Kundalini Hakkında Bilgiler

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
Kundalini'nin Özelligi
Kundalini nedir? Sanskritçe kelime genelde konunun işlevi hakkında gerçek fikirleri olmayanlar tarafından değişik şekillerde tercüme edilmiştir.

Kelimenin kökü kund, "yanma" anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Bu anlam isabetlidir, çünkü Kundalini Ateş'in yanma yönüdür. Ancak delik, tas veya kase anlamına gelen sıfat kunda, kelimenin anlamını daha açmaktadır. Burada Ateşin yandığı bir kap fikri verilir. Ancak bundan fazlası da var. Ayrıca kundala sıfatı vardır, onun anlamı sarma, spiral, halka anlamına gelir. Burada Ateşin çalışma ve açılma şekli konusunda bir fikir ediniriz. Bu esas köklerden Kundalini kelimesi doğar ve Ateşe yaratıcı dişilik verir. Bazen söz edildiği gibi Ateş Yılanı, uyandırıldığında ritmik şekilde yukarıya ve aşağı hareket eden Ateş akışları şeklinde açığa çıkan kap/rahim içinde uyuyan dişil yaratıcı güçtür. Daha özel ve bireysel gücü açısından insan omuriliğin tabanında rahimde kıvrılmış uyuyan evrimsel yaratıcı gücün dişil yönünü ima eden bir kelimedir. Onun uyarılmasında birey tam kontrol sağlayacak bir konumda olmadığında, alabildiğine tehlike, hatta felaketle doludur, ve böyle kontrol gücü ancak, insanoğlunun büyük çoğunluğun ötesinde, evrimsel yolun daha yüksek merhalelerine yaklaşıldığı zaman gelir.
Arada bir, sadece bakmakla yetinen ve kapmaya çalışmayan öğrenciye Kundalini hareketinin görüntüleri belirlenecektir. Aşağıdaki betimler böyle bir öğrencinin gözleri önünde serilen Kundalini'nin çalışmasıdır. Gördüklerimi şüphesiz kusurlu olarak elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım. Deneyimler bazı yetkili deneylerle desteklenmiştir. Her ne kadar bir öğrencinin deneyim ve deneylerini diğer bir öğrenciyle tam ve eksiksiz olarak paylaşılması imkansız ve yasaksa ve Kundalini'yı açığa çıkarma tekniği — teknik bireyin ruh notasına göre önemli ölçüde değişir — konusunda en ufak ima vermek daha da imkansız ve yasak olduğu halde, yine de arada bir bu deney ve deyimlerin havasını en azından bir ölçüde paylaşma izni verilir.
Umulur ki okuyucu için Kozmik Şuurunun en altı kademesinin daha geniş bir bilincine süptil bir uyanışı olur, böylece ruhsal ozon diyebileceğimiz şeyin hafif bir kokusu alınıp yaşamının sınırları içinde Yüksek Benliği himayesinde en geniş benliğiyle irtibat kurulur. O bir kurtuluş, özgürlük elde eder. En sonunda kanatlarının kullanımını yeni elde eden bir kuş kadar hafif olur. Uçamazsa bile kanatlarını çırpar. Bu çırpınmalar sırasında gerçek ve gerçek olmayan, doğru ve yanlış, kullanışlı ve kullanışsız, çirkin ve güzeli ayırt etmeye başlar. Bu şekilde uyarılan ayırt etme yeteneğini sürekli kullanamazsa da, en azından biliyor, deneyimlemiştir ve ergeç bilgi-deneyim istikrarlı bir faaliyet haline gelir. Bu durumda sonunda onda ebediyen Hayat Ateşi uyandıracak ve sonsuz krallığın Taç Çiçeğini başının üstüne koyacak Kundalini'nin ilk kıpırdamaları başlar.
Hepimiz Krallıktan uzağız, ama belki de burada aktarılan deney ve deneyimler kral'ca yaşamın özelliği konusunda ne denli soyutta olsa bazı ip uçları sunabilir, dayanma ve fethetme cesareti verebilir.
Bu deney ve deneyimleri akla hitap edecek şekilde gözden geçirip düzeltmedim, hele genel anlamda rasyonel şekle sokmak için hiç uğraşmadım. Çok az değişiklik dışında sözleri geldiği gibi bıraktım. Değerleri mantığa hitap etmelerinde değil, azimli öğrencinin aynı zamanda kendisine ait olarak hissedeceği bir şeyin yansıması olarak vardır. Anlatılanların anlaşılmazlığında kendisinin de karşı konmaz bir şekilde içine çekildiği bir şeyi sezer. Her ne kadar fantastik gelirse, okuyucu bunların gerçek olmadığı için değil, kendisi için son derece gerçek olduğu için fantastik geldiğini anlayacaktır. Umarım ki, onlar absürd gibi geldiğinde, absürdlüğü, saçma gözükmelerinden değil, sadece bütün normal deneyimlere o denli farklı oluşlarındadır. Belki de sınırlı anlayışına göre saçma da gelse, belki de bazılarına daha anlamlı gelebilir.
Tanımlamalar zihinle değil, sezgilerle hafifçe okunsun, ne olabilir veya ne olmayabilir konusunda sabit ön yargılarla değil, ama kalp, irade ve zihin her şeye açık olarak. Okuyucu farkında olsun ki, inanılmaz olanın gerçek dışı olması şart değildir ve bütün işlevleriyle — fiziksel, duygusal, zihinsel ve ötesi — "Ben" dediğimiz şuur en çılgın düşlerimizin hayal edemeyeceği kadar olağandışıdır.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
EVRENSEL KUNDALİNİ VE MERKEZLERİ


Önceki bölümün son cümlesi bu çeşitli deney ve deyimleri müjdeleyen beklenmedik açılışa getiriyor.
İlk sezgisel ve olası olarak yüksek şuur açılışında, deneyimleri yaşayan kişi kendisini mikrokozmos (küçük evren, insan) ve makrokozmos (büyük evren) arasındaki ilişkinin içinde buldu. Bir süre ayaklarının yerden kesildiğini hisseder. Bir anda şuurun uzayın en ücra köşesi gibi gözüken yerlere uzandığını ve ihtişamlı ve mükemmel şekilde kesinlik hissiyle birlikte şuurunun sadece evrensel şuurla yakın birliğinin olgusu değil, aynı zamanda, sonsuzluğun ötesinde bir varoluş olduğu gözüktüğü sürece "evrensel" kelimesinin ne denli doğru kullanılabilse de, evrensel şuurun belirli parçalarıyla da birliğin olgusu. Kendi bireysel şuuru gelişen yaşam içinde bir mozaik parçasıydı ve aynı titreşimde, aynı renkte başka parçalar görünüşte ona yakın bir şekilde ilintiliydi. Genel ilkeleri itibarıyla ona benzer mozaikler nerede vardır? Ve hemen yanıt olarak sanki uzaktan, ama burada açıklanması yerinde olmayan çok belirgin bir yerden titreşimler gelir. İkiz ruh teorisi, hatta bu küçücük gezegenimizle sınırlı olmayan bir çok bağlantılı ruh teorisinin arkasında kesin olarak muazzam bir Kozmik anlam vardır. Hemen diyebilirim ki, modern düşüncelerin bazı yayınlarında dile getirilen ikiz ruh fikri çok muhteşem bir gerçeğin sönük karikatüründen başka bir şey değildir. Bu dünyamızın bile ikiz yıldızı vardır ve hemen anlaşılır ki yaşamın ikilemi birliği kadar, veya üçlemi kadar temel bir ilkedir. Ancak bu evrede bu konuda üzerinde daha fazla spekülasyon yerinde olmaz.
Bu özel sezginin ışığında, öğrencinin ayakları daha da çok yerden kesildikçe, aklında dünyamızda büyük okült Ateş Törenleri ve Evrensel-Kundalini kalbi ve bedeni olan Efendimiz Güneşin arasındaki ilişkiyle ilgili varsayımlar belirlenir. Bizim için Güneş içinde yaşadığımız, hareket ettiğimiz ve var olduğumuz Kundalini varlığın özüdür. Doğanın hangi aleminde (maden, bitki, hayvan veya insan) olsun, küçük veya büyük hangi maddeden veya dünyadan olsun, her bireysel Kundalini, Güneş-Kundalini'nin bir parçasıdır. ve her ne kadar tuhaf gelse, bu küçücük Kundalini akımları Azametli Velinimetlerinin sınırsız bilgelik, güç ve varlığından (omniscience, omnipotence, omnipresence) pay alırlar. Böylece diyebiliriz ki, her birimizde oluşmakta olan sınırsız bilgelik, güç ve varoluş vardır. Efendimiz Güneş ve alevlendirdiği evrensel yaşam arasında çok yakın bir ilişki vardır.
Hemen anlaşılır ki, nasıl gözükürse gözüksün, Kundalini güçlü ve şiddetlidir, ama sadece potansiyel olarak, açığa çıkması ise karşı konmaz bir hareketle önünde her şeyi yakar.
Güneş sistemimizin unsurlarını bağlayan bir Kundalini zinciri ve çeşitli güneş sistemlerini birbirine kenetleyen diğer bir zincir var mıdır? Kesinlikle ve bir güneş sistemi merkezlerinin özellikleri ve Kozmik Kundalini ile güçlenmeleri konuları hakkında varsayım yürütmekte ilginç noktalara gelinebilir. Dünyanın merkezleri vardır — ateşsel enerjinin dönen çarkları — ve görünen odur ki, Evrim Lortlarının görevlerinden biri de Kundalini'nin dağıtımını ve yoğunluğunu düzenlemektir. Bundan dolayı onların görevleri aynı savaşta ön saflara mühimmat götürenler gibi riskli olarak tarif edilmiştir. Onlar bir şekilde kullandıkları Güç tarafından yakılıp tükenebilirler, ancak düşünülebilir ki, onların bulundukları konumda bunun olmaması gerek.
Bu olağanüstü manzaranın daha derin bir anlayışına bir hazırlık olarak önceden, sadece merkezleri uyarmak için değil, ama belirli amaçlara yönlendirebilmek için Kundalini'nin nasıl açığa çıkarıldığını ve insan bedenlerinin çeşitli merkezlerine nasıl yönlendirildiğini öğrenmek gerekir. Örneğin, belirli bir topluluk karşısında belirli bir konuşma yapılacaktır ve topluluğu etkilemek gerek. İşlemin çalışmasına bakıldığında, sanki otomatik olarak Kundalini'nin omuriliğinden yukarı ve aşağı hareket etmesi ve o bölgede belirli bir enerjilenme hissi ile başlamaktadır. Bu bütün konuşma yapanlarda veya bir şekilde insanları olumlu bir şekilde etkilemek isteyenlerde zaten çok küçük ölçüde gerçekleşmektedir. Ama özel bir talim söz konusu olduğunda, enerjilenme hissi ateşe dönüşür. Ama sadece Kalp, boyun ve beynin ortasından kaşların ortasındaki alın merkezine doğru bölge üzerinde özel çalışma yapılması durumunda, daha da çok sonuçlar elde edilebilir. Bu uyarlama işlemi güneş sinirağından (solar pleksüs) başlar, bu bazı insanların dinleyiciler önünde konuşma yapmadan veya diğer bir stresli durumla karşı karşıya geldiklerinde ilk etapta diğer belirtilerle birlikte mide bulantısı hissetmelerini açıklar. Özel durumlarda, böyle hisler hep olur ve bedenlere daha yüksek ve insanüstü Kundalini'nin nüfuz etmesi için ön arınmaya işaret eder.
