Orpheus'un Sitemi

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
« Orpheus dillere destan olmuş bir ozandır. İlkçağda ünü orfizm denilen mistik bir akım yaratacak kadar çok yayılmış , kişiliği üzerine anlatılan masallar her türlü sanatçıyı etkilemişti
Efsaneye göre Orpheus Trakya doğumludur. Doğduğu söylenilen yer bugün Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye sınırlarının kesişimine yakın bir yerdedir. Böylece Orpheus, önemli bir geleneği olan , Anadolu’nun eski halklarının geçiş noktası olan bir yerde doğmuş kabul edilir. Bazı araştırmacılar , doğum yerinden ötürü, Orpheus’un bir şaman olduğunu da söylemişlerse de biz bu görüşe katılmıyoruz.
Vergilius “Georgica” adlı eserinde Orpheus ve karısı Eurydice’nin öyküsünü anlatır , bu bölüm aslında Eurydice’nin ölümüne neden olan Aristaios’un başına gelen belaları açıklamaktadır :
« Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş kovalar seni;
bir suç işledin sen , büyük bir suç,
çekersin bugün onun cezasını:
Bir belaya çattıydı Orpheus, kara bahtlı
Şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır o belayı,
Kader engel olmazsa , bindirecek de.
Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca karısı kudurdu.
Irmak boyu palas pandıras kaçarken senden o kadın,
Kaçarken bir uçuruma atar gibi kendini tepetaklak
Dolanıverdi bacaklarına korkunç bir yılan.
Ömrü o kadarmış kadının , görmedi boylu çimenler yüzünden
Oralara sinen zehirli yaratığı.
Yaşıtları, dağ perileri , başladılar bir ağızdan
En yüce dağları çığlıklarıyla doldurdular...
Orpheus, oyuk kaplumbağa kabuğundan sazıyla
Yaslı sevgisini avuttu durdu.
Hep seni söylerdi tatlı eşi, hep seni
Onunla başbaşaydın ya hani yalnız kıyılarda
Gün doğar seni söylerdi , gün batar seni.
Gitti sokuldu Taenarius dağının boğazlarına kadar
Yüksek kapılarının oraya yer altı tanrısı Dis’in
Girdi kapkara bir korkuyla gölgelenmiş ormana,
Ölü ruhların ve titreten kralların karşısına dikildi
İnsan yakarışlarıyla yumuşamayan yüreklerin dikildi karşısına
Ve Erebus konutlarının en kuytu yerlerinden
Hafif ruhlar çıkageldi, onun ezgileriyle sarsılan
ve görüntüleri çıkageldi , ışıktan yoksun olanların.
Yapraklar arasında saklanan kuşlar kadar çoktular,
Gecenin ya da kasırganın dağlardan savurduğu kuşlar kadar çok.
Artık Orpheus , bütün belalardan kurtulmuş, geri dönüyordu
Ve kendisine verilen Eurydice gelmekteyken,
Prosperina’nın koştuğu şarta uyarak
Kocasının ardından yürüye yürüye
Havanın daha yüksek katlarına doğru
Orpheus birden çılgınlık etti , boş bulundu
Ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler ,
Bağışlanabilir bir çılgınlıktı bu;
Eurydice’si ışığın altına tam çıktı çıkacakken
Unutup duruverdi, gönlüne yenildi döndü baktı arkasına
İşte bir anda bütün çabalar oracıkta uçtu gitti
Bir anda kopuverdi amansız zorbayla yapılan anlaşmalar
Bir gümbürtüdür yükseldi, hem de üç kez Avernus batağından
Haykırdı Eurydice :”Bu ne Orpheus , bu ne ?
Bu ne çılgınlık böyle ,seni de yok eden, zavallı beni de?
İşte gene geri çağırır beni zalim kader
Uyku kapatır kararan gözlerimi
Dört yanımı saran gece götürür beni, Elveda!
Giderim işte uzata uzata ellerimi sana
Artık senin olmayan güçsüz ellerimi”
Dedi ve birdenbire bir duman gibi karıştı hafif yellere,
Gitti karşıt yöne doğru, görünmez oldu,
Ve Orpheus göremedi bir daha
Ruhlara tutunup dil dökmeye çalışan Eurydice’yi
Yer altı sandalcısı da aradaki bataklığı bir daha komadı geçsin.
Ne yapsındı? Nereye gitsindi? Kime baş vursundu ?
İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı.
Bir daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı?Tanrıları nasıl?
Eurydice buz kesilmiş gidiyordu işte
Styks sandalı ile uçuyordu uzaklara.
Ya Orpheus ne oldu?Derler ki onun için
Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış tam yedi ay
Havada asılı bir kayanın altında ağlamış
Buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş başından geçeni
Kaplanları büyülemiş ,ayaklandırmış meşe ağaçlarını ezgileriyle;
Bir kavak ağacının gölgesinde bir bülbül vardır hani
Arar durur kaybolan yavrularını içi yana yana
Yuvayı gözetleyen katı yürekli bir çiftçi
Alıp götürmüştür yavruları daha kantları çıkmadan
Bülbül de bütün gece fır döner ağlar,
Konar bir dala , başlar yeniden ezgilerine yanık yanık
Tutar acıklı iniltileriyle dört bir yanı ta uzaklara kadar.
Ne bir tutku yumuşatmış Orpheus’un yüreğini
Ne de bir evlilik bağı yumuşatmış
Yürür gidermiş dövüne dövüne Eurydice’nin kaçırılışına
Dis’in boş armağanlarına dövüne dövüne.
O kadar bağlıydı ki Orpheus Eurydice’ye
Kikonların bütün kadınlarını hor gördü
Onlar da paramparça ettiler sonunda delikanlıyı
Kutsal törenlerde ve gece şenliklerinde Bacchus’un
Saçtılar parçalarını ta uzaklara, tarlalara,kırlara
Ama Orpheus’un boynundan kopan mermer gibi başı
Herbus ırmağının ters akıntıları arasında çalkalanıp giderken bile
Soğumuş diliyle çağırıp durdu Eurydice’yi
Canı da “Ah kara bahtlı Eurydice!” diye bağırdı uçarken,
“Ah kara bahtlı Eurydice!”
Ve ardından ırmağın bütün kıyıları
"Eurydice! Eurydice! Eurydice!"
diye yankılandı durdu
 
Üst