Sorumluluk

p4inkiLLer

Kayıtlı Üye
Katılım
14 May 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
142
OSHO… Sorumluluk karşılık verme yetisi demektir. Bu bir görev demek değildir. Sorumluluk karşılık vermeye hazır olmak demektir. Sevgi bir karşılıktır! Başkası çağırdığında hazırsınızdır. Başkası davet ettiğinde ona katırılırsınız. Davet etmediğinde müdahale etmezsiniz, ihlal etmezsiniz. Başkası şarkı söylediğinde karşılık olarak siz de şarkı söylersiniz. Başkası elini uzattığında karşılık olarak tutarsınız. Sorumluluk karşılık vermeye açık olmak, hazır olmak demektir. Biri sizi çağırıyor ve karşılık vermiyorsunuz, kapalı kalıyorsunuz. Biri sizi sevmek istiyor, fakat yardım etmiyorsunuz, işbirliği yapmıyorsunuz; daha çok engeller çıkartıyorsunuz.
Eğer yaptığınız buysa ve sevgililerin çoğunluğu bunu yapmaya devam ediyor başkası çağırınca karşılık vermiyorsanız, o zaman siz çağırdığınızda da o karşılık gelmez.
Çünkü başkası sizi çağırdığı zaman bunun karşılık vermemenin egonuzu okşayan birşey olduğunu görürsünüz. Sonra kendi ustanızı hissedersiniz: kimse sizi itemez ve kimse sizi zaten içine girmediğiniz birşeye çekemez; siz kimseyi izlemiyorsunuz
Sevdiğiniz gelir ve mutludur, ve sizinle birlikte derin bir sessizlik yaşamak ister, fakat siz kapalı kalırsınız. Sonra siz çağırdığınız zaman yanıt gelmez. Birbirlerini çağıran kuşları gördünüzmü? Sorumluluk budur
Bir guguk kuşu öter; sessizlik olur; sonra başka bir guguk kuşu karşılık verir. Sesleriyle, şarkılarıyla yanıt verirler. Birbirinden çok uzak ağaçlarda olabilirler, sonra uçarak yaklaşırlar; karşılık vermişlerdir. Çok geçmeden aynı agaca gelirler, sonra sevgi içinde bir arada otururlar. Başkasının varlığı Hazır ol! diye çağırdığında hazır olun; her şeyinizle karşılık verin.
Cimri olmayın sorumluluğun anlamı budur fakat size göre sevginin sorumluluğu yoktur. Bu sözcük yıkılmıştır, bozulmuştur, zehirlenmiştir.

Bir anne çocuguna şöyle der, "Ben senin annenim, bana karşı sorumlu olmalısın."Bir koca şöyle der; "Ben senin kocanım ve senin için çok çalışıyorum. Bana karşı sorumlu olmalısın." Bir baba oğluna şöyle der; Sorumsuz olma! Birşey yaparken hep beni düşün." Bu sorumluluk değildir, güzel bir sözcüğü bozdunuz. Çirkinleşti. Sorumluluk adeta görevle eş anlamlı oldu. Ve görev çirkin bir sözcüktür