Bu demek değil ki çoğu insanlarda Kundalini uyarılmıştır, ama onlarda evrensel Kundalini Ateşinin bir yoğunluğu, bir birikimi olduğunu ve sinir ve diğer kanalların alışageldiklerinden daha yüklü ateş taşıdıklarını gösterir. Ama yine de, bir bakış açısına göre Kundalini ne denli bölgeye odaklanmışsa, diğer bir bakış açısına göre evrenseldir — sınırsızdır. Yine de bazı vakalarda Ateş yoğunluğu çoğunlukla lokaldir, ama aynı etkiler gözükür.
Nikotin ve alkolün bir şekilde Kundalini'yi etkiledikleri kesindir. Nikotin Kundalini'nin genel gücü ile maruz kalan kişinin bedenleri arasında bir sınır oluşturur. Alkol ise sanki Gücü yanlış yönlere veya yanlış bir şekilde yoğunlaşmasına sevk eden bir uyarıcı gibidir. Bütün uyuşturucular, ilaçlar ve uyarıcılar sistemi bloke ederler ve birey ve daha büyük bütün şuur alanları arasında pis bataklık gazları andıran cansız ve donuk bir tabaka empoze ederler.
Ama Kundalini'yi özel amaçlar için uyarmaya gelince, görünüşe göre omuriliğinde ısınma veya enerjilenme hissi ilk belirtidir ve dış koşullar bunu yoğunlaştırır — örneğin, manyetik bir alanda, kilise, mabet gibi yerlerde bulunmak — veya müzik, ilahiler, bir tören veya ayine katılış vs. gibi etkiler. Omuriliğindeki enerjilenme hissi dışında, ayrıca kalp, boyun ve beyin ortası merkezlerin kişiye göre ya tek başına, ya da birlikte uyanışı, parlaması gibi hisler de vardır. Bu uyarılışın çoğu kez organ işlevinde sıradışı bir izlenim şeklinde belirgin fiziksel karşılığı vardır. Kalp merkezinin uyandırılmasını nasıl tarif ederiz? — Sanki serin bir parlama gibi. Bu iki kelimenin bir arada oluşu absürd gibi gelebilir, yinede olayı yanlış aktardığımı sanmıyorum.
Boyun merkezinin uyarılmasına gelince, belirli bir deneyimde fiziksel olarak geçici bir daralma hissi söz konusuydu, bunu da örneğin bir konuşma verildiğinde Kundalini'nin boyun merkezinden gelen titreşimleri canlandırması için fiziksel ve fizik ötesi arasındaki sınırları kaldırmasının etkileri olarak yorumluyorum. Sonuçta hitabet gücünün dışında güçlü bir aktarım söz konusudur ve dinleyiciler arasında değişik evrim seviyelerinde insanlar değişik şekillerde etkilenirler. Kundalini içinde yüzerler, bu da kişisel algılamaya göre değişik sonuç verir.
Anlaşılıyor ki, kullanılabilir alanları açısından Kundalini'yi elektriğe kıyaslamak mümkündür. Sürekli şuurluluk, uykuda geçenleri hatırlamak vs. Kundalini uyarımın sadece belirli meyveleridir. Daha da önemlisi, dış dünyadaki çalışmalarda verdiği direkt ilave güçtür. Hem bir yerde başka bir duyudur, hem de mevcut duyuların ve bireyin diğer mevcut işlevlerinin güçlü bir uyarıcısıdır. Kundalini'yi sadece keşfetmek aşamasındayız ve gözlenen ilginç etkileri onun sadece erken uyarım ve sınırlarının kaldırılma safhalarının sonuçlarıdır. Çok şükür ki, dünya Kundalini Işınının bilimsel keşfini henüz gerçekleştirememiştir. Yoksa arkasından tam bir kıyım ve imha gelir. Büyük Güç merkezlerinden gelen "Ölüm Işınları" ve başka yıkıcı ışınları okuduğumuz zaman, Kundalini'nin onların toplamından daha güçlü olduğunu ve kullanılması bizim için gerekliliği oluncaya dek onu pek kurcalamamakta fayda vardır. Onu istismar edene, saygı göstermeyene ve bencil amaçlar için kullananlara karşı korkunç etkilerle bir bumerang gibi geri teper.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
KUNDALİNİ'NİN TEHLİKELERİ

Kundalini'nin tehlikeleri konusunda önemle durmaktayız. Bunların niteliklerini gözden geçirelim. İlk ve en önemlisi cinsel uyarımla kişinin cinsel obsesyona maruz kalıp enerjisinin tükenmesidir. Akıl dengesinin bozulması da bu bağlamdadır. Cinsel enerji ve faaliyetinin Kundalini'ye yakın bağları vardır, zira her ikisi de son derece yaratıcıdır ve birinin geliştirilmesi, diğerinin gelişmesini etkileyecektir. Bütün cinsel dürtüler tamamen kontrol altında, bireyin iradesine tabi, ve yüceltme denilen bir durumda olmalıdır. Kısacası, saygı ve adanma ruhuyla kullanılan kutsal bir işlev olarak görülmelidir. Çeşitli imalarıyla cinsel ayrışma Tanrı'nın çocuklarına bağışladığı ilk armağanlardan biriydi — bu çoğu kez istismar edildi, kaba bir şekilde kullanıldı, ama sonunda gerçek rahibin sunağa yaklaştığı huşuyla öğrenilmesi gerekir. Ancak bu şekilde seksin kutsallığına yanaşabilen kişiye nihai olarak Kundalini armağan edilir. Zira o güç faydalı ve emniyetli bir şekilde sadece sınavdan geçmiş ve güvenilir kişi tarafından kullanılabilir.
İkincisi, bedenin çeşitli merkezlerini uyarmakla fiziksel ritmik dengeyi bozma tehlikesi vardır — Kalbe, güneş sinirağı ile sinir sisteme zarar verme, beynin genel kötüleşmesiyle kronik yatalaklık ve sonuçta akıl dengesinin bozulması tehlikeleri vardır. Kişi sağlıklıysa, oto-kontrole sahipse, sakin ve sağduyuluysa, dar kafalı değilse ve cinsel dürtülerin hakimiyeti altında değilse, hatta cinsel iştahı fazla kabarık değilse bütün bu tehlikelerden kaçınabilir. Unutulmamalı ki, Kundalini'nin açığa çıkarılması için ne denli fazla yardım görürse de, geliştirilmesi büyük çapta kendisine kalmıştır. Çeşitli göstergeleri görüp denetim sağlaması gerekir. Nasıl mı? Eğer uyarım için hazırsa bunu bilecektir. Burada daha fazla kılavuzluk gereksizdir, zira Kundalini'nin açığa çıkmasına hazır bir bireyin göstergesi yapılması gerekeni sezgisel olarak bilmesi ve Bilge kişinin yardımını almasındadır.
Hiç bir zaman unutmamız gerekir, fizik bedeni diğer bedenlerden daha yoğundur ve uyum sağlamaya daha az müsaittir. Fizik bedende, diğer bedenlerdeki gibi enerji bütüne dağılmayıp belirli bir yerde yoğunlaşma eğilimindedir. Eğer örneğin astral veya mental (zihinsel) bedenlere göz atacak olursak her birinin bedenden ziyade, büyük bir organ olduğunu görürüz. Bir yere kadar fiziksel bedende belirli bir organla ilişkili işlev içsel, süptil bedenler açısından daha bütünseldir. Bir yere kadar içsel bedenlerde bölgeye has işlevlerden söz edebiliriz, ama az çok hisseden, algılayan, iletişim kuran astral bedenin tamamıdır. Aynı şey mental beden için geçerlidir, o bir bütün olarak düşünür.
Şimdi fiziksel bedenle duygular her tarafa dağılmış ve özel merkezler sıradışı duygu ve algılamalarla etkilenirken, beyin fizik ve astral beden arasında ana iletişim kanalı görevini görür. Beyin uyuştuğu, beyinle iletişim kuran sinirleri uyuşturulduğu zaman, etkileri kalsa da duygular bilinçten kaybolur. Örneğin anesteziyle uyuşturulan ve geçici bir süre acısız geçen bir ameliyattan sonraki şok gibi.
Aynı şekilde beyin fizik bedeni ve mental bedeni arasında asıl kanaldır. Mental bedenin fizik bedenin her tarafına bir nebzeye kadar kaydını bıraktığı konusunda eminim. Böyle beden parça ve organlar hissettikleri gibi bir dereceye kadar "düşünürler". Ama beyin asıl merkezdir ve dış dünyaya açılan büyük yol ağzıdır. Dolayısıyla, iç bedenlerinin fiziksel bedenin her tarafına ama beyine daha yoğun basınç uyguladıklarını düşünebiliriz. Beyin normal durumlarda ve normal insanda bütün bu yükü kolayca kaldırabiliyor, çünkü genelde çeşitli bedenler arasında çok küçük kanalların açılmasına izin verilir.
Ama Kundalini erkeç geçecektir ve en hassas ve algılayıcı merkezleri diriltecektir. Dolayısıyla mevcut yoğunluk daha da artacaktır. Bu da genelde söz konusu organın zaten tam yükünü almışken olacaktır. Kundalini'si herhangi bir sebepten dolayı açığa çıkmış bir kişi, kesin olarak her bakımdan yüksek bir basınç altındadır. Olası olarak aşırı derece zinde ve canlıdır. Olası olarak çeşitli organlarında yoğun enerji depolanmıştır ve bu yoğunluk her birinde kullanım tercihine göre değişir. Eğer stresi kaldırabilecek yapıda ruhsal bir atlet değilse, Kundalini talihsiz kişiyi acımasızca karanlıklara fırlatıp atan bir fırtınadır.
Şüphesiz, evrim sürecinin bu evresinde iç dünyalar ve dış dünyada yaşayan kişi arasında kanallar oluşacaktır. Ama olası olarak bu tür kanallar fazla derin olmayacaktır ve içlerinden birinden veya direkt olarak bir organa aniden bir güç akarsa "patlayıp" bir felakete neden olabiliriler.
