin hikmetlerinden birisi epifizin bu durumu ile alâkalı gibi görünmektedir. Nitekim “ışık terörü” olarak isimlendirilen vakada, aşırı parlak ve bol ışıkla aydınlatmanın yapıldığı yerlerde epifizin sağlıklı işleyişi bozulmaktadır. Bu da başta uykusuzluğa ve bunun neticesinde kronik stres ve bağışıklık sistemi zâfiyetlerine sebep olmaktadır.
Diğer beyin yapılarına benzer şekilde epifiz, ilâçlı veya ilâçsız uyarılabilmektedir. Son yıllarda kullanılmakta olan fiziko-kimyevî yapıdaki ilâçların tesirlerinin üçte birinin tamamen kişinin o ilâç vesilesiyle şifa bulacağına inanmasına, Allah’ın Şâfî ismine inanıp güvenmesine, ümit ve moralini yüksek tutmasına bağlı olduğu gösterilmiştir. Bu yüzden kişi, yaptığı dualar, ibadetler, yakarışlar, inzivaya çekilmeler, telkinler yoluyla da epifizdeki nörohormonların sentezinin artmasına yol açabilmektedir. Epifiz bezinden üretilen moleküller, uygun enzimlerin varlığında serotonine de dönüşebilmektedir. Nitekim, kişi zikir ve ibadetlerini düzenli olarak yaptığında, epifiz bezini daha çok serotonin üretecek şekilde de uyarabileceği belirtilmektedir. Günümüzde problemlerin yaklaşık % 75’lik kısmı, mânevî tatmin eksikliğine dayanan stres ve depresyonla alâkalıdır. Melatonin seviyelerinde ve sentezinde azalma olmadığı sürece, stresle ilgili problemler de çok az ortaya çıkmaktadır. İnanan ve ibadet eden kişilerde bunamaya pek rastlanmamaktadır. Kişinin sevgi üzerinde olması; ümit, aşk, şevk, inanma kuşağında yaşaması, epifiz faaliyetinde azalmayı önleyici bir sosyal hayat tarzıdır. Yapılan araştırmalar, mistik tecrübelerin ve zikirlerin, bir arada yapılan dinî sohbetlerin, bağışıklık sistemine olumlu tesir ettiğini göstermektedir.1

Çocuklarda epifizin rolü
Doğumda, annede ve bebekte DMT sentezinin yüksek seviyede sentezi ile gerçekleştirilen bir trans ve mutluluk hâli söz konusudur. Bu molekül seviyesine bağlı olarak anne hem doğum sancısına daha rahat katlanır, hem de bebek çok fazla uyur. Araştırmalar bebeğin dünyaya geldiğinde, beyin omurilik sıvısında çok fazla miktarda 5-MeO-DMT bulunduğunu göstermektedir. Bebeklik ve çocukluk döneminde beyin % 40 daha aktiftir. Buna bağlı olarak öğrenmeye ve diğer âlemlerle iletişime de daha açıktır. Epifiz bezi, başlangıçta çocuklarda büyük iken, büluğ çağına girildiğinde oldukça küçülür. Dolayısıyla melatonin hormonu, çocuklarda oldukça yüksektir ve onların büluğ çağına girmelerini baskılar. Büyük ölçüde onların masumiyetine katkıda bulunur. Epifiz bezinin çocuklarda büyük ve aktif olması, bu bezden salgılanan melatonin, pinolin, DMT ve 5-MeO-DMT gibi insan zihnini mânevî ve ruhanî âlemlere açık hale getiren moleküllerin de, erginlere nazaran onlarda daha fazla olduğunu gösterir. Belki de bu yüzden çocukların beyin-zihin sistemlerinin ruhanî ve metafizikî âlemlere açıklık oranı, bu moleküllerin sentez miktarına bağlı olarak yüksek olmaktadır. Eğer bu gerçekten böyle ise, o zaman çocukların, bazı mânevî varlıkları niçin kolayca görebilirken, erişkinlerin cinleri ve ruhanileri her zaman görememelerinin ilmi hikmeti de anlaşılabilir. Çünkü zihin-beyin sistemini ruhanî ve mânevî âlemlere açık hale getiren moleküllerin sentezi, çocuklarda oldukça yüksek iken, bu normal şartlarda erişkinlerde oldukça düşüktür. İnsanlar buluğ çağına girdiklerinde ve damarlarında şehvet dolaşmaya başladığında, epifiz bezi faaliyetini yavaşlatmaya ve küçülmeye başlar. Diğer âlemlerle olan iletişim açıklığı oldukça azalır. Zaten günümüzde alınan eğitim, yenen gıdalar ve hayat tarzı da, insanın mânevî hayatını köreltici fonksiyon görmektedir.
Dr.Selim Aydın
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Güzel bir konu ve yazı olmuş.
 

