Hayata Tecrübe Penceresinden Bakabilmek

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
Hayata Tecrübe Penceresinden Bakabilmek

“Hayatta en büyük erdem düştükten sonra kalkmasını bilmektir. Çocukken bile ilk adımı düşe kalka atarız. Böylece hayatı tecrübelerle öğreniriz. Bu yaptığın hatayı tecrübe hanene yazarak hayata şimdi yeniden başlıyoruz. Arabana bin ve yaşama...



00atecrube.jpg



“Hayatta en büyük erdem düştükten sonra kalkmasını bilmektir. Çocukken bile ilk adımı düşe kalka atarız. Böylece hayatı tecrübelerle öğreniriz. Bu yaptığın hatayı tecrübe hanene yazarak hayata şimdi yeniden başlıyoruz. Arabana bin ve yaşama yeni bir çerçeveden bakmak için kendini hazırla!”

Yeni bir iş, yeni bir mekân ve yeni iş arkadaşları. Genç iş adamı babasının ona verdiği yüklü sermayeyi yeni bir işyeri açmak için kullanacaktı. Bunun verdiği tatlı heyecanla çarşının içinde koşar adımlarla yürüyordu. Daha önce bir ortakla yürüttüğü işyerinden kendine düşen payı alarak, kendi işini kurmaya karar vermişti. Babasının da ona destek çıkmasıyla her şey gayet hızlı ilerlemişti. Sadece abilerinden birkaçı onun yapmak istediği yeni yatırıma pek sıcak bakmıyordu. Ama o, yapacağı işin fizibilitesini iyi yaptığını söyleyerek herkesin içini ferah tutmasını istiyordu. Genç iş adamı sıkıntılı geçirdiği beş yılın ardından yeni bir hayata adım atmanın hazzını yudumluyordu. Ortakla çalışmak onun için kötü bir deneyim olmuştu. Fakat diğer yandan tecrübe kazanmıştı. Ortağının çevrede tanınan biri olması sayesinde kendini tanıtma imkânı bulmuştu. Her ne kadar olumsuz olaylar yaşasa da olumlu olayların da ortada olduğu açık bir gerçekti.
Çarşının içinde bu iç muhasebeyle yürüyen genç iş adamı, tam işini görecek büyülükte bir dükkânın kiralık olduğunu gördü. Hiç vakit kaybetmeden dükkânın sahibiyle görüştü. Bir yıllık kirayı peşin vererek kirada az da olsa indirim yaptırabilmişti. Böylece dükkân artık hazırdı. Sadece vitrin ve rafları yerleştirip hizmete açmak kalmıştı. Elektronik ürünleri satan küçük bir mağaza olacaktı. Cep telefonu, bilgisayar malzemeleri gibi ürünler satılacaktı. Mağazayı açtığı çevrede bu tip bir işyeri yoktu. İlk olmanın avantajını kullanıyordu. Bu yüzden gerçekten iyi bir yatırım yaptığı inancındaydı.
İki haftalık zaman diliminin ardından mağaza ufak tefek eksiklikleriyle hazır hale gelmişti. Mağaza küçük bir açılış töreniyle bölge halkının hizmetine açılmıştı. Büyük bir ilgiyle açılan mağazanın açılışına katılım yoğun olmuştu. Bu açılış bir nevi iyi bir reklâm unsuruydu. Genç işadamı daha ilk haftadan aldığı siparişlerle büyük kâr elde etmişti. Artık gönlü ferahtı.
İlerleyen zaman zarfında, mağazaya bir gün genç iş adamının eski dostlarından biri geldi. Genç iş adamı eski dostunu görünce çok duygulandı. Onunla yaşadığı hatıralar bir bir gözünün önünden geldi geçti. Hey gidi günler diyerek dostuyla muhabbete başladılar. Laf lafı açınca muhabbet bayağı bir uzamıştı. Bu uzun konuşmanın sonu dostunun aşırı derecede ekonomik sıkıntıda olmasını dile getirmesiyle noktalanmıştı. Genç iş adamı dostuna acımıştı. Kısa bir sessizliğin ardından, genç iş adamı kendisine ait olan ve limiti hayli yüksek olan beş kredi kartını dostuna borçlarını taksitle ödemesi için vermişti. Hiç olmazsa yavaş yavaş bu kartlarla borçlarını kapatır ve kartların taksitlerini zamanı geldikçe ödersin demişti. Genç iş adamının dostu, yaptığın bu fedakârlığı asla unutmayacağım diyerek vedalaşıp mağazadan ayrılmıştı.
