Mıknatısla tedavi

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
96
Mıknatısla Tedavi



Mıknatıslı tedavi, bilinen bazı doğal tedavi yöntemlerinden farklı olarak, çok eski geleneklere dayanan bir tedavi yöntemidir. Kökleri eski Mısır, Yunan ve Çin kültürlerine dayanır. Bu yüzden, başarı öyküleri çok zengindir. Fakat mıknatısla tedavi artık bilimsel olgularla da desteklenmektedir; mıknatısların özellikle ağrılara hızlı ve risksiz bir biçimde çare olabildiğine dair bilgi sunan klinik araştırmalar mevcuttur. Kaldı ki, manyetik alansız bir yaşamın pratikte imkânsız olduğunu ve pek çok hastalığın da manyetik alan yetersizliğinden kaynaklandığını gösteren laboratuar deneyleri de azımsanmayacak kadar çoktur.
Mıknatıslı Tedavi ile Manyetik Alan Tedavisinin Uygulama Alanları
Mıknatıslı tedavinin, özellikle de manyetik alan tedavisinin endikasyon yelpazesi oldukça geniştir, fakat bu tedavi her derde deva bir araç değildir. Bu tür tedavi diğer tedavi türleriyle çok iyi kombine edilebilmektedir. En yaygın kullanımı ortopedide (hareket aleti), romatolojide ve kronik ağrıların tedavisindedir. Kronik eklem ağrısı ile kan dolaşımı bozukluklarında da olumlu tedavi sonuçları görülmüştür.
Kullanım Sahaları:

  • Baş ağrısı ve migren
  • Romatizmal ağrılar
  • Kemik erimesi
  • Yaralanma sonrası rejenerasyon
  • Spor yaralanmaları
  • Sinir ağrıları
  • İç hastalıklar
  • Kan basıncı
  • Asabiyet ve stres sonuçları
  • Sırt, omuz ve eklem şikayetleri
  • Eklem iltihabı
  • Bilek rahatsızlığı
  • Kiriş kılıfı iltihabı
  • Uykusuzluk
  • Adet şikayetleri
  • Yorgunluk
Bilinen yan etkileri bulunmamaktadır


Manyetik Alan Eksikliği Sendromu


Japon hekim Prof. Dr. Nakagawa’nın 10.000’den fazla hasta üzerinde yaptığı onlarca yıllık araştırmaları manyetik alan tedavisi bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Nakagawa bir süredir ortaya çıkan pek çok ruhsal sorunun nedenini, dünyanın insan organizmasını çevreleyen manyetik alanının aşırı zayıf olmasına bağlamaktadır. Dünyanın bu manyetik alanının kuvveti son 500 ile 1000 yıl içinde tahminen yarı yarıya azalmıştır. Günümüzde bu manyetik alanın şiddeti 0.3 ile 0.4 Gauss arasında, daha doğrusu, kişinin bulunduğu konuma göre 0.5 ile 0.8 Gauss arasında değişmektedir. Buna bir de, dünyanın zaten epeyce azalmış olan manyetik alan kuvvetinin, yeni binaların çoğunda kullanılan çelik betondan dolayı daha da azaldığını ve insanın binlerce yıldır alışık olduğu şekilde bu alandan artık yararlanamadığını da eklemek gerekir. Nakagawa, yukarıdaki koşullardan dolayı meydana gelen bu duruma “Manyetik Alan Eksikliği Sendromu” adını vermekte ve sayısız insanın bundan muzdarip olduğunu belirtmektedir. Dünyanın manyetikliğinin sağlımız için, hatta hayatımızı sürdürebilmemiz için ne denli önemli olduğunu 60’lı yıllardaki ilk astronotlar gözler önüne sermiştir. Dünyanın koruyucu manyetik alanının dışında kalan bu adamların ruhsal ve fizyolojik sorunların yanı sıra kalsiyum ve mineral eksikliğiyle geri döndükleri tespit edilmiştir. İlk etapta, ağır depresyonlar geçirmiş; dünyaya döndükleri anda ise çabucak kendilerine gelmişlerdir. Kendilerini muayene eden bilimadamları rahatsızlıklarının nedeni olarak dünyanın uzayda eksik olan manyetik alanını görmüştür. O zamandan beri dünyanın manyetik alanı ve bunun canlılar üzerindeki etkisine ilişkin sayısız araştırma ve deney yapılmıştır. Örneğin, dünyanın manyetikliğini geçirmeyen bir kafese konulan farelerin 2 hafta içinde derileri soyulmuş ve süratle kanserli hücreler oluşturmuşlardır. Aynı hayvanlar yine söz konusu manyetik alana zamanında maruz bırakıldığında derileri yine çıkmakta ve tümörler hızla kaybolmaktadır.