Fiziksel, duygusal ve mental bedenler yüksek karşılıklarıyla kaynaşmaya başladıkları zaman, ki bu fiziksel yaşantının son merhalelerini tamamlayan ruhun fiziksel çevreden hapsedilme sürecinden kurtulma safhasında geçerlidir, Kundalini normal bir şekilde asgari engelden fazla karşılaşmadan akar. Tek bir Alev, tek bir Hayat oluşmaya başlamıştır. Asıl ciddi dikkat edilmesi gereken, bundan daha önce varolan evrelerdir. Ateş-Yılanı ayrım yapmaz. Yakıp tüketir. Asgari engellerin bulunduğu yollardan geçme eğilimdedir ve bu yollar yukarı yerine aşağı da olabilir, sonuçta insan son derece tahrip edici etkilere maruz kalabilir.
Gelişme sürdükçe ve yüksek bilinç sürekli hakimiyet kazanırken, nüfuz etme daha ritmik olmakta ve alt mekanizmaların yüksek uyarımlara karşı tepkisi daha çabuk ve zengin olacaktır.
O zaman Kundalini'nin uyarımı neyi etkiler? Ne açıdan baksan blok ve kısıtlamaları kaldırır; veya başka bir deyişle daha önce yavaş yavaş açılmakta olan ve olağan kişide çok sınırlı açık olan baraj kapılarını sonuna dek açar. Tüm bedenler arasında tam bir iletişim başlar, ama yine de bu iletişimi kullanabilmek ve yorumlamak biraz zaman gerekecek. Alt bedenler artan bir berraklıkla üst bedenlerin özelliklerini yansıtmaya başlarlar — yüksek mental ve alt Budik şuur halleri iç içe girmeye başlarlar ve sonuçta daha önce yaşanmamış bir şuur bütünlüğü yaşanır. Bu da sürekli vurguladığımız oto-kontrol gerektiren, tüm bedenlerde dağılmış duyarlılığın artışı anlamına gelir.
Günümüzde, birçok kişide, Kundalini tehlikenin az olduğu ormanda değil, tehlikenin büyük olduğu pazar yerlerinde geliştirilmelidir. Özellikle günümüzde, dünyadan soyutlamak için zamanın değeri çok fazladır ve risklere girmek gerekir. Fizik bedenin harika bir şekilde duyarlı bir şekle girip harika bir enstrümana dönüşmesi, çevreye rağmen incelmesi durumunda dıştan gelecek kaba ve şiddetli bir titreşimin son derece yıkıcı bir etkisi olabilir. Dolayısıyla, sağlam beden sağlığı Kundalini uyarımında bir şarttır. Burada bir gencin değil, bir yetişkinin sağlığı söz konusudur.
Ama daha da fazlası vardır. Tüm fizik bedenin duyarlılığı artarken, beyin yükü kaldırmak durumundadır. Fiziksel beyne baskı önemli ölçüde artmaktadır, çünkü beyin fizik bedeni ve iç bedenler arasında esas trafo veya geçit yeridir. Beyin bu basınca dayanabilir mi? Bu da belki Kundalini'yi açığa çıkarmakta sorulması gererken asıl sorudur. Yanıt büyük çapta fiziksel açıdan beynin basınca dayanabilmek için oto-kontrol ile geliştiğine, koruma mekanizmasının pekiştirildiğine dayanır. Beyin katmanların kondisyonları ve sayısı belki de iletişim kanallarının durumları ve — daha iyi bir söz aklıma gelmiyor — beynin fiziksel esnetme gücü için belirleyici bir faktördür. Kırılmaması için bükülebilmesi gerekir. Aslında "bükülme" kelimesini harfi harfi anlamda kullanmıyorum, belki de "uyum" sağlamak daha doğru bir tabir olur. İç bedenlerden gelen basıncı neredeyse karşı konmaz bir sıvının akışı gibi algılıyorum. Beyin kendisini akışa uydurabilir mi? Bunu başabilirse her şey yolunda olabilir. Ama sabitlik ölümcüldür ve sabitlikle sadece fiziksel sabitlik kastetmiyorum, ama aynı zamanda zihinsel ve duygusal sabitliği kastediyorum; yani mental ve astral bedenlerinin belirli kısımlarının sertleşmesi, kireçlenmesi bu da esneklik yoksunluğundan dolayı beyin ve hatta kalpte genişlemeyen, ama kırılan izler yaratmaktadır.
Bütün bunlar son derece karmaşık bir husustur, zira temelde Kundalini'nin açığa çıkarma gereği büyük çapta, ama tamamen olmamakla beraber, alt zihinsel ve duygusal bedenlerin durumlarına ve Kozal ve Budik bedenlerin irtibat kurup varlıklarını ortaya koydukları nispete bağlıdır. Ama fiziksel şartları her ne kadar içsel şartların yansıması olsalar da yine de hesaba alınmalıdır. O zaman bütün sorun şudur: içsel bedenler yeteri kadar geliştirilmiş ve kontrolü mü? Fiziksel beden gelişmesinin sürdüğü çağlar boyu sürecinde maruz kalması kaçınılmaz olan yanılgılı koşullandırmalardan kendini sıyırabilmiş mi? Her ne kadar yaşamdan yaşama fiziksel bedeni değişirse, her yeni beden varılan evreyi yansıtma ve ifade etmeye uygun bir tarzda şekillendirilmiştir. Bazı durumlarda ruh güçlü ana fizik bedeni zayıf, Ego'nun hazır olabilir, ama alt bedenler zayıf olabilirler ve bu durumda fizik bedeni Kundalini'nin gerilimine dayanmayabilir. Böyle durumlarda, başka bir yaşamı beklemek gerekebilir, böylece mevcut formlar kırılır ve daha esnek formlar yerini alır. Bütün bunlar Kundalini'nin açığa çıkarılışının ne kadar karmaşık olduğunu ve iyi nedenleri olmayan ve biraz da olsa rehberlik olmadan açığa çıkarılmasının ne denli akılsızca olacağını gösterir. Bunun sonucu büyük hüsran olacağı neredeyse kesindir. Dolayısıyla beyin büyük bir tehlike noktasıdır, çünkü fazla gerilimli bir beynin sonucu felaket olacaktır. Okültizm yolunun enkazlarla çevrili olduğu söylenir. Diyebilirim ki Kundalini'yi ilk safhalarında bile açığa çıkarmanın yolu daha da çok enkazlarla doludur. Pope şöyle yazmıştı:
"Az bilgi tehlikelidir;
Derin iç, ya da Pieria(1) kaynağını hiç tatma,"
Biri Kundalini'yi uyarmaya çalışmadan hakkında çok şey, özellikle tehlikelerini bilsin, bunlara iyicene aşina olsun. Sonrada başlaması önerilinceye dek ona dokunmasın. Az bir bilgi onu tedbirsiz ve gafil kılabilir. Derin içtiği zaman anlayacaktır görev cahilce yapılan denemeleri yasaklar, zira sonucu sadece deney yapana değil, ama bir şekilde çevresindekilere ve genel anlamda topluma bir tehlike arz eder — buna da hakkı yoktur.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
KUNDALİNİ HER YERDE AKTİFTİR

Kundalini bütün yaşamda az çok aktiftir. O, Hayat Ateşidir ve dolayısıyla her şeyin içinden akar. Ama ya sakin bir dere gibi akıp dirilik verir, ya da belirli kanallara yönlendirilerek şiddetli çağlayan gibi olur. Bu durumda, umarız ki şiddetin amaçlı ve disiplinli olması için yüksek bir hedefe doğru dikkatle yön verilmesi gerekir. Kundalini madden, bitki, hayvan ve insan alemlerinde yükselen dirilik derecelerinde akar, ama nadir olarak nazik, düzenleyici bir akıntı şeklinde organizmanın etrafını hafifçe sarar.
Ancak, ne zaman ruhsal gelişimde belirli bir ilerleme kaydedilirse, Kundalini'de bir yoğunluk yaşanır, ama yine de Yola (1) açılan çeşitli evrelerde ve Yolun bizzat kendisinde etkisi halen genel olmakla birlikte, belirginleşmeye başlar. Bir Üstatla ilişki akışında önemli bir fark arz edip güçlendirir ve müritliğe kabul evresi, Üstadın Kundalini'sinin müridinkinin üzerinde çalışması ile, Kundalini'nin belirgin ama halen gayri-resmi belirli amaçlara yönelik dizginlenmesi anlamına gelir. Üstadın, müridi bu denli yakın bir ilişkiye almasında dikkat etmesi gereken hususlardan biri de, halen genel olmasına rağmen, Kundalini'nin maruz kaldığı uyarımdır. Yüce Beyaz Kardeşliğe (2) girme bireyin Kundalini'si ve genel anlamda Kardeşliğin Kundalini'si arasında kurulan bağın başlangıcıdır.
Unutulmaması gerekir ki Yüce Beyaz Kardeşlik'te bir bireydir, içerdiği belirli departmanların işlevlerine göre faaliyetleri olan ihtisaslaşmış bir bireysel şuurdur. Bu belirli departmanları insan bedenindeki merkezlerin büyütülmüş ruhsal karşılıkları olarak görebiliriz. Kardeşliğin yüce Kundalini gücü bu merkezlerden ve her bir üyeden geçmektedir, dolayısıyla, Kardeşliğe girmek bu büyük akışa katılmak anlamına gelir. Bireysel şuurun yavaş yavaş genel anlamda Kardeşlik şuuruyla birleşmesi, iki Kundalini'nin giderek kaynaşması anlamına gelir. Bireyin Kundalini'si Kardeşlik Kundalini'sinin akıntısına girmektedir. Zıt işlemin de gerçekleşmesi gerekir — Kardeşliğin Kundalini'si sadece genel anlamda değil, ama özel anlamda bireyin sistemine girmelidir. Düşünüyorum da, doğruluk açısında acaba Kundalini gelişiminde belirli evreleri "uyanma", "açığa çıkma" veya "uyarım" yerine Gücün bilinçli yönlendirilmesi diye mi söz etsek? Nerede yaşam varsa, orada az çok uyanık veya uyanan Kundalini vardır. Ancak gücünün bilinçli yönlendirilmesi tamamen farklı bir olaydır.
Kundalini'nin ilginç etkilerinden biri de Birlik hissini yoğunlaştırmasıdır. Değişik şuur hallerinin arasındaki sınır ve engelleri kırması dışında Kundalini ayrıca birey ve dıştaki daha büyük Benlik arasındaki engelleri de kaldırır. Örneğin, Kundalini'nin uyarılması bireysel şuur ile daha büyük genel Kardeşlik şuuru arasında birlik artırır. Kundalini gücünün çalışmasıyla kendini ayrı bir varlık olarak hisseden "ben" ayrılık illüzyonundan kurtulmaktadır. Kardeşliğin bireysel üyesi tabii ki üyeliğinden dolayı Kardeşlikle karışmaktadır, ama birçok açıdan bu karışma yaşanmaz ama ima edilir, yaşanırlığı zamanla gelişir. Yaşanır bir hal alması Kundalini gelişimi ile hızlanır.
