Uç Kutsal Din Kitabinin Sumer-Akkad Yazin Kaynaklari 2

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
İki farkli topluluk çekirdegi etrafinda orulmeye baslanan Sumer-
Akkad dininin bu elemanter ozelligi,onun gelisme çizgisini ve
kutsal kavramlarini inceleme çalismasinda, bilim dunyasina bir sans
da sunmus oluyordu.Adim adim ve elle tutulacak kadar gerçek
toplumsal kurumlarla orulmeye baslanan bir ittifak iliskisinin
anlatimi olarak ortaya çikan Sumer-Sami `din'i, gerektigi gibi ele
alinsa,bu alanda daha çok ilerleme saglanabilmis olabilirdi belki.

Fakat bu boyle olmamistir. Erken donemde çekirdek haliyle
karsilastigimiz `tatli su','tuzlu su' biçimindeki kutsal
kavramlarin ; `arinmis su' ve `atesle' kutsama turundeki
uygulamalarin kaynaklari arastirilmamis ;bunun yerine, Sumer-Sami
dini ilahileri, `yerin,gokun,insanin yaratilmasi'na iliskin Eski
Ahit yorumu temelinde `okunmus'tur.Boyle bir `okuma'nin eski
tabletlerde soylenenleri degil ; soylenmis oldugu varsayilan
dusunceleri hedefleyecegi açiktir.Bu alanda yapilmis çalismalar
onemli noktalarin açiga çikarilmasina hizmet etmis olmakla birlikte,
tablet ifadelerini nerede ise,basasagi çeviren turde hatali
metotlara dayanan `sonuç'lara fazla itibar edilemez.


Erken donemde,Sumer ve Sami topluluk arasinda olusan basit ittifak
yapisi onlarin uygarlik yolunda hizla ilerlemeleriyle
sonuçlanmisti.Insan kurbani ongoren veya olu yamyamligi biçimindeki
eski kurumlarin bir bolumu ,daha o zamandan,'cenaze torenleri'
gibi ritueller haline donusturulerek asilmis gorunuyor.2000 yil
kadar once,Isa,kendini tum insanliga adayinca tanri (ve-ya oglu)
oldugu ispatlandigina gore, Sumer ve Samilerin ilk tanrisal
varliklarinin,iki yanin ittifak soleni namina,yamyam
kazanlarinin "kizgin sularinda" haslanan;kutsal ates'te yakilarak
ruhu goge gonderilmis,kanli-canli gerçek yoneticiler olmus olup
olmadigini anlamaya çalisacagiz. Fakat bu arada,Sumer-Sami
topluluklar nufus olarak çogalmis;insan kurbanini da onleyen totem
hayvan-bitki temelinde ayristirilmis topluluklar yeniden ve yeniden
duzenleniyor olmaliydi.MO. 4. binyillarda,gunumuzde `besibirlik'
olarak da yasayan deyimin kaynagi olan ""bes kutsal yerlesim"
yaratilmis; aralarindaki iliski kurallari da duzenlenmisti. Avrupa
Birligi'nin bayragindaki yildiz sayisi bugun 25 yil onceki ile ayni
midir?Eger,M.O 4. ve 3.binyillarda,ornegin kartal,aslan,boga ve
yilan totemi ile temsil edilen topluluklar,kendi aralarinda
ittifak kurmuslar ise ve kutsal amblemlerini,bu dort hayvanin
içiçe geçtigi bir `melez desen'le ifade etmisler ise,bu
davranislarinda,simdiki AB bayragina yildiz ekleyip-çikarma
davranisindan fazla olarak hangi `hayali oge' bulunabilir?


Sumer-Akkad tarihinde,kategorik olarak,daha sonraki bir donemde
ortaya çikan ve baslangiçta `su'-`deniz' gibi maddi cisimlerle
ifade edilen kutsal kavramlar,bir yandan 'tanrisal' donusumlerini
surduruyorken, bir yandan da ,eski ozelliklerine hayvansal,bitkisel
ve yildizsal ozellikler de katmaya baslamis gorunuyorlar.Oncesini
anlamadan,gelinmis boyle bir karmasik noktadan yola çikarak, Sumer-
Sami dinsel kavrayisini "anthropomorphique épithètes"ler
vb.uzerinden ve bir kozmonojik tasarim olarak açiklamaya
çalismanin ,sansasyonel sinirlari ciddi olçude asabilme kapasitesi
olabilir mi?


Arastirmalarinda temel toplumsal birimi (bunun, `ana-baba-
çocuklardan olusan bir aile çekirdegi' vb. oldugu iddiasi artik
geride kalmistir) çikis noktasi olarak ele alamayan bir insanbilim
ekolu nasil basarili olamayacak ise,uç kutsal dinin baslangiçtaki
kutsal kurumlarini tanimlamak yerine,bu dinlerin ulastigi son
yorum duzeyinden yola çikan bir dinbilimciligi de ancak o olçude
basarili olabilir.Dinin kaynaklari uzerine yapilan çalismalarin
neredeyse son bulmasi,bu bakimlardan, bir rastlanti olmasa gerektir.



Sadece,ilkel matematik islemlerini,ilkel çizimleri,ilkel çanak-
çomlegi,ilkel barinma ve ilkel giyinme araçlarini
degil,kendi `din'lerinin ilkel baslangiç kurumlarini da,o siralarda
kendi varolus kaygisi disina çikamayacak ve amaci yalnizca verili
gerçek sosyal sorunlari çozmek olan ayni topluluk yaratiyordu.Bu
nokta ne denli yinelense,azdir.Bu topluluklar, kaba bir agaçla
yapilan basit bir saban'in kesfini insanin ay'a ayak basmis oldugu
an kadar onemli bir olay kabul ediyor; ilk sulama arklarinin
kullanimini,simdi bilgisayar duzenegiyle sera sulamak derecesinde
onemli bir teknik gelisme olarak goruyor olmaliydilar.Atalarindan
gelen gorenek uyarinca,torenlerde aralarindan sunduklari bir kurban
yerine,bu zorunlulugu bir hayvan sunu ile asmis olabilmeyi,
21.yuzyilda idam uygulamasini surduren modern dunyadan daha ileride
bir adim gibi algiliyor olmaliydilar.Eger boyle dusunmuslerse,bu
dusuncelerinde de `yerden goge kadar' haklidirlar.Bu topluluklarin
yarattiklari dinsel gorusler,kutsiyet kavramlari,içerisinde
yasadiklari toplumsal seviyeye tamamen uygun,o donemin en gerçek
yanlarini yansitan bir ozellik tasiyordu.Sumer ve Sami
topluluklarin,kazitlarin açiga çikardigi ilk saban desenleri, ilk
kutsal sunak ornekleri,ilk tapinaklari,ilk evleri , mimari yonden
oldugu kadar,dusunsel yonden de bu toplulugun o andaki yasam ve
kavrayis duzeyinin dogrudan bir ifadesidir. Oyleyse 5-6 bin yil
onceki bir toplulugu kendi maddi ve sosyal kosullari içinde ele
almak gerçekten o denli zor mudur ?Simdiki `bilgisayar çagi'
uzmanlarimiz,'saban çagi'ndaki atalarimizin dini dusunce
sistemlerini çozemediklerini,bunlarin
karmasik `tasarimlar', 'dussel guçler', hayal edilmesi zor
hayaller,imaginations inimaginables,ilkellerin korku ve hayal
urunleri olduklarini soylerler ise,burada ters giden bazi noktalar
bulunmuyor mu ?