Ektiğini biçersin" denir. Eğer mutsuz isek bu sadece mutsuzluk ektiğimiz anlamına gelir. Başka kimse sizin için mutsuzluk yaratamaz. Elbette ekmekle biçmek arasında bir boşluk vardır ve boşluk nedeniyle başka birinin sorumlu olduğunu düşünürüz. Bu boşlu bizi yanıltır. Geçmişte kendimizin ne yaptığı hakkında hiç bir fikrimiz yoktur ve aniden birşey biçmemiz gerektiğinde ve bunun nereden geldiğini anlamadığımızda dogal olarak dışarıda bir neden aramaya başlarız. Eğer bir neden bulamazsak birşey icat ederiz. Fakat tüm karma teorisi budur, yani ne ekersek onu biçeriz
Yaşamınızın tüm sorumluluklarını alın. Eğer yaşamınız çirkinse bunun sorumluluğunu duyun. Eğer yaşamınız acıdan başka bir şey değilse bunun sorumluluğunu alın. Başlangıçta "Bu cehennemin nedeni benim" düşüncesini kabul etmek zordur, fakat sadece başlangıçta. Çok geçmeden bu değişim kapılarını açmaya başlar, çünkü eğer bu cehennemden ben sorumluysam ozaman cennetimide yaratabilirim. Eğer kendim için bukadar acı yaratabildiysem o kadar çoşku da yaratabilirim. Sorumluluk özgürlük getirir, yaratıcılık getirir.
Her ne iseniz bunu kendinizin yarattığını gördüğünüz an tüm dış nedenlerden ve şartlardan kurtulursunuz. Şimdi bu size kalıyor: güzel bir şarkı söyleyebilirsiniz, güzel bir dans edebilirsiniz, mutlu bir hayat sürebilirsiniz, yaşamınız daima bir bayram olabilir; bunu kimse bozamaz. Bu insanın itibarıdır. Tanrı bireylere değer verir ve insan ancak kendisine karşı tüm sorumluluğu üstüne aldığı zaman birey olur
En önemli sorumluluk ulusa ya da kiliseye ya da başka birine karşı değildir. Gerçek sorumluluk kendinize karşıdır. Ve bu da, yaşamınızı kendi ışığınıza göre yaşamanız ve hiç taviz vermeden yaşamanın yönelttiği yere doğru gitmeniz gerektiğidir. Toplum size saygı duymayacaktır, saygıdeğer bir vatandaş olmayacaksınız fakat kimin umurunda? Ancak alelade insanlar toplumun saygısını umursarlar. Gerçek kişi sadece tek bir şeyi umursar: hayatımı yaşıyormuyum, yaşamıyormuyum, hayatımı kendi vizyonuma, kendi varoluşuma göremi yaşıyorum? Bu benim hayatım ve kendime karşı sorumluyum.
Bütün ahlaki kurallara göre sorumluluk bir tür görevdir ve bir görev yüktür. Bunu yapmak zorundasınızdır, çünkü size kendinize rağmen bunu yapmanız söylenmiştir. Bu bir gerektir. Ve eğer bunu yapmazsanız kendinizi suçlu hissedersiniz. Sorumluluğunuzdan kaçtığınızı hissedersiniz. Eğer bunu yaparsanız esir olduğunuzu, birey olarak yıkıldığınızı hissedersiniz. Bu nedenle her iki yönden de başınız derttedir.
Bu sizin hayatınız. Başka biri yok. Eğer gülerseniz siz gülersiniz; eğer ağlarsanız, siz ağlarsınız. Başka kimse sorumlu değildir
Size "Ulusa karşı bu sizin sorumluluğunuz" denir. Şimdi, ulus bir kurgudur. Doğa söz konusu olduğu sürece, varoluş söz konusu olduğu sürece dünyada ulus yoktur. Tüm haritalarınız tümüyle anlamsızdır ve daha iyi bir insanlık bunları yakacaktır, çünkü insanlığın herhangi bir kısmına karşı ayrım yapan bütün sınırlar çirkindir, deliliktir.
Sorumluluk Tanrı adına ulus adına, aile adına, din adına size hakim olmak isteyen kurnaz rahipler, politikacılar tarafından yaratılmıştır.
Herkez mutsuzluğundan başkalarının sorumlu olduğunu hisseder. Koca mutsuzluğundan karısının sorumlu olduğunu düşünür, kadın mutsuzluğundan kocasının sorumlu olduğunu düşünür, çocuklar mutsuzluklarından çocuklarının sorumlu olduğunu düşünür. Bu öyle bir karmaşaya dönüşmüştür ki. Ve mutsuzluğunuzdan başkası sorumlu olduğu zaman, sorumluluğu vererek özgürlüğünüzü kaybettiğinizin farkında değilsinizdir. Sorumluluk ve özgürlük bir madalyonun iki yüzüdür.
Zihin her zaman sorumluluğu başkasına atmak ister; zihin her zaman köle olmak ister. Zihin bir köledir. O özgürlükten korkar, o sorumluluktan korkar bu yüzden dünyada bu kadar çok kilise, bu kadar çok organizasyon vardır, çünkü onların tuzağına düşmeye hazır çok insan vardır.
Ayaksız yürümek kanatsız uçmak


Alıntı
 
Üst