Manyetiklik


Esasen “devamlı/statik mıknatıs” ile “elektronik mıknatıs” birbirinden ayrı tutulur. Statik mıknatıslarda statik manyetik alanlar söz konusudur, tıpkı dünyanın doğal manyetik alanında olduğu gibi. Elektrik akımıyla çalışan manyetik alanlı tedavi aletleri bir manyetik alan meydana getirirken, statik mıknatıslı ürünlerden çevreye herhangi bir ışın yayılmaz. Fakat bir statik mıknatıs da elektrikle çalışır, sadece bu tür mıknataslarda elektrik akımı gözle görülür şekilde dışarıdan tatbik edilmez. Çünkü bir statik mıknatıs, atomların toplanmasından oluşan çok sayıdaki küçük elementer mıknatıslardan meydana gelir. Her bir atomda en az bir elektron atom çekirdeğinin etrafında döner. Bu tek elektron, hareketi sayesinde, manyetik bir alan oluşturur. Çünkü elektrik akımı bir yönde hareket eden elektronlardan başka bir şey değildir. Yani mıknatıslarda düzenli bir elektron akışı söz konusudur; elektronlar atomlar arasında organize bir biçimde ileri geri hareket ederler. Bunun sonucu olarak, mıknatıs uçlarında belli bir hedefe yönelmiş kuvvetler meydana gelir: Kuzey kutup (veya artı kutup) ile güney kutup (veya eksi kutup). İnsan bedeninde de yaşam için çok önemli olan kuvvetler etkindir. Her canlı hücre manyetik dalgalarla çevrilidir. Manyetizma elektrik ile organize elektronların hareketinin sonucu olduğundan; canlı organizma ise maddenin son derece organize bir biçimi olduğu için elbette burada da manyetik kuvvetler etkilidir.
Manyetik alan şiddeti Tesla (fizikçi Nikola Tesla’nın adından) veya Gauss (matematikçi Carl Friedrich Gauss’un adından) ile ölçülür. Burada 1 Tesla yakl. 10.000 Gauss’a eşittir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Bir Araştırması Statik Mıknatısların Zararsız Olduğunu Gösteriyor


Dünya Sağlık Örgütü’nün (1987 yılında) yaptırmış olduğu bir araştırmada, insan organizmasının statik manyetik alanlardan zarar görmediği tespit edilmiştir.

Manyetik Alanların Etki Mekanizmaları


Elektromanyetik bir alanın bir bileşeni söz konusu elektromotor kuvveti ortaya çıkarır; elektrik yüklü parçacıklara tesir eder ve bir organizmaya etki eden manyetik alanın uğradığı her değişiklikte etkili olur. Elektromanyetik alanların bedene tesir ettiklerinin endikatörü olarak damarların genişlemesi gösterilebilir. Bu genişleme şu mekanizmalara dayanır: Dışarıdan verilen enerjiler damarlarda iyon göçüne neden olur, ki, bu göçteki en büyük pay H3O+ iyonlarınındır. Malum göçten dolayı, hem sınır alanlarındaki pH değerinde, hem de proteinlerde yük değişimi olur. Böylece Ca++ iyonları serbest bırakılır. Bunlar ise, komşu hücrelerde yüksek bir difüzyon basıncı oluşturur. Hücrenin içine akan kalsiyum kalmodüline bağlanır, buna bağlı olarak da NO salgısı etkin kılınır. NO oluşumu dışarıya verilen nefeste ölçülebilir. NO salgısı sistemli bir damar genişlemesine yol açar. İnsan organizması statik mıknatısla ilgisi açısından ele alındığında, değişmeyen mıknatıslarda da daima bir endüksiyonun gerçekleştiği görülür. Çünkü, bedenimizdeki statik mıknatısla iç organizma arasında da iç organların durumu sürekli değişir, üstelik bedenimizin nefes alıp vermesi ve nabız atışlarıyla bile. Böylece vücudumuzda minimum düzeyde, fakat çok etkili olan bir elektrik potansiyeli oluşur.

Bağışıklık Sistemi


Lokal pH değerinin düşüşüyle birlikte işlev optimizasyonu da meydana gelir ve kandaki akyuvarlar büyük oranda üretilir, dolayısıyla savunma gücü de doğrudan yükselir.

Statik Mıknatıslar ve ‘Hall Etkisi’


Adını İngiliz fizikçi ‘Hall’den alan “Hall-Etkisi” manyetik alanların meydana getirdiği en önemli etkilerden biridir. Bir manyetik alan iletken bir sıvıya dikey olarak düştüğü zaman iyon ayrılması oluşur. Artı yüklü iyonlar (+) manyetik alanın kuzey kutbundan itilirken, eksi yüklü iyonlar (-) çekilir. Güney kutbunda (-) ise bunun tam tersi gerçekleşir. İyon ayrılmasıyla minimum düzeyde bir elektrik gerilimi meydana gelir. Plazmamız da aynı şekilde iletken bir sıvı (elektrolit) gibi olur ve sayısız iyon alır, örn. sodyum (+) ve klor (-) iyonlarını. Farklı kutuplu (yani, aynı yüzeyde artı ve eksi kutupları bulunan çift kutuplu) en az iki statik mıknatıs veya vücudun belli bir yerinde bir mıknatıs folyo durduğunda, hareket halindeki plazma bu farklı kutup alanlarını aşmak zorunda kalır, bundan dolayı da, yukarıda sözü edilen iyon ayrılması zorunlu olarak meydana gelir. Demek ki, Hall etkisi kendiliğinden devreye girer ve bu arada da çok düşük bir elektrik gerilimi oluşur. Bu elektro stimülasyon sonucunda zayıf bir ısınma görülür. internet
 
Üst