Okült Titreşimler

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
OKÜLT TİTREŞİMLER
H.P. BLAVATSKY İLE 1888 YILINDA YAPILAN RÖPORTAJIN BİR BÖLÜMÜ
Aşağıdaki röportaj, H. P. B.’nin 1888 yılında yayınlanmak üzere dikte ettirdiği yazıdan alındı. Bu yazı o zaman kullanılmadı ve alıp eve getirdiğimden beri benim için bir ilgi alanı olmaktan ibaret. –W.Q.J.


Helena_Petrovna_Blavatsky.jpg



Soru: Sıradan insanlarla bir üstadın, hatta kısmen gelişmiş bir öğrencinin arasındaki farkları düşündüğümde aniden şunu fark ettim ki, bu farkın temelinde beyin moleküllerinin titreşim oranı ve beyin moleküllerinin yüksek beynin titreşimleriyle koordinasyonu yatıyor olabilir ve bu ayrıca diğer pek çok sorunu açıklıyor da olabilir.
H.P.B.: Öyledir. Söylediğiniz unsurlar farklılık yaratır gerçekten ve aynı zamanda pek çok tuhaf fenomene de yol açar. İnsanlar arasındaki farklılıklar büyük oranda bütün türlerin titreşimlerinin farklı olmasından kaynaklanıyor.
Soru: PATH Dergisi’nin Nisan 1886 sayısında yayınlanan yazıyla birlikte bu soru yeniden ortaya çıktı. 1. cildin 6. sayfasını açtığımda karşıma çıkan şu yazı oldu: “Yukarıda bahsedilen İlahi Rezonans İlahi Işığın kendisi değildir. Rezonans sadece tüm “Om”un ilk sesinin nefes verişidir… bu kendini sadece evrenin parçacıklarını karıştıran ve canlandıran güç olarak değil, aynı zamanda da insanın, hayvan ve mineral alemlerinin ve Güneş Sistemi’nin tekamülünde ve ölümünde de tezahür ettirir. Bu, Ariler arasında Merkür Gezegeni ile temsil edilmekteydi, Merkür’ün her zaman zihinsel yetenekleri yönettiği ve evrensel bir tetikleyici olduğu söylenir”. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?
H.P.B.: Merkür her zaman gizli bilgeliğin tanrısı olarak bilinmiştir. O, Hermes olduğu gibi Buda’nın oğlu Soma’dır da. Alt düzlemin meselelerinden bahsederken, PATH’de okuduğunuz “titreşimlere” ve yaratıcıya ya da astral düzlemdeki her türlü fenomenin tetikleyicisi olana “İlahi Rezonans” adını veriyorum.
Soru: Öyleyse insan beyinlerinde ve doğalarında bulunan farklılıkların kökeni titreşimlerde olmalı?
H.P.B.: Kesinlikle öyle.
Soru: İnsanlığı bir bütün olarak düşündüğümüzde hepsinin yanıt verdiği tek bir anahtarın ya da titreşimin olduğu doğru mudur?
H.P.B.: İnsanlar genellikle piyanodaki tuşlar gibidir, her biri kendine özgü bir sese sahiptir ve her birinin diğeriyle olan kombinasyonu sonsuz çeşitlilikte yeni sesler meydana getirir. Tıpkı cansız doğa gibi insanlar da tüm karakter çeşitliliklerinin ve bileşimlerin sonsuz değişikliklerle meydana geldiği bir anahtar notaya sahiptir. Issis Unveiled s.16, 1. cilt’te söyleneni hatırlayın, “Evren bin tane unsurun bir bileşimidir ama yine de tek bir ruhun ifadesidir. Bu, fizik anlayış için bir kaos, mantık içinse bir kozmostur.”
Soru: Şimdiye değin bu genel olarak doğa için düşünülürdü. Peki bu bir üstatla sıradan insan arasındaki farkı da açıklar mı?
H.P.B.: Evet. Bu fark şöyle açıklanabilir, bir üstat, doğanın büyük harmonisi içinde tüm anahtarları barındıran o bir tek anahtara benzetilebilir. O, düşüncelerinde tüm anahtarlarların sentezine sahiptir, tıpkı sıradan insanın aynı anahtara temel olarak sahip oluşu gibi, ama sadece tek bir anahtar üzerine düşünür ve eylemde bulunur ya da o büyük anahtarın üzerindeki birkaç değişiklikle bunu yapar, beyni ile tüm olası büyük ahengin sadece birkaç akordunu üretir.