Bugunku anlamlariyla `yer' ve `gok'un yaratilma neden ve
biçimleriyle ugrastiklari,buna uygun bir de kozmonoji
gelistirdikleri varsayilan `ilk Sumer dusunurleri', zamanimizin
okurunu,buyuk olasilikla dus kirikligina ugratacaktir.Cunku
onlar, `Yer ve Gok' konusunu bitirir bitirmez, derhal, çakmak
tasinin onemine,sabanin buyulu gucune,kazmanin yaraticiligina,kerpiç
kalibinin yapiciligina,koyun ve keçinin varedilmesinin
nimetlerine,saban çeken okuzun gucune,agillara,tahil depolarina,su
kanallarinin bereketine,kisacasi, o donemin en yasamsal gerçek
sorunlarina donerler.Modern çagimizin uzmanlari,'yer ve gok'un
nasil ve nelerden yapildiginin anlatildigini sandigi Sumer
tabletlerinden bos yere,oteki `kozmik','astronomik''jeolojik'
açiklamalar bekleyedursunlar!Erken donem Sumer ve Samiler,'goku
yerden,yeri gokten ayiran' Enlil'in sayesinde edindikleri tarimsal
bereketin buyulu gucuyle,bugday,arpa ve fasulyeyle,kazma ve
çapayla,su kanallariyla,agillari dolduran okuz,inek,koyun ve
keçilerle,Eridu dalyaninin baliklariyla, hayati sorunlarla
ilgilenmeyi surdururler.


Eski tarihlerinin anlatimini oldukça gerçekci veren erken Sumer-
Akad ilahi tabletlerinde yer alan «gok» ile «yer»in «birbirinden
ayrilmasi» biçimindeki ifadelerde kullanilan gok ve yer,ne simdi
anlasilan anlamiyla "Gok ve Yer"di ;ne de onlar `gokun,yerin' nasil
yaratilmis olabilecegiyle ilgiliydiler ! Tabletlerde varoldugu
dusunulen `yaratilis' anlami,tabletlerde soylenenlere
dayanilarak ispatlanabilecek tezler degildir.Ornegin asagida
aktarilacak ilahide,Sumer ve Sami topluluklar,ihtimal
Eridu,Ur,Nippur,Uruk gibi yerlesimlerde,buradaki tapinaklarda,
kutsal torenlerle tamamlanan toplumsal bir duzenlenisten
bahsediyorlar ;musevilik ve hiristiyanlikta hala suren `kutsal
ekmek'in topluca ve kutsal bir tarzda ortaklasa yendigi,ant içildigi
bir rituel içinde `yer'i,'gok'ten,gok'u de `yer'den ayiriyorlardi :


« Geçmis günlerde bütün gerekli seyler var edildikten sonra,
Geçmis günlerde bütün gerekli seyler ismarlandiktan sonra,
Ülkenin kutsal mekânlarinda ekmegin tadina bakildiktan sonra,
Ülkenin firinlarinda ekmek pisirildikten sonra,
Gok yeryüzünden uzaklastirildiktan sonra,
Yer gokten ayrildiktan sonra,
Insanin adi saptandiktan sonra,
An (ates,gunes-BN) gogü eIde ettikten sonra,
Enlil(kuvvetli nefes,bas ufurukçu-BN) yeryüzünü eIde ettikten sonra,
Ereskigal'a odüI olarak oIüIer diyari verildikten
sonra… »(S.N.Kramer,Sumerler,s.264) (1)


Sumer ve Samiler,'yer' ve `gok' kavramini oylesine somut,elle
tutulan ve dogal bir sekilde anlatirlar ki,gok'ten birden bire
kazmaya,çapaya,çakmak ve lacivert tasina,sepete geçmek bir
anormallik yaratmaz.Cunku,burada sozu edilen Gok ve Yer, Sumer ve
Sami topluluklarin bir oteki tanimi,bizzat kendileriydi. Iki
toplulugun yeni bir toplumsal duzenleme olarak birbirlerinden
ayristirilmasi,o sirada daha verimli bir ortam da yaratmis
gorunmektedir :

« Efendi, verdigi nimetlerin gerçek yaraticisi olan
Kararlan degistirilemeyen Efendi,
Topraktan ülkenin tohumunu filizlendiren Enlil,
Yerden gogü ayirmayi düsündü,
Gokten yeri ayirmayi düsündü.
Ortaya çikan varliklarin büyümesi için,
"Gok ile yerin kemigi"nde (Nippur) ... yaydi.
Kazmayi var etti, "gün"ü yaratti,
Emegi gosterdi, yazgiyi belirledi,
Kazmaya ve sepete "kudret" yükledi.
Enlil, kazmasini yüceltti,
Basi lacivert tasindan olan altin kazmasini,
Gümüs ve altin… evinin kazmasini,
lacivert tasindan….,
Genis bir duvara çikan tek boynuzlu bir oküzden çikintisi olan
kazmasini


Efendi kazmayi çagirdi, yazgisini belirledi,
Kutsal taç kindu'yu basina koydu,
Çamurdan insanin basini biçimledi,
Enlil'in onünde o (insan?) ülkesini kapladi,
Kara-kafali halkinin üstünde sebatla durdu. »(Kramer,Sumer
Mitolojisi,Kabalci,s.103)




Bu tur ornekler,uzmanlarimiz için,'gok','yer' gibi kavramlarin,erken
donemlerde belki bir baska anlamda kullanilmis olabilecegine dair
uyarici isaret olmaliydi.Fakat arastiricimiz,ister dini inanca sahip
olsun,ister olmasin,Eski Ahit'in `yerin goklerin yaratilmasi'
yorumu, kendi uzerinde oylesine etkili bir onyargi yaratmis
olmalidir ki,tabletler,daima, bu Eski Ahit `yaratilis' yorumu
uzerinden `okunuyor'du.(2)

Bununla birlikte, Sumer-Akad erken tabletleri,sanildiginin tersine,
simdiki anlamiyla herhangi bir « yaratilis »dan da
bahsetmezler.'Yaratma' yorumu,geç donemlere aittir.Enuma
Elis'te `yaratma' kavrayisinin ne duzeyde oldugunu daha sonra
inceleyecegiz.Enuma Elis'in baslangiç kisminda da devam ettigi gibi,
erken donem ilahilerinin kullandigi „varedis" biçimi varliklara «
ad verme » seklinde ortaya çikiyordu ve `ad verme' sadece `yer'
ve `gok' konusuyla sinirli degildi;Tanrilara,tanrisal
varliklara,bitkilere.. hep `ad veriliyor'du.'Ad verme' edimi
onlarda (gunumuzde devam ettigi gibi) varolan bir olguyu
siniflama ;sosyal konumunu belirleme edimiydi.Eski Ahit ve Kuran,'ad
verme' kavramini ayni biçimde yinelerler ;yaratilis sirasinda tanri
ve Adem, `yaratilan'lara `ad vermis','onlari adlariyla
çagirmis'lardi.

