Serhat Gümrükçü ile Röportaj

Mu__

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
35
Tepkime puanı
3
Konum
Ankara
Serhat.JPG


Birkaç ay önce özel bir konferansa davet edildim. Daha önce hiç ismini duymadığım, tanımadığım genç bir adam beyin gücüyle neler yapabildiğini anlatacak ve gösterecekti.
Konu çok ilginç, enerji çalışmaları ile haşır neşir olanlar içinse kaçırılmaz bir fırsattı.

Serhat’ı izlemek gerçekten bir keyifti. Bilgisi , birikimi çok genç görüntüsü ile ilginç ve sevimli bir tezat oluşturuyordu. Maddeye nasıl hükmettiğini orda bulunan herkesin anlayabileceği gibi çok esprili, ezoterik varoluş ve kuantum düzeyindeki hareketliliğe kadar geniş bir skada, bilgiye tam olarak hakim anlatıyor, örnekler veriyor ve biz seyredenler asıl gösterisine geçmeden önce sadece bu anlattıkları ile bile onu büyük bir ilgiyle izliyorduk. Bir güç olduğunu kesinlikle kabul etmeyen , sakin ve saygılı haliyle çok sempatikti. Yaptıklarını seyretmek ise benzer bir çok gösteri izleyenleri dahi şaşırtacak kadar açık ve netti. Beyin gücünü kullanarak önce kaşıkları büktü, kırdı, sadece uzaktan bakarak birkaç kişinin izniyle cebindeki anahtarları büktü ve daha sonrada kime ait olduğunu bilmediği ve karışık bir şekilde hepimizden toplanan çeşitli eşyaların tüm hikayelerini bir bir avucunun içinde tutarak anlattı. Sonrada yine bu sistemin nasıl çalıştığını ve sıklıkla ” siz de yapabilirsiniz “ diye teşvikle ne kadar basit olabileceği konusunda bilgilendirdi.

Daha sonra kendisinden rica ettim ve bütün bu çalışmayı ilk kez “Chi “dergisine anlattı. Hangi prensipler çalışıyor, ne oluyor merak edilen tüm sorulara cevap verdi .

FG: Serhat , seni beyin gücüyle kaşıkları anahtarları bükebilen genç adam olarak tanıdık. Sen bütün yetileri nasıl açıklıyor veya tanımlıyorsun?