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
97
Bildiğiniz üzere beyin epifizi 7. çakranın salgı bezi olarak adlandırılıyor. Her şeyden önce beyin epifizi bir salgı bezi ve bir kaç hormon salgılıyor ama en önemlisi melatonin, yani büyüme hormonu.

image002.gif


Yabancı dildedki adı pineal gland, yani türkçeye çevirirsek kozalaksı (kozalak şeklinde) salgı bezi. Çünkü şekli bir çam kozalağını andırıyor.
image004.gif


Bu beyin epifizinin 3. göz olduğu iddia edilmekte. Dokusal olarak da göz yapısına benzemekte (kornea, retina). Tabii bir farkı var. Gözlerimiz ışığa duyarlıyken, yani organın fonksiyonları ışık girdiğinde devreye girerken, pineal gland ışık kesildiğinde işlevselliğine başlıyor.
İsa'nın bir sözü var : "Karanlıkta oturanlar gerçek (büyük) ışığı görürler" diye. Bu yine beyin epifizine yani pineal glande atfediliyor. Fakat yukarıda eklediğim resimde de farketmiş olabileceğiniz gibi bu organcık yaşlandıkça , özellikle günümüz modern dünyasında kireçleniyor ve işlevini yitirmeye başlıyor. Bunun en büyük sorumlusu olan kimyasal maddelerden biri de florür ve tabii ki sularımızdaki kireç.Ama bir numara florür ya da florüd.

Bunun da insanın farkındalığını artırmasını tökezletmek için bilinçli olarak koyulan engellerden biri olduğu düşünülüyor.

Tabii; bu kadarla bitmiyor, nedense, evet gerçekten nedense bütün antik dinlerde ve hatta günümüz dinlerinde kozalak ciddi ve muamma bir sembol.
Bakınız papanın asası
image006.gif


bakınız vatikanın orta yerinde duran kocaman kozalak heykeli

image008.gif


bakınız sümer tanrısının başında

image010.gif


bakınız babil

image012.gif


budizm

image014.gif


hint tanrısı şivanın saçı

image016.gif


yunan tanrısı dionysos

image018.gif


osiris'in asası

image020.gif


Bu konuyu araştırmaya çalışırken denk geldiğim diger bana ilginç konulardan birisi Fransız düşünür, yazar Voltaire'in de beyin epifizine kafayı takmış olması, hatta bu organcığın sırrını çözmek için bir çok otopsi yapması.

Bundan da önemlisi : Vatikan'ın ortasında kozalak heykelinin işi ne ?
--------------------
Bu bezden 3 adet hormon salgılanıyor: melatonin, pinolin ve dimetiltriptamin (DMT). En önemlisi olan melatonin'e geçmeden önce dimetiltriptamin'e bakalım. dimetiltriptamin çok ilginç bir hormon. Şamanlarda ayahuasca denilen bir iksirin yapımında kullanılıyor. Hormonu ise bitkilerden elde ediyorlar. Elde ettikleri bitkiler ise şunlar: ......

Ayrıca epifiz bezinin deniz seviyesinde çok az, yükseklere çıktıkça ise çok fazla hormon salgıladığı bilimsel bir gerçek. Ki bu yüzden tarih boyunca tüm ibadethaneler olabildiğinde yükseğe yapılmış. Yani ibdaethanelerin yükseğe yapılmasının sebebi matematiksel olarak tanrıya yakın olmak değil ama bir nevi bu hormonun da yardımıyla üst bilinçlerle daha fazla iletişimde bulunmak.

Ki Tibet manastırlarından tutun da hristiyan manastırlarının da yüksek yerlere yapılması bu yüzden. Bu hormonun salgılanımını artırmak.

Ve ayrıca Hz.Muhammed'in riyazete yüksek ve karanlık bir mağarada çekilmesi, ilk orada emir alması, hz.Musa'nın Tanrıyla konuşmak için dağa çıkması da bana göre bu yüzden.