Teosofik Cemiyetine katılımın belirgin gelen bir etkisi vardır, ama olası olarak üyelerinin çoğunda Kundalini'nin belirgin bir uyarımı söz konusu değildir. Bireyin kundalini'si kesin olarak etkilenir ve yoğunluğu artırılır, çünkü her ne kadar tuhaf gelse Cemiyet bir organizmadır ve kendine has Kundalini'si vardır. Bazı durumlarda uyarım dayanılmaz boyutlardadır. Teosofik Cemiyeti basmakalıp bağları koparan öncüleri çektiği gibi, kaçınılmaz olarak dengesiz bazı insanları da çeker. Teosofik Cemiyeti her zaman, bir yere kadar, sıradışı, bir şekilde farklı olan insanlar için olmuştur. Oto-kontrolleri olmadığı için farklı olan kişiler, olası olarak bu uyarımı dayanabilme sınırlarının ötesinde bulurlar. Genel olarak gelişme kaydetmeleri pek olası olmadığı gibi, durumlarının kötüye gitmesi muhtemeldir. Ama diğer yandan, normal kısıtlamaları aşmış oldukları için farklı olanlar çok yarar görürler. Ancak, daha çok Kundalini'nin aynı iyi bir kaliteyi yoğunlaştıracağı gibi yoğunlaştıracağı potansiyel zaafları olanlar vardır. Kundalini Güçtür — güç iyi için de, kötü için de kullanılabilir. Zaaf gelişir, kişi tabii bu arada kendisini hakikat ve sağduyunun yegane emsali olarak görür. Baskı kopma noktasına dek gelişir, fırsat yerine bir lanete dönüşen Cemiyete üyelik merhametli bir şekilde iade edilir. Şüphesiz ki kişi, kendi açısından bir sürü haklı savlar öne sürür, ancak Büyük Kardeşler açısından sadece hüzün vardır. Cemiyet kişinin kendini en iyi tatmin edeceği şekilde suçlanmaktadır. On vakadan dokuzunda neden düşüşten önce gelen kibirdir ve kibir kendini tanımaz, zira tanısa intiharı olur. Anca Cemiyet güçlü ve faydalı olmada büyüyerek, Hiyerarşinin desteğini alarak yolunda devam eder.
Teosofik Cemiyet konusunda yazdıklarım karanlığa karşı olarak dünyaya Işık güçlerini odaklaştıran diğer hareketler konusunda da geçerlidir. Bu gözlemler Teosofik Cemiyeti ile ilgili olarak yapılmıştır, ancak diğer organizasyonlarda da eşit şekilde gözlenebilir, ancak çoğu durumunda daha düşük oranda.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
KUNDALİNİ'NİN GELİŞTİRİLMESİ


Kundalini geliştirmesinde veya daha doğrusu uyarıp harekete geçirilmesinde kişisel deneyimlerin merhalelerini incelemek ilginçtir. Burada incelenen vakada esas iş uykuda gerçekleştiği ve Kundalini'yı omuriliğin tabanından başın tepesine çıkarmakla omurilik kanalı hazırlanmaktadır. Kişi bunu fizik bedeninin dışına çıktığında da yapabilir, çünkü fiziksel etkiler bulunduğu halde, Ateşin kendisi fiziksel değildir. Omuriliğin dibindeki kürenin içinde küresel şeklinde sarılmış Ateş içerir. Küre üzerinde talimatlara göre gerekli şekilde konsantrasyon yapılınca ve uzun süre doğru yaşanmışsa, başka bir deyişle ona doğru yakıt beslenmişse içindeki ateş kıpırdamaya başlıyor. Doğru yaşam biçim olmadığı zaman bile bir kıpırdama meydana gelebilir, ama önceden belirtildiği gibi erken bir uyarmanın sonuçları felaket olur.
Kıpırdamanın doğru bir şekilde geliştiğini varsaysak, Ateşin sürtünmesinden dolayı küre yavaş yavaş eriyip yok olur. Ateş körüklenen kor gibi parlar ve aktif duruma geçer, içinde gömüldüğü maddenin içinden iterek yol açar, onu yakıp tüketir, normalde sönük bir şekilde ışıldayan küreyi parlayan bir güneşe dönüştürür. Bu güneş özellikle bedenin yakın bölgeleri olmak üzere, bütün yönlere doğru fiziksel olarak hissedilen ısı dağıtır.
Bu Kundalini Güneşi hızlı hareket ettiği zaman, ki bu her zaman olmaz, omuriliğin içinden sanki namludan geçen bir kurşun gibi hızlı bir şekilde yukarıya doğru ilerler. Hareketin spiral bir tarafı vardır. Yine de sanki yukarıya doğru direkt bir akış başın tepesini geçmeden ilerlemekte ve kişinin Işınına göre merkezleri uyarmaktadır. Genelde bir basınç hissedilir ama başın tepesindeki merkezde genelde sıcaklık hissedilir.
Kişinin uyanık olduğu saatlerde bu süreç devam edebilir ve zaman zaman sanki kendiliğinden olur ve sıcak bir enerji omuriliğinden yukarı kayar ve çok ilginç bir etki yaratır. Kişi harika bir yaşam duygusuyla dolar, muhtemelen gelişmiş sezgisel şuur olan halle yakın bir bağ hissedip, çok hoş bir şuur genişliğini fiziksel olarak yaşar. Bu deneyimi geçici yerine, sürekli tuttuğunda yaşamın nasıl olabileceğini düşler. İç açıcı bir birlik, aydınlık ve Gerçekle temas duygusu vardır. Sanki sınırlar yıkılmış, birey her ne olursa olsun özüne bakabilmekte ve onları büyüyen varlıklar olarak, içlerinde ihtişamlı geleceklerini cenin gibi doğumlarını bekler görebilmekte. Bu şuur halini anlatmak o denli zor ki, ama fiziksel ve fizikselden çok daha da fazlası ulu ve yüce gözükmekte, bazı peçeler sonunda kaldırılır ve illüzyon bulutlarıyla daha az gizlenmiş Hakikati görebilmekte.
Bu sürecin başlangıcında bir miktar baş dönmesi belirlenir. Yeni bir iç unsur faaliyete geçmiştir. Sanki yeni bir boyut aniden açılarak yeni bir aleme girilmekte. Bu baş dönmesi de belki yeni bir izafiyetin, yeni bir ayarlamanın ve bireyin henüz kontrol etmesini öğrenmediği fizik ötesi alemlere açılışın fiziksel ifadesidir. Sanki ağırlık olarak faal olduğu alemin gözleri yerine, bütün içsel gözleri açılmış ve etrafına bakınmakta. Daha sonra ihtiyacı olmadığı gözleri kapatıp, ihtiyacı olduğu gözleri açabilmektedir. Belki de daha da sonra bütün gözleri aynı anda kullanabilmekte, görü dikkatle bir gözden diğerine geçerek görüntü dağılma ve titremelerinden sakınılır.
Muhtemelen sadece erken safhalarda hissedilen diğer bir etki, başka bir yerde olma hissidir. Kişi sanki başka yerde yaşıyormuş ve dış dünya uzaktaymış gibi hisseder. O uzakta ve yaşamın gürültüsü ve telaşı ona sadece ince bir fısıltı gibi gelir. O bir tiyatro seyircisidir, oyuncuları başka bir dünyanın varlıkları gibi görür. Bu duygu az çok süreklidir ve dış dünyayı garip bir gerçekdışı hissiyle donatır. Bunun fiziksel ifadesi neredeyse sağırlık gibidir. Dünyaya ilgisi yokmuş gibi bakmaktadır. Bir bakıma fiziksel beyni uyuşmuştur, ama aynı zamanda Gerçeğe karşı son derece açık ve daha önce hissedilmeyen bir dirilik, ateş, berraklıkla doludur. Sanki muğlak olarak uzak bir şuurdan anlık parlamalar gelmekte, böylece zaman zaman farklı bir şuurluluk hali yaşanmaktadır. Bu parlamalar sanki başın tepesinde özel bir sıcaklık duyulduğunda, belki de bu biraz Kundalini Ateşinin kaçmasından kaynaklanır.
Özellikle omurilik civarında olmak üzere, ama bir derecede bütün bedende duyarlılık muazzam ölçüde artar. Sanki omuriliğinde sürtünmeden kaynaklanan yüksek bir gıcırtı sesi duyulur ve bu bütün beden irkilme ve şok gönderir. Özel bir sarsılma uzun bir süre içsel bir dağılma hissi verebilir. Bu duyarlılık, örneğin kişiyi dıştaki insanların üzerinde iz bırakabildiği duyarlı bir alıcıya dönüşür, bu şeklide anında onların özelliklerini sezer, özellikle yüksek kalitelerini ve aksaklıklarını idrak eder. Hemen olumlu veya olumsuz bir izlenim alınır, ama her durumda da genel meyiller görülür, ama ayrıntılar görülmeyebilir. Bazen bir kişi hakkında kayda değer bir şey yoktur. ne olumlu, ne de olumsuz yanı gözükür. O olağan biridir ve bir süre daha yaşamın olağan koşullarına bırakılabilir. Ama ayrıntılar gelmezse de insan anında bilir.
Zaman geçtikçe ateş sanki bütün bedeni sarar ve kişi bunun bedenin ötesine uzadığını hisseder,hatta yakında duran birisi ısıyı hissedip etkilenebilir. Bu süreç geçici bir süre için bedeni yorar ve kişi uzanarak biraz dinlenmek gereğini duyabilir. Yatma konumunda Ateş rahatlar mı? Fikrime göre Ateşin beynin ötesine çıkmasını önlemek fiziksel beyinde basınç yaratır, sonuçta uyku hali teşvik edilir.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
GÜNEŞ-KUNDALİNİ VE DÜNYA-KUNDALİNİ

Örneğin dini bir ayindeki gibi, belirli bir yerden veya hareketten kaynaklanan etkilere karşı duyarlılıkta Kundalini'nin açığa çıkması ne denli harika fark yaratır! Bir şehre girince, susuz kalmış çiçekler gibi, sanki bütün hayati uzuvlarımız çöker. Ruhsal dirilik taşıyan bir merkeze, bazı kilise ve mabetlere yakınlık, veya da bir ritüele veya yüceltici etkilerle dolu bir toplantıya katılmak gibi uyarıcı bir etkiye maruz kalınınca merkezler sanki güneşe açılan çiçekler gibi açılırlar ve Kundalini bedenin her tarafında parlar. Bu açılma alt ve üst bedenler arasında irtibat sağlar ve alt etkileri üste getirir. Kundalini gelişimin başlarında böyle ruhsal etkilerle irtibat kurmak hem çile, hem azamettir — bir çile çünkü Kundalini henüz açılışının engellerini aşmamıştır; bir azamet çünkü Sonsuz Hayat Ateşi bütün bedenlerden akmaktadır ve o an için daha yüksek bir şuur halini yaşamaktadır. Zaman zaman, Kundalini'nin omuriliğin dibinden başlayan ani bir yoğunluğu onu tetikleyen ilham veya amaçla, ayrıca ilham veya amacın kanal oluşturduğu inen rahmetle özdeşleşir ve hoş ve güzel bir içsel parlamaya dönüşür.
