Boyutlar konu 6

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,961
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
CEBERÛT ÂLEMİ
(Vâhidiyet Mertebesi- Hakikat âlemi- Esmâ ve Sıfat Boyutu- Mücerret(Soyut) âlem)

“NEFS” yâni Mutlak BEN”liğin, kendini, isimlerinin mânâları yönünden seyri, tanıyışı, “Ceberût Âlemi”dir!.


CEBERÛT ÂLEMİ NE ZAMAN
YAŞANMAYA BAŞLANIR?


Melekût âlemine nüfuz eden kişi burada müşahede etmeye başlar ki, pek çok varlıktan oluşan bu âlemde faili hakiki TEK’tir!. Her bir varlık, gerçekte O TEK varlığın isteğine uygun bir şekilde, O’nun irade ve kudretiyle kâim ve görev yapmaktadır. Gerçekte o varlıkların asla bağımsız birer vücutları yoktur!.
İşte bu seyre “tarîkat seyri” denilir ve nihâyeti Ceberût âlemine varır. Müşahedesinde çokluk kavramı kaybolur, çokluk görüntüsünün ardındaki TEK’in irfanı başlar!. Kişi bu durumda “Nefs mertebeleri” diye anlatılan sıralamada 3. Basamakta yer alan “Mülhime nefs” seviyesindedir!.
Ceberût âlemi, Mutmainne Nefs durumunda yaşanmaya başlanıp Mardiye’de zirvesine çıkılır; ki bu âleme de “hakikat âlemi” denilir. Ki bunun da neticesi, “lâhut âlemi”dir.

CEBERÛT ÂLEMİ,
ZÂTİ SIFATLARLA VE
ESMÂ YOLLU KENDİNİ TANIMA
VE SEYRETME MERTEBESİDİR!


Ceberût âlemi, Vâhidiyet mertebesidir ki, esmâ ve sıfata tekâbül eder. Zâtî sıfatlarla ve esmâ yollu kendini tanıma, seyretme mertebesidir bu mertebe.
Vâhidiyet, Tek varlığın kendini tanıması, sıfat mertebesidir; Ceberrût âlemidir.
Esmâ mertebesi ise, sırf mânâlardan ibarettir. Bu boyutta madde ve mikrodalga varlıklar mevcut değildir.


İNSAN-I KÂMİL’İN ÂLEMİ,
CEBERUT’TUR!


Bu bahsettiğim, "Ruh" dediğim varlık ise, melekî boyut olan, "Nur" ismiyle târif edilen kuantsal enerjiye çok yakın plandaki bir boyut!. Yani, enerjinin bir üst boyutu oluyor.
Bu Kozmik Bilinc’in tasavvuftaki karşılığı İNSAN-I KÂMİL veya Hakikatı Muhammedî, ya da değişik vasıfları itibariyle Aklı Evvel, Ruh-u Â'zam’dır!. Âlemi ise Ceberût'tur!.

CEBERÛT ÂLEMİNDE YAŞAYANIN
GAYESİ NEDİR?

Ceberût âleminde yaşayanın gayesi, Lâhut âlemine geçip, Zâtı Ehadiyyette, "HİÇ" olmaktır!. Perdesi ise esmâ âlemidir!.

CEBERÛT ÂLEMİ’NE AİT
MÂNEVİ SÛRETLER, MADDE ÂLEMİNDE
NASIL ORTAYA ÇIKARLAR?

Ceberût yani salt mânâlar âlemine ait mânevi sûretler, melekût âlemi’nin soyut varlıkları ile madde âlemi’nde ortaya çıkarlar.
Bir diğer ifade ile, yani günümüz ilmiyle izah etmek gerekirse, kozmikaltı bilinç âlemine ait mânâlar, kozmik ışınlar aracılığıyla madde âlemi’nin maddi sûretleri şeklinde dönüşürler. Bu evrensel mânâda da böyledir, bireysel yani insanî mânâda da böyledir.


CEBERÛT ÂLEMİ’NİN PERDESİ NEDİR?

Ceberût âleminde yaşayanın gayesi, Lâhut âlemine geçip, Zâtı Ehadiyyette, "HİÇ" olmaktır!. Perdesi ise esmâ âlemidir!.
‘’Zât’a ermek’’, ‘’Zâtını tanımak’’, ‘’Zâtı için seçilmiş olmak’’ gibi tâbirler ile anlatılmak istenilen husus gerçek hedef olunca görülür ki; ceberût mertebesinin hâli dahi Zât’a perdedir!.
“Vâkıf”; yâni hakikata ermiş, çokluk kavramından ve görüşünden arınmış, kendi isimlerinin mânâlarını seyreden; bu seyir hâlinde elbette ki zâtından perdeli durumdadır.
Evet, her ne kadar, Zâtın esmâsını, yâni Zâtın îcâd ettiği mânâları seyrediyorsa da; gene de meşgalesi, İsimlerin işaret ettiği sonsuz mânâlardır. Ve bunların asla sonu gelmeyeceği içinde, Zâtı ancak esmâ perdesi arkasından seyir hâlindedir!.
Ki bu yüzden de Vâkıfîn, ne kadar yüce ve hattâ yaşamı hayâl bile edilemez mertebede “Hayy” olursa olsun, Zâtın hüviyete dönük yönünden uzak düşmüştür!.