Sumer ve Akad dini, «insan» ve «cin» topluluklarinin ;Yer ile
Gok'un birbirinden ayristirilmasi esasi uzerine isleyebilen bir
ittifak olarak sekillendigi için,onlarin arasindaki `kardeslik'
daima dusman kardeslik ozelligini muhafaza etmistir.Bu
topluluklardan birisi (Sumerler) için sag yon kutsal ise,oteki
(Samiler) için sol yon kutsaldi ;bir topluluk(karabaslar-Sumerler),
bu asamada `yer,kara,toprak' biçiminde temsil ediliyorsa,otekiler
(Samiler) gokyuzu,gunes,ates,kirmizi olarak temsil ediliyordu.Tarih
anlatici toplum birim eger Sumer'ler ise , ilahi metnimizin
Sumerleri `insan' ; otekileri `goksel varliklar',cinler,seytanlar
toplulugu olarak tanimliyor olmasi gerektigi çikarsanabilir.
Anlaticimiz eger Sami topluluk ise,ilahi metninin de buna uygun
olarak Sami toplulugu insan,otekileri ejderha,surungen,yilan..
olarak gostermesi dogaldi ! Birkac yuz ve birkaç bin yil
sonra,karisan nesillerin yeni anlatimlarinda , bir
ejderha'nin,koyun'un,kopek veya essegin birden yakisikli bir gence
veya guzeller guzeli bir kiza donusmesi,Balam'in eseginin dile gelip
konusmasi,eski peygamberlerin kus dilini,balik dilini bilmeleri
anlatimlarini bu bakimdan garipsememek gerek.

Gok ve Yer kavramlarinin erken donem ilahilerinde,Sumer ve Sami
topluluk tanimlari anlaminda kullanilmis oldugu bir kez tespit
edilince,tarih anlatimi,butun sonraki gelismesi bakimindan da
yerli yerine oturur.Eski Ahit'te, Tanri'nin, 'insan' ve `oteki
canlilari' neden dogrudan dogruya kendisinin yaratmadigi ,neden
bir araci kullanarak 'yer' uzerinden, `topraktan',Sumer'ler
arasindan yaratmis (`topraktan yaratma'nin bir oteki kaynagi da
belki `kader tableti'dir) oldugu da çozumlenmis
olur.Kuran'in `topluluk' deyince,bundan neden sadece `insan
toplulugu ile cin toplulugu'nu anladigi ;Eski Ahit'in `yaratilis'
anlatiminda yaratilmayan Seytan'in,Kuran'da, Adem'den daha
once,tanri tarafindan ates'ten yaratilmis olarak gosterilmesi… gibi
noktalar da, Musa'ya,Isa'ya,Muhammed'e ait `çelisme'ler olmaktan
çikmaya baslarlar.Karmasa yerine oturur,Sumer ve Samilerin,iki
yonden anlatilmis tarihlerinin,sonraki nesillerce kaynastirilmaya
çalisilan yapisi içinde,iki yana dogru yalpalansak bile,ana hatlar
uzerinden `okumamizi' surdurebiliriz.

***

Incelememizin birkaç adim daha otesi için gerekli olan açiklamalari
burada keserek,yeniden,Sumer ve Akad topluluklarina ;bu iki
toplulugun `tatli su' ve `deniz-tuzlu su' olarak nitelendigi erken
donemlere geri donebiliriz artik.

« Su » ve « tuz » hiristiyan kiliselerinde kutsal vaftiz araci
olarak kullanilmaya devam ettigine gore,bunlarin erken Sumer-Sami
topluluklarin tanim araci olarak da kullanilmis olan `tatli
su','tuzlu su' ile bir ilgisi olup olmadigini sormak artik gereksiz
olmali.Oyle ki, Yeni Ahit, Sumerlerin kendileri için kullanmis
olduklari « yeryuzunun tuzu » degerlendirmesini, aynen aktarir :

«Yeryüzünün tuzu sizsiniz »(Matta.5)

Bununla birlikte,sayin M.Ilmiye Cig'in Sumerli
Ludingirra'si «atalarimizdan gelen bir soze gore,biz
Sumerliler `yeryuzunun tuzu' imisiz.Niçin `tadi' demediler de `tuzu'
dediler,pek çozemedim »(s.15) diye sorduguna gore,kutsal, tuzsuz
ekmekten, tuz ile takdise ;Inanna'nin gelin hamamindan Isa'nin urdun
nehrindeki vaftizine ;Zemzem suyundan Islam abdest'ine,olu yikama
toresinden ,Tufan'da tanrinin canlilari `suda bogarak' oldurme
biçimini tercih etmesine ve oradan Musa'nin çol tapinagi `bulusma
çadirini'nin giris kapisina oturttugu kutsal kazanlarin kaynayan
suyuna kadar uzanan bu etkili kultun anlamini Sumer-Sami
kaynaklardan bu yana gelisimi içinde degerlendirmek yararli
olabilir.
--------------------
Uç din kitabinin yaratilis anlatimlarinda, Tanrinin « her seyi
yoktan», yokluk'tan ,hiçlik'ten,ex nihilo'dan « varettigine»
iliskin açik ifadeler gerçekten var midir ?


Ilk sozlerine
«Başlangıçta ( …)
Tanrı'nın ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu »

diyerek baslayan Eski Ahit'in bu ifadeleri, nasil olmus
da,giderek, `yoktan varedis' olarak okunmaya baslanmistir ?

Insan toplumu hangi dusunsel sureci yasayarak,dini metinde var
olmayan ifadeleri,ancak onlarin varligi halinde ulasilabilecek
olan « yoktan varedis »i anlatan ifadeler olarak okuyabilmistir ?



Sumer-Sami anlatimlarinda tarihin `baslangiç' noktasi
olarak, `tatli su' ile 'tuzlu su' biçimiyle tanimlanan olgularin
bulundugu bir ortam olarak ele aliniyordu.Kutsal kitaplar,bu eski
ifadelere bagli kalmislar ama,yasanan birkaç bin yillik sureç
sonunda,tanrisal 'yaratilis' kavrayisi butunuyle degismisti.Farkli
olgulari anlatiyor olan eski ifadeler,simdi artik « yoktan
varedis » yorumunu dogrulayan ifadeler olarak ;'sular'
kelimesi,'hiçbir sey yoktu'nun karsiligi olarak algilaniyordu.


Tarih anlatimina,« tatli ve tuzlu sular »in bulundugu noktadan
baslayan ve zamanla kutsallasarak dokunulmaz hal almis gorunen
erken Sumer-Sami ilahilerinin `yer','gok','su','ates-isik-nur'
gibi temel sozcuklerine bagli kalan din kitaplari,eski anlatimlara
dayandiklari için, `yaratilis' anlatimlarina da « hiçbir sey
yoktu » biçimindeki soylenmesi zor olmayan ifadelerle
baslayamamislardir.Bu kitaplarda 'Yokluk'tan baslayan bir yaratilis
yorumuna ulasabilmeye hizmet edecek kurgular bulunsa da, yine
de,kutsal kitaplarin
kelimeleri,sozcukleri,kavramlari,daima 'su','ates','toprak','gok','de
niz' gibi somut ;maddi kavramlar etrafinda orulmustu.Sumer-Sami
ilahileri,eski topluluklarin duzenlenislerinin anlatimi olarak
ortaya çiktigi için,uç din kitabindaki sozler,ister
istemez,seytani `ates'ten,Adem'i `toprak'tan,'yer' ve `gok'u «
su »larin ayristirilmasindan vb. `yaratmak' zorunda kaliyordu.Eski
Ahit'e gore çok yeni olan Kuran bile sayfalarina « Tanri gökleri
ve yeri yoktan var etmistir» biçiminde açik bir ifadeyi
koyamamistir !