Serhat Gümrükçü: Şimdi çok enteresan burada kaşık çatal anahtar gibi şeyler e aslında bir açıklama getirmek gerekiyor, çünkü aslında neyi büktüğünün, nasıl yaptığının falan bir önemi yok , bu bir bilinç düzeyi aslında. Farklı ekollerin farklı isimler koyduğu bir bilinç düzeyi. Bir nevi, genel olarak aslında madde hakimiyeti şeklinde adlandırılabilir. Bu sadece kaşığı bükmek değil, ben yurtdışında yaptığım demostrasyonlarda şampanya kadehini de kırıyorum Metal yada cam olmasının başka bir önemi yok. Burada kaşık ve çatalın veya, anahtarın çok önemli başka bir faktörü var. Bu da aslında bu yaptığım şeylerin birer gösteri , insanları şaşırtmak amaçlı bir şey olmaması. Bunları insanları bir şekilde bu tarz şeylerin olabileceği, aslında ikna etmekte doğru delime değil, insanların inanmasını sağlamak. Yada bu tarz bir bilinç oluşturmak adına insanlardaki patternleri, bunun yapılamıyacağına dair patternleri kırmak adına yapılan demastrosyanlar olduğu için gündelik yaşamda en çok kullanılan malzemeleri kullanmayı seçiyorum. Neden? Çünkü , İngiltere’de bir dernek var, bu tür şeylerin sahte olup olmadığını araştıran bilim adamlarından oluşuyor. Bu tarz insanlar gidip denemeler yapıyorlar ve orada şömine maşası, inşaat demiri filan büktürüyorlar- tabii inşaat demirini bükebilirsin. Bunun bir önemi yok. Ama insanların karşısına çıkıp çatal büktüğün zaman burada çok farklı bir psikolojik seçim söz konusu. Çünkü insan çatalın büküldüğünü görüyor. Ve hayatı boyunca üç öğün yemek yerken çatalı her gördüğünde bunun yapılabildiğini hatırlıyor.” Biri bunu büktü”, yada “ben bunu bükebilirim, bir insan bunu bükebilir”.. Malzeme seçimi burada bu yüzden çok önemli. İnsanlarda bunu hatırlatacak ve bu bilinci oluşturacak malzemeler. Ben bunu neden anlattım şimdi? Neden yaptığımı yada bunu nasıl adlandırdığımı söylemek için. Bu tamamen bir farkındalık düzeyi, nasıl bir farkındalık düzeyi. Zihnin sınırlarını bedeninle çizmeme hali denebilir aslında. Hermes’in bir lafı var, diyorki “İnsanın tüm yaşantısı zihnindeki düşüncelerden ibarettir”. Hakikaten beynimizde oluşan bütün algılar, bütün her şey bizim yaşantımız. Şu anda karşımda oturuyorsunuz. Benim zihnim karşımda oturduğunuzu söylediği için benim için karşımda oturuyorsunuz, benim zihnim bunu söylemese siz benim için yoksunuz. Başka insanlar için olsanız bile yoksunuz. Bu yüzden hakikaten de aynı Matrix filmindeki o elektronik devrelerle insanlara sahte yaşamlar ya da sanal yaşamlar yaşatıldığı gibi aslında hepimiz sanal bir yaşamın içersindeyiz. Hepsi kafamızın içindeki yaşam. Hermes bundan bahsetmiş ve sonra demiş ki “Kainatta tanrının zihnindeki düşüncelerden ibarettir. Ve insan zihni ile tanrı zihni asındaki tek fark insanın zihnini bir bedene hapsetmiş olmasıdır”. İşte zihninizi bedeninizin hapsinden kurtardığınız zaman artık sizin bedeniniz madde dünyası veya madde evreni olarak algıladığınız her şey oluyor. Ondan sonra da parmağınızı bükmekle kaşığı, anahtarı vesaireyi bükmek arasında bir fark kalmaz. O da sizin bedeninizin bir parçası halinde parmağınız gibi


FG: bu bir yetenek mi yoksa sonradan kazanılmış bir beceri mi?


S. Gümrükçü : İkisi de. Ben resim yapmaya benzetiyorum bunu….Herkesin resim yapmaya az çok kabiliyeti vardır. Ama siz resim yapma tekniklerini bir sürü insana öğretirseniz en kötü ihtimalle çok kötü resim yapan biri çöpten adam yapar, yada belli teknikleri öğrenip bir şeyler yapmaya çalışır. Aradan birkaç tane ressam çıkar, bütün dünyadan bir tane Picasso çıkar. Bu böyle bir şey yani öğrenen herkes az yada çok yapabilir. Çünkü hiçbir insanın diğerine bir üstünlüğü yok aslında. Ama az yada çok dediğim gibi. Öğrenen herkes bu bilinç durumuna ya da bu beceriler külliyatına bir şekilde sahip olabilir. Ama bunun belli sınırları vardır, o sınırlarda kişinin potansiyeline göre değişir. Ben kendimi bildim bileli bunu yapıyorum. Ama kendimi bildiğimde yapabildiklerimden çok daha fazlasını yapıyorum şu anda çünkü bu konuda eğitim vs. vs. çalışmalar yıllardır devam ediyor.
Şey gibi, kimileri mirasa konar evi olur, kimileride hayatı boyunca çalışıp para biriktirir bir ev satın alır, bu da böyle bir şey. Çalışıp her kes yapabilir, benim bir çok öğrencim var yaptıklarımı yapan. Bazıları zaten bir şekilde bunları yapabilirken beraber çalıştığımız ve bunları daha kontrol altına alabilen kişiler. Bazıları da hiç yapamazken potanisyeli olupta öğrendikleri için yapanlar. Ama benim için biraz daha farklı. Yani ben bir şekilde yeteneğimin üzerine koydum.