Görünüşte, Kundalini'nin iki kaynağı vardır, veya belki de daha doğrusunu şöyle söylemek gerekir, Kundalini biri pozitif — güneş, diğeri negatif — dünya, iki kutup arasında oynar, en azından bizim mevcut tekamülümüz açısından bu böyledir. Okültizmin ileri seviye öğrencilerinin aşina oldukları Güç Çubuğu sanki bu olguyu hem simgelemekte, hem de ifade etmektedir. Negatif dünya kutbu bir uçta ve pozitif güneş kutbu diğer yanda ve her ikisinin Ateşi aradadır. Güç Çubuğu elinde tutmak Tanrının gücünü tutmaktır. Ona dokunabilenler çok azdır. Zaman zaman muazzam güçlerin odaklama yeridir.
Kundalini'nin bir kutbu dünyanın kalbi veya merkezidir, diğer kutbu ise güneştir. Kundalini'nin açığa çıkarılması kişinin her ikisinin arasında manyetik bir Çubuğa dönüştürülmesi anlamına gelir. Bir bakımı kişi zaten baştan o Çubuktur, ancak Çubuk henüz canlı veya uyanık değildir. O uykuda veya rüya alemindedir ve Ateşin kendisi de uyur. Kundalini'yi uyarmak Ateşi körükleyip yakıp tüketen bir Aleve dönüştürmektir, o arındırır, enerjilendirir ve Evrensel Ateş ile şuurlu irtibat kurar.
Kundalini'yi uyarmak Ateşi "toprağın altından" ve "yukarıdaki semadan" çekmektir, böylece fiziksel beden dahil bedenler iki büyük merkez arasında bir Çubuk oluyor. Birey adeta bilinçli olarak iki merkezin arasına girer ve karşılıklı güç iletişimle, Kundalini ile şarj olur.
Bu süreci imgelemeye çalışalım. Yukarıda omuriliğin dibinde yoğunlaşmadan söz etmiştim. Ancak omuriliğin tabanı aslında bir alıcı istasyonu ve dağıtım merkezidir. Kundalini gücünü dünya merkezinden ve güneşten çekeriz. Onu omuriliğin tabanındaki merkezde yoğunlaştırıp merkezlerimizin içinden dirileştirme yolunda gönderiyoruz. Dünyadan gelen Kundalini ayak ve uzuvlardan geçerek yukarıya akar, negatif yaratıcı güçten, fiziksel yaratılış merkezinden geçer ve güneş ve dünyayı birleştiren omuriliğin dibindeki küreye girer. Güneşten Kundalini aşağı akar, olağanüstü yoğunluğu gelişmemiş insanoğluna uyum sağlamak için yumuşar. Bir Ateş akışı yukarıya tırmanır. Bir Ateş akışı aşağı yağar. İki akıntı omuriliği tabanında karşılaşıp omuriliğinden yukarıya çıkacak iri mızrak gibi yoğunlaşmış Güç yaratırlar. Aklıma Allahabad şehrinde büyük Jumna ve Ganga nehirlerinin birleşip asıl kaynakları olan denize akmaları geliyor. Aynı şekilde Dünya-Kundalini ve Güneş-Kundalini omuriliğin dibindeki kürede buluşurlar ve tek bir yüce Güç olarak Gerçeğe doğru akarlar, yüzeyinde kişi de birlikte Işığa doğru yüzer. Negatif dünya ve pozitif güneş birleşirler ve her ikisinin birleşimi ruhsal Güç ortaya çıkarır.
Bazı açılardan bu açıklama son derece yetersizdir. Belki de gerçek, uyarılıp diriltilinceye dek hem negatifin, hem de pozitifin uykuda olduğu imasında yatmaktadır. Negatif en az pozitif kadar değerlidir. her birinin yapması gereken rolü ve işi vardır.
Böylece, sadece fiziksel bedeni değil bütün bedenleri — fizik ötesi bedenleri fizik bedenden fazla — küreler arasında, dünya ve güneş arasında bir Çubuk olmakta.
Bu noktada vizyonuna Kadüs ile simgelenen büyük Ateş üçlemi girer. Kadüs Ateşi ve Kundalini Ateşi birbirine yakın olup harika bir renk tayfı oluştururlar. Aynı amaca hizmet ederler — ama farklı şekilde.
Ortada güç çizgisi ve her bir yanında eril ve dişil dolanan yönleri ile Kundalini Ateşi arasında yakın bir bağı vardır. Bir açıdan bakıldığında her ne kadar iki güç ayrıysa da, başka açıdan bakıldığında ikisi birbirini tamamlar, hatta neredeyse denilebilir ki, Ateş Elmasının Aktif yönünün yansımaları olarak her ikisi aynıdır.
Görünüşe göre Kadüs bağımsız olarak uyarılabilir, diğer bir deyişle, birey tarafından bilinçli kullanıma getirebilir. Ama yine de Kundalini ile yakın ilişkidedir.
Burada gözlemleri aktarılan öğrenci Kadüs Ateşi ve Kundalini Ateşi arasındaki ilişkinin inceliklerine ve Kadüs Ateş ve Kundalini Ateşinin belirleyici işlevlerine pek inemedi. Ama bunlar Teosofik edebiyatında incelenir. Görebildiği tek şey omuriliğin kökünden başın tepesine çıkan yansıması olduğu makrokozmik güçlere ince bağlantılarla açılan farklı renkte bir Ateş akışıydı. Kadüs Gücünü Kundalini Gücüyle karıştırmak çok kolaydı, çünkü aralarında sürekli bir bağı vardır ve yine başlayan kişi farklılıkları fark etmeden hep aynılık görür. Söz konusu öğrenci, belirgin bir şekilde Kadüs Ateşi Kurtuluş Yolunu sunarken, Kundalini Ateşi Doyum Yolunu sunduğu izlenimi aldı. Bu konuda söylenen sözler hiç bir zaman harfi harfine alınmamalı, birbirinden tamamen izole olgular yoktur. Ancak öyle geldi ki Kadüs, veya diğer bir deyişle İda ve Pingala yönleriyle Sushumna insanı altı bedenlerden özgürleştirmek için yol takip ederken, Kundalini Ateşi kişiliğin küçük şuuru ve büyük şuur arasında bir nevi şahit-rehberidir. Fark ince olabilirken işlevsel açıdan biraz gerçek dışıdır. Ama kesin gözükmekte ve olası olarak henüz tam algılanamayan gerçek bir temeli vardır. Ama her iki Ateş arasındaki bazı çok yakın bağlantılar konusunda şüphe yoktur.
Bu iki Ateş üzerinde meditasyon kontrolden çıkma meyillinde hayaller ve spekülasyonlar çağrıştırıyordu — doğal olarak, çünkü Kozmik Güçle irtibat kurulmuştu ve birey geçici bir süre Kozmik Işık ile aydınlanmıştı. hemen Ateş/Işık/Hayat — Dünya ve Güneş arasındaki pozitif ve negatif güçler arasında gidip gelme söz konusuydu. İnsanlar, beşeri olmayan varlıklar, süper-insan, alt-insan bütün bireyler içinde negatif ve pozitif merkezler var mı? bildiğimiz merkezleri Dünya özellikleri ve Güneş özellikleri olarak ayırabilir meyiz? Gırtlak bir Dünya merkezi ve Kalp bir Güneş merkezi mi? Ama bu tür spekülasyonlar öğrenciyi şimdilik verimsiz olan alanlara sürüklüyor.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
KUNDALİNİ'NİN YÜKSEK AMACI

Omuriliğinde yukarıya ve aşağı hareketler süreci başladıktan sonra, bundan sonraki iş çeşitli merkezler arasında hareket sağlamaktır. İlk geçerli merkez güneş sinirağı merkezidir (solar pleksüs) ve omuriliğin dibi ve yaklaşık olarak göbekte olan güneş sinirağı arasında iletişim sağlanmalıdır. Güneş sinirağına deyinmek aynı omuriliği hareketi gibi şuur genişliği hissi verir. Olası olarak mide, bulantı şeklinde biraz rahatsızlık duyabilir. öğrenci gücün güneş sinirağına nasıl ulaştığını tespit edemedi, ama sanki dolambaçlı bir yoldan gelmişti.
Ne zaman bir merkez Ateşle diriltilirse, şuur genişliği ve bir meleke veya yetinin son derece uyarılmış olması yaşanır. Üst ve alt bedenler arasında irtibatın artmasından dolayı özellikle sezgi artar. Bu durumda ne iyi ki, üst alta hükmeder, yoksa Kundalini uyarımı işine izin verilmezdi.
Bu merhalede cinsel dürtünün uyarılarından hiç iz yoktur, kalanları da sanki gerçek amaçlarına — zindelik ve yaratıcılığa, dolayısıyla Tanrısallığa dönüşmüştür. Kısmen cinsel dürtü olarak ortaya çıkan lokal yaratıcı güçlerle sınırlı olmak yerine, yaşam, evrensel yaratıcı ilke Yaratılış Ateşinde varlığını sürdürmeye başlar: altta olan üste, cüz evrensele yükselir. Cüz evrenselde kaybolup, gerçek Sonsuzluğunu keşfeder, evrensel bireyde yerine alır. Bu da Kundalini'nin amacının bir parçasıdır.
Bazen düşünülür ki, Kundalini'nin gelişimi kişiyi durugörüne ve sürekli planlar arası şuura veya çeşitli şuur seviyelerine ilintiye yöneltir, böylece farklı şuur halleri bilinçle bağlantılı olur. Bu zamanı gelince olur, ama daha önemli olan gerçek bir dönüşümdür, daha yüksek şuur halleri alt şuurun yapısında birer pırlanta olmakta, yüksek alttakinde, yani bilinçte mekan edinir. Alttaki kendisini bir yapı olarak tanır ve özünü yükseğin pırlantalarına teslim eder. Bu aslında sürekli şuurun bir yapısıdır. Durugörü ortaya çıksa da çıkmazsa da yüksek şuurun — Budik ve sonra Nirvanik — bilinçte tesisinden daha az önemlidir, zira bu Kundalini uyarımın yüksek amacıdır. Bu daha önce belirtildiği gibi sezginin — kişisel elekten bozulmamış saf bilginin - olağanüstü canlandırılması anlamına gelir. Zira uyanmış Budik ve Nirvanik şuuruna hiç bir kişisel denklem giremez. Kişisel denklem aşınmıştır, alt benliğin arzuları Büyük Yüce Benliğin İradesine dönüşmektedir. Kundalini tarafından dirileşmiş ve arınmış bir sezgiye güvenebiliriz, ama hiçbir dış etkenin çarpıtmasına izin vermemeliyiz. Eğer saf sezgiler aleminde mekan edersek, çözümlerimiz büyük olası olarak doğru olacaktır. Yeter ki, varlığımızın yüzeyinden değil, derinliklerinden gelen ilk izlenimlere güvenebiliriz. Kundalini'nin açığa çıkması bizi sonsuza dek Gerçekte tesis etmeli — bu mutlak amaç olmalıdır, bütün diğer sonuçlar bu büyük amaç yanında ikincil olmalıdır.