Eski Sumer-Sami dini ile gunumuzun uç dini arasindaki iliskileri
incelerken,orada kullanilan kavramlari,eski toplumun kutsal
kurumlarini var olduklari ve var olabilecekleri haliyle anlamaya
çalismak,kesfetmek gerek.Sumer-Sami kutsal kurum ve kavramlari,
simdiki uç dini inanca temel olmus olsalar da, olusma
nedenleri,islevleri bakimindan sonraki donemlerin yorum
degerleriyle ozdes olmak zorunda degildir.Bu suna
benzer :Kullandigimiz A harf çizimi,aslinda, Sumerlerin kullandigi
bir `inek' (basi) sembolunun,birkaç bin yil içindeki evrimiyle
olusmustur.Fakat A çiziminin nasil ortaya çiktigini arastirirken,
onu, Sumer tarihinde,A çizimi haliyle bulabilir miyiz ? Yaziyi
kullanmaya geçmeden çok once çizmeye baslamis olan Sumerlerin o
donemdeki amacinin simdiki bizlere A çizimini ulastirmak
olabilecegini dusunebilir miyiz ?Inek basi çiziminin ortaya çikis
sekli,kullanim amaci,simdiki A'nin sekli ve kullanim amaciyla bir ve
ayni degildi ama,yine de aralarinda birinin otekine donustugu,hiç
olmazsa 3000 yildan uzun suren bir zaman baglantisi vardi.


Kaynaklarini erken donem eski topluluklarin iliski kurallarinda
buldugumuz simdiki uç din'in,Mezopotamya'da yasamis
Sumer,Sami,Hurri,Elam, gibi farkli etnik yapiya sahip gerçek
topluluklarin gerçek yasam kurallariyla baglantili olarak ele
alinmasi gerektigi anlasilabilir. Bu topluluklar kendi içlerinde ve
birbirleriyle olan iliskilerinde bir dizi kural ve kuruma
sahiptiler.Uç kutsal din,sonraki nesiller tarafindan surdurulen
eski kural ve kurumlarin giderek içiçe geçen,sembolik ozellik
kazanan,bozulan eski kurallarinin surdurucusudur.Tanrisal soylemle
zenginlestirilmis giysileri sirtlarindan çikarildiginda
hiristiyanlik «su » ve « tuz », « ates »
vaftizlerine ;Islam,abdest,namaz ve oruç gibi sembolik ibadet
biçimlerine degin indirgenebilir.Bununla birlikte ,basit bir `su'
gibi olarak gorunen `sular'in ,baska içeriklere sahip oldugunu
gormeye basladik.Eski toplumda bunlar,kuçumsenmesi surada
kalsin,uzerine titrenilen kurumlardi.


Hayvana,bitkiye,yildizlara,simsege,atese,suya,'ceh aletleri',bilgisizl
ikleri','hayalleri' nedeniyle taptiklari sanilan eski toplumu
gerçek iliskileri içerisinde tanidikça,simdi bize,hiristiyanlikta
basit bir su serpme anlamsiz ritueli haliyle gorunen « su ile
vaftiz »in bireyin su ve ates araciligiyla kurban edildigi
erken doneme ait gerçek uygulamalara dayandigini gorecegiz.Bu
durumda eski toplum,nasil olur da `su' konusunu kuçumseyebilir? Eski
toplumda kurban hazirlik biçimleri arasindaki farklar
tanidikça,sunu hazirlik biçimlerinin yoneticilerin keyfi
tercihlerine bagli olarak ortaya çikmamis oldugu daha berrak
anlasilir.Simdi bile farkli ulkelerde olum cezalari farkli
uygulanir.Fakat bu ayriliklar,Voyvoda'nin insani kaziga geçirme
merakina,kurbanini 'atese atan' Neron'un
deliligine,hukumluyu 'nehirde bogan','el kol kesen' Hammurabi'nin
kisisel barbarliklarina bagli degildir.Giyotin kullanan
Firansiz'da,'sehpa kuran' Osmanli'da,taslayan Musa'da,eski
toplumlarin birbirinden kalin hatlarla ayristirilmis farkli kurban
sunum ve hazirlik biçimlerinin izlerini buluruz.Uç dinin
olusmasinda ,Isa,Musa veya Muhammed kisilikleri bir rol oynamis olsa
da,yine de onlarin rolleri,var olmayan bir dinin yaratilmasi
biçiminde olamazdi.Bu bakimdan uç din, sosyal gerekçelere
baglanarak,onceki biçimleri,kurum ve gorenek temelleri
kesfedilerek,erken donem yazili kaynaklara dayanarak
anlasilabilirler.



Yapilan karsilastirmali incelemeler,eski ve yeni dini metinlerde
ortak kavram bulma gibi çalismalarla sinirlanamaz.Burada onumuzde
genis bir alan bulunur :Ilk cinsel iliski oncesinde
Nippur'un `kutsal irmaginda' yikanan tanriça Ninlil'in bu ediminin
bir `arinma' turu oldugunu saptamali ;bunun izlerini Urdun nehrine
butun vucuduyla batirilarak `vaftiz' edilen Isa'da
surdurmeliyiz.Sumer-Sami «su»larini `gelin-guvey hamami'
goreneginde,Islam'in abdesti ve 'abu zemzem'inde ;kilisede
inançlinin uzerine serpilen su'da tanimamiz gerekir.Eski
toplumda `arindirma' kurumunun ne anlama gelmis olabilecegini
kesfetmeliyiz.

`Yeryuzunun tuzu' olan Sumer'lerin `tuz'unu gunumuzdeki hiristiyan
kilisesinde takdis için agiz açan imanlinin dilinin uzerinde
bulmak ; `bir cimcik tuz' ile iman arasinda kurulan koprunun ote
ucundaki 6000 yil onceki toplumda ne anlama gelmis olabilecegini
anlamaya çalismak gerek.Cennet'inde irmaklar ,cehennem'inde kaynar
kazanlar bulundugu için «su» lar ile çok içli-disli olan Islamin
yesil turbesini,kutsal evlilik toreni sirasinda tanriçanin altina
serilen yesil çarsaf bayragini, 4000 yil kadar onceki Lagas'in
tozlu bulgulari arasindan çekip çikarmaya çalismak gerek. (1)



Su veya bu tarihsel nedene bagli olarak ortadan kalkan; bir mezhep
haliyle, alevilikte oldugu gibi, oteki dinler arasinda varlik
surdurmeye çalisanlar bir yana birakilirsa,musevilik,hiristiyanligin


katolik ve ortodoks egilimleriile islamin,kurumlari bakimindan


sureklik gosteren çizgiler olarak,Sumer-Sami erken ittifak


donemine degin uzandiklarini goruyoruz.Orada,ornegin Enlil,

Ellil,El (hiristiyanlik sozlugunun `kutsal ruh'u) ile En-ki,Yer'in,

Kara'nin buyugu,sonraki kara Kabe'nin sahibi,bir rituelde yanyana
gelerek,Utu,Uttu'yu `yaratmaya' karar vermisler ise,bu `varedisin'
anlamini yasayan topluluklar arasinda buluyoruz.Hurri'leri Ur+uttu
(Kur+uttu) yerlesiminde (Aratta ?,Ararat ?) ;Asurlari « gunesin
oglu» maru+uttu'da, Marduk=Namrut tepelerinde
kesfediyoruz.Varligiyla degil,yokluguyla hiristiyanligin sembolu
olan zavalli Isa'yi tahta çarmihta tanrilastiran gucu,kirallari
olunce `o tanri oldu' diyen Hitit geleneginde ; Kuran'da, Adem'den
once `ates'ten yaratilan seytan'inda; Sumer-Sami tarihinin
baslangiç donemlerinin Gilgamis'inda;yaratilisin Babil versiyonu
Enuma Elis'in Marduk'unda bulabiliriz.Avrupali uzmanlarimiz,Sumer-
Sami uygarligini oyle metotlarla tanitmislardir ki,o topraklarda
simdi yasayan topluluklar ile eski uygarliklar arasinda bir
baglanti kurabilmek,surekliligi olan dini inançlar bakimindan
bile, neredeyse olanaksiz hale gelmistir.Oysa,kuçuk nufusuyla
Musevilik, kendini « ustun kullar »olarak gorebiliyor ; «
yeryuzunun,gokyuzunun,sudaki butun canlilarin egemeni » olma
direktifini tanrinin onlara verdigine inanbiliyorlarsa,boyle bir
ideolojik motivasyon,ancak,eger onlar,bir yanlariyla erken Sumer
mirasina dayaniyor iseler,mumkundu !