Soru: Bunun bir öğrencinin üstadının sesini astral ortamlar aracılığıyla duyabilirken başka bir kişinin o üstadı duyamaması ya da onunla ilişki kuramaması gerçeğiyle bir ilişkisi var mıdır?
H.P.B.: Bunun nedeni, bir öğrencinin beyninin Üstadın beynine çalışma ile uyumlanmasıdır. Onun titreşimleri üstadın titreşimleriyle senkronize olacaktır ve eğitilmemiş bir beyin bu uyumlanışı çok fazla deneyimleyemez. Dolayısıyla öğrencinin beyni sıradan bir yaşamın bakış açısıyla anormal olurken, sıradan insanın beyni dünyasal amaçlar için normaldir. Sıradan insan, renk körü olanlara benzetilebilir.
Soru: Ben bunu nasıl anlayabilirim?
H.P.B.: Bir doktorun gözüyle normal kabul edilen, okültizmin görüşünde anormaldir ve bunun tam tersi de doğrudur. Sinyal lambalarının karşısında duran ve renkleri karıştıran bir renk körü ile gören bir üstadın farkı şudur; biri renklerden birini seçip diğerlerine göre tercih ederken üstat tüm renkleri bütün renklerde görür ve yine de onları birbirine karıştırmaz.
Soru: Öyleyse üstat bu durumda titreşimlerini doğanın titreşimlerine onlarla bir bütün olarak aynı olabilmesi için yükseltmiş mi oluyor?
H.P.B.: Evet, en yüksek üstatlar için öyledir. Ama diğer bazı üstatlar da vardır ki, tüm insanlığa oranla çok ileride olmalarına karşın yine de bu derecede titreşemezler.
Soru: Üstat kendi iradesiyle bir rengi başka bir renge dönüştürebilecek bir titreşim üretebilir mi?
H.P.B.: Bir rengi değiştirebilecek bir ses üretebilir. Bu rengi üreten belirli bir ses vardır ve bu ses başka bir rengi ya da tam tersi bir rengi üretmeyecektir. Bir sesin titreşimlerini uygun şekilde ilişkilendirmek suretiyle yeni bir renk elde edilir.
Soru: Astral düzlemde her sesin ayrı bir renk meydana getirdiği doğru mu?
H.P.B.: Evet, ama bunlar görünmezdir çünkü henüz insan beyniyle dünya düzleminde görünür olabilecek kadar ilişkilenmemiştir. Psişikler ve hassas insanlar tarafından algılanabilen seslerle ve renklerle deneyler yapmakta olan Read Galton, pek çok hassas kişinin her sesin karşılığı olarak ayrı bir renk gördüğünü göstermektedir. Renk körü olan kişi kırmızı renge denk gelen titreşimlerle karşılaşır ama bunu algılayamayınca titreşimi değiştirir ve bu durumda da tüm titreşim boyutları içinde kendi algılayabileceği titreşimlere denk gelen bir rengi görmeye başlar. Belki astral duyuları gerçek rengi görüyor olabilir ama fiziksel göz kendine has titreşimlere sahiptir ve bu, dış düzlemde (ortamda) diğerlerine baskın gelirken astraldeki varlık ise beyine, doğru gördüğünü bildirmek durumunda kalır. Her iki durumda da dışsal tetikleyici içerideki kişiye gönderilir ve içerideki kişi mesajı gerçekmiş gibi kabul etmek ve bu süreç boyunca onu onaylamak zorunda bırakılır. Ama içerideki varlığın dışsal bozukluğun üstesinden gelebildiği ve beynin aradaki farkı görmesini sağladığı durumlar da olabiliyor.
Pek çok delilik vakasında bütün türlerin titreşimleri arasındaki karmaşa o denli büyüktür ki içsel ve dışsal varlık arasında hiçbir ilişki yoktur ve bu durumda sapma dediğimiz hadise sözkonusu olur. Ama bu talihsiz duruma ait bazı vakalarda bile içerideki insan her zaman aslında deli olmadığını fark etmekte ama kendine bunu anlatamamaktadır. Bunun sonucunda da insanlar uygulanan yanlış tedaviler sonucunda genelde gerçekten delirmeye başlıyorlar.

Soru: Titreşimlerin hangi yönelimi renk ve ışık çeşitliliğine yol açıyor?
H.P.B.: Bu, iyi bilmeme karşın yanıtlayamayacağım bir soru. Size sırların çok yakında açıklanabileceğini söylememiş miydim?

Çeviren: Işık UÇKUN
 
Üst