Kundalini gelişimi konusunda iki genel sistem gözükmektedir: biri çok yavaş ve dikkatli adımlarla ilerler. Bu belki de birkaç yaşamda uzar. Çeşitli yetiler ve melekeler genel gelişimle birlikte gelişir. Diğerinde ise, Kundalini'nin pozitif gelişimi son ana dek bırakılır ve her şey güvenilir olduğunda Üstadın sözü gelir ve Kundalini ani bir uyarımla açığa çıkar. Bu metodun bir bakıma bir riski vardır. Ama kişi uyanıksa olmaması gerekir. Bir geminin kızaktan denize indirilmesi aklıma geliyor. Yavaş, yavaş hız kazanarak iner, ama sadece bütün ayrıntılar dikkatle kontrolden geçtikten sonra. Ama hızını aldıktan sonra hemen suya dalar. Bazı durumlarda ilk metot uygulanır, diğerlerinde ise ikincisi.
Kundalini'nin gelişiminde, artan gücü başkalarına yardım etmenin olağanüstü arzusu belirlenir. Bazen insan kendisini film negatifinin hassas plakasına dönüştürüp yanındakilerin ihtiyaçlarını algılayabilir. Başkalarına faydalı olma arzusu büyük çapta uyarılmıştır ve gerçekten gelişen sezgiden dolayı çok yardım sunulabilir. Eğer sorarlarsa insan arkadaşlarına gereklerinin açıkça ne olduğunu söyleme eğilimi belirlenebilir ve öneriler ihtiyaçlarını Kundalini sayesinde çok iyi algılayabildiği için rahatlıkla sunulabilir. Başkalarına yardım edebilir çünkü kendisine yardım edebilmenin yolunu keşfetmiştir. Ama temkin ve ihtimam sağduyunun temelidir ve yardım edeyim derken başkasını engellememelidir.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
MERKEZLER VE KUNDALİNİ'NİN İŞLEVLERİ

Öğrencilere bazen daha ileri seviyede diğer öğrenciler tarafından Kundalini'nin birkaç kullanma şekli gösterilir. Burada Kundalini'nin renginin kızıl olduğunu belirtelim. Yöntemlerden biri de öğrenciyi öğretmenin Kundalini içerikli aurasına alması ve öğrencinin Kundalini'nin içinde adeta banyosunu yapmasıdır. Bu güçlü bir enerjilenmedir ve hiç bir zararı yoktur, yeter ki öğretmen öğrencide Kundalini uyarımı ile istenilmeyecek şekilde yoğunlaşacak herhangi bir belirgin özellik bulunmadığına dikkat etsin. Unutulmamalıdır ki, Kundalini banyosunu Kundalini uyarımı içermemektedir, zira hepimiz bir şekilde Kundalini içinde, Bergson'un dirilik prensibi, elan vital içinde yüzüyoruz. Ama birisini yoğun Kundalini denilen şeyde yüzmeye davet etmek dikkat ister. Gelişmemiş ama zararsız biri veya nefsine hakim gelişmiş biri için uygun olabilir.
Büyük Kardeşlerin dış dünyada yaşayamamalarının sebeplerinden biri de, son derece dinamik Kundalinilerinin normal insanlara etkisidir. Bir telsiz istasyonun nasıl elektrikle şarjlı olduğunu biliriz — etrafındaki hava bile elektrikli. Bazı insanlar elektrikli atmosferden olumsuz etkilenirler. Aynı şekilde, ama çok daha yoğun olarak, birçok kişi Kundalini Ateşiyle dinamik bir Büyük Kardeşin yakınlarında olmalarından tehlikeli bir şekilde etkilenirler. Dünya böyle bir uyarım için hazır değildir. Kristos, her ne kadar sadece bir müridinin [Not: İsa, K.M.] bedenini kullandıysa da [Not: bu ilginç, hatta tuhaf görüş bir Teosofik doktrindir, K.M.], 2000 yıl önce insanlar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu bir düşününüz. Müridinin bedenindeki Kundalini Ateşi Kristos'un yakınlığından dolayı yoğunluk kazanmıştı ve yakınındaki insanlar bir şekilde alevlendi. Sonunda bu alevlenme malum şeklini aldı. Kundalini'nin tarayıcı ve nüfuz edici etkisinin gerilimine dayanacak yeterli oto-kontrol insanlarda yoktu. Bize söylendiğine göre sonuç zaten önceden bekleniyordu ve bir avuç havarinin Kristos'un mesajını gelecek nesillere taşımaya hazırlanmasıyla misyon tamamlanmıştı. O zamanki insanlardan daha fazlası beklenmiyordu, çünkü aralarına konulan gücün kaldırabileceklerinden fazla olduğu bilinmekteydi. Ama mesajı doğmamış nesillere aktarabilecek bir kaç kişi uğruna, reddedilme ve Efendinin bedensel katli riskinin görülmesi gerekiyordu. Bundan dolayı, Yahudilerin karmik bedelleri sanıldığı kadar ağır olmayabilir mi? Çünkü ne de olsa Kristos'un Aşkı dahi dindiremeyeceği ve hatta başka yana çeviremeyeceği, dönüştüremeyeceği veya örtemeyeceği bir Gücün etkileriyle yüze yüze gelmişlerdi.
Kundalini Ateşi Tanrı Aşkının özüdür, o yüzden dindirip nötr bir hale getirmek söz konusu olamaz, sadece gözleri onu körletici parlak Işığından korumak olasıdır. Bu 2000 yıl önce tam olarak yapılamazdı.
Bu bağlamda burada girmem gereksiz olan birkaç karmaşık husus vardır. Örneğin, kalabalık topluluklara sürekli ve yakın temastan sakınma gereği vardır, çünkü işin büyük kısmı insanların arasında değil belirli merkezlerde yapılır.
Böylece bir Kurtarıcının Kelamı geleceğe kısmen müritlerinin içindeki yaşamı, kısmen müritlerinin aktarımı ve kitaplar, ama çoğunlukla ve esas olarak yüksek şarjlı Kundalini merkezlerle aktarılır. Böylece dünyanın belirli yerlerinde yoğunlaşmış Kundalini: bunlar Ateş gölcükleri, ruhsal yüzme havuzları ve aynı zamanda bütün dünyaya Ateş yayını yapan merkezlerdir.
Kundalini kullanma metotlarına dönersek, diğer bir yöntem de birinin başı içinden süptil bir huniyi andıran bir girişten içeriye yönlendirmektir, böylece Kundalini bütün bedene veya daha doğrusu bedenlere nüfuz eder. Bu Gücü kullanmak emniyetli bir yöntemdir çünkü meyve verme prensibini yansıtıp hep tepeden aşağı işler — güneş ışını, yağmur vs.. Bu durumunda bireyin alıcılığına uyumlu yoğunlukta Güç verilmesine dikkat edilmelidir. Bazı insanlar belki de bir fırtınaya dayanır, ama çoğu insanın seyrek yağmura ihtiyacı vardır.
Ateşi kullanmanın üçüncü bir yöntemi Kara Kardeşlerin şerliklerine karşı korunmada kullanılır. Bir öğrenci insanları intihara telkin eden nahoş bir kişiye rastladı. Bu kişi insanların boynu etrafında psişik bir halka bile örüyordu. Bu durumda yasalar öğrencinin bu dehşetengiz kişiye veya belki de ondan kaynaklanan "düşünce forma" nüfuz edici bir kızıl Ateş akımını püskürtme izni verdi. Düşünce formu hemen dağılıp yok oldu ve kurbanlar obsesyonlarından kurtuldular. Bunun nahoş kişiye nasıl bir etkisi vardı? Olasılıkla rahatsızlandı, belki de dağıldı. Bu olayın ilginç yönü de sanki Ateş bir merkezden kaynaklanmıştı. Görünüşe göre, özellikle güneş sinirağı (solar pleksüs) veya alın merkezi olmak üzere Kundalini herhangi bir merkezden gönderilebilir. Böylece anlamaya başlıyoruz ki güç esas dağıtıcıları bedenin önemli merkezleridir. Esas olay el, ayak veya göz değil, merkezlerde dönüyor
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
KUNDALİNİ'NİN BİREYSELLİĞİ

Kundalini'nin yukarıya doğru akışında tuhaf olarak başın ortasında değil, tepesinde bir engelleme gözükmektedir. Yine de Kundalini başın tepesini delip geçerek, fizik bedenin ötesine renkli sudan oluşmuş bir fıskiye gibi fışkırır. Sonuçta bir tüneli andıracak şekilde ortası boş bir akıntı vardır. Kundalini huni şeklinin ötesine yana doğru yayılıp düşer. İlk başta bu huni şekli az yükselir, ama akış hızı ilerledikçe şiddeti de artar ve Kundalini büyük yüksekliklere tırmanır. Baştaki engeller tamamen kalkar, sonuçta şuur sürekliliğine yol açan çeşitli planlar ve fiziksel beyin bilinci arasında kanal açılmış ver irtibat kurulmuş olur.
Başın tepesindeki engelin özellikleri nedir? Görüntü olarak içinden Kundalini'nin sürekli bir geçiş sağlamaya çalıştığı sarımtırak bir yığın "kum" taneciklerine benzer. Kundalini bunu yırtıp delik açar, buda oldukça zor olmakla birlikte biraz ağrı ve tehlike de içerir. İlk başta Kundalini sadece kor gibi parlar, zamanla bu yanan bir çekirdek ve sonra tüketen, arındıran ve azat eden bir aleve dönüşür. Bu tanecikler muhtemelen hücrelerdir ama birbirine yakınlıkları aynı suyun elekten geçebileceği gibi, Kundalini bir şekilde geçemeyeceği kadar fazla değildir.
Fiziksel bedenin uykusu sırasında uyarılmış Kundalini'nin faaliyetlerini incelemek ilginçtir. En ilginç gözlem yoğunluğu ve katılığı üzerindedir. Bir bakıma Kundalini Ateştir, aynı zamanda sıvı özellikleri taşıyan bir Ateş, ama aynı zamanda toprağa uzun bir direk dikmeği andıran bir yönü de vardır. Önce toprakta derin bir delik açılmalı ve sonra içine direk konulmalıdır.