Bu uç dini egilim,varliklari erken Sumer-Sami kaynaklarina dayandigi
için,'baslangiç'i « tatli su» ile « tuzlu su»yun bulundugu andan
itibaren ele alirlar. Ur ile Eridu arasinda gerçeklesmis olmasi
gereken bu erken ittifak anlatiminda,'tatli su' ile `tuzlu su'
arasinda olusturulan duzen, oylesine etkili,koklu bir tarih anlatim
biçimi olarak hafizalara kazinmis olmalidir ki,tek tanrili dinlere
dogru ulastigimizda bile,en yuce ozelliklerine kavusmus olmasi
gereken tanri, `baslangiçta', «hiçbir sey yokken » diye yorumlanan
bir ortamda, ruhunu var olan bu eski «sular uzerinde
dalgalandirmak»taydi.Bu tanri Enki idi ve Eridu'da bulunan E-
Abzu'ya yani Abzu Tapinagina yerlesmisti.Semitler Abzu'nun
tapinagini E-A olarak yazacak ve bu sonraki Musevilerin harf ses
degerlerine bagli olarak Yah-Wah (Yehova,IHWH) sesiyle
okunacakti.Ab+zu,Yasam Suyu,Hayat Suyu ;E-A ise Su Tapinagi(Evi)
anlamina geliyor olmaliydi.



« Su »larla baslayan geçmis tarihe ; adi bu `su'larla ile ilgili
bir tanriya dayanan Eski Ahit'in yaratilis anlatiminin,bu
nedenle,bir « hiçlik »ten degil, EA tanrinin Su tapinaginin da
bulundugu « sular »dan yola çikmasi kadar dogal bir sey olamazdi.Bu
nedenle de o sozlerine,




«Başlangıçta ( …)
Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu »




diye baslarsa,bunda bir gariplik,çelisme,uydurma olamazdi.


« Evren »de herhangi bir sey yaratilmadan once «sular»in zaten
var oldugundan yola çikan bu ifadeler, Eski Ahit'in bir anlatim
bozuklugundan veya iç `çelisme'sinden kaynaklanmaz.Bir haftalik
tanrisal yaratma suresinin,bu bir rituele bagli anlatim oldugu
için, 7.gununde « dinlenen » Tanri'nin 6 gun boyunca
yarattiklarina baktigimizda,gerçekten de, `yaratilanlar'
arasinda «sular»in bulunmadigini goruruz.Eski Ahit'e gore,
Yer'i,Gok'u,Adem'i,hayvan ve bitkileri temel ozellikleriyle
yaratacak olan tanri,bu 6 gunluk zaman diliminde , varligini onsel
olarak kabul ettigi,ruhunu uzerinde dalgalandirdigi 'sulari'
yeniden `yaratmak' gibi bir anlamsizlik yapmamistir.Tersine, «
su »lar oylesine var ve gerçekti ki,Tanri,sadece bu sulari
toparlayip,ayristirarak `yer' ve `gok'u yaratmisti :

« Tanrı, (var olan –bn) « suların ortasında bir kubbe*(2) olsun,
suları birbirinden ayırsın » diye buyurdu.
Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki* (var
olan –BN) suları üstündeki* (var olan –bn) sulardan ayırdı.
Kubbeye « Gök » adını verdi.
Tanrı, « Göğün altındaki (var olan-bn) sular bir yere toplansın,
kuru toprak görünsün » diye buyurdu ve öyle oldu. Kuru alana «
Kara », toplanan sulara « Deniz » adını verdi.»(3)

Eski Ahit'in yukarda devralip kullandigini
gordugumuz `gok','yer','su','kubbe' ,'deniz', gibi kavramlarin
hiçbirisi,kelimelerin burada kullanilan anlamlarina sahip
degildir.Eski Ahit , kisaca «Tanri her seyi yaratti » dememis ; «
su »lardan baslayan, « su »lari duzenleyen erken doneme ait yuzlerce
yila yailan bir tarihi,7 gunluk bir rituel olarak
anlatmistir.Gelgelelim,Tanri « su »lara inceden inceye direktif
verirken ;yeni toplum birimleri « ad vererek » var
ederken,Mezopotamya için onemli olan `yagmur' bu arada unutmus
gorunur!

Eski Ahit metinlerinin ifade ve yorumlari,onun sekillendirilmesi
sirasinda,Israel toplulugu içinde EA Tanri'yi Elohim diyerek
seslendiren kanat ile onu Yahvah olarak okuyan farkli iki
egilim arasinda bir uzlasma gerçeklestigini gosteriyor.Eski
Ahit'in 'Yaratilis'la ilgili baslangiç bolumunde, birbirinden
bagimsiz iki farkli `yaratilis' anlatiminin pespese eklenmis
olmasi,bir bakima yapistirilmasi boyle bir uzlasma doneminin bir
urunu olmali.







Oyle anlasiliyor ki,Eski Ahit'i olusturan din adamlari,ilk
versiyonunda yaratilmayan `yagmur'u (ve « yabanil ot»u) ikinci
yaratilis versiyonuna eklemeyi daha uygun bulmus olmalilar.


Sumer-Sami eski metinlerindeki «yagmur » « yabanil ot » kavramlari
da simdiki yagmur veya `yabanil otu' degil de, farkli olgulari
anlatmis gibi gorunuyor.Bununla birlikta,din adamlari,onlari
gunumuzdeki anlamlariyla ele almis ve kendileri bakimindan,kismen
mantiksal bir duzenleme yapmak istemis gorunuyorlar :

« Tanrı göğü ve yeri yarattığında,yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir
ot bile bitmemişti. Çünkü Tanrı henüz yeryüzüne yağmur
göndermemişti.Toprağı işleyecek insan da yoktu.
Yerden yükselen buhar («yerden çıkan su kaynakları ») bütün
toprakları suluyordu.»


Ilk yaratilis anlatimina yapilmis bu ekler,duzelticilerin amacinin
tersine, durumu daha çok karistirmistir.Ilk
yaratilista, 'isik'i,'yer'i, 'gok'u,yesillikleri,hayvanlari,gunes ve
ayi,insan'i yarattiktan sonra, « topragi isleyecek insan »in
bulunmadigini açiklayan bu yaratilis versiyonu,çiftçi olmayan çoban-
avci semitlerin erken bir anlatimina dayaniyor gorunmektedir.
--------------------
1)Yaratilis sirasinda Tanri, `yesillikleri' de dogrudan dogruya
kendisi yaratmamis ; yaratmasi için « yeryuzune » direktif
vermisti :« Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu
meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin ! »


(2) Sularin ortasindaki `kubbe' ifadesi Su tapinagini anlatiyor
olmali.Bu tapinak,eski ilahilerde « Enki'nin sazlik'i,'bataklik evi'
olarak ta nitelenir.(«Insan'in balçiktan yaratilmasi » ifadesi ile
ilgisi olmus olmali.) Genel olarak ise,tapinaklar, « buyuk dag », «
ulu tepe » biçimlerinde de tanimlanir.Col topraklari için 10 ile 20
m.lik yukseltiler halinde yapilan mabetlerin « dag », « tepe »
olmasi anlasilir.