Karanlık ayriyeten çok önemli. Çünkü epifizin en önemli salgısı olan melatonin sadece karanlıkta salgılanıyor. Gece 11 ile sabah 5 arası en yüksek düzeyine ulaşıyor. Ki çoğu dinde sabaha karşı ya da gece ibadetinin önemi bu yüzden. Bu hormonun salgılanımı ne kadar yüksekse ruhsal alemlerle bağ o kadar güçleniyor. Ve ibadet için bu yüzden gecenin en karanlık ve salgının en çok olduğu an seçiliyor.

Melatonin en büyük faydası ise kanserden koruması. Kör insanların kansere yakalanmama sebebi de bu. Çünkü sürekli karanlık içinde oldukları için melatonin üretimleri çok fazla.

Bir bilimsel araştırma da göstermiş ki gece vardiyasında çalışanların kansere yakalanma oranı diğerlerine göre çok fazla.
internet


 

armasis

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
79
Tepkime puanı
6
Konum
izmir-akçay arası mekik dokuyor
İş
biyolog/biyoloji öğretmeni
Çok güzel bir derleme olmuş. Melatonin hormonunun başka bir özelliği de çocukların 9 yaşından önce ergenliğe girmesini engellemesidir. 9 yaşından sonra salgılanma miktarında değişme olur, etkisinin azalmasıyla eşeysel organlar olgunlaşmaya başlar.

Belki de farkındalığın artmasını engelleme çalışmalarının sonucunda 6-7 yaşında ergenliğe girmiş çocukları seyrediyoruz haber bültenlerinde. Epifiz bezinin hormon salgılama mekanizması bozulmuş çocuklar...
 
  • Beğendim
Tepkiler: dgo

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
97
Evet sizinde yazdığınız gibi çocukların ergenliğe geçişinde çok önemli işlevi var.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Muhteşem bir yazı. Aslında sitedeki her üyenin okuyup, irdelemesi gereken bir yazı. Yabi ben bu konuyu gerçekten aynen bu derecede önemsiyorum.
 

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Gerçekten de çok güzel bir yazı, paylaşım için çok teşekkürler :)
 

Belladona

Banlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2010
Mesajlar
69
Tepkime puanı
1
Demek ki geceleri fazla oturmamak, 11 dedi mi uyumak lazımmış. Ya da karanlık, loş bir odayı tercih edeceğiz.
 

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Demek ki geceleri fazla oturmamak, 11 dedi mi uyumak lazımmış. Ya da karanlık, loş bir odayı tercih edeceğiz.

Bildiğim kadarıyla melatonin hormonunun üretilebilmesi için uyuduğunuz ortamın tamamen karanlık olması gerekiyor. Yani gece lambası gibi şeyler yakılmamalı. Ya da ışığı kapatıp karanlıkta TV izlemek de hormonun üretimine katkıda bulunmuyor. Ayrıca en kaliteli uyku için 23:00 - 04:00 saatleri arasında uykuda olmak gerekiyor. Rem uykusu da denilen uyku bu saatler arasında gerçekleşiyor ve en çok bu aralıktaki rüyalar hatırda kalıyor. Bunu deneyebilirsiniz, sadece 5 saatlik bir uyku uyunmasına rağmen, tamamen dinç bir şekilde uyanıp güne başlayabiliyorsunuz :)
 

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
97
Ek bilgi
Kızılcık, deve dikeni, rezene, anason, kereviz, ayçiçeği, çemen, hardal ve sarı kantaron, papatya çayı, vişne, lahana, badem, fındık gibi gıda maddeleri ile magnezyum ve çinko içeren diğer gıdalar melatoninden zengindir. Bu tür gıdaların aksam saatlerinde alınması, gündüz alınmasından daha uygun olabilir.”
 

zenithmx

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Haz 2010
Mesajlar
268
Tepkime puanı
17
Konum
Sidre
Bende neden 1786 rakım yükseklikte 1 yıl yaşadıktan sonra normal düzeyde bir şehire indiğimde kendimi kötü hissettiğimi düşünüyordum. Ben temiz havadan olduğunu sanıyordum ama bu yazıdan sonra anladımki her ne kadar temiz havanında etkisi olduğu gibi melatonin salgısının artışından kaynaklandığınıda anlamış oldum. Ayrıca karanlığı da çok seviyorum ve bütün gece boyunca okumam gereken birşey yoksa karanlıkta otururum.
 

onepiece

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
65
Tepkime puanı
6
Konum
İstanbul
İş
Danışman
Melatoninin bu kadar önemli olması nedeniyle, bunu vücutta arttırmak için ne yapmamız gerektiği hususunda birçok arastırma yapılmaktadır. Bunun için, zaman zaman hayvanlarda kullanılmaktadir, ancak insan fizyolojisi hayvanlardan değisiktir, bu nedenle bu çalışmalar fazla faydalı olmamaktadır. Tantrik Yoga çalışmaları ile vücuttaki Melatonin seviyesinin arttırılması denemeye değerdir. Bu yogalardan biri Nadi Shodhan Pranayama (birbiri ardından burundan nefes alip verme ), digeride Tratak’dır (gözü bir mum ışığına, meditasyonda kullanılan bir diagrama veya noktaya odaklamak).

