An'daki Farkındalık ve Arınma

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
An'daki Farkındalık ve Arınma

Kendimizin var olduğumuzu deneyimlediğimiz tek zaman “an”dır. Şimdi ve burada kalabilmek bilincimizin açık olduğu ve tüm duyularımızla yaşadığımız an’ı hissettiğimiz zaman dilimidir. Anın dışında kalan zaman dilimleri zihnin faaliyetleridir, eylem içeremez sadece düşünce enerjisinde kalır.
andaki_farkindalik_arinma.jpg
Zihinde kalmak hiç bir eylem içermemesine rağmen enerji olarak düşüncelerimizin deneyime dönüşme potansiyelini oluşturur. İkilikçi düşünce algısında her düşüncenin, her eylemin eşit ölçüde bir karşılığı vardır. Bunu “ne ekersen onu biçersin “ ya da sebep sonuç ilişkisi biçiminde de ifade edebiliriz. Olayları bedensel bilincimizin içinde, zihinde kalarak ve kişisel algılayarak değerlendirdiğimizde ki bu bizim ego benliğimizin ihtiyaçları anlamına gelmektedir, o zaman mutlaka düşüncelerimizin karşılığı bir deneyimle buluşuruz. Eğer düşüncelerimizle korku ve endişeye odaklanıyorsak, odaklandığımız düşük vibrasyonun deneyimleri yaşamımızda oluşur. Başımıza korku ve endişe deneyimleyecek olaylar yaşarız. Ancak duyduğumuz olumsuz duygular zihnimizdedir. Çünkü kelimelerin enerjisi vardır ve manyetik bir alan yaratırlar. Çekim yasası gereği de bu manyetik alan mutlaka bir deneyimle ifade bulur.
Bir başka biçimde ifade edecek olursak zihnimizde neyi düşünüyorsak, neye odaklanıyorsak aslında o isteğimizi sadece düşünerek bilinçaltımıza kayıt etmiş oluyoruz. Bilinçaltımız her şeyi içeriksiz kaydeder. Kaydettiklerimiz kimi zaman geçmiş zaman dilimlerindeki geçirdiğimiz deneyimlerimizden ya da başkalarının yaşadıklarından duyduklarımızdan çıkardığımız sonuçların genelleme yaparak tekrar olacağı endişesi ve korkusuyla ortaya çıkardıklarımızdır. Biz onları her hatırlayışımızda onların bilinçaltımızdaki gücünü artırırız hem de geleceğe projeksiyon yaparak yeniden tekrar tekrar benzer bir deneyimin oluşmasına imkan yaratmış oluruz. Farkındalıksızlık içinde bilinçaltımız bu tür kayıtları her an yapmaktadır.
Arınmak için bilinçaltı kayıtlarımızla buluşmamız ve onlarla yüzleşmemiz gerekir. Anın farkındalığı içinde olduğumuzda yani zihnimizi takip edebildiğimizde hangi enerji vibrasyonu yaydığımızın da farkında oluruz. Farkındalık anda olana müdahaleyi sağlar ve böylece değişimi ve dönüşümü gerçekleştirebiliriz.
Andaki farkındalık için nötr algıya ve yaşamımızın sorumluluğunu almaya ihtiyacımız vardır.
Evrende her şeyin nötr olduğunu iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın olmadığı gerçeğini hatırlayacak olursak herkesin yaşadığı deneyimler de kendi gerçeklerinin dışarıya yansımasından başka bir şey değildir. Birinin başına gelen bizim de başımıza gelecek diye bir şey yoktur. Çünkü herkesin yaşam planı, gerçeği ayrıdır ve herkes bunu kendi yaratır. Kendimiz için belirlediğimiz doğru ve yanlışlar bile zaman içinde süreçlere bağlı olarak anlam kaybeder veya değişikliğe uğrar. Örneğin çocuklukta sahip olduğumuz doğru ve yanlış kavramları gençlik ve olgunluk çağlarında değişime uğrar. Eğer içinde yaşadığımız toplumun veya bağlı bulunduğumuz çevrenin etkisinde kalırsak kendi doğru ve yanlışlarımızı belirlerken bile aklımız karışır ve kararsızlığa düşeriz.
Oysaki burada eğer evrende hiç bir şeyin tesadüf olmadığı gerçeği ile değerlendirebilirsek sebebe değil de sonuca odaklanmış oluruz. Böylece oluşan deneyimin sorumlusunun da kendimiz olduğunu açıkça farkedebiliriz. Bu sayede kendi durumumuzun, zihinsel faaliyetlerimizin ve hatta tüm yaşamımızın sorumlusu olduğumuzu kabul etmiş oluruz. Kabulleniş haline geçiş bir anlamda teslimiyettir. Olana direniş yerine olanın içinde olanın kendimizle ilişkisini farkedip, sonuca ve çözüme odaklandığımız için “aktif” bir teslimiyet içine girmiş oluruz.
Bu sayede kendimizi daha iyi tanıma fırsatını da elde etmiş oluruz. Kendimizle buluşup kendimizi anlamaya başladığımızda, aslında kendimizin diğer insanlardan farklı olmadığını da görürüz.
ruya2.jpg
Bu bize düşüncelerimizi farketme ve zihnimizi izleme imkânı sunar. Eğer içinde bulunduğumuz durumu kabul edip, aktif teslimiyetle olaya yaklaştığımızda kişisel algılama yerine nötr algı biçimine geçmiş oluruz ki, bu anda anı yaşamak demektir. Yaşadığımız deneyimlerin kendimizle ilişkisini, kurduğumuzda, olanı olduğu gibi görüp kabul ettiğimizde ve olayları kişisel algılama yerine kendi sorumluluğumuzun farkındalığı içinde bakabildiğimizde ve bu durumu bilinçli olarak yaşayabildiğimizde ortaya sadece sevgi duygusu çıkar. Her an sevinç ve mutluluğa odaklanarak vibrasyonumuzu yükselterek sevinç, mutluluk ve coşku deneyimleyebiliriz. Bu sayede hem bilinçaltımızdaki bir kaydı kabulleniş ile bilince çıkarmış oluruz, hem de bir arınma yaşarız. Anda, şimdi’ de ne yaptığımızın farkında olduğumuz için de bilinçaltımıza yeni bir olumsuz kayıt yapmamış oluruz. Tam tersine mevcut olumsuz kaydın yerine neşe, sevinç, huzur deneyimlerimizi kaydederiz.

Yaşamımızı bu şekilde sürdürmeye devam ettiğimizde zaman içinde kendimizi daha hafif, daha özgür, daha mutlu hissetmeye başlarız. Çünkü içsel arınmamızı gerçekleştirdikçe sevgi bilincini çoğaltırız ki bu sayede etrafımıza yaydığımız yüksek enerji vibrasyonları sayesinde evreninde sevgi bilincinin artmasında rol oynarız. Yani hem kendimizin hem de evrenin yükselişine ve arınmasına katkıda bulunuruz…

Rüya Yüksel
 
Üst