Aynı şekilde alt beden engelleri Kundalini'nin geçeceği yolun önünden kaldırılmalıdır — bu engeller fiziksel, eterik (eseri) ve muhtemelen daha yüksek olabilir. Uyandığında deneyimleri geçiren öğrencinin ansımadığı izlenimler bir maddenin geçebileceği bir güzergah açmak üzere çeşitli yoğunlukta başka maddeleri kazmaktı. Rahatlıkla sondaja benzetilebilir. İşlem sürecinde toprak ve suyla karşılaşılır, sonra belki de sadece su, ama daha ileri gidildiğinde çeşitli eriyik, lav, magma ve gazlarla karşılaşılır. Şimdi Kundalini için yukarıya doğru delme işlemi başlaması gerekir ve aynı engellerle, katı maddeler, sıvı ve gazlarla karşılaşılır. Hepsi katı maddedir, Kundalini de katı bir maddedir ve işini yapabilmesi için önünde duran başka katı maddelerin kaldırılması gerekiyor. Bu onları nüfuz edemeyeceği anlamına gelmez, bunu yapabilir ve bir nebze yapmaktadır, ama önünde açık bir yol bulunmadan asli amacını gerçekleştiremez. Bu da belki de çok az oranda fiziksel engellerin kaldırılması, belki de bir kalabalığın bir alaya yol vermesi gibi bir yana itmek demektir. Muhtemelen bu işlem kısmen engelleri yakıp kaldırmak, kısmen yana itmek şeklinde gerçekleşir.
Kanal oluştukça Kundalini direği yukarıya çekilir — bu da bir zaman meselesidir. Kundalini'yi bir delikten geçirilen bir direk gibi düşünmek ilk bakışta görüldüğünden daha yerindedir. Katı, sıvı, gaz vs. olarak yaptığımız ayrımlar izafidir. Öyle katı şeyler vardır ki, bildiğimiz en katı şeyler yanında tüy gibi hafif kalır. Bunların bazıları dünyanın derinliklerinde görülür. Bu da katı veya somut maddeleri değerlendirmenin bir şeklidir. Diğer bir açıdan bakıldığında, giderek Gerçeğe doğru çıkan merhaleleri giderek daha katıya, somuta, elle tutulara (substantial) çıkan merhaleler olarak görmektir. Bu açıdan Kundalini bildiğimiz en katı maddelerden daha katıdır, burada tabii "katı" veya "somut" kelimeleri "gerçek" ile eş anlamlı kullanıyoruz.
Bu bağlamda Kundalini'nin katılığını, fiziksel madde veya da katılık derecesi açısından fiziksel maddenin bir üst seviyesindeki maddeyle kıyaslanmasının bilincine varıyoruz. Kundalini bunlardan çok daha katı gibi gözükmektedir ve Kundalini'nin açığa çıkması, sert ahşap bir direğin saplanması için toprağın veya suyla karışık toprağın kazılıp çıkarılmasından pek farklı gözükmeyebilir. Sert ahşap, toprak veya sudan nispeten daha katıdır. Belirli bir açıdan bakıldığında aynı şekilde Kundalini de çıkarılması gereken engellerden daha katıdır. Bundan dolayı, uykuda geçen Kundalini'nin yol açma süreci, toprak ve suyun çıkarılıp sert bir objenin girişi için bir delik açılması düşlerine çevrilmesi beni hiç şaşırtmıyor. Belirli bir açıdan bakıldığında mental/zihinsel madde astral/duygusal maddeden daha katıdır; Budik mental'den, Nirvanik Budik'ten daha katıdır. Aynı şekilde mekan veya uzay boşluğu onu dolduran cisimlerden daha katıdır. Madde dediğimiz şey ancak daha katı olan boşluğun var olmayıp onun varlığına izin verdiği yerde varolabilir. Maddeye yer açmak için boşluğu bir kenara itmemiz gerekir. Ama bazen boşluğa yer vermek için maddeyi itmek gerekir, ve Kundalini'yi açığa çıkardığımızda yaptığımız şey budur. Çünkü izafi olarak Kundalini madde yerine boşluğa daha yakındır.
Kundalini konusunda insanın neredeyse girmeye korktuğu spekülasyonlar vardır. Yine de Evrensel Kozmik Ateşin birçok sayısız farklı unsurları içerdiği gözükmektedir ve bir kişilik grubunun tabi olduğu büyük evrimsel akımlarının Ateş ayarına uygun şekilde bu unsurlardan biri veya diğeri kişide hakim konumda olacaktır. Her merkez bir enerji hattını temsil etmektedir ve her kişilik grubunda bir merkez hakimdir ve diğer bir merkez önemde ikinci sırayı alır. Kundalini de bu ince ayara uyum sağlar ve belirli merkezleri kişinin bedenine özgün bir şekilde önem sıralarına göre enerjilendirir. Pasif merkezlere hafifçe dokunur ve hakim konumdaki merkezlere ışık verir. Bu prensip evrimsel sürecinin her yerinde, azametli makrokozmostan en küçük mikrokozmosa dek geçerlidir.
Ama Kundalini kesin olarak her bir merkezi uyarmaktadır, ve zaten dönen çarklarını daha da döndürerek, kafadaki büyük yol ayrımına doğru delip geçer. Tırmanışında Kundalini'nin spiral bir şekilde dönerek ilerlediği konusunda pek şüphe yoktur ve kişinin Işınından(1) ve mizacından dolayı hakim durumunda olan ve bazen de kişinin yapması gerektiği özel işlere göre belirli merkezlerde odaklanır. Burada bir merkez diğerinden daha fazla uyarılır. Diğer tarafta diğer bir merkez farklı uygulamaya konulur. Bütün bunları görürken, insan acaba ülke, ırk, din ve mezheplerin hakim merkezleri ve tali merkezleri var mı diye merak eder. Böylece Kundalini Ateşi bütün merkezlere karşı bütün şeyler olması gerekir.
Toprak, deniz, vadi, dağ, orman, ova vs. için aynı şey geçerli mi diye insan merak eder? Sonradan dünyanın ulu Merkezi akla gelir. Bize söylendiğini göre dünyanın özgün rengi ve notası vardır. Bu kuşkusuz gözükmektedir, aynı şey güneş ve güneş sistemi, hatta her organizma için de geçerli olmalıdır. Konuyu daha çok açmak için spekülasyon ve tefekkürlü içsel vizyonla takip edildiğinde, insan keşfinin yasaklandığı bölgelere girildiğinde insan kendini kaybeder, biraz da yerinerek olsa da, akıllıca geri adım alınır ve henüz bilmediğimiz alanların geleceğe ait olduğu kabullenilir.
Kundalini ile o denli fazla anılan yanma hissi sadece bedende geçtiği kanallara sınırlı olmadığı gibi, yaşanması da şart değildir. Onun yerine soğukluk, basınç ve özellikle başta patlama hisleri olabilir. Bazı öğrenciler bedenin tüm gövde kısmını saran ve başa uzanan rahatsız edici bir ısı hissetmişlerdir. Böylece bedenin üst kısmı aşırı derecede sıcak olup sanki etrafa ısı yaymaktadır.
Ama, deneyimin bir doğruluk testinden geçmesin de tüm bedenin duyarlılığı evrenselleşir. Bütün beden adeta Gerçeğin bir ölçeğine dönüşmektedir, böylece daha önce söylendiği gibi, ayrım yapma ayaktan başın tepesine kadar diridir. Bu fizik beden üzerinde fizik bedene üst bedenlerin yansımasıdır, zira üst bedenlerde fizik bedene özgün işlevlerin bölgeselliği yoktur. Kundalini'nin yükselişi ile alt ve üst bedenlerin kaynaşması gerçekleşmektedir, böylece her tarafı alıcı ve aktif olan tek bir beden oluşmaktadır.
Şuurun daha yüksek seviyelerinde bedenlerden, araçlardan artık söz etmiyoruz, çünkü bunların yerine nur geçmektedir ve Kundalini daha da gelişince, fiziksel bedende bölgesel ve üst bedenlerde evrensel olan şuur yüksek seviyelerde her tarafa ışın dağıtacak bir merkezde yoğunlaşır.
Tekamül tezahür olan bütün yaşama girmek, en uç çevreye temas kurmak demektir, ama dönüş yolu adım adım bu girişin meyvelerini, deneyimlerin toplamını tekrar Merkeze getirmek demektir. Böylece, esrarengiz bir şekilde Kundalini her ne kadar geldiği Evrensel Ateşten bir ve ayrılmazsa da, mekan ettiği kişiye özgün davranmaktadır. Bilinmeyen bir şekilde Daimi Atomun(2) doğasına iştirak eder, dağılıp yok olmaz ve gelişen kişiliğin ebedi ateşini oluşturmaktadır.
Onun dağılıp yok olmayacağını söylemiştim, belirli bir açıdan bakıldığında hiç bir şey parçalanıp yok olmaz. Şeylerin tek yapacağı bir süre esas yerlerine geri dönmektir ve Kundalini'nin yaptığı şey de belki budur. Kundalini'nin bedenin merkezlerinden geçmesi, uyarım için özel bir merkez veya merkezleri seçmesi, baştan yukarıya fışkırması, birleştirici gücü — hepsi bireyin kendisi olan Ateşe deneyim toplama işleridir.
Bedenimizi sadece et ve kan, günümüzün dar anlayışıyla sadece madde olarak görme alışkanlığından kurtulmamız gerektiği açıktır. Bütün şeyler birbirlerinin tezahür tarzlarıdır. Hepsi Ateşin veya idrak edemeyeceğimiz Yaratıcı Ruhun mutlak ifadelerinin tezahür tarzlarıdır. Hıristiyan yazıtlarında Ateşi Kutsal Üçlemin üçüncüsü Kutsal Ruh olarak görüyoruz. Ama bütün ayrımların arkasında ikincili olmayan Tek vardır ve Tekin değişik ifadeleri üzerine ne denli fazla nitelik yükleyebilirsek de, bizzat Tek üzerinde daha fazlasını yükleyebiliriz. Dolayısıyla bir açıdan bakıldığında, Yaratıcı Ruhu Ateş olarak ifade edebiliriz ve ondan gelen her şeyi de yine Ateş olarak idrak edebiliriz. Böylece Kundalini'yi bedenlerin kalbi, sürekli Ateşi olarak görürüz ve Daimi Atom'da bir sonraki açılışını bekleyen Kundalini Ateşini görüyoruz.