Genç iş adamının içinde en ufak bir tereddüt yoktu. O, dostuna güveniyordu. Kendisini zor duruma düşürmeyeceğini tahmin ediyordu. Bu devirde en yakın dostuna güvenmeyeceksin de kime güveneceksin diyerek içini ferahlatma yoluna gitmişti.
Mağazanın içinde ürünleri incelerken mağazaya kendisinden on yaş büyük abisi gelmişti. Onu odasına davet ederek konuşmaya başlamışlardı. Abisi hemen söze başlayarak: “Sanırım yine o eski dostunla sıkı fıkı görüşmeye başlamışsın. Abisi dikkatli ol. O adam batakçı. Ben yıllardan beri ticaretin içindeyim ve o dostum dediğin şahısla yaka paça birbirine girmiş birçok adam bilirim. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, derler. Ben şu an senin için iyi bir şey söyleyemiyorum. Buraya da seni uyarmak için geldim. Şunu da unutma bir dost uğruna ölmek zor değildir ama uğrunda ölünebilecek bir dost bulmak zordur. Beraber yürüdüğün kişiye dikkat et ve adımını öyle at. Bir de iş yaparken hiç olmazsa ağabeylerinle bari müzakerede bulun. Sana hayırlı işler.” demişti.
Kendisinin, abisinin söylediği bu sözler üzerine söyleyecek tek bir sözü yoktu. Çünkü meydana gelen olaylar abisinin sözlerini kanıtlar nitelikteydi. Dost bildiği adam kredi kartlarının borçlarını ödememişti. Hepsi tam doldurulmuş ve borçların üstüne faiz eklenmeye başlamıştı. Durum iyice kötüye gidiyordu. Hiç kimse kredi kartlarını dostuna verdiğini bilmiyordu. Bunun yanında kendi adına kestiği çekler de vardı. Hepsinin ödeme günü de yaklaşıyordu. Yükü daha bir ağırlaşmıştı. Psikolojik bunalıma girmenin eşiğindeydi. Piyasadan aldığı borçlar çok fazlaydı. Bunun yanında satışların durgun olması işlerin iyice çığırından çıkmasına sebebiyet vermişti. Genç iş adamı çareyi intiharda görüyordu. Eline bir kâğıt ve kalem alarak kendisine borçlu olanların ve alacaklıların listesini çıkarmıştı. Listenin en sonuna herkesi kendim gibi zannettim diyerek imzasını atmıştı.
Ertesi sabah mağazayı açtıktan sonra akşamdan hazırladığı kâğıdı masanın bir çekmecesine koyarak arabasına binip şehirden uzaklaştı. Öğleden sonraya doğru onun ortalarda olmaması abisini iyice şüphelendirmişti. Telefonuna cevap vermiyordu. Nereye gittiğini kimseye söylememişti. Daha sonra onun odasına girerek çekmeceleri karıştırmaya başladı. Kardeşinin bıraktığı notu bulunca beyninden vurulmuşa döndü. Notu kimseye göstermeden cebine koydu ve tüm tanıdıklarla birlikte kardeşini bulmak için çalışmaya başladılar.
Herkes onun gidebilme ihtimali olan yerleri didik didik aramaya koyulmuştu. Abisinin aklına, kardeşiyle eskiden gittikleri yer geldi. Canları sıkıldığında otobüse atlarlar ve o sessiz mekânda kafa dinlemeye giderlerdi. Orası şehirden 70 kilometre uzaktı. Abisi hemen arabaya atlayarak eski mekâna doğru yol almaya başladı. Aklından bin bir türlü soru geçiyordu. Bir o kadar da endişeliydi. 45 dakika sonra eskiden sürekli beraber gittikleri yere gelmişti. Fakat bu sefer bir fark vardı. Kardeşi ondan önce buraya gelmiş ve yine aynı ağacın altında düşünceli bir şekilde oturuyordu. Abisi onu görünce çok sevinmişti. Abi kardeş uzun bir müddet sohbet etmişti. Genç bir iş adamı olan kardeş, abisine yaptıklarını tek tek anlatmıştı. Abi, kardeşinin anlattıklarını dinledikten sonra onu oturduğu yerden kaldırmış ve arabasına doğru götürürken şu sözleri fısıldamıştı: “Hayatta en büyük erdem düştükten sonra kalkmasını bilmektir. Çocukken bile ilk adımı düşe kalka atarız. Böylece hayatı tecrübelerle öğreniriz. Bu yaptığın hatayı tecrübe hanene yazarak hayata şimdi yeniden başlıyoruz. Arabana bin ve yaşama yeni bir çerçeveden bakmak için kendini hazırla!”

Yazar : Hakan BİROL
Gençgelişim
 
Üst