Sumer ve Akkad topraklari,Sumer tabletlerinde « ki Engi,ki
Uri », »Enki topragi,Ur topragi » olarak nitelenir.Bunlar ayni
zamanda Sumer ve Sami'lerin ( topraklarinin) tanimiydi.

Benzer bir sekilde « asagi toprak », »yukari toprak » sozleri
Sami ve Sumerleri ifade etmek için de kullanilmis olmali. Cografi
olarak « asagida » bulunan Sumer'lerin « toprak-yer» ile
esitlenmesine ;cografi olarak « yukarda » bulunan Semitlerin ise «
gok » ile esitlenmesine paralel olarak « Asagi » ve « yukari »
kavramlari,ayni zamanda « gok » ve « yer » anlamlariyla da
kullanilmis gorunuyor.

« Asagidaki dag-tepe-buyukluk », « yukardaki dag-tepe-buyukluk »
tanimlamalarini Sumerlerin tapinagi ile Semitlerin tapinagini
anlatan deyimler olarak degil de, gokyuzunun ve yer altinin kozmik
daglari,tepeleri olarak degerlendirilmesi,bu sonraki nesillerce
boyle kavranmaya baslanmis olsa bile,uzmanlarimiz bakimindan Sumer
ve Sami topluluk anlamlariyla kullanilmaliydi.

Sumer ilahilerinde bir kiral veya kahraman,bu nedenle,bir « dag »a
çikar ,bir « denize » girerse,bu her durumda bilinen deniz ve dagi
anlatmaz,hatta bunu hiç anlatmaz.Sozkonusu edilen ayin için
« tuzlu su tapinagina»,« dag » tapinagina girilmis oldugunu anlatir.

Tapinak=dag esitlenmesi,zamanla o denli soyut anlam kazanmis olmali
ki,Sumer ve Sami bas rahip ve rahibelerin tanrilarla bulusmak için
çiktiklari bu mabetler='daglar',Musa sirasinda tanri ile bulusmak
için gerçekten gerçek daglara çikma olarak da uygulanmaya baslanmis
gorunuyor.


(3) Eski Ahit ve Kuran,Sumer-samilerde kullanilan `ad verme'
kavramini aynen alip kullanirlar.Sumer-Samilerin tanimlama unsuru
olarak kavrayip uyguladiklari « adlandirma », « kaderini saptama »
ritueli,Eski Ahit ve Kuran'da « yaratma » anlamiyla kavranir.
--------------------
Eski Ahit, yaratilis’in «birinci gun»unde Tanri’nin once « isik »i var etmis oldugunu yazmaktadir:



« Başlangıçta (…)
Tanrı'nın Ruh’u suların üzerinde dalgalanıyordu.
Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu.
Tanrı Işığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi.
Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. »(Eski Ahit)



Bu anlatim biçimine gore,yaratilis haftasinin ‘birinci gun’unde once ‘isik’ ;bu ‘isik’a kaynak olabilecek «gunes,ay ve yildizlar » ise daha sonra, dorduncu gunde, yaratiliyordu.



Eski Ahit’in yaratilis anlatimina daha dikkatle yaklastigimizda,orada, farkli bir yaklasima sahip olmayi gerektiren edimlerin ‘isik’ konusuyla sinirli kalmadigini gormeye baslariz:Bu anlatimda «su »larin yaratilmasi gerektigi hiç dusunulmemis gibiydi.Ilk gun,«gunes,ay ve yildizlardan » bagimsiz olarak var olabilen bir « isik» yaratiliyor ; bu « isik »in yardimiyla ’gunduz’ ile ‘gece’ veya bunlarin bir diger tanim biçimi olarak ’karanlik’ ile ‘aydinlik’ var ediliyordu.



Gunumuzde ‘gunes ve ay’ olarak yorumlanan ,fakat tanrinin onlara ‘gunes ve ay’ demedigi ; «büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışık » diye tanimladigi olgulardan daha once « Yesillikler » yaratiliyordu.Tanri ;"Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyuruyor, boylece « yesillikler » ortaya çikiyordu. Bu «yesillikler»in arasinda bulunmasi mantiki gorunen «yabanil ot»lar kategorisi ise, su’lar zaten varoldugu için once hesaba katilmayan «yagmur»la birlikte, daha sonra,Eski Ahit’in din adamlarinin araya girmesiyle,yaratiliyordu!
Bunlar kadar onemli olan bir diger nokta su idi :Bu anlatimlarda tanri,genellikle dogrudan dogruya kendisi yaratmiyor;bunun yerine « su »lara , « yeryuzu »ne, « gokyuzu»ne emir veriyor; yaratilacak olanlarin «su », « toprak-yeryuzu » ve « gokyuzunu»nun araciligiyla yaratilmasini sagliyordu.



Eski Ahit’in yaratilis anlatim kavramlari gunumuzde anlasilan içeriklerikleriyle okundugunda, yukarda siralanan turdeki noktalar uzerine yazmak,oradaki çelisme ve anlamsizliklara isaret etmek,çok mumkundur. Eski Ahit’e karsi genel olarak geçmiste yapilan ve simdi yapilmakta olan asil elestiri turu de boyledir zaten.Sanirim,buyuk Rus yazari Dostoyevski bile gunesten once yaratilmis bu ‘isik’ konusunu –Karamozov Kardesler’de olmali- diline dolamisti.



Gunumuzden 150 yil kadar once, Akad ve Sumer tabletleri henuz çozumlenememis ve Eski Ahit’in kaynaklari bilinmiyor iken ;kutsal kitaplarin kendilerinden daha onceki yazili veya sozlu bir kaynaga dayanmis olup olmadigina iliskin gerekçeli bir fikir ileri surme olanagi pek yok iken, Yaratilis metnindeki gorunur anlamsizlik veya çelismeler etrafinda donen elestiri davranisi bir noktaya kadar anlasilabilir.Ne var ki, gunumuzde durum degismistir. Tevrat,Kuran ve Incil yazimlarinin kaynaginin eski Sumer-Sami ilahileri oldugunu biliyoruz artik.Cozumlenmis Sumer-Akkad tabletleri,uç dini yazin kaynaginin eski ilahiler olduguna hiç kusku birakmiyor.



Eski Ahit’te yer alan ‘su’larin varligindan yola çikan ;’su’larin duzenlenmesiyle ‘yer’ ve ‘gok’u olusturan ; ‘karanlik’ ve ‘aydinlik’i ortaya çikaran ‘isik’i en once vareden ‘yaratilis’ kurgu elemanlarinin Sumer-Sami erken anlatim elemanlariyla ; Sumer-Sami topluluklarin gelismeleri duzeniyle tam bir ortusme halinde oldugunu saptayabiliyoruz artik.«Adem’den Nuh»a kadar olan soyagaç diziminde bile dayanilan kaynak Sumer Kiraliyet Listesiydi.Sumer-Akad dini gorevlilerince,MO. 3500 yillarinda gerçeklesmis olmasi gereken son toplu insan kurban ritueli olan Tufan’i milat kabul ederek hazirlanmis Sumer-Sami Kiraliyet Listesinin baslangiç kisminda yer alan « kiral isimleri » Eski Ahit’te baba ile ogul haline donusmus olarak yer aliyordu. (1)



