Urfa Paganlarında Ahiret İnancı

Pocahontas

Kayıtlı Üye
Katılım
16 May 2009
Mesajlar
102
Tepkime puanı
8
Urfa+mozayigi.jpg


Edessa Mezar Kitabe Ve Mozaiklerine Göre*
Urfa Paganlarında Ahiret İnancı
Dr. Şükran YAŞAR
SOSYAL Bİ Lİ MLER Y l:2003 Cilt:1 Say :1 Celal Bayar Üniversitesi S.B.E. MANİSA
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Manisa
http://www.bayar.edu.tr/~sosyal/dergi/dergi1/EdessaMezar.pdf?ref=beyazmp3.com


ÖZET

Urfa ve çevresinde paganist dönemden kalma çok sayıda mağara ve kule mezarlar bulunmaktadır. Bu mezarlarda bulunan kitabe ve mozaiklerde, ölüm, ölüye saygı ve ahiret hayatıyla ilgili bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilerden hareketle, Urfa paganlarının ahiret inançlar ortaya konmuştur.


I. Giriş
Urfa paganlarının ölüm, ölüye saygı ve ahiret inancı hakkındaki düşünceleri ve uygulamalar konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için, öncelikle bu insanların ve ritüellerinin kaynağı olan dinî yapıyı kısaca ele alalım:
Urfa paganizminde üç ana külte inan olduğunu görüyoruz. Bunlar Yıldız-Gezegen, Nabu-Bel ve Atargatis kültüdür. Şimdi bunlar hakkında kısaca bilgi verelim.
Hiristiyanlık öncesi dönemde Urfa dininin en göze çarpan unsuru Asur- Babil yıldız gezegen kültüdür. Bu inanç sistemi yıldızlar ve yedi gezegen (Güneş, Ay, Jüpiter, Venüs, Merkür, Satürn ve Mars) etrafında şekillenmiştir. Bu inancın bir sonucu olarak astrolojik gözlem ve kehanetler oldukça gelişmiş durumdaydı.
Yıldız ve gezegenlerin ilahî varlıklar olarak insanlarla Yüce Tanrı /tanrılar arasında aracı varlıklar olduklarına ve bunların insanların kaderlerini etkilediklerine inanılmaktaydı.
Yıldız ve gezegen kültü bağlamında Ay ve Güne tapıcılığı da önemli bir yer tutmaktadır. Julian Hitabesi'nde Urfa, "Ebediyyen Güneşe kutsal olan bir yer" olarak tanımlanmaktadır. Urfa halk Güneş kültünü öylesine benimsemiştir ki, şehrin güneyinde bulunan ana kapıya “Bethşeme” adın vermişti. Urfa'daki Ay ve Güneş kültünün varlığından Addai şu şekilde bahsetmektedir:
" Bu şehrin Tanrı 'ya karşı çıkan putperestlikle dolup taştığını görüyorum.
Önünde eğildiğiniz bu Nebo, ellerinizle biçim verdiğiniz bu put kim, tanzim ettiğiniz Bel kim? Bakın, aranızda komşularınız gibi Beth Nikal'e, Mabboglular gibi Tar'atha'ya, Araplar gibi Kartal'a, size benzeyen bakalar gibi Güneş ve Ay'a tapınanlar va. Güneş ve
Ay'ın veya parlak yıldızların ışıkları sizi doğru yoldan saptırmasın;