Tratak gözleri ve zihni bir mum ışığına veya objeye odaklayarak yapılan bir Yoga egzersizidir. Vücudumuzda Melatoninin en cok bu çalışma ile salgılandığı tesbit edilmiştir. Yanan bir mum ışığına gözü fokusluyoruz ve bu işlem sırasında beynimizin sap kısmını da dengelemiş oluyoruz. Gözler mum ışığına odaklandığı zaman epifiz bezine hormon salgılaması için uyarı yapıyor ve hormon salgılanması bu işlemi yaptığımız sürece, her gece artarak devam ediyor. Bağışıklık sistemini korumamız için gece bir müddet mum ışığına odaklanmamız ve sonra uyumamız hormonlarla ilgili çalışmalar yapan doktorlar tarafından şiddetle tavsiye ediliyor.

Tratak beynin her iki yarısında dengeyi sağlar ve epifiz bezinin büyük miktarda Melatonin hormonu üretmesini destekler. Melatonin hormonu, vücutta kanser oluşum riskini büyük oranda düüşren bir hormondur. Tratak ayrıca olaylara kolay konsantre olma gücümüzü de arttırır.

Uygulanışı:

Göz seviyenizde önünüze 1 metre kadar uzagınıza bir mum koyun. Gözlerinizi kapatın ve birkaç dakika nefesinize konsantre olun. Yavaş ve düzenli nefes alarak kendinizi derece derece, derin relaks duruma getirin. Sonra gözlerinizi açın ve mumun alevine birkaç dakika bakın. Gözlerinizin fokusunun mum ışığından ayrılmamasına dikkat edin. Mum ışığı zihninizde canlanana kadar focus durumunu bozmayın ve mum ışığına odaklanın. Gözleriniz yasarırsa veya kurursa, ihtiyaciniz olduğu kadar gözlerinizi kirpabilirsiniz. Aklınızdan bütün düşünceleri çıkarın, 2 dakika kadar sonra gözlerinizi kapatın ve mumun alevini gözünüz kapalı olarak, olabildiği kadar çok detayları ile gözünüzün önune getirmeye çalışın, aklınızda canlandırın. Eğer zihninizde, görüntü solgunlaşmaya başlarsa, gözlerinizi kısa bir süre açın. Bunu tam olarak yapabildiğinize emin olana kadar deneyin ve konsantrasyon olma kabiliyetiniz iyice arttığı zaman Tratak yapma zamanınızı uzatın.

Ateş bize verilmiş bir hediyedir ve fiziksel dünyamızda çok buyuk bir yeri vardır. Ateş bize korunma, beslenme ve ışık sağlar. Yediğimiz besinleri onun yardımı ile pişirebiliriz. Metafizik olarak söylersek, element olarak ateş bizim negatif enerjilerden korunmamızı destekler. Şamanizmde ateş, güneyin elementidir ve niteliği kuvvettir, korunmadır, arınmadır, inançtir, güvendir. Ateş bizim ruhsal açlığımızı besler, doyurur. Ateş bizim hepimizin içinde de yanar. Vücudumuzun görevini yapabilmesi icin gereklidir. O aklımızın ve ruhumuzun sağlıklı çalışması icin önemli bir unsurdur. Ateş bize hem yukarıdan hem de aşağıdan gelen bir hediyedir. Anne dünyamızdan yakıt olarak çeşitli sekillerde çıkar ve gökyüzünden hava ile gelir ve bizi kuşatır. Ateş elementi bize ruhsal ışık verir, ruhumuzun gideceği yolu görünür yapar. Bir ateşin karşısına oturup, gözlerinizi hiç alevlere odakladınız mı?