FG: “Psikokinezi” zihnin maddeye egemenliği konusunda bir eğitim aldın mı?

SG:Bir eğitim, yani bunu başarabilmek ,yada bir şekilde bunu becerebilmek için bir eğitim almadım. Çünkü bunu zaten yapıyordum. Ama bunu yapmak her zaman buna tam olarak hakim olabilmek anlamına gelmez. Bir şey hatırlıyorum; İlkokulda bir gün okula giderken annemle birlikte merdivenlerden aşağı doğru iniyoruz. Evlerin balkonlarını görüyorum ve balkonun birinde toprak bir saksı , içinde çok güzel çiçek açmış bir kaktüs var . Anneme “A kaktüse bak” dediğim anda saksının puffff diyerek darmadağın olup patladığını hatırlıyorum.

Ani dikkat yönlendirmeleri vesaire gibi şeylerde bir şekilde bu kontrolsüz açığa çıkıyor. Bana gelen insanlar yada sonradan öğrencim olan insanlarda zaten bu şikayetler oluyor. “Eşimle kavga ettim” elimdeki yüzüğe baktım, nışan yüzüğü dümdüz olmuş ,yada yamulmuş düzeltilemiyor gibi. “Neye dokunsam elektrikler atıyor” falan gibi şikayetlerle gelen insanlar. Bir şekilde insan bu potansiyelle, kafasında bunları yapamayacağına dair bir pattern olmadan doğuyor ve bir şekilde bunları yapabilmeye başlıyor. Bunları yapabilmeye başlamak çok ciddi bir hakimiyet gerektiriyor. Çünkü dediğim gibi ani dikkat yönlendirmeleri, birisine çok öfkelendiğiniz zaman ne olacağını bilemezsiniz. Bu yüzden ciddi bir kontrolcülüğe sahip olmak zorundasınız. Aldığınız eğitim bu tür becerileri geliştirmek yada bu tür beceriler edinmek adına değil aslında kontrolünü sağlamak adına olmalı ve bende çalıştığım disiplinlerde gücü, buna güç denirse eğer, elde etmek için değil bunu dengeli bir şekilde kullanabilmek için çalıştım…

FG: Hiç destek aldınmı?

SG:İlk desteğim ailem , çünkü anne tarafım , teyzem hatta anneannemde duyu ötesi algı konusunda oldukça başarılı insanlardır. Çok enteresan teyzemin kulakları duymaz, ama salonun diğer tarafında konuşan adama “hayır yalan söylüyorsun, öyle olmadı böyle oldu” der, bilmediği olaylarda olsa dahi . Bu biraz genetik.

FG: Yurt dışında bir eğitim aldın mı?