Zira yaratılan şeylere tapan kişi, Yüce Tanrı huzurunda lanetlenir."
Urfa paganizminin diğer unsurlarından olan Nabu ve Bel ise Urfalı paganların inandıkları tanrısal varlıklar n en önemlilerindendir. Tanrı Bel'in oğlu olduğu düşünülen Nabu, Babil hikmet ve kader tanrısıdır. O'nun yazının mucidi olduğuna ve Yüce Tanrı ile insanlar arasında aracılık yaptığına inanılırdı . Ayrıca O'nun hayat veren bir Tanrı olduğuna ve ölüleri dirilttiğine de inanılırdı. Bel ise gezegenlerin ve yıldızların efendisi, dünyayı yöneten güç olarak düşünülürdü.
Urfa paganizmiyle ilgili bilgi veren Addaî ve Bardaysan Urfa'da Tar'atakültünün varlığından da bahsetmektedirler. Bardaysan, Kral Abgar'ın Hıristiyan olduktan sonra bu kültün ritüellerinden biri olan erkeklerin kendilerini hadım etmelerini yasakladığını söylemektedir. Tar'ata (Atargatis) verimlilik ve üretkenlik tanrıçası olarak kabul görmüştür. Atargatis kültünün en önemli özelliklerinden birisi ise bu tanrıçanın su kültüyle ilişkili olarak görülmesidir.
Bunlardan başka Urfalı paganlar, tanrılar panteonun da Araplar gibi "Kartal"a da yer vermekteydiler. Julian' n Hitabesi'nden Urfalıların Manimus ve Azizos'u da bildiklerini ve kabul ettiklerini anlamaktayız. Urfa'nın paganist dinî yapısını bu şekilde kısaca özetledikten sonra, şimdi de ölüye saygı ve ahiret inancını ele alalım.

II. Ölüye Saygı ve Ahiret inancı
Hıristiyanlık öncesi pagan Urfa’sında ölüme bakış ve ölüm merasimi de doğal olarak bu inançlar çevresinde gelişmişti. Urfa'nın pagan dönemine ait mezar kitabelerinden paganist Urfalıların ölüm sonrası yaşama inandıkları anlaşılmaktadır. Bu kitabelerin bir kısmında "Ebediyet Evi" olarak adlandırılan kabirlerin tanrıların gözetiminde olduğu ve bunlara zarar verenlerin Tanrı /tanrılar tarafından lanetlenip cezalandırılacağı yazılıdır.
Kule ve mağara mezarlarında günümüze kadar gelen bu kitabelerde, ahiret inancına işaret eden ifadelerin yanı sıra, ölüye ve kabrine kar saygılı olunması da istenmektedir. Örneğin M.S. 73 yılına tarihlenen Serrin'de bir kule mezarda bulunan kitabede şunlar yazılıdır. :
“... Her kim gelip şükranlarını sunarsa, Tanrı onu kutsasın! Her kim (bu mezara) zarar verirse, mezarı olmasın ve çocuklar gözlerini görmez yapsın!...”.
Yine Urfa/Birecik Kalesinde bulunan ve M.S. 6 yılına tarihlenen bir başka mezar kitabesinde
"...Bu mezara gelip iyi dileklerini sunan herkesi tanrılar kutsasın!"
ibarelerini görmekteyiz. Hiç şüphesiz "Ölüye ve kabrine karşı saygılı olmayı" belirten kitabeler sadece bunlardan ibaret değildir. Biz burada bazı örnekler vererek konuya dikkat çekmek ve bir tespit yapmak istedik. Şunu da hemen ifade edelim ki, ölüye ve kabre saygı bu bölgenin genel karakteristik özelliğidir. Tüm Mezopotamya ve Suriye'de bu anlayışın örneklerine bolca rastlamaktayız.
Beth'Ulmo
= Sonsuzluk evi diye adlandırılan bu kabirlerdeki kitabe metinlerinde, kabre ve ölüye karşı saygılı davranılmasının istemi yanında, ahiret hayatına olan inanç da açıkça belirtilir. Örneğin Urfa'da Kırık Mağara'da bulunan bir kitabede şu satırlara rastlıyoruz: “ Ben, Barsumanın kızı Gayyu, bu mezar kendim için yaptım. Sonradan buraya gelenler lahitten kemiklerimi alıp başka yere taşımasınlar. Her kim kemiklerimi bulunduklar yerden oynatırsa, ahiret
hayatını görmesin ve Mor Alaho tarafından lanetlensin."
Yine 1956 yılında Segal tarafından Urfa'nın kuzey batısında şehitlik Mahallesinde bulunan ve bazı parçalar İstanbul St.İrene'de muhafaza edilen bir mezar kitabesinde de ahiret inancı açıkça belirtilir:
“...(Onun) evlatlarının acısını hafifleten ve acılar için yas
tutan her kim olursa, diğer dünyadaki hayat mutlu olsun".
Bu örnekleri çoğaltmanın anlam yoktur. Açık bir şekilde Urfa paganlarının ahirete inandıklar görülmektedir. Burada üzerinde durulması gereken soru şudur: Urfa paganları ahiret hayatına inandıklarına göre, bunun "Yeniden diriliş"le olacağı kaçınılmazdır. Peki, bu diriliş "hem bedenen, hem de ruhen mi olacaktır? Yoksa, sadece ruhen mi gerçekleşecektir?" Bu konuda kitabe ve mozaiklerde açık bir ifadeye maalesef rastlanmamaktadır. Bu konuda tek dayanağımız Urfalı Bardaysan'dır.
Bardaysanın bedenin yeniden doğuşu fikrini reddettiğini, ama ruhun ölümsüzlüğünü kabul etti ini biliyoruz. Elkesaiye inananlar gibi o da bedenin saf olmadığını ve bu nedenle Tanrı tarafından yeniden yaratılmayacağına inanır.
Bardaysana göre ruh, kendi orijinine yolculuğunda gezegenleri geçer ve sonunda göksel düşünün, ruhun orijini ile son bulunmasının, yaşamını anasının rahmine dönüşünün kutlandığı Gelin/Düğün Odasına girer. Bu fikir iki kabartmada da görülebilir. Bu Segal in kucaklaşan çift adını verdiği iki kabartmadır. Birbirlerinin benzeri olan bu kabartmalar mezardaki bir oyu u süslemek için kullanılmıştır. Her ikisinde de kadın figürünün alt giyinik üstü çıplaktır ve tamamen çıplak bir erkek figürüyle sarılmış, öpüşüyor gibi bir görüntü vardır. Cenaze sanatında bunun bir benzeri yok gibidir. Her iki kabartma da bedenden özgür ve bütün dünyevî isteklerinden kurtulmuş çıplak ruh fikrini ifade eder. Ruhun göksel orijinine dönüşü gezegenlerin aracılığıyla yapılan bir yolculuktur. Yolculuğun sonunda ruh tamamen boşaltılır, peri gibi olur, çıplaktır ve sonunda sonsuz huzuru bulur.