CEBERÛT ÂLEMİ,
SIRF İLİM MERTEBESİDİR!
KESRETE YER YOKTUR!


İlim sıfatı yönünden Aklı Evvel ve İrade sıfatı yönünden "MÜRİD" olan Hakikatı Muhammedî'nin âlemi de Ceberût tur!.
Bir diğer tanımlama ile, Hakikatı Muhammedî'nin bâtını Lâhût, zâhîri ise Ceberûttur ki, her halûkârda bu mertebede çokluktan bahis açılması mümkün değildir. Sırf ilim mertebesidir bu mertebe!.
Ceberût âleminde kesrete yer yoktur!. Burada tek bir bilinç ve bu bilincin kendi özünde bulduğu sayısız mânâlar sözkonusudur!.
İşte bu sebeple, kesret âleminde yer alan ikilemlerin hiç birinin varlığından ve vücudundan bu âlemde sözedilemez.

CEBERÛT BOYUTU VE LÂHUT BOYUTU
FARKLI BOYUTLAR MIDIR?


Kesret âlemi yâni çokluk âlemi, efâl âlemidir.
Çokluğun oluşturduğu mülk ya da melekût boyutunda sayısız fiiller sözkonusudur.
Vahdet âleminde ise kesretten sözedilemez. Vahdet âleminde kesretin yâni çokluğun varlığı kalmamıştır!.
“TEK”, çok kavramı kabul etmez!. Ahadiyyet, çokluk kavramlarını yok eder.
Ceberût ve lâhût sanki bir nesnenin iç yüzü ile dışyüzü gibidir!.
“NEFS” yâni MUTLAK BEN”liğin, kendini, isimlerinin mânâları yönünden seyri, tanıyışı Ceberût âlemidir!.
İsimler ve mânâları yollu olmaksızın salt, sırf, “Samediyyet” yollu Ahadiyyet’e yöneliş, eniyyet ve hüviyyete yöneliş âlemi ise “Lâhût”tur. “İlim bir noktadır”, “Zâtıyla zâtını seyretmektedir; gayrı sözkonusu değildir”, “Allah â’mâ ‘dadır”, gibi cümleler hep bu âlemi çeşitli vecheleriyle tanımlamak içindir.

CEBERÛT ÂLEMİ’NİN ORUCU
Havasın orucu ise, “kalbin veya ruhun orucu” olarak bilinen oruçtur!.
"Kalb"in yâni "şuur"un orucu nasıl olur?.
"Kalb" yani "şuur"un, beş duyu, şartlanmalar ve bunlara dayalı olarak vehmin kendisine var kabul ettirdiği varlıklardan bilincini arıtması, bu tür kabullerden kesilmesi, onun orucudur.

CEBERÛT ÂLEMİ’NİN ORUCU
NASIL BOZULUR?

Bu oruçta, orucu kesintiye düşüren şey; mevcûdatta müstakil varlıkların varolduğunu düşünmektir!. Tevbesi ise, Tek'liğe sığınmaktır!.
‘’Falanca şöyle yaptı, filanca böyle yapıyor, fişmekânca böyle yaptı da onun için böyle oldu, keşke böyle yapmasaydı, böyle olmazdı...’’ gibi görüş veya düşüncelere dalındığı anda bu oruç bozulmuş demektir!.
Çünkü, Hakikatta, bütün isimlerin ardında tek bir fâili hakiki vardır ki, o da Allah'tır!. Ve seyirde olan, bu Hakikatten perdelendiği anda da orucunu bozmuş olur!.
Ceberût âlemini yaşayanın orucuna sekte vuran hâl ise; esmâdan bir isimle kayıtlı durumda kendini hissedip, o ismin mânâsının seyrinde mukayyed olmaktır.
Çünkü, Ceberût âleminde yaşayanın gayesi, lâhut âlemine geçip, Zâtı Ehadiyyette, "hiç" olmaktır!. Perdesi ise, esmâ âlemidir!.
İşte bu öyle bir oruçtur ki, tutan, içinde kaybolmuş; Varlıkta Bakî olan Allah kalmıştır!.
 
Üst