Kazit bulgu verilerine gore 3500-3000’li yillarda gerçeklesmis olmasi gereken son ortak Tufan’a ve bu tarihi milat kabul ederek hazirlanmis listeye ilerde donecegiz.Farkli okuma biçim ve farkli ses degerleriyle hazirlanmis bu listelerde «ad»i geçenler farki yerlesimlerdeki ‘yonetici’lerdi . Eski toplumda, her birey ve topluluk, kendi dogum veya ortaya çikislarindan daha once saptanmis hak ve gorevlerinin neler oldugunu belirleyen aidiyet bagina çok onem veriyor ; bu bagi anlatan soykutuge sadakat gosteriyorlardi.Toplumbirim ve birey,ancak soykutuguyle var olabilirdi.Bu nedenlerle, Tufan oncesinde,« kiraliyet makami »nin, aralarinda ittifak kurmus olan farkli toplum birimlerin bes kutsal sehir olarak saptadiklari Eridu,Bad Tibira (Uruk olmali),Larak,Sippar,Suruppak yerlesimlerine sirasiyla geçtigini bildiren bu ‘soykutuk’ listesi,Sumer-Sami kaynakli topluluklar arasinda yaygin olarak kullaniliyordu.Ilk Sumer-Sami ittifak doneminden baslayarak,MO. 4. bin yillik tarihin kurgulanmasinda çok onemli olan bu listenin, Sumer,Babil,Assur,Hurri,Hitit tapinaklarinin en kutsal bolumlerinde ozenle muhafaza edilmis oldugunu geçtigimiz yuzyildaki kazilarda çok sayida kopya halinde farkli kazi alanlarinda çikarilmasindan anliyoruz.Mezopotamya kazilarinda bulunmadan ve çozumlenmeden once bu liste MO.3 yuzyilda Babilli rahip Beros’un Babyloniaca’si,ondan daha once de Eski Ahit uzerinden taniniyordu.Liste, farkli ses ve okuma degerleriyle yansitildigi ve orada her ‘kiral’a binlerce yillik bir yasam suresi verildigi için,bu liste ‘fantazi’ olarak ele alinmisti ve bu arada ’isim’lerin ortak bir onkaynaga dayaniyor oldugu pek fark edilememis olmaliydi.Inceleme içerisinde gorecegiz ki,Musa,çol ortalarinda oradan oraya tasittigi gezgin tapinagi tanri ile ‘Bulusma Cadiri’na konulmak uzere, sedir agacindan ‘Anlasma Sandik’ini yaptirirken,kardesi Harun’un bile ona dokunmasini yasaklayip,dokunursa tanrinin onu oldurecegi tehditinde bulunurken,bu tur eski kayitlari «en kutsal yer»de saklama ornegini yinelemis oluyordu.Dolayisiyla bu Liste,Tufan’la birlikte surgune gonderilen Nuh soyundan Musa’ya uzanacak olan inanç geleneginin surdurucusu din adamlari uzerinden gelmis olmaliydi.Artik okunma zorluklari tasiyor olmasi gereken kayitlara dayanarak Eski Ahit’te yer alan bu listenin,Sumer-Sami kayitlarina dayaniyor oldugu bilinmiyordu.
Uç din kitabini,Sumer-Sami verileri isiginda inceledikçe,bunlarin her birisinin, dogal olarak giderek daha karmasik bir ozellige kavusmus olsalar da,Sumer-Sami ilk ittifak donemine degin uzanan kaynaklari belirginlesmektedir.Bu durum,simdiki uç dinin farkli uygulama biçimlerinden yola çikarak erken Sumer-Sami topluluklarindaki dinin baslangiç ozelliklerinin anlasilmasina;ote yandan da,kutsal kurumlarin ilk hali ile onun gunumuzdeki yorum duzeyi arasindaki surecin izlenebilmesine hizmet etmektedir.Bu,zaten dini surecin kendisini izlemek anlamina geliyor.Incelemelerimiz ilerledikçe,simdiki uç dinin eski ilk hallerinin tarihte yer almis farkli toplum birimlerin yasam ve iliski kurallarina ait oldugu olgusu giderek daha çok belirginlesmektedir.


Bu uç din,erken donemde,toplum birimleri zitliklar temelinde sekillendiren bir ittifak iliskisinin içinde, bu zitliklarin muhafazasini ongoren kurallar toplami olarak biçimlenir ve farkli egilimleri ifade eden ana çizgilerini pek yitirmeden gunumuze ulasirlar.Gunumuzde,bu dinlerin ortaya çiktigi alanda dinmeyen çelismelerin kaynaginda,oradaki topluluklarin kotu kalitesi degil,dinlerin ortaya çikisininda var olan çelismelerin muhafaza edilmesi durtusu bulunur.En derli toplu haliyle ilk once sekillenen Museviligin,dinlerini ve tanrilarini ’evrensel’ kilmak yerine sadece kendilerine ayirmis olmalari da bunu gosterir.
Bir inceleme sozkonusu oildugunda ,izlerin takip edilmesi bakimindan uygun bir durum yaratan bu olgu Kuran’in degerlendirilmesinde de bize yol gosterityor.Ortaya çikisi Eski Ahit’ten çok yeni olan Kuran,baslangiçtan gelen bir gelenek surdurucusu oldugu için, yaratilisi anlatirken,erken Sumer-Sami sozcuklerini neredeyse, kelime kelime yineler :


«O küfre sapanlar görmediler mi ki, gökler ve yer bitişik idi, biz onları ayırdık,her canlı şeyi su’dan oluşturduk. » (Enbiya -30)


Goruldugu gibi,Muhammed’in ona kisisel katkilarindan bagimsiz olarak,Kuran,baslangiçta « sular »in bulundugu ;sonra « yer’in gok’ten,gok’un yer’den ayrildigi »na iliskin erken Sumer-Sami ittifak donemine ait kalipsal kutsal ifadeleri,hatta Eski Ahit’ten daha az bozmus sekilde yineleyerek ;eski ifade ve anlatim tarzlarina bagli kalarak,geçmis kutsal anlatimlarin surduruculugunu devam ettiriyordu.



Butun bu veriler ortaminda,dinin kaynaklarini anlama çalismasinda semer dovucu bir tutumun ilerletici bir yaninin bulunmadigini goruruz. Asil kaynaklari ele almadan, Eski Ahit,Kuran veya Incil’le sinirlanan bir çalisma sadece tek ayak uzerinde yurur.Orada deniz yerine bir yaz irmaginda yuzulmektedir çunku.Diyelim ki,varligini Sumerlerden itibaren saptadigimiz «sag yon»un kutsal kabul edilmesi tutumunun kaynaklarini arastirmak yerine,bu konuyu Kuran etrafinda evirip-çevirmenin fazla bir degeri bulunabilir mi?



Eski Ahit’in oldukça soyutlanmis kavramlara dayali bu yaratilis anlatimi gunumuzun diliyle okundugunda gerçekten de hayli garip ve çelismeli bir gorunum sunuyordu.Fakat,Sumer-Sami verilerinin,kutsal kitaplarin okunma biçimlerini degistirme olanagini kullanmaya basladigimiz anda,artik karsimiza baska bir Eski Ahit sekillenir.



Oteki çalismalarin içinde,Eski Ahit’in,Kuran ve Incil’in anlatim tarzi,kavramlari ile birlikte Sumer-Sami anlatimlarina dayaniyor oldugunun kesfi, beni, uç dini kitabin yaratilis anlatimlarinin Sumer-Sami toplulugun tarihi ile iç içe okunmasi gerektigi sonucuna ulastirmisti.Bu sonuçla birlikte,artik karsimizda bulunan ‘yaratilis’ anlatimlari, Isa,Musa, Muhammed’e ait kisisel sozler olmaktan çikiyor , butun heybeti ve gerçekligiyle,butun kultur birikimi ve barbarligiyla Sumer-Sami ittifakinin erken tarih anlatimi ;eski toplumun orgutlenme ve yasam iliskilerinin ozeti halini aliyordu.Dini yazinin baska bir okuma tarzi vardi artik.Bu ‘okuma’,son derece soyutlanmis dini kavramlarin mahzen kapilarini birer birer açabilecegimiz anahtarlari verir bize.Anahtarlarin hangi kapilara ait oldugunu arastirmak ise,zaten bizim simdiki inceleme konumuzun kendisidir.