Bu düşünceden hareketle Drijvers’e göre bir ceset için saygının, bedenin yeniden doğuşuna inan ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu sadece bir ailenin yaşayan ve ölmüş olan üyeleri arasındaki dayanışma/bağlılıkla ilgilidir. Mezar, ya ayanlar n ölenlerle birleştiği bir yer olup, görsel ve yaz sal ifadelerin, onların arasındaki bağı temsil ettiği, ölülerin bedenleri ve resimleri ile var olduğu mekanlardır. Bu bağlar, ölüyü yerinden kımıldatarak kıran kişi, yaşayanların ve ölülerin toplumundan dışlanacaktır. Çünkü ölümden sonra hiç kimse onun gözlerine/üzerine toprak atmayacak ve ona hiçbir yakılma/defin yeri verilmeyecektir ki, bu da onun tamamen insan zihninden/hatırasından silinmesi demektir.
Mezar kitabelerinin yanısıra ahiret hayatını vurgulayan bir diğer delil de, mağara mezarlarda bulunan mozaiklerdir. Bunların en ünlüleri Phoenix (Zümrüd-ü Anka) ve Orpheus mozaikleridir. Ölümden sonraki hayata inanmak veya inanmamak ölüme karşı genel tavırlar, dinî dışavurumun farklı bir yönüdür. Doğal olarak cenaze sanatı da bu inançlarla ilgilidir. Segal’e göre, Orpheus Mozaiği ismini taşıyan Orpheus kültünün belirleyici özelliklerini taşıması nedeniyle Roma’nın doğu eyaletlerinde yaygın olan bu kültün Urfa da da var olduğunun bir işaretiydi. Onun yayılması gizlerinin çekicili inden, insanların öbür dünyada mükafatlandırılacağına ilişkin öğretisinden ve özellikle duygusal ve toplumsal bir huzursuzluk çağında insanlara verdiği güven ve emniyetten kaynaklanmaktaydı. Ona göre Orpheus Mozaiği Edessa da bazı insanların geleneksel ve ahlâksal çileciliği önemseyen bu külte inandıklarını gösterir.
 