SG: Aldım. Türkiye’de ve yurtdışında profesyonel eğitim aldım. Burada çok enteresan bir nokta var aslında. Araştırdığınız zaman benim yaptığım şeylerin çoğunu gösteri olarak yapan insanları görürsünüz. Amerika’da en ünlüler , işte çok yakın arkadaşlarım Max Maven, Rory Raven ve Banachek denen bir adam, Crist Angel var New York’ta var .Bunlar hep bir gösteri sanatı olarak yapıyorlar bunu. Çünkü bir şekilde Midas’ın kulakları gibi, bunu bir şekilde yapıyorsanız insanlara bir şekilde lanse etmek durumunda hissediyorsunuz kendinizi. Zaten bunu yapabilmenizin başka ne anlamı olabilir ki? Böyle bir beceriye sahipseniz!
Bunu herhangi bir amaçla insanlara sunarsınız, bu insanları eğlendirmek olur, şaşırtmak olabilir. Hayatınızı bununla kazanabilirsiniz. Yada insanların ufkunu açmak olabilir.Ben son seçeneği tercih ettim. Ama bu konuda gösteriler yapan arkadaşlarım var. Ben gösteri yapmadım mı? Çok yaptım. Hatta bu konuda uluslar arası ödüllerde aldım. O yüzden insanlar genelde “sen gösteri yapmışsın, ödüllü bir illizyonistsin, bunlar hile olmalı” gibi bakıyorlar.. Çokta takmıyorum, neden takmıyorum. Çünkü konferanslara gittiğim yerlerde insanlara diyorum ki” ben bunları olağanüstülük iddiası ile yapmıyorum.” Bunlar benim çok özel güçlerimdir, kimse yapamaz işte ben süperim iddiası ile yapmıyorum. Dünyada birileri bunu yapıyorsa geri kalan herkes yapabilir, sizde yapabileceğinize inanın ve yapabileceğinizi görün diye bunu yapıyorum.. Nasıl yaptığımın bir önemi yok. Hileli olduğunu düşünebilirsiniz , düşünmeyebilirsiniz. Bunların hepsini söylüyorum. gösterilerimi yaptıktan sonra , ben çıkıp arkasından bunların hepsini” ben biraz hileyle yaptım” desem bile gerçek olsun olmasın insanlar inanmıyorlar. Yada bu belki bir bakıma enteresan bir yaklaşım ama insanlar en kötüsü bazen kendi yapacaklarına da inanmıyorlar. O zaman benim yaptığım şeyin de hiç bir anlamı kalmıyor doğal olarak.. Ama dediğim gibi ben en son aracım.İnsanların ufkunu bir şekilde genişletip öyle ya da böyle patternlarını kırmak adına “ bu da yapılabilir” “ yapılabilirmi acaba” “yada ben yapabilirmiyim “ gibi sorular..
Madde hakimiyeti; telekinetik, psikokinetik gibi şeylerden öte aslında bu bir yaşam yönetimi. Çünkü maddeye hakim olduğunuzu yada bir kaşığı bükebildiğinizde bir tümöre neler yapabileceğimizi düşünün

FG: Ne oluyor? Bir metal nasıl bir plastik hamur gibi elimizde bükülebiliyor?

SG:Şimdi mekanizmasını anlatmak çok zor aslında. Yani kendi bakış açınızı anlatmak çok zor. Çünkü bunu ben dediğim gibi sonradan öğrenmiş biri olmadığım için bana öğretilen yada anlatılan yollarla kendi hissettiğimi yada algıladığımı daha önce hissettiğim ve algıladıklarımla kıyaslayarak, yani bu işi kırk yaşından sonra yapan bir adam belki normalde “sen kaşığı eline aldığında şunu hissedersin, ama bunu hissetmelisin”- o iki bilinç durumu arasındaki farkı ve sizin farkı ve sizin kat etmeniz gereken yolu anlatır. Ben diğerlerini bilmediğim için, ben patternsiz doğdum. O yüzdende onun nasıl kırılacağını ve o algıyı nasıl yakalamanız gerektiğini anlatmak benim için çok zor.

FG:“ Geriye dönüp baktın mı ?Ben bunu yapabiliyorum. Diğer insanlar neden yapamıyor, onların patternlerinde ne var da bunu başaramıyorlar gibi bir araştırma ihtiyacı hissettin mi?

S. G: Yani çok basit şeyler aslında. Sosyal kalıplarla başlıyor. Arkasından aile yaşantısı, belki dini kalıplar ama çoğunlukla bizim eğitim sürecimiz bu tür şeyleri olağanüstü algılamaya yönelik. Yani doğaüstü güç olarak adlandırılmış insanlar bunları. Bunlar ne demek? Doğa üstü güç. Bir şey doğada gerçekleşiyorsa doğaldır. Doğa üzeri diye bir şey olamaz ki.
Doğa üzeri ise zaten yoktur, olması imkansızdır, bizim doğamızda. Kelimenin kendi anlamına aykırı aslında.

FG:“O zaman sen biraz dualitenin dışına mı çıkmış oluyorsun bu düşünceyle?

SG:Dualitenin dışına çıkmak değil aslında.

FG:“Çünkü doğa ve doğa üstü ikilemi, yani dualite var”

SG:“Evet, doğa ve doğa üstü ikisi birlikte, bu anlamda olabilir. Bu, ben dualitenin dışına çıktığımı iddia edecek tarzda bir bilince sahip değilim ama bu anlamda, bu yapıda böyle denilebilir. Bu yapıda evet, doğa üstü diye bir şey yoktur. Çünkü benim için her şey doğanın içinde

FG: Zero point noktası mı?