Boylece Eski Ahit’in,Kuran’in veya Incil’in Yaratilis kavramlarini Sumer-Sami ittifakinin tarih anlatimi ile bag içinde ele alarak okudugumuzda,onlari eskiden okudugumuzda anladigimiz olgulardan daha farkli konularin anlatilmakta oldugunu hiisetmeye, saptamaya baslariz.



Eski Ahit,eger, « sulari » var kabul eden bir « evren » yaratilisini baslatiyorsa,bu son derece dogaldi;çunku eski ilahiler gerçekten de « tatli su » Semitler ile « tuzlu su » Sumer ittifak tarihinin anlatimindan baska bir seyle ilgili degildiler.Sumer ve Samiler için ‘evren’ kavrami, zaten kendi varliklarindan baska bir seyi anlatmiyor ve anlatamayacak olan « gok +yer», « an+ki » den olusuyordu.



Sumer ‘an-ki’ kavrami ‘evren’i ‘An’,’Anu’,’Anum’ ile ‘Ki’ nin toplami olarak tanimliyor ise,An ile Ki’nin baslangiçtaki anlamlari ve giderek kazanacak olduklari anlam degisiklikleri,Sumer-Sami topluluklarin ‘evren’ kavrayislarindaki degisikliklerin de bir anlatimi olacakti.‘An’ kelimesinin,Sumer’lerde en sorunlu kelimelerden birisi olmasi nedensiz degildir.Orta ve geç donemlerde ‘Gunes,Gok’ karsiligi olarak kullanildigini gordugumuz bu kavram,ayni zamanda ilk tanri kavrami (dingir) ve onu ifade eden sekil çizimiyle(+,*) de ozdes olarak kullanilmisti.Sumer-Sami dinlerinde,tanrilarin farkli ozellik kazanmalari,bu topluluklarin uygarlasmalarina paralel olarak,once hayvan ve bitki totem halini alirlar ve hemen pesinden de gok cisimleriyle ozdeslesme biçiminde ilerlerler.Onlarda ilk kutsal varliklarin ‘tatli su’,’tuzlu su’ olduklarini gormustuk.Bunun ardindan karsilastigimiz kutsalliklar ise ‘yer’ ve ‘gok’ idi ki,butun bunlar son derece maddi ozellikler tasiyordu.Eski Ahit’in,Gunes’ten once yaratildigini soyledigi ‘Isik’,Sumer ilk tanrisi ‘An’ idi ve fakat bu An,bu topluluklarin yasamina Gunes veya Gokyuzu anlami tasiyarak degil,dogrudan dogruya ‘ates’ anlamiyla ve ’ates’ olarak girmisti.Sadece,bir tek nokta,bu topluluklardaki ates kultunun derinligi;ates’in her uç dinde olumlu veya olumsuz ozelligiyle tasidigi onem bile,An’in baslangiçta ‘ates’ olarak ortaya çiktigini gostermeye yeter.Tam iolarak bu nedenle,Musa,çol yolunda ilk karsilastiginda Tanriyi sonmeyen ates olarak gormustu.Bu nedenle Kuran,seytanin Adem’den daha once ‘kavurucu ates’ten yaratilmis oldugunu soyluyordu.Bu nedenle Isa, vaftizci Yahya peygamber tarafindan, ‘ insanlari atesle vaftiz edecek peygamber ’ mujdesiyle tanitiliyordu .



Eski Ahit’in ‘ilk gunde’ yaratilan ‘Isik’i iste bu ‘Ates’ti.Bu nedenle de bu ‘isik’ ’karanlik’ ile ’Aydinlik’in ortaya çikmasina da yol açmisti ama,bu ‘karanlik’ ve ‘aydinlik’ daha sonra Gunes ve Ay ile olusacak gunduz ve gece’ye ait olan ‘karanlik’ ve ‘aydinlik’ degil,Samilerin ‘beyaz’ kutsal rengi ile Sumerlerin ‘kara’ kutsal rengi idi.Sami toplulugun Uruk’taki An tapinaginin ‘Beyaz tapinak’;Sumer tanrisi Enki-Ea’nin,Kara Tanrinin Kabe’sinin Kara Kabe olmasi bu surece bagli idi.Daha simdiden,kutsal Ates’in kutsal kirmizi renginin diger iki kutsal renk olan beyaz ve siyah’i yaratmis oldugu noktada bulunuyoruz burada.



Ki,Kir,Gir kelimesi Sumerlerde hem ‘kara’ rengi,hem de ‘yer’,’toprak’i tanimlarken kullaniliyordu.Tipki turkçede simdi de kullanildigi gibi.Bu bakimdan eger Adem ‘toprak’tan yaratilmis ise,bu her durumda madde olarak topragi anlatmiyordu.Hatta baslangiçta bunu hiç anlatmiyordu.Adem’in (anlaticimiza gore bu,Dumuzi,Enkidum,Kingu vb. halini alir) kendilerine ‘karabaslar’ diyen kara renge tapan kara Sumer toplulugunu içinden yaratilmis oldugunu anlatiyor olmaliydi.



Ates,gunes,gokyuzu tapinmaciligini surduren ve bu nedenle adlari Sami olan topluluklarin atesten yaratilmis Seytan’a ;kara renkle belirlenen Sumer geleneginin toprak’dan yaratilmis Adem’e bagli gelisecek ve giderek birbiriyle karisacak çizgilerini bundan sonra hep izleyecegiz.Anlaticimiz,”tanrisal yaratiklar insanoglu kizlariyla evlendiler” dediginde burada anlaticimizin Sumer (ve-ya devami olanlar) oldugunu;Samisel varliklarin (bunlar cin,melek,goksel varlik,ejderhalardir) kendi kizlariyla evlenmesini anlattigini anlayacagiz.Eger,Adem babamiz Yilan’in sozuyle hareket eden Havva anamiz tarafindan aldatilmissa,Havva anamizin Sami kaynakli oldugunu;’Yilan’ soyunun ates-Gunes kultune bagli Samiler bakimindan en onemli soylardan biri olmasindan anlariz.Havva anamizin, rahip Beros tarafindan verilen Evedorach/ Euedorachos sozlerinin karsiligi olan “En-me-dur-an-na”nin bir baska okunusuyla elde edilecek Sahmaran oldugunu anlariz.



‘Tatli su’,’Tuzlu su’dan baslayan bu ayirim ‘ates’ ve ‘toprak’ haliyle Sami ve Sumer topluluklarinin farkli ifade biçimleri olarak, dini itikatlarin geçmisle baglarini saptarken bize daima rehberlik edecektir.
--------------------
Sumer Kiraliyet Listesi) (Beros Listesi) (Eski Ahit Listesi)
A-lu-lim Aloros Adem
A-la(l)-gar Alasparos Seth /Şit
En-me-en-lu-an-na Amélon Énos /Enoş
En-me-en-gal-an-na Aménon Kaïnan/Kenan
Dumuzi Metalaros Mahalalel
Ensi pa-zi-an-na Daônos Yeret
En-me-dur-an-na Euedorachos Hanok
Amphis/Amempsinos Mathusala Otiartes

Ubar du-du(Ubartutu) Sisithus/Sisutros Nuh
 
Üst