Dunning-Kruger Sendromu

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Dunning-Kruger Sendromu

Cornell University’de görevli psikologlar Justin Kruger ve David Dunning’in tarihe geçmelerine vesile olan bulguları, yani “Dunning-Kruger Etkisi” adıyla literatüre geçecek olan teorileri de, Türk sağduyusunun yüzyıllardır “cahil cesareti” dediği şeydir aslında. Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel Ödülü kazandılar.
Journal of Personality and Social Psychology’nin Aralık-99 sayısında yayımlanan teorileri özetle, “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” der.

Televizyon izlerken birilerine bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş" diye düşündüğünüz oldu mu hiç?
Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı? Onlara bakıp, "Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez?" diye iç geçirdiniz mi?
Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li bu duyguyu çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir kuram ortaya attı:
"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."
Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı.
Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Bitmedi Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi...
Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.
Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70'ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldıİşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluştururEksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma yaşamında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, değerlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Olasıdır ki, üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..."
Bu nedenle fazla alçakgönüllü olmayın!...
Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...
Bence Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin Ig Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı".
Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel'in bir sözüyle bitiriyorum
Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:
-Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
-Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
-Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
-Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Değerlendirme Zaafı
İki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da buldular. Cornell Üniversitesi’ nden 45 öğrenciye bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular. Ardından öğrencilerden “testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini” istediler.
En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60′ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar yüzde 70′e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı.
En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların yüzde 70′ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü.
İki uzman psikolog bu bilinçsizliği, “kronik kendi kendini değerlendirme (auto-evaluation) yeteneksizliği”ne bağlıyorlar. Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu “yetersizlik + haddini bilmeme” kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması. Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi.
İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan “yetersiz”, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir “hak” olarak görecektir. “Uyanıklık” bilecektir.
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında “fazla alçakgönüllü” davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından “ihtiras eksikliği” ile suçlanacaklardır. Üstleri de zaten, genelde “aynı yoldan geçmiş” insanlardır.
Buna, insan kaynaklarının, iki benzer CV arasından, “kendine güvenen ve iyi sonuç alma olasılığı yüksek” adayı tercih edeceği gerçeğini de eklerseniz, Dunning-Kruger Sendromu’nun Peter Prensibi’nin (*) yatağını yaptığı da ortaya çıkar.
Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz.
Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız?
Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer.
Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.
Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.
“Beşer şaşar” diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer başkası değil, kendisidir.
Ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır.
Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.
İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever.
İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.
Talimatlarını post-it ile, e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.
Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına.
Peter Prensibi: “Her çalışan, iş ortamında yetersiz olduğu noktaya kadar yükselir” der. Bunun doğal sonucu olarak, yüksek makamlar daima yetersiz insanlar tarafından işgal edilir.

ALINTI
 

Voy

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ocak 2009
Mesajlar
525
Tepkime puanı
50
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

Mükemmel,mükemmel,mükemmel ! Kesinlikle durum bu. Çok güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler.
 

alize

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Mar 2010
Mesajlar
55
Tepkime puanı
1
Çevremizde örnekleri çok var, gözlemlediğinde insan hayretler içinde kalıyor. Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler.
 
Üst