Mum ışığı ile yapılan meditasyonu hepimiz biliyoruz, Tratak dediğimiz, yukarida açıkladığımız. Bunu denerseniz göreceksiniz ki, sizi çok etkileyip, fiziksel ve ruhsal bedeninize rahatlık, huzur, dinginlik verecek, kendinizi yeniden doğmus gibi hissetmenizi sağlayacak, ayrıca (bağışıklık sisteminizi güçlendireceği için)birçok hastalığa da kalkan olma görevini üstlenecektir.

bu da ek bilgi olsun :)
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Bilim insanı, insan beyni üzerindeki araştırmalarını arttırdıkça muazzam yapısı karşısında
‘’Hayretleri ‘’iki kat artıyor. Ve artmaya da devam edecek! Dua eden insan beyninin elektriksel faaliyet diyebileceğimiz bir çeşit ışık dalgaları ürettiğini ve yaydığını keşfetti. Duanın önemini kavradıkça inşallah doğru dua ederiz. Rabbimizin bildirdiği gibi ‘’biz hayra dua ettiğimiz gibi şerre de dua ederiz. ’’
‘’ Dua, beynin yönlendirilmiş dalgalarıdır’’Bütün insanların beyinleri zaten genelde yayın dalgaları yaymaktadırlar. Dua ise yönlendirilen dalgalar türünde oluşur. ’’
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Aydın, insan beyninin temel ihtiyaçların yanı sıra manevî yaşantılar için de uygun bir donanıma sahip olduğunu söyledi. Ve manevî yaşantı sırasında beynin bazı bölgelerinde oluşan değişikliklerin artık ortaya konulabildiğini açıkladı.
Elimizdeki klasik fizikle anlamakta zorluk çektiğimiz bilinç, bilincin birliği, bellek, zihin içeriği (qualia), farklı bilinç durumları, içimizdeki “ben” duygusu, parapsikolojik fenomenleri ve hatta ölümden sonra bilincimize/düşüncelerimize ne olacağına bir açıklama getirebilir.
Bilim yeni yeni keşfettiği epifiz bezinin Atalarımızın mistik sırlarından birisi olduğunu da araştırdıkça öğreniyoruz. İnsan beynindeki üçüncü göz diyebileceğimiz Epifiz bezini araştıdıkça mistik ve psişik yorumlarını da YİNE beraberinde getirmektedir. Beklide Rabbimizin bize Basiret diye lütfettiği bir özelliğimizdir bu aynı zamanda yorumlarını da sadece Kur’an’i kerimde bulabileceğimiz bir hakikat. Batıl hep haktan beslenmiş tıpkı bir vampir gibi KANINI emmiş. Çünkü O olmazsa yaşayamazmış.
Atalarımızın mistik yorumlarını ve sonra kitabımızdan bulmaya çalıştığım ayetleri sizinle paylaşmak istiyorum. Ve Herkes kendi kararını kendisi verir. Nerede durmak istiyorsa orada!
Beyin epifizinin 3. göz olduğu iddia edilmekte. Dokusal olarak göz yapısına benzemekte (kornea, retina). Tabii bir farkı var. Gözlerimiz ışığa duyarlıyken, yani organın fonksiyonları ışık girdiğinde devreye girerken, pineal gland ışık kesildiğinde işlevselliğine başlıyor. Bildiğiniz üzere beyin epifizi 7. çakranın salgı bezi olarak adlandırılıyor.
Her şeyden önce beyin epifizi bir salgı bezi ve bir kaç hormon salgılıyor ama en önemlisi melatonin, yani büyüme hormonu.
İsa`nın bir sözü var: “Karanlıkta oturanlar gerçek (büyük) ışığı görürler” diye. Bu yine beyin epifizine yani pineal glande atfediliyor
Ayrıca epifiz bezinin deniz sevi}esinde çok az, yükseklere çıktıkça ise çok fazla hormon salgıladığı bilimsel bir gerçek. Ki bu yüzden tarih boyunca tüm ibadethaneler olabildiğinde yükseğe yapılmış.
Yani ibdaethanelerin yükseğe yapılmasının sebebi matematiksel olarak tanrıya yakın olmak değil ama bir nevi bu hormonun da yardımıyla üst bilinçlerle daha fazla iletişimde bulunmak.
Firavun dedi ki: `Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa`nın ilahına çıkarım !E7ünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum. `KASAS/38
Firavun (alayla) dedi ki: `Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim
`Göklerin yollarına. Böylelikle Musa`nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum. ` İşte Firavun`a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun`un hileli-düzeni, `yıkım ve kayıpta` olmaktan başka (bir şey) olmadı. MÜMİN/36-37
Karanlık ayriyeten çok önemli.
Çünkü epifizin en önemli salgısı olan melatonin sadece karanlıkta salgılanıyor. Gece 11 ile sabah 5 arası en yüksek düzeyine ulaşıyor. Ki çoğu dinde sabaha kavşı ya da gece ibadetinin önemi bu yüzden çok önemli olabilir!
Bu hormonun salgılanımı ne kadar yüksekse yaratana yöneliş ve kur’an ayetlerini tefekkür le ayetler arası bağ o kadar güçleniyor. Kur’ani kerimden anlıyoruz ki her şey Allahın cc bir ayeti bir beyin hücresi bile ayetlerindendir. !Ve ibadet için bu yüzden gecenin en karanlık ve salgının en çok olduğu an seçiliyor.
Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur`an`la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır. İSRA/79
Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakFnan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: `Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler. `ZÜMER/9
Gecenin bir bölümünde O`na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O`nu tesbih et. İNSAN/26
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah`tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi `geceleri düzenleyip kurarlarken, ` onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. NİSA/108
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli`nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah`ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. AL-İ İMRAN/113
Epifizin, gece saat üç civarında maksimum aktiviteye ulaşmasıyla insanın tefekküründe açıklık ve yatkınlık kazanması arasında enteresan bir paralellik bulunmuştur. Bu açıdan geceler ve seher vakitleri, ruh-zihin-beden sisteminde, ruhun bedenin tesirinde daha az kaldığı ve tefekkürün daha kolay olduğu zaman dilimleridir.
Gecenin sonuna doğru kişi uyandığında, epifiz, maksimum seviyede aktiftir. Burada enterasan olan husus, epifizden salgılanan pinolin, DMT, 5-MeO-DMT gibi moleküllerin, imtihan sırrından dolayı insanın uykusunu getiren melatonin ile eş zamanlı salgılanmalarıdır. Bu yüzden bedenin ruhanî âlemlere açık hâle gelmesinde iş gören bu moleküller vasıtasıyla hazırlanan alt yapıyı kullanabilmek için kişinin uykusunu yenebilmesi gerekmektedir. İnsan erken yatarsa gecenin üçte birlik diliminden sonra kolayca kalkabilir ve bedeninin mânevîyâta açık olduğu bir saatte ibadet yapma şansı elde edebilir. Böylece maddî hayatın dar kalıplarından çıkıp, kalb ve ruhun hayat derecelerinde yaşaması da kolaylaşır. Peygamberimiz’in (sas), yatsı namazını vaktinde kılıp uykuya çekilmesi, gecenin ilerleyen vakitlerinde kalkıp ibadet etmesi ve ümmetine de bunu tavsiye etmesi durumu, bedende epifize gördürülen roller açısından incelendiğinde, O’nun (sas), emir ve tavsiyelerinin insan tabiatıyla tam bir âhenk içinde olduğu görülecektir.