Pocahontas

Kayıtlı Üye
Katılım
16 May 2009
Mesajlar
102
Tepkime puanı
8
Bu kültün üyeleri ruhu dünyanın bütün kirliliğinden temizlemek için yokluğa katlanmaya inanırlar. Bunlar doğum ve ölümle temastan, hayvansal gıdalardan ve diğer kirliliğe sebebiyet vereceği düşünülen eylerden kaçınırlardı. Bunlar, sonunda kirlilikten kurtulabilmesi için ruhlarının saflığını korumak amacıyla yapmışlardır. Tıpkı Bardaysan gibi ruhun ölümsüzlüğünü savunmuşlardır

Ayrıca pagan resimlerinde yaygın bir temayı gösteren Orpheus Mozaiği, teması dolayısıylaHıristiyanlar tarafından M.S. II. yüzyıldan itibaren edebiyat ve sanatta kullanılmıştır. Bu temanın pagan ve Hıristiyan mezar sanatında yaygın olması şaşırtıcı değildir. Orpheus yeraltına inmesi nedeniyle mükemmel bir cenaze imgesidir. Orpheus’un hayvanlar eğlendirmesi birinin ölü için istediği cennetin varlığını çağrıştırır.

Orpheus Mozai inde görülen resimlerin değişik bir versiyonu da Dura Eurepos’taki bir havrada bulunan Davud tasvirinde görülebilir. Yine bu motifi Pannonia da iki stelde, Libya da bir mezarda, Cherchol, Cezayir ve Constantine de iki mezar stelinde görebiliriz. Sadece Orpheus, hayvanları eğlendirirken resmedilir. Hiçbiri Orpheus un doktrinine referansta bulunmazlar.

Sembolize ettiği alan çok büyük olmakla beraber yalnızca hayvanlar ve bitkiler dünyasını içine alan bir bar atmosferini yansıtırlar. Bu nedenle Orpheus mozaiklerinin en uygun yerleri bahçeler veya çeşmeler olmuştur. Sonuç olarak, Edessa'da bir cennet figürü ve vahşi hayvanlar etkisi altına alan, yer altı ile ilişıkilendirilen bir figür olmasına karşın Orpheus Doğu imparatorluğu popüler dininde önemli bir yere sahipti.

M.S. 235-236 tarihli Phoenix (Zümrüd-ü Anka) Mozai i nin temas ise farklı bir görüşü yansıtmaktadır. Bu geleneksel arcosolium (oyuk) eklinde bir mezar tasvir etmektedir. Oyu un üstünde çelenk eklinde bir sütun bulunmaktadır ve her şeyin üstünde duran Anka Kuşu (kendi kendini yaktıktan sonra tekrar dirilen kuş) Segal’e göre hayatın yenilenmesinin sembolüdür. Cenaze merasimleri uygun bir şekilde yerine getirildiğinde bedenin yeniden dirileceğini sembolize etmektedir.
Anka Kuşu, insan ruhunu, Onun sonsuzlu unu ve ölümsüzlüğünü de sembolize eder. Bir mezar steli üzerinde ayakta duran bir Anka Kuşu ve onun önünde bir mezar; doğal olarak buradan hayat ve ölümden sonra ya ama dair sonuçlar çıkartılabilir. Ayrıca bu kavram mezar üzerinde yer alan Süryanca yazının bir bölümünde geçen li-yovmeth'ulmo= "sonsuzluk günlerine dek"
ifadesiyle de dile getirilmiştir.

Sonuç olarak her iki mozaik de insan ruhu için ölümden sonra yaşam beklentisi ifade eder. Zümrüd-ü Anka Mozaiği ruhun ya da bedenin yeniden dirilişini, Orpheus Mozaiği ise, bu yaşamın cennetsel kısmını vurgular. Orpheus ve Phoenix Mozaiklerinde yer alan yazılar oldukça klişe olup, mezar kendisi için inşa eden kimse ve ailesinden bahseder. Ama temsil ettiği ölümden sonra yaşamla
ilgili olarak hiçbir beklentiden söz etmez. İki yazıda da en belirgin özellik mezarı beth'ulmo=sonsuzluk evi olarak nitelemeleridir. Sonsuzluk evi olarak nitelendirilen mezarın sonsuza dek kalacağı ise sadece başka bir mozaikte Aptuha Mozaiğinin yazıtlarında görülür.
Yazıt da geçen Sonsuzluk gününe kadar ifadesi oldukça belirsizdir. Drijvers’e göre, Sonsuzluk Evi’nin sonsuzluk gününe kadar kalacağının söylenmesi Sonsuzluk kavramının ifade ettiği mana bakımından belirsizdir.

Burada anladığımız manada sonsuzluk mu yoksa dünyanın sonunun mu (kıyamet günü) ifade edildiği tam olarak anlaşılamamaktadır. Fakat Drijvers bu sonsuzluk kavramından dünyanın sonunun anlaşılması gerektiğini söylemektedir. Phoenix Mozaiğindeki Anka Kuşundan hareketle, bu kuşun ölümden sonra yaşamın/dirilişin sembolü olmasından dolayı dünyanın başı ve sonuna işaret ettiğini çıkarabiliriz.
Her mozaik, mezarın kurucusu tarafından Sonsuzluk Günleri (liyovmeth 'ulmo), ailesi ve kendisi için inşaa ettirdiği Sonsuzluk Evi (beth 'ulmo) olarak tanımladığı yerde Süryanca bir metin içerir. Urfa’nın ölüme olan tavrına ilişkin en iyi kanıt bunun gibi ifadelerde bulunur. Tripcd Mozaiğinden alınan bu metinde şöyle denir:
“Son (günlerinin) ümitlerini,
Küçümseyen
Ve ilk (günlerine) ağlayan kişi
Mutlu bir sona erişecektir.”

Segal, bu mısralar "Sadece uzun bir hayat küçümseyen ve gençlik hataları için tövbe eden kişi kendini ölümden sonraki hayata layık görebilir" diye yorumlamıştır. Ross’ a göre ise, son mısradaki Son ile ilgili kelimeler, ölümden sonraki hayattan çok hayatın sonuna işaret etmektedir. Başka bir anlatımla, kitabe belki de ölüm sonrasın ima eden hiçbir beklenti olmadan, ölüm hakkında felsefî bir tavrı savunmaktadır. Yoksa, birinin son günlerine ait beklentilerini küçümsemeyi teşvik etmek, stoik vazgeçiş tavrını , birinin
vadesinden uzun ya ama umudundan vazgeçişi savunmak olurdu. Bu durumda, sonsuzluk evine gönderme yapan cenaze yazıtlarının sayısından ya da bu mozaiklerden Urfa dini inançlarının sonraki hayat ya da yeniden dirilmeye ait herhangi bir katı inanç içerdiğine dair bir sonuca varamayız. Bir Sonsuzluk Evi , birisinin, bütün zaman boyunca bedeninin kalacağını beklediği ev anlamına gelir.

III. Sonuç:
Dünya hayatının fânî olduğunu fark ettiği günden beri insanoğlu hep "Ebedî bir hayatın özlemini" çekmiştir.
Bunu da geçici bir istasyon olarak kabul ettiği "Kabrinde" vurgulamayı ihmal etmemiştir. Ebedî hayatta erişeceği huzurla yaşantının ümitlerini, kitabelerde, kabartmalarda canlandırmıştır.
Urfa'da bulunan mağara ve kule mezarlarındaki kitâbe ve mozaikleri esas olarak, Hıristiyanlık öncesi bu yöredeki ölüye saygı ve ahiret inancı hakkında bir tespit yapmak amacıyla yaptığımız bu çalışmada, şu somut neticelere vardık:
1. Mağara ve kule mezarlardaki kitabelerde, ölüye ve mezara saygı istenmekte; Bunlara riayet etmeyenlere hem beddua edilmekte, hem de ahiret hayatında tanrılar tarafından cezalandırılacakları ihtar edilmektedir.

2. Yine bu mezar kitabelerinde ölüye ve kabrine hürmetkâr davrananların, ahirette mükafatlandırılacağı müjdelenmekte ve bu davranışlarından dolay o kimselere dua edilmektedir.

3. Dirilişin bedenle ve ruhla beraber mi gerçekleşeceği veya sadece ruhun mu ölümsüz olduğu konusunda, mezar kitabelerinde herhangi bir açıklama yoktur. Ancak, Bardaysan'ın düşüncelerinden dirilişin bedenen olmayacağı, sadece ruhen olacağı sonucunu çıkarabiliyoruz.
4. Ahiret inancı , yeni bir dünya, ebedî hayat hususunda ise hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklık vardır.

*****************

KAYNAKÇA:
ADDAÎ, The Teaching of Addaî, (tr -by Gerorge Haward), Scolars Press, California 1981, 49
BARDAYSAN, The Book of The Laws of Countries, Dialogue of Fate of Bardasian of Edessa (H.J.W. Drijvers, ed. H.J. Hospers and Th. C. Wriezen), Assen: Van Gorcum 1965.
DRIJVERS, H.J.W.; "The Persistense old Pagan Cults and Practices in Christian Syria", East of Byzantium Syria and Armenia in the Formative Period, Dunbarton Oaks 1982.
Cult and Beliefs at Edessa, Leiden E.J. Brill 1980.
DUVAL, Rubens; Histoire d Edesse: Politique, Religieuse et Litteraire, Amsterdam
(Reimpression): Philo Press 1975.
ROSS, Steven K.; Roman Edessa; Politics and culuture on the eastern fringes of the Roman
Empire, 114-242 CE, London New York 2001, 88.
SEGAL, J.B. ; "The Sabion Mysteries: The Planet Cult of ancient Harran", Vanished
Civilization: Forgetten Peoples of tehe Ancient World, (ed. E. Bacon), London 1963.
Edessa The Blessed City, Oxford Üniv. Press 1970, 50 ; Segal, "Pagan Syriac
Monnuments in the Vilayet of Urfa", Anadolian Studes 3, 107, no; 30;
SM TH, W.R.; Religion of the Semites, London 1894.
YA AR, ükran, III.-VII. Yüzy llarda Urfa (Siyasî-Fizikî- darî-Dinî ve Sosyo Ekonomik Yap ),
F rat Ünv. Sos. Bil. Enst. Bas lmam doktora tezi, Elaz 2002.
The Cult of Azizos and Monimos at Edessa", Ex Orbe Religionum Featschrift
G. Widengren, Vol. I, Leiden 1972.
DRIJVERS, H.J. - J.F. Healey, The Old Syriac nscriptions of Edessa and Osrhoene: Texts,
Translations and Commantary, Leiden 1999.

Alıntıdır.
 

dj_zaza

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2010
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
ben de urfalıyım bilmiyordum bu asireti :))
 
Üst