SG:“Zero point feild “ evet, çok mantıklı, zaten seminerimde de dinlediniz, ben kuantum fiziği teorileri ile açıklıyorum aslında bunu. Çok basit bir şey. Temelde madde dediğimiz, ve madde olarak algıladığımız şeyin yapıtaşı farklı maddeler olarak gördüklerimizin yapıtaşları birbirinin aynısı. Yani camın hammaddesi ile metalin ham maddesi,sizin derginizin adı. Hepsini oluşturan şey “chi “aslında, Reiki “ki” nin başka bir versiyonu. Adının içinde zaten ki geçiyor, farklı enerji sistemleri, aslında hepsi birbirinin birer türevi. Şimdi bu türevlere baktığımızda bu türevleri yönetebildiğimizde, manupile edebildiğimizi düşünürseniz aslında o manupule ettiğiniz şeylerde maddenin yapıtaşı. Aradaki tek fark bizim zihnimizde gerçekleşiyor. Biz maddenin yapıtaşının “ki” olduğunu bilsek bile bazen bunu yapamayabiliyoruz. Neden? Çünkü bize öyle öğretildi. İnsan zihni maddeye hakim olamaz. Bu patterni kırmanın birinci basamağı, bunun olabileceğini bir şekilde görmek.Ve Benim yapmaya çalıştığım şeyde bu. Bu kadar basit aslında. Sert bir metali hamur gibi bükmek tabiri aslında çok güzel bir tabir , ama sert metal ile hamur arasında hiçbir fark yok. Bizim zihnimizdeki patternde var. Zihnimiz diyor ki bu hamurdur yumuşaktır, ve bu şekilde şekillenir. Bu metaldir, serttir ve siz bunu elinizle dahi belki zor bükebilirsiniz. Fiziksel gücünüzle bile dahi zor bükebilirsiniz. Ama böyle bir şey yok aslında.

FG:Uzaktan başkasının elinde bulunan metalleri de büktün. Burada da aynı teknik veya evrensel yasamı devreye giriyor?

SG: Tabii ki, çok basit mekan ve zaman diye bir şey yoktur. Bunu kullandığımız enerji sistemlerinde ve şifa sistemlerinde görüyoruz. En basitinden verdiğimiz şifaları geçmiş ya da geleceğe ya da farklı mekana gönderebiliyoruz. Bilincimiz aslında zamanın ve mekanın tamamını kapsıyor. Beni Amerika’dan arayıp benim elimde bir kaşık var şu anda bunu bükermisin? Ya da şu anda evimin mutfağındaki kaşığı bükermisin dediğinizde evinize gidip kaşığı bükülmüş olarak görebilirsiniz. Hiç farkı yok.

“FG:Dışarıda hiçbir şey mi var”
“SG: “Evet”



