Renklerin Ezoterik Anlamları

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
Renklerin Ezoterik Anlamları

Uzun zamandan beri kabul edilen üç ana renk dört ikincil renk olduğuna dair teori, ekzoterik bir teoridir. Çünkü çok eski dönemlerden beri üç değil, yedi ana renk olduğu bilinir, insan gözü yalnızca bunlardan üçünü görebilir. Her ne kadar maviyle sarıyı birleştirerek yeşil elde edilebilirse de, bir de bileşik olmayan gerçek bir yeşil vardır. Bu durum, tayfı bir prizmayla bölerek kanıtlanabilir. Helm****hotz, ikincil denilen renklerin varsayılan ana renklerine ayrışmadığını bulgulamıştır. Dolayısıyla bir turuncu tayf, ikinci bir prizmadan geçirildiğinde kırmızı ve sarıya ayrışmaz, turuncu olarak kalır.
Bilinç, akıl ve kuvvet sırasıyla mavi, sarı ve kırmızı renkler tarafından sembolize edilir. Dahası renklerin şifa etkileri bu şemayla da uyumludur. Çünkü mavi sakinleştirici elektrik bir renk iken, sarı canlandırıcı ve tazelendirici, kırmızı ise kışkırtıcı ve ısı veren bir renktir. Ayrıca minerallerin ve bitkilerin de insanın yapısını renklerine uygun bir biçimde etkilediği kanıtlanmıştır. Dolayısıyla sarı bir çiçek sarı ışığa ve müzikteki mi notasına benzer etki yaratan bir ilaç verir. Turuncu renkteki bir çiçeğin etkisi, ikincil renkler denilen ve re tonuna veya do ve mi akortlarına tekabül eden turuncu rengin etkisine benzerdir.
Kadimlere göre insan ruhu mavi renge, zihin sarı renge ve beden kırmızıya tekabül ederdi. Dolayısıyla gökyüzü mavi, toprak sarı ve cehennem –veya yeraltı– kırmızıdır. Cehennemin yakıcı şartları, sadece onu oluşturan kuvvetin veya planın doğasını sembolize eder. Yunan
Gizem Okulları’nda her zaman kırmızı olarak düşünülen akıldışı alan, bilincin aşağı doğanın şehvet ve tutkular ile köleleştirilmesini temsil eder. Hindistan’da –genellikle Vişnu’nun nitelikleri olan– bazı tanrılar ilahi ve dünya üstü doğalarını temsil etmek için mavi bir tenle tasvir edilirler. Ezoterik felsefeye göre Güneş’in gerçek ve kutsal rengi mavidir. Bu kürenin görünüşteki sarı-turuncu rengi yanılsamalı dünyanın içine batmış olmasından kaynaklanır.
Hıristiyan kilisenin ilk dönem sembolizminde çok önemli bir yer arz eden renkler dikkatle düzenlenmiş kurallara göre kullanılırdı. Ne var ki ortaçağlardan beri, renklerin kullanılışındaki özensizlik, onların daha derin sembolik anlamlarının kaybolmasıyla sonuçlanmıştır. Beyaz veya gümüş rengi hayatı, saflığı, masumiyeti, sevinci ve ışığı, kırmızı acı çekmeyi, İsa’nın ve azizlerin ölümünü, aynı zamanda ilahi aşkı, kanı ve savaşı; mavi göksel küreyi, iyilik ve tefekkür hallerini; sarı veya altın ihtişamı, doğurganlığı, iyiliği; yeşil bereketi, gençliği, refahı; mor mütevazılığı, derin şefkati ve hüznü; siyah ölümü, yıkımı ve küçük düşmeyi gösterirdi. İlk dönem kilisede cüppelerin ve süslerin renkleri bir azizin şehit olup olmadığını veya hangi karakteri dolayısıyla azizlik mertebesine ulaştığını gösterirdi.
Işığın tayfının renkleri dışında ayrıca titreşimsel renk dalgaları vardır. Bunlardan bazıları insan tarafından algılanamayacak kadar yüksek veya düşük bir titreşime sahiptir. İnsanın soyut uzamın gerçek görünüşü konusundaki cehaleti üzerine düşünmek bizi dehşete düşürüyor. Geçmişte insanlar nasıl bilinmeyen kıtaları keşfettiyse, gelecekteki insan da, amacına uygun tuhaf aletleri donanarak ışığın hızı, renk, ses ve bilinç gibi çok az bilgimiz olduğu alanlarda keşfe çıkacaktır.


Mannly P. Hall
 
Üst