alıntı
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Konunun ve devamında ki mesajların okunmasında fayda var, bu yüzden güncele taşıyorum.
 

Mistik Bella

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Mar 2013
Mesajlar
115
Tepkime puanı
5
Faydalıydı teşekkürler. Tepe çakrasının açılış süresinde geceleri garip enerji dolaşımı bundandır demek.
 

asterix

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Mar 2013
Mesajlar
743
Tepkime puanı
105
Melatonin tabletleri var pahalıda değil bazen alıyorum.Tavsiye ederim
 
  • Beğendim
Tepkiler: dgo

yenidünya

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Eyl 2013
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
çok beğendin insanlar için çok önemli bir konu büyüklerimden hep duyardım erken yatıp erken kalkmanın çok önemli olduğunu bu yazıyla açıklamalarla daha çok farkına vardım teşekkür ederim bir çiviyi duvara çakmak için defalarca vurmak gerekir mevlana
 

hopefull06

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2014
Mesajlar
283
Tepkime puanı
17
Aydınlatıcı bilgiler. . Yeni bilgiler ve arayışta olanlar için güzel bir yazı. .
 

Gümüşkurt55

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Ağu 2013
Mesajlar
18
Tepkime puanı
32
Konum
Samsun
İş
Majisyen
Ana konuda bahsedilen bitkilerin çoğu malesef ayahuasca formülü olarak kullanılamaz çok çok düşük seviyelerde dmt içerirler ve yine bazıları zehirli maddeler içerirler ve zarar verirler. Zehirsiz olanların hepsi tarafımca denendiği için açıkca söyleyebilirim bunlarla gerçek anlamda ayahuasca elde edilemez. Elde edilebilen bitkiler ise sayılıdır. Zamanında çok uğraştım ve şuanda hammadde sorunum kalmadı.
 
Üst