Kundalini'nin nefes verişi ve alışı, nabız atışları gözükmektedir. Gözlemlere göre her şey nefes alır ve bu soluklar konusunda harika yorumlar vardır. Kundalini'nin yoğunluğu aynı ayın evreleri gibi küçülür ve büyür. Gözlemi yapan öğrenci açısından bütün bunları takip etmek oldukça zordur, çünkü deneyimsizdir ve bunun dışında bizzat yaptığı gözlemler de Kundalini'yi yoğunlaştırır. İlgisizlik acıktırdığı gibi dikkat besler ve sürekli deney ve deneyimler kendi Kundalini faaliyetini pekiştirir. Bu yükseliş ve düşüşlerde Kundalini bulunduğu bedenin etrafındaki olaylardan önemli bir şekilde etkilenmektedir. Büyük açıklarda, ahenkli, ritmik ve düzenli bir evde, denizde, dağlara tepelere yakın yerlerde, ruhu yücelten özel toplantılarda, iyi düzenlenmiş seremonilerde, içten gelen ibadetle yüceltilen kilise, mabet ve camilerde, korkuyu barındırmayan ve öğretmen ve öğrenci arasında güzel bir ilişki bulunan okul ve üniversitelerde: bütün bu çevrelerde ve benzerlerinde Kundalini körüklenip yoğunlaşır. Ama kasaba ve şehirlerde, kalabalık yerlerde, tiyatro, sinema ve lokantalarda, yüceltici unsur olmayan bütün umumi toplantılarda Kundalini zayıflar, çünkü uyarım almaz. Ama Kundalini işlerinde her zaman ne kadar algılanamazsa da bir gelgit, yükseliş ve düşüş olayı vardır. her ne kadar faaliyetsiz gözükse de, Kundalini herhangi bir zaman uyuması şüphelidir, çünkü her yerdeki Kundalini'nin işlevini paylaşmalıdır ve genel olarak Kundalini boşluklarda canlıdır. Yine de biz Kundalini'yi yaşamımızın fiziksel, duygusal, zihinsel ve ötesi faaliyetleri ile besleriz ve aç bırakırız.
Deneyimleri geçiren öğrenci açısından son derece ilginç gelen bir gözlemde zaman zaman Kundalini uyarımında kullanılan Thyrsus(3) asasının işleviydi. Thyrsus, Kundalini ile özel bir bağı kurabilmekte ve aynı demirin manyetik bir çubuğu takip ettiği gibi Kundalini'yi yönlendirebilme özelliğine sahiptir. Kadim çağlarda Thyrsus çok iyi bilinmekteydi ve Kundalini'nin yapay uyarımı gerektiği vakalarda kullanılmaktaydı. Kadim Hindistan'daki Yogilerin ve Kadim Mısırlıların ve Greklerin onu bildikleri kesindir. Gözlenen Thyrsus parlak beyaz bir metalden imal edilmişti, silindir şeklinde yaklaşık olarak 65 cm. uzunlukta 2-3 cm. çaplı bir çubuktu, görüntü olarak basit bir cetvelden farksızdı. Omuriliğin tabanını deyecek şekilde tutulmuştu ve sonra yukarıya çekilmişti. Kundalini onu takip etti. Tabii ki, Thyrsus sadece Kundalini'nin işlevleri konusunda derin bilgi ve deneyim sahibi olanlar tarafından kullanılabilir.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
KUNDALİNİ'NİN MÜZİĞİ

İnsan yüce Ateş-Yılanı Kundalini'yi asıl ihtişamı, renkleri, şekilleri, müzik notaları ile anlatabilir mi? Onun şarksını tarif edebilir mıyız? Ya onun gökkuşağını?
Kundalini hem müzik, hem de renktir. Bir gökkuşağı olduğu gibi aynı zamanda kusursuz bir şarkıdır. Öğrenci onun dünyasına girerken aynen bunu hisseder. Kundalini uzaktan gelir ve yolunda bir renk dumanı ve ses izi bırakır. Kundalini yaşamın mükemmel bir sonucu ve meyvesidir. Yaşam deneyimlerinin bütünselleşmesiyle titreşir. Kimin deneyimleri mi? Bir olmuş o birinin deneyimleri, evriminin yolundaki merhaleleri — karanlığı ve ışığı, huzur ve şiddetli fırtınayı, mutluluk sevinci ve hüznü içeren o merhaleleri — çözmüş ve ihtişama adım atmış olanın deneyimleri. O deneyim ekmiştir ve çiçekler biçmiştir, çiçekli bahçeler, şarkı söyleyen çiçekler, renk yayan çiçekler.
Öğrenci Kundalini'nin Şarkısını bir duyabilse, Ateş'in renklerini bir görebilse, Hayatın ne olduğunu bilir, zira Varlığın bizzat kalbine inmiş olur. Ama duyuları körleşmiştir, hatta deneyimleri için kullandığı duyular bile öyledir. O ancak kendisine malum olanı bilebilir ve sanki sisin içinden bakarmışçasına henüz bilinemeyeni görebilmekte ve sisin içinden nabız atan dünyayı çevreleyen ve her yere nüfuz eden, ama içinde de bir müzik dünyası içeren bir ses harikası gelir. Sisin içinde ayrıca aynı şekilde dünyayı dolduran ve çevreleyen yüce bir gökkuşağı renk tayfının ihtişamı gelir. Her yer renk-ses, şarkı söyleyen renkler ve renkli seslerle canlıdır.
Öğrenci Kundalini'yi ifade edecek ne bir renk, ne de bir nota seçebilmekte, zira her birimiz kendimizi bu renk ve ses şenliği içeren sihirli kristal kürede farklı duyarız, farklı görürüz. Her birimiz dinlesin. Kristali her şeyi kucaklayan saflığından, berraklığından kısmak neredeyse günahtır.
Ama Kundalinimiz hakkında ne demeli? Efendimiz Güneşten gelen Kozmik Kundalini ve Toprak Anamız Dünyadan gelen bireysel Kundalinimizin hakim notası vardır. Bu nota da farklı evrim tarzlarında hakim olan notadan değişiktir ve Güneşin Şarkısı ve Dünyanın Şarkısının karışımıdır. Efendimiz Güneş Şarkısını bütün evreni için söyler. Anamız Dünya yanıtsal notası söyler, bu kucağında gelişen yaşamın notasıdır. Böylece Efendimiz Güneş rengini gönderir ve Anamız Dünya bütün renkleriyle yanıt vererek parlar.
Bazen öğrenci Güneşten gelen Kundalini'nin şarkısına, rengine sanki ne denli yaklaşır ve aynı şekilde Dünyadan gelen Kundalini'nin şarkısına, rengine sanki ne denli yaklaşır. Anında dünyanın babası olan güneşin bir yansıması olduğunu görür. Dünyanın şarkısı, dünyanın rengi Güneşte mükemmel bir şekilde parlayanın sadece gölgesidir. Öğrenci, Dünyanın şarkısı ve renk yayımların sadece her şeyin Efendisine övgüyle dolu şükürler olduğunu, bütün bedenleriyle insan seviyesinden doğa alemlerinin en küçük atomuna dek bu şarkının yükseldiğini görür. Efendimiz Güneş bütün bunları alevlendirir. Hepsine şarkı söylettirir. Hepsinin sayısız renklerde parlamasını sağlamıştır. O neyse kendilerinin de o olacağını bilmenin sevinci, derin şuurlarıyla ondan aldıklarını ona tekrar veriyorlar. Şarkılarımız, Renklerimiz, Hayatımız, Işığımız, İhtişamımız hepsi ondandır ve onları taktir ettiğimizi görsün diye armağanlarımızı kaldırıyoruz.
Kundalini öğrenciye bütün yaşayanların sesiyle şarkı söyler. Öğrenci böylece yaşamı öğrenmeye başlar, bunu soluk verir gibi dışa yayılmakla değil, ama soluk alır gibi içe çekmekle yapar. Kendi Kundalinisinin derinliklerinde Yaşam Birliğinin sırrını bulur.
Bir Birlik vardır ve her ne kadar sonsuz sayıda nota içerirse de tek bir şarkı söyler. Bir Birlik vardır ve her ne kadar sonsuz sayıda renk içerirse de tek bir renk yayımlar. Dünya dediğimiz bu Kundalini-Kürede, bir şarkı, bir renk vardır. Kundalini'de şarkıyı duyuyoruz, rengi görüyoruz. O denli uzun süre sadece arada bir kendini ortaya koyan içsel, uzak ve erişilmez kalması gerekeni sonunda dışsal yaptığımız zaman, o zaman en nihayet biz Birliğiz, aynı alttaki alemleri aştığımız gibi insan aleminin ötesine de geçeriz ve Madde-Dünyasının krallığı bizim olur.
Kundalini gerçekten vokaldir. Duyacak kulakları olan tarafından işitilir. O daha çok uz boşluğuna ait olmasına rağmen cismidir ve görecek gözleri olanlar tarafından görülebilir. Kundalini soyutlanmış bir kavram, uydurulmuş bir hayal ürünü veya dışa vurulmuş bir fantezi değildir. O yaşıyor, şarkı söylüyor ve göz alıcı renklerle süsleniyor.
Onu içimizde aradığımız ve belki de ister uyku halinde veya şefkatli gizeminin şahlanmasında anlık bir görüntüsünü yakalamak istediğimiz zaman, göz ve kulaklarımız az açık olsa da, muhteşem giysilerini görür, sesini duyarız ve bunları bugün olduğu gibi değil, bir gün olacağı gibi bizim giysilerimiz ve sesimiz olur. Uyku süresi daha dolmamışken uyandırmadan, arada bir kendine ait olan mekanı aydınlatmak için ininden çıktığında onu rahatsız etmeden, ama sadece hiç bir arzu veya yanıt belirtmeden saygıyla bakmak kayda değer değil mi?
Onu aramanın yolu sabit taraflarınızı geride bırakmakla, beden, duygu ve zihnin mahpus zincirlerini kırmakla ve kendinizi Hayatın sonsuzlukları içinde kaybetmekle olur. Sonsuzlukları sadece mesafe olarak değil fakat sonsuz dinginlik olarak "hissetmek" gerekir. Mükemmel dinginlik başarıldığında ne uzak, ne de yakın vardır. Ama yine de dinginlik vokaldir. Mutlak bir şekilde dingindir çünkü Dinginliğin Şarkısı ve Sesi ile nabız atar — keşke bu nabzı ifade edecek kelime bulabilsem. Bu ses haliyle uzaktan gelir, ama gelecekte bu bizim Sesimiz olacaktır, mutlulukla şarkı söyleyen bizzat benliğimiz.
Aynı şekilde, sessizliğin mükemmel berraklığında, renginden dolayı sıcak olan bir sıcaklık fark ederiz. O zaman Kundalini'yi görürüz — belki çok uzaktan ama kesin. Ama ileri gelecekte o bizim Rengimiz, mutlulukla parlayan benliğimiz olacaktır

Yazan:G. S. ARUNDALE
Çeviri Kemal Menemencioglu
 
Üst