FG: Objelerin hikayelerini de okuyabiliyorsun. Bu nasıl çalışıyor?
SG: Objelerin hikayelerini okumak buna psikometri deniyor. Psikometri aslında bir psikoloji terimi. Ruh ölçümü demek yada zihin ölçümü demek. Psikometri insanların ruhsal durumları üzerinde bazı ölçümler yapma anlamına geliyor. Ama parapsikolojideki psikometri daha farklı. Psikometri parapsikolojide nesnelerin üzerindeki bir nevi enerji kayıtlarından onların başından geçenleri görmek. Bununla ilgili çok ünlü bir adam vardır. Wolfgang Messing diye, onu da seminerimde anlatmışımdır muhtemelen.
Şimdi burada çok basit bir şey işliyor aslında. Aynı şey bizim içinde geçerli. Maddeyi bir enerji bulutu olarak düşünürseniz; artık biraz önce bahsettiğim bilinç durumundan bakalım her şeye. Hiçbir şey madde değil, daha doğrusu madde olarak algıladığımız her şey aynı hammaddenin farklı yoğunluk ve farklı konfiderasyonlarla şekillenmiş hali. İkimizin bedensel yapısı arasında fark yok. Elimdeki bardağında benim bedenimden farkı yok hammadde olarak yada atom altında yada zero pointte ,ya da kuantum düzeyde nasıl adlandırırsanız veya ” birleşik alanda”. Farklı ekoller buna farklı şeyler söylüyor. Böyle baktığımız zaman, bundan sonra böyle baktığımızı düşünelim ve böyle konuşalım. Temelde bir enerji bulutudur madde dediğimiz şey ve bu enerji bulutunu bir enerji kumaşı gibi düşünebiliriz. O maddeye dokunan diğer tüm maddeler o maddenin başından geçen her olay, insanların o madde üzerindeki duygu ve düşünceleri, insanların onu üzerinde taşıdığı zaman yaşanan olaylar bunların hepsi o maddenin üzerine o enerji kumaşı dediğimiz maddenin üzerine bir nakış gibi işlenir. O nakışları eğer siz okumayı biliyorsanız o nakışları tek tek inceleyip hepsinin üzerinde ne olduğunu okuyabilirsiniz. Bunu çok basit örneklerle yapıyoruz aslında ama bu zamanında tarihi eserlerde ve kazı alanlarında bu tarz insanlar tarafından çok kullanılmış bir beceri. Yani bu taş hangi heykelin parçası, kim yapmış ,nasıl yapmış başından neler geçmiş bunların hepsini çok mükemmel şekilde okuyan insanlar var. konsantre olursanız bir şekilde sizde yapabilirsiniz bunu rahatlıkla. Ama bunu gerçekten iş olarak yapan insanlar var kayıp olan insanların eşyalarından o insanların nerde olduklarını bulan, bunlar basit şeyler.Kolay değil, basit! Ama her zaman bizim çalışma sistemlerimizde şöyle bir lafımız vardır. Basit ama zor olan şeyi, kolay ama karmaşık olan şeye tercih ederiz. Türkçe’de kelimeler karışabiliyor. Easy olması şart değil ama simple olması gerekiyor. Bununla ilgili bir hikaye vardır. Çok büyük bir fabrikada yüzlerce makine var ve bir ana makina bütün makinaları çalıştıran ; ana makine bir gün makine bozuluyor. Patron apar topar teknik servisi arıyor. Bir teknisyen geliyor. Elinde küçücük bir alet çantasıyla makinenin etrafında dolaşıyor, kulağını dayayıp dinliyor sonra parmağını makinenin üzerine koyuyor ve küçük bir çekiç çıkartıyor , bizim doktorların reflex çekici gibi. Tık diye küçük bir darbeyle vuruyor. Makine bir anda çalışıyor ve bütün fabrika doğal olarak çalışmaya başlıyor. Patron çok sevinip borcunu sorduğunda teknisyen 1000 dolar diyor. Patron şaşırıyor, nasıl olabilir çekiçle küçücük bir darbe 1000 dolar biraz fazla değil mi diyor. Teknisyen bir dakika diyerek bir fatura yazıp patrona veriyor. Patron faturaya bakıyor. Çekiçle makineye vurmak 1 dolar, nereye vuracağını bilmek 999 dolar. İşte kolay olması ile basit olması arasındaki fark bu. Hakikaten benim yaptığım her şey çekiçle makineye vurmak kadar basit ama o koca makinenin üzerinde vurmanız gereken 1 cm 2 lik alanı öğrenmeniz ve bilmeniz gerek, o da 999 dolar.

FG: Uri Geller ‘de aynı metod ve sistemlemi çalışıyor?

SG:Evet, Uri Geller’le ufak tefek beraber görüşmelerimiz ve çalışmalarımız oldu. Uri Geller biraz daha işin medyatik tarafını ,medya ile daha haşır neşir olarak kullanmış yıllarca. Şimdi çok da ortalıklarda değil başına gelen olaylar nedeniyle yapabildiği şeylerden İsrail’de biraz daha inziva tarzı bir yaşam, belki daha çok internet aracılığı ile insanlarla daha görüşüyor. İsrail’de küçük kapalı gruplara benim yaptığım gibi seminerler demastrasyonlar yapıyor ama dünyada Uri Geller’in yaptıklarından , başına gelenlerden ders alıp benimde daha önce tercih ettiğim ama artık tercih etmediğim gibi bu işi gösteri olarak yapan insanlar var. Çünkü bir şekilde dediğim gibi insanlara bunları göstermek zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Öyle yada böyle.

FG: Uri Geller’in başına olumsuz bir şe ymi geldi?

SG: Bir çok aştırma enstitüsü kendisine inanarak veya inanmayarak yada bazıları bunun varlığını kanıtlamak için , bazılarıysa şarlatan olduğunu ispatlayabilmek için kendisini kobay gibi kullanma taleplerinde bulundular. Bazılarını kabul etti. Bir ispat mücadelesi içinde olduğu için belkide . O zamanlar dünyada onun gibi insanlar kendini çok göstermediği için, aslında çok büyük bir görev yaptı. Çünkü daha sonra özellikle bu İndigo çocuk yoğunluğunun yada belki kristal çocuk yoğunluğunun dünyada artmasıyla bunları yapabilen insanların, patternsiz doğan insanların sayısı arttı. Uri Geller aslında çok ciddi bir öncü, bunu hem dünyaya açtı , bazı insanların zihin yapılarını, patterlerini kırarak, zihnini açarak ufkunu genişleterek hem de diğer taraftan kendi yaptığı lansmanın heyecanla ve böyle bir anda kendisini dünyaya açma hevesiyle ortaya çıkardığı hatalardan başkalarının ders almasını sağladı. O yüzden benim yaptığımı yapan onlarca demek belki biraz fazla olur ama hatırı sayılı sayıda insan var Türkiye’de , dünyada çok daha fazla. Ama çoğunlukla ortaya çıkmıyorlar yani hatta aileler bir şekilde benim yaptıklarımı duyup yada görüp çocuklarının benzer karakterlerini , benzer becerilerini gördüklerinde birazda şey bakıyorlar, “Hani ne yapsak acaba? Bu acaba bir hastalık gibi bir şey mi? Düzelirmi düzelmezmi? Ne olur?” Ben bunu şeye çok benzetiyorum. X-man çizgi romanı- filmi de yapıldı. Dünyada mutantlar ve normal insanlar vardır. Mutantlar bir sürü extra beceriye sahiptir normal insanlar bunlara hasta gözüyle , hatta insanlık için büyük bir tehdit gözüyle bakarlar. Belki işte son dönemde gelen bilgiler “kristal çocukların bir çok becerisi olacak ama onlar çok hassastır, onlar kırılgandır” falan filan “ çok üzerine düşmeyin gibi şeyler” .Aslında X-man filminde abartılarak anlatılmış bir fenomen bir şekilde dünyada da yaşanmaya başladı. Ve bizler gibi insanlar; bu konuda bilinçlenen, bilinçlenmeye ve bir bilinç oluşturmaya çalışan insanların bunu çok iyi bir şekilde doğru hamlelerle manupule edip yönlendirmesi gerekiyor.

FG: Bu güçle başka neler yapılabilir?
SG:İlk önce bunu bir güç olarak görmemek gerekir.
FG:Bir çok insan için güç olarak kabul edilecektir.

SG: Evet, bir çok insan için güç olarak kabul edilecek, zaten her zaman vurgulamaya çalıştığım şeyde o bu bir bilinç durumu, bir bilinç düzeyi- bir şeklide birlik bilincinin bir köşesinden yakalayabildiğinizi düşünün . En azından maddesel dünyada üç boyut yada dört boyut algısında şöyle söyleyebiliriz; kendi bedenimizin ve 4 boyutlu dünyada madde olarak algıladığımız her şeyin aslında kendi zihnimiz tarafından yaratılmış ve kendi zihnimiz tarafından o halde tutulan maddesel yada enerjisel oluşumlar olduğunu düşünün, bunun farkına varıp zihninizin bunları yarattığını ve şekillendirdiğini bilip bu yaratım ve şekillenmeleri değiştirebilirsiniz desem ve bu sizin hayal gücünüzle sınırlı desem aslında bu sorunun cevabı bir şekilde belki içinde gizli. Aslında hayal gücümüzle sınırlı bu güçle yapabilecekleriniz .Güç ama “güç” . Hayal gücünüz ve Zihninizin, hayal gücünüze verdiği izin meselesi

FG:Bu durumda yapılabilecekler sonsuz

SG: Evet, Zihniniz izin verdiği sürece.

FG: Mesela bir böbrek taşını uzaktan beyin gücümüz ile krabilirmiyiz?

SG:Tabii ki. Dediğim gibi bir tümörle böbrek taşının, aslında çok da doğru bir örnek. Yaptığım demostrasyonlarda kadeh kırmak , cam bardakları yada cam kırmak gibi şeylerde gösteriyorum bazen. Bu da böbrek taşına tabii ki rahatlıkla uyarlanabilecek bir şey.

FG:Bu bilgi ve birikimi paylaşıyormusun?

SG: Bu bilgi ve birikimi Türkiye’de yeni yeni paylaşmaya başladım. Çünkü dediğim gibi Türkiye’deki eğitim düzeyi insanların buna yaklaşımı ve muhatap olmanız gereken bazı sektörler sizi istemeyeceğiniz yerlere doğru yönlendirebilirler. Uri Geller’in bundan 25 yıl önce dünyada yaşadıklarını Türkiye’de böyle bir mikrokosmoz ortamında yaşamanız çok doğal, hatta kaçınılmaz. O yüzden bunu nasıl paylaşabilirim? Bunu ancak üniversitelerde öğretim üyelerine kapalı konferanslarda, seminerlerde özellikle felsefe ve psikoloji bölümlerine, pattern bilgisiyle , insan zihniyle ilgili zihin-beden bağlantılarıyla ilgili konuları anlatarak, bazen bu bölümlerin öğrencilerine bazen de bu konularda çalışmalar yapan şifa çalışmaları enerji yapan gruplarla paylaşıyorum.

FG: Gelecekte insanlar neler yapabilecekler senin bakış açına göre?

SG: Ne kadar süreli bir gelecek?

FG: On sene diyelim!

SG: en azından bir çok yer dolaşıp bu çalışmayı anlatmak zorunda olmayacağımı biliyorum. Yüz maymun hikayesi. Dünya güzel bir yerde olacak!

FG:bu güzel sohbeti hangi sözlerle bitirmek istersin?

SG:Yani aslında sonuç olarak vurgulanabilecek en önemli şey, yaptığım bu şeylerin bana özel olmadığı, çalışan herkesin bir şekilde başarabileceği ve başarabilmek için atılması gereken ilk adımın bunları yapamayacağına dair olan zihinsel kalıpların ortadan kalkmasıdır.

********

Serhat son olarak bize özel bir sunum daha yaptı ve yine gümüş kaşıklar elimizde büküldü, kırıldı. Ceren’in elindeki yüzüğün hikayesini , nasıl kaybolup ne şekilde bulunduğunu en ince ayrıntılarına kadar anlattı. Sohbet içinde teorik olarak söylediklerini birebir bir kez daha yaşadık. Vedalaşırken ise bir sürpriz daha yaptı. Maddeye hükmetmek artık sadece metallerle sınırlı değildi onun için; bir sonraki görüşmemizde ayakları yanmadan ateşte nasıl yürüdüğünü, suyun üstünde nasıl durduğunu ve havada boşlukta nasıl kalabildiğini anlatacak. Zihinsel sınırlarımızı aşıp kalıpları kırmada belki de her zaman bir kaç adım önde olacak olan Serhat, olmayı seçtiği yolda isteyenlere rehberlik yapacak. Paylaştığın tüm bilgiler için çok teşekkür ederim.

Sevgi ve Işıkla..

Kaynak: Chi Dergisi
 

alize

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Mar 2010
Mesajlar
55
Tepkime puanı
1
Bu güzel paylaşımınız için teşekkürler, zevkle